Elif, titreyen mum alevinin aydınlattığı eski mutfakta bir an hareketsiz kaldı. Önünde uzanan seçenekler zihninde dans ediyordu. Çalışma odasına dönüp şifreleri çözmeye çalışmak en mantıklısı gibi görünüyordu ama elektriksiz, sadece bu cılız mum ışığıyla ne kadar ilerleyebilirdi? Üst kat veya bodrum katı keşfetmek... Bu düşünce bile tüylerini ürpertiyordu; tek başına, elinde bir mumla o karanlık ve bilinmez alanlara girmek aptallık olurdu.
Gözü tekrar mutfağın köşesindeki o eski, metal sigorta kutusuna takıldı.
Tehlikeli olabilirdi, evet. Elektrik işlerinden hiç anlamıyordu. Ama ya çözüm
basitse? Ya sadece bir sigorta atmışsa ve ışıklar geri gelirse? Bu, her şeyi
değiştirirdi. Araştırmasına devam edebilir, kendini daha güvende
hissedebilirdi. Riskliydi ama potansiyel ödül büyüktü. Kararını verdi.
Deneyecekti.
Mumu yakındaki tezgâhın üzerine dikkatlice yerleştirdi, alevin etrafı olabildiğince aydınlatmasını sağladı. Sonra yavaş adımlarla sigorta kutusuna doğru yürüdü. Yaklaştıkça kutunun eskiliği daha da belirginleşiyordu. Griye boyanmış metal yüzey yer yer paslanmış, kenarları hafifçe bükülmüştü. Üzerinde ne yazdığı okunmayan, solmuş bir etiket vardı.
Etrafı örümcek ağlarıyla kaplıydı. Sanki yıllardır kimse dokunmamıştı. Elif bir
an tereddüt etti. Ya dokunduğunda elektrik çarparsa? Ya yanlış bir şey yapıp yangın
çıkarırsa? Ya da daha kötüsü, ya bu bir tuzaksa? O gölge, Elif'in buraya
geleceğini tahmin edip kutuya bir düzenek kurmuş olabilir miydi? Bu düşünce
saçma gelse de, bu konakta artık hiçbir olasılığı göz ardı edemezdi.
Derin bir nefes aldı. Korkusunu bir kenara bırakmalıydı.
Dikkatli olacaktı. Kutunun kapağını açmak için küçük, mandallı kolu çevirdi.
Kol gıcırtıyla döndü ve kapak hafifçe aralandı. İçeriden yine o hafif, metalik,
ozon benzeri koku geldi. Kapağı tamamen açtı.
Karşısındaki manzara pek iç açıcı değildi. Beklediği gibi
modern, düğmeli devre kesiciler yoktu. Onun yerine, sıralar halinde dizilmiş,
porselenden yapılmış, vidalı tip eski sigortalar vardı. Bazılarının üzerindeki
küçük cam pencereler kararmıştı, bu da onların atmış olabileceğini
gösteriyordu. Kablolar eskiydi, bez kaplamaları yer yer yıpranmıştı ve her
şeyin üzerinde kalın bir toz tabakası vardı. Kutunun en üstünde ise daha büyük,
muhtemelen ana şalter olan, siyah bakalitten yapılmış, aşağı konumda duran bir
kol vardı.
Elif ne yapacağını bilemiyordu. Bu eski tip sigortaları
nasıl değiştireceğini bilmiyordu, yanında yedek sigorta da yoktu. Gözü tekrar
ana şaltere takıldı. Aşağı konumdaydı. Acaba tüm elektriği kesen bu muydu?
Belki de sadece bunu yukarı kaldırması yeterliydi? Ama ya kısa devre varsa?
Kolu kaldırmak daha büyük bir soruna yol açabilir miydi?
Birkaç saniye kararsızca baktı. Sonra "Ne olacaksa
olsun," diye düşündü. En kötü ne olabilirdi ki? Zaten elektrik yoktu. Kuru
bir elle, tereddütle ana şalterin koluna uzandı. Kolu yukarı doğru itti. Kol
önce biraz direndi, sonra belirgin bir 'çıt' sesiyle yerine oturdu.
Elif nefesini tutarak bekledi. Bir an için hiçbir şey
olmadı. Sadece mum alevinin titrek ışığı ve kendi kalp atışları... Tam bir
hayal kırıklığı hissetmeye başlamıştı ki, mutfak tavanındaki lamba göz kırpar
gibi birkaç kez yanıp söndü ve ardından cılız, sarı bir ışıkla yanmaya başladı!
"Evet!" diye fısıldadı Elif, büyük bir
rahatlamayla. Başarmıştı! En azından mutfağın elektriği geri gelmişti. Bu zayıf
ışık bile, mum alevinin yarattığı o derin gölgeleri dağıtmış, mutfağa daha
normal, daha az tekinsiz bir hava vermişti.
Hemen holün veya diğer odaların ışıkları yanmış mı diye
kontrol etmek istedi ama önce mutfağı daha iyi görmek için bu fırsatı
değerlendirdi. Şimdi, elektrik ışığında etrafına daha dikkatli bakabiliyordu.
Tezgâhın üzerindeki kirli bulaşıklar, yerdeki eski muşamba kaplamanın
yırtıkları, duvarlardaki yağ lekeleri daha net görünüyordu. Ama onun dışında,
herhangi bir anormallik, birinin burada olduğuna dair bir işaret yoktu. Sadece
eski, bakımsız bir mutfaktı. Gözü tekrar duvardaki o eski takvime takıldı. Evet,
tarih hala Ali'nin kaybolduğu aydı. Bu detay içini sızlattı.
Çekmeceleri tekrar açtı. Şimdi daha rahat bir şekilde
içlerine bakabiliyordu. Bir çekmecenin en dibinde, eski bezlerin altına
sıkıştırılmış birkaç kutu daha mum ve birkaç kutu kibrit buldu. Bunları hemen
çantasına attı. En azından artık yedek ışık kaynakları vardı.
Peki şimdi ne olacaktı? Mutfakta ışık vardı ama evin geri
kalanı hala karanlık mıydı? Çalışma odasındaki lamba neden yanmamıştı? Sigorta
kutusundaki o atmış görünen porselen sigortalar yüzünden miydi? Belki de sorun
daha büyüktü ya da dediği gibi, kasıtlı bir durumdu ve sadece belirli
bölgelerin elektriği kesilmişti. Bu durum şüphelerini daha da artırdı.
Yine de, şu an için en mantıklı adım, araştırmasına geri
dönmekti. Bodrumdaki o duvarın sırrını çözmek için Ali'nin not defterini
incelemeliydi. Artık çalışma odasına gitmek daha güvenli görünüyordu, en
azından holün bir kısmını mutfaktan sızan bu ışık aydınlatabilirdi.
Tezgâhın üzerindeki mumu dikkatlice söndürdü. Ne olur ne
olmaz diye onu da çantasına koydu. Sigorta kutusunun kapağını kapattı.
Mutfaktan çıkmadan önce son bir kez etrafına bakındı. Bu oda, evin geri kalanı
gibi, hem hüzünlü bir geçmişi hem de rahatsız edici bir bilinmezliği
barındırıyordu.
Mutfağın kapısından hole doğru adımını attı. Mutfaktan
gelen zayıf ışık, holün başlangıcını aydınlatıyor ama ilerisi hala karanlıktı.
Çalışma odasına ulaşmak için yine de karanlık bir bölümden geçmesi gerekecekti.
Ama en azından artık tamamen hazırlıksız değildi. Elinde yedek mumları ve
kibritleri vardı. Ve en önemlisi, içinde yeniden alevlenen bir umut ve
kararlılık vardı. O şifreyi çözecekti. Çalışma odasına doğru ilerlemeye
başladı.
Mutfak tavanındaki lamba göz kırpar gibi birkaç kez yanıp
söndü ve ardından cılız, sarı bir ışıkla yanmaya başladı!
"Evet!" diye fısıldadı Elif, büyük bir
rahatlamayla. Omuzlarından ağır bir yük kalkmış gibi hissetti. En azından artık
tamamen karanlıkta değildi. Bu titrek, sarı ışık bile lükstü. Mutfak şimdi daha
az tehditkar görünüyordu; gölgeler tamamen yok olmasa da geri çekilmiş,
nesneler belirginleşmişti.
Ama rahatlaması uzun sürmedi. Neden sadece mutfak? Hol,
çalışma odası, diğer odalar neden hala karanlıktı? Tekrar sigorta kutusuna
döndü. Şimdi, zayıf da olsa elektrik ışığında kutunun içini daha iyi
görebiliyordu. Dikkatlice o eski, porselen sigortaları inceledi. Evet, birkaç
tanesinin üzerindeki küçük cam pencere gerçekten de kararmış, içindeki ince tel
kopmuş gibi duruyordu. Bunlar atmış sigortalardı. Peki hangisi hangi odaya
aitti? Üzerlerinde hiçbir etiket yoktu. Sadece eski, okunaksız karalamalar... Belki
de Neriman Teyze biliyordu ama şimdi bunu öğrenmenin bir yolu yoktu.
Yedek sigorta var mıydı acaba? Kutunun altını, etrafını
yokladı ama hiçbir şey bulamadı. Bu eski tip sigortalardan bulmak zaten başlı
başına bir sorundu. Acaba çalışan bir sigortayı çıkarıp atmış olanlardan
birinin yerine takmayı denese miydi? Ama hangisinin çalıştığından, hangisinin
hangi hatta ait olduğundan emin değildi. Üstelik bu eski sisteme dokunmak...
Kısa devre yaptırabilir, yangın çıkarabilirdi. Hayır, bu riski alamazdı.
Elektrik işleri uzmanlık gerektirirdi ve Elif'in bu konuda hiçbir bilgisi yoktu.
Demek ki evin geri kalanı şimdilik karanlıkta kalacaktı. Bu
durum, olayın basit bir sigorta atması olmadığı şüphesini güçlendirdi. Neden
sadece belirli hatlar etkilenmişti? Özellikle de Elif'in araştırma yaptığı
çalışma odası? Yoksa bu gerçekten kasıtlı bir sabotaj mıydı? O gölge, Elif'in
ipuçlarını bulmasını engellemek için mi elektriği kesmişti? Bu düşünce kanını
dondurdu. Eğer öyleyse, durum sandığından çok daha tehlikeliydi ve o kişi hala
buralarda olabilirdi.
Sigorta kutusunun kapağını dikkatlice kapattı. Şimdilik
yapabileceği başka bir şey yoktu. En azından mutfakta ışık vardı ve yedek mum
bulmuştu. Bu, hiç yoktan iyiydi.
Mutfakta biraz daha kalıp etrafı incelemeye karar verdi.
Şimdi daha iyi görebiliyordu. Tezgâhın üzerindeki o birkaç kirli tabağa
yaklaştı. İçlerinde kurumuş yemek artıkları vardı. Sanki sahibi yemeğinin
ortasında aniden kalkıp gitmiş gibiydi. Çekmeceleri tekrar açtı. Birinde eski
tarif defterleri buldu. Neriman Teyze'nin el yazısıyla yazılmış tarifler,
kenarlarına düşülmüş notlar... Sıradan, gündelik hayatın izleriydi bunlar. Ama
bir tarifin – elmalı turtanın – yanına düşülmüş not dikkatini çekti: "Ali
en çok bunu severdi. Keşke yine yapabilsem." Tarih yoktu ama yazının
hüznü Elif'in içine işledi.
Gözü tekrar duvardaki o eski takvime ilişti. Ali'nin
kaybolduğu yılın Ağustos ayı... Takvim yaprağında belirli bir gün daire içine
alınmıştı: 17 Ağustos. Bu tarihin bir önemi mi vardı? Ali o gün mü kaybolmuştu?
Yoksa o gün başka bir şey mi olmuştu? Bu tarihi de not defterine kaydetti.
Mutfakta daha fazla ipucu bulamayacağını anlayınca, artık
çalışma odasına dönme zamanının geldiğine karar verdi. Orada, bodrumdaki
duvarın şifresini çözmek için ihtiyacı olan her şey vardı. Topladığı mumları ve
kibritleri çantasına dikkatlice yerleştirdi. Mutfak ışığının açık kalmasında
bir sakınca görmedi, en azından hole biraz ışık verirdi.
Mutfağın kapısından hole doğru adımını attı. Mutfaktan
sızan zayıf ışık, holün başlangıcını aydınlatıyor ama ilerisi hala ürkütücü bir
karanlığa gömülüyordu. Çalışma odasına ulaşmak için bu karanlık bölümden geçmek
zorundaydı. Derin bir nefes aldı. Artık geri adım atmak yoktu. Üzerindeki
tedirginliğe rağmen, içinde büyüyen bir kararlılık vardı. Bu konağın sırlarını
çözmeden buradan gitmeyecekti.
Hole adımını atarken, yerdeki o ipek eşarbı tekrar gördü.
Onu yerden alıp çantasına koydu. Belki daha sonra bunun ne anlama geldiğini
düşünebilirdi. Şimdi tek hedefi çalışma odasıydı. Karanlığa doğru ilk adımını
attı, el yordamıyla duvarı bulmaya çalıştı. Mutfaktan gelen ışık arkasında
kalmıştı. Önünde ise sadece bilinmezlik ve konağın fısıltıları vardı...
📖 Hikayeye Devam Et
Gölgelerin Fısıltısı Mum Işığında Beliren Desen Bölüm 13. bölümüne geçmeden önce kısa bir reklam ile destek olun.


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder