Elif, mutfaktan hole adımını attığında, arkasındaki zayıf
elektrik ışığı ile önündeki zifiri karanlık arasındaki keskin sınırda bir an
duraksadı. Az önce bulduğu mumlardan birini yakmıştı, titrek alevi elinde
küçük, sıcak bir ışık küresi oluşturuyordu. Diğer elinde ise yedek mumları ve
kibrit kutusunu sıkıca tutuyordu. Hol boyunca ilerlerken, mum alevi etrafındaki
karanlığı tam olarak dağıtamıyor, sadece birkaç adım ötesini
aydınlatabiliyordu. Bu durum, fenerin keskin ışığından çok daha farklı, daha
ürkütücüydü. Gölgeler uzuyor, duvarlardaki portrelerin (eğer portrelerse) veya
mobilyaların hatları tuhaf şekillere bürünüyor, her köşe başında bir tehlike
saklanıyormuş hissi veriyordu.
Adımlarını olabildiğince sessiz atmaya çalışıyordu ama eski
parkeler yine de hafifçe gıcırdıyordu. Her gıcırtıda irkiliyor, arkasını
kontrol etme ihtiyacı duyuyordu. Kulakları en ufak bir sese karşı tetikteydi;
rüzgarın uğultusu, evin çıtırtıları ve belki de, sadece kendi zihninde
yankılanan o meşum adım sesi... Yalnız olmadığını biliyordu, ya da en azından
bu hissin ağırlığı altında eziliyordu. Duvar boyunca ilerlerken parmakları yine
soğuk yüzeye dokunuyordu, bir nevi yol göstericiydi bu dokunuş. Çalışma odasının
kapısına yaklaştıkça kalp atışları hızlandı. Işıkların söndüğü yer burasıydı. O
hışırtı... Burada bir şey mi olmuştu?
Kapının önüne geldiğinde durdu, kulağını dayayıp dinledi.
İçeriden hiçbir ses gelmiyordu. Yavaşça kapı kolunu çevirdi ve kapıyı araladı.
İçerisi zifiri karanlıktı, mumun ışığı içeri süzüldüğünde sadece masanın ve
kitaplıkların hayaletimsi siluetleri belirdi. İçeri adımını attı. Odanın havası
durgun ve ağırdı, yoğun kitap ve toz kokusu hala hakimdi.
İlk işi mumu güvenli bir yere koymak oldu. Masanın
üzerindeki kağıtları ve kitapları dikkatlice kenara iterek ortada boş bir alan
açtı ve mumu oraya yerleştirdi. Titrek alev odayı hafifçe aydınlattı, gölgeler
duvarlarda dans etmeye başladı. Yedek mumlardan birini daha çıkarıp onu da
yaktı. İki mumun ışığı biraz daha iyiydi ama yine de odanın köşeleri karanlıkta
kalıyordu. Bu loş, titrek ışık altında oda daha da gizemli, daha da eski
görünüyordu.
Sonra kapıya yöneldi. Sadece kilitlemek yetmezdi. İçeride
çalışırken rahatsız edilmek istemiyordu, güvende hissetmeliydi. Odanın
köşesindeki o ağır, deri kaplı koltuğu hatırladı. Tüm gücünü kullanarak koltuğu
itmeye başladı. Koltuğun ayakları parkede gıcırtılar çıkararak kaydı. Sonunda
koltuğu kapının tam önüne, açılmasını engelleyecek şekilde yerleştirmeyi
başardı. Nefes nefese kalmıştı ama kendini şimdi daha güvende hissediyordu.
Masanın başına geri döndü. Sandalyesine oturdu. Etrafındaki
kitaplıklar mum ışığında devasa, karanlık anıtlar gibi yükseliyordu. Masanın
üzerindeki dağınıklığa baktı: Kendi çizdiği bodrum duvarı işaretleri, Ali'nin
yıpranmış not defteri, Neriman'ın hüzünlü mektupları, tarih kitabı, pusula,
düdük ve bir kenara koyduğu ipek eşarp... Hepsi bu odada, bu konağın kalbinde
bir araya gelmişti. Sanki geçmişin tüm hayaletleri bu masanın etrafında
toplanmıştı.
📖 Hikayeye Devam Et
Gölgelerin Fısıltısı Şifrenin Gölgesinde Bekleyiş Bölüm 14. bölümüne geçmeden önce kısa bir reklam ile destek olun.
Derin bir nefes aldı, zihnini toplamaya çalıştı. Önceliği
bodrumdaki o duvardı. O işaretler... Onları çözmeliydi. Ali'nin not defterini
önüne çekti, kendi çizimlerini yanına koydu. Mumların titrek ışığında
sembolleri tekrar incelemeye başladı. O iç içe geçmiş daireler, üçgenler, devre
şemalarını andıran çizgiler, gizlenmiş rakamlar ve harfler... Tek tek her bir
sembolü Ali'nin defterindeki karşılığıyla (eğer varsa) eşleştirmeye çalıştı.
Ali'nin defterindeki "Koruma?" notunun yanındaki
şemaya tekrar odaklandı. Ve o sayı: 33. Pusulanın kilitlendiği açı. Bu bir
anahtardı, emindi. Peki nasıl kullanılacaktı? Duvardaki hangi sembolle
ilişkiliydi? Şemanın altındaki o küçük rakam ve sembol dizisine tekrar baktı.
Mum ışığında seçmek zordu ama sanki şöyle bir sıra vardı: [Δ - 3] , [Ο - 1]
, [ squiggle - 4 ] , [Ο - 1] , [ ? - 5 ] ... (Üçgen, daire, dalgalı çizgi,
daire, soru işareti yerine başka bir sembol). Bu rakamlar (3, 1, 4, 1, 5...) ne
anlama geliyordu? Belki de duvardaki belirli sembollerin tekrar sayısıydı? Ya
da basılması veya döndürülmesi gereken bir sırayı mı gösteriyordu?
Elif, kendi çizdiği duvar işaretlerine döndü. Duvarda
gerçekten de üçgenler, daireler ve dalgalı çizgilere benzeyen semboller vardı.
Acaba Ali'nin yazdığı sıra, bu sembollere belirli bir sayıda dokunmak veya
onları belirli bir yöne (belki de pusulanın 33 derecelik açısıyla ilgili bir
yöne) itmek anlamına mı geliyordu?
Heyecanla yeni bir teori geliştirmeye başladı. Belki de
sıra şöyleydi: Önce duvardaki üçgen sembollerinden birine 3 kez dokun, sonra
daireye 1 kez, sonra dalgalı çizgiye 4 kez... Bu mantıklı olabilir miydi? Ya da
belki de rakamlar, sembollerin duvardaki konumunu belirtiyordu? Üçüncü sıradaki
üçgen, birinci sıradaki daire gibi...
Farklı olasılıkları not defterine çizmeye, kombinasyonlar
denemeye başladı. Zamanın nasıl geçtiğini unutmuştu. Mumlar yavaş yavaş eriyor,
odadaki gölgeler şekil değiştiriyordu. Dışarıdan gelen rüzgarın sesi artmıştı,
pencere camları tıkırdıyordu. Ama Elif tamamen kendi dünyasındaydı, bu eski
sembollerin ve rakamların şifresini çözmeye çalışıyordu.
Saatler süren yoğun çabadan sonra, nihayet bir deseni fark
etmeye başladı. Ali'nin defterindeki sıra [Δ - 3] , [Ο - 1] , [ squiggle - 4
] , [Ο - 1] , [□ - 5] (son sembol kareye benziyordu) şeklindeydi. Duvardaki
işaretler arasında tam olarak bu beş sembolü buldu. Ve bu semboller,
diğerlerinden biraz daha belirgin kazınmıştı, sanki daha önemliydiler. Dahası,
bu beş sembolün duvardaki konumu, Ali'nin defterindeki karmaşık
"Koruma?" şemasındaki belirli noktalara karşılık geliyor gibiydi!
İşte bu! Bu bir tesadüf olamazdı. Şifre buydu. Duvardaki bu
beş özel sembole, Ali'nin belirttiği sayıda (3, 1, 4, 1, 5) ve belki de belirli
bir sırada dokunmak veya onları manipüle etmek gerekiyordu. Peki ya 33
derecelik açı? Belki de bu işlemi yaparken pusulayı belirli bir yöne tutmak
gerekiyordu? Ya da belki de sembollere dokunurken belirli bir açıyla bastırmak?
Tam olarak nasıl çalıştığını bilmiyordu ama artık elinde
somut bir hipotez vardı. Bir desen belirmişti. Yıllardır sessiz kalan o taş
duvarın fısıltısını duymaya başlamıştı. Mumların alevi titredi, odadaki
gölgeler uzadı. Elif, heyecan ve korku karışımı bir duyguyla masadaki kağıtlara
bakıyordu. Çözüme çok yakındı. Ama o duvarın ardındaki sırrı ortaya çıkarmak,
aynı zamanda büyük bir riski de beraberinde getirecekti.


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder