Edirne'nin Gölgesinde:
Bir Yeniçerinin Hikayesi
Bölüm 1:
Edirne'nin Gölgesinde
15.
yüzyılın serin sabah ışıkları, Osmanlı’nın
kalbinde yer alan Edirne’yi öyle bir aydınlatıyordu ki, her taşında tarihin
izleri saklanıyordu. Şehrin dar, taşlı sokaklarında gezinirken, genç yeniçeri
Murad, askeri disiplini ve savaş alanlarındaki deneyimlerine rağmen, iç
dünyasında bir fırtınanın başladığını hissediyordu. O sabah, sabah namazı
öncesinde öğrenilen haberler, Murad’ın zihninde tuhaf bir hüzün ve umut
karışımı uyandırmıştı.
Murad, yüzünde asaletle belirginleşen çizgilerle,
disiplinli ve dikkatli adımlarla yeniçeri okulunun bahçesine doğru ilerlerken,
askeri eğitim için hazırlanan gençlerle beraber sokaklarda yankılanan dualara
kulak veriyordu. Ancak kalbinin derinliklerinde, askeri disiplinin ağır yükünü
taşırken bile bir şeyler eksikti. Aslında o eksik olan, kendi iç dünyasında
fark ettiği tarifsiz bir duyguydu: aşktı.
O gün, Edirne’nin işlek Çarşısı’na doğru yol
alırken, kalabalığın arasında bir anda gözleri karşısına çıkan genç bir kadının
silueti adeta Murad’ın duraklamasına sebep oldu. Bu genç kadının adı Elif’ti;
Edirne’nin saygın bir ailesine mensup olduğu söylentileri, etrafında hafif bir
gizem yaratırdı. Elif’in nazik bakışları ve hafif titreyen gülüşü, Murad’ın
yıllarca gördüğü askeri sertlikten farklı, yumuşak ve dokunaklıydı. O an,
Murad’ın askeri disipliniyle yoğrulmuş hayatında beklenmedik bir devrimin eşiğindeydi.