Aşk ve Tehlike
Bölüm 1:
Karanlıkta Doğan Aşk
Şehrin ışıkları geceye meydan okurken, Lina,
kalabalık arasında kaybolmamak için hızla adımlarını sıklaştırıyordu.
İstanbul'un arka sokakları, onun için sadece yollar değil, aynı zamanda
sırların ve ihanetlerin sahnesiydi.
Bu gece bir şeyler değişecekti. Özgürlüğü ya
ellerinden kayıp gidecek ya da kaderine bir isyan bayrağı açacaktı. Mafya
babası Cihan, onun hayatını kontrol eden adamdı. İstediği gibi yön veriyor,
kendi kurallarını dayatıyordu. Ama Lina, artık bir kukla olmamaya kararlıydı.
Tam sokak köşesinde, siyah Mustang’in içinde
bekleyen Emir ile göz göze geldi. Emir, Cihan’ın sağ koluydu ama Lina’nın kalbi
ona aitti—ya da en azından öyle sanıyordu. Onu koruyacağını söylemişti, ona
güvenebileceğini… Ama bu dünyada kim gerçek, kim sahteydi?
Bir silah sesi geceyi yırttı. Lina kendini yere
atarken, Emir hızla arabadan çıkıp korumak için onun üstüne kapandı. Şimdi, bu
ateş çemberinde aşk mı kazanacaktı, yoksa ihanetin acımasız pençesi mi?
Şehrin ışıkları geceyi aydınlatırken, Lina, arka
sokaklarda kaybolmuştu. İstanbul’un gölgeleri ona bir sığınak mı, yoksa bir
tuzak mı olacaktı? Gözlerini kapattı, nefesini düzenlemeye çalıştı. Bugün,
kaderinin değişeceği gündü.
Cihan’ın elinde tuttuğu ipler artık canını yakıyordu. Onun
hüküm sürdüğü dünyadan kaçmak kolay değildi. Hele ki Emir gibi bir gölgede
yaşamak zorundaysa. Emir, güvenilir miydi? Yoksa onu daha büyük bir oyunun
içine mi çekiyordu?
Silah sesi geceyi paramparça etti. Lina hızla
bir kapının ardına saklanırken, Emir’in sesi duyuldu: “Buradan çıkmamız lazım.
Şimdi.”
Lina, ona güvenmeli mi? Yoksa kaçıp kendi
yolunu mu çizmeliydi?
Gece sessizleşmişti ama Lina’nın kalbi
yerinden çıkacak gibi atıyordu. Emir’in bakışları karanlıkta parlıyordu—koruma
içgüdüsü mü, yoksa başka bir niyet mi vardı içinde? Sokak lambalarının soluk
ışığında yüzüne düşen gölgeler, onun kim olduğunu anlamayı daha da
zorlaştırıyordu.
“Buradan çıkmalıyız, Lina.” Emir’in sesi sertti. Karşılık beklemiyordu, emir
veriyordu.
Lina, gözlerini kıstı. “Nereye, Emir? Kaçışın da bir sınırı var.”
Emir bir an durdu. Sahi, nereye
gidebilirlerdi? Bu şehirde her köşe gözetleniyor, her adım hesaplanıyordu. Cihan sadece bir isim değildi, bu sokakların sessiz
hükümdarıydı.
Bir arabanın motoru çalıştı, bir gölge
hareketlendi. Lina, ensesinde bir sıcaklık hissetti. İçgüdüsel olarak yere
eğildi. İkinci kurşun, az önce
ayakta durduğu yeri delip geçti.
Emir, hızla Lina’yı kolundan tutarak dar bir
ara sokağa çekti. “Sana bir şey anlatmam
lazım.” dedi nefesi düzensiz bir
şekilde. “Sana ihanet etmiş gibi
görünebilirim ama öyle değil.”
Lina’nın kaşları çatıldı. “Ne demek istiyorsun?”
Birkaç adım ötede, bir telefon çaldı.
Cihan’ın sesi yankılandı: “Oyunun
kurallarını sen belirleyemezsin, Lina.”
Şimdi karar zamanıydı. Emir’e güvenip kaçmalı
mıydı, yoksa bu oyunda kendi hamlesini mi yapmalıydı? Yoksa Cihan’la yüzleşmeye
mi hazırlanmalıydı?
Telefonun ucundaki Cihan, derin bir sessizlikle bekliyordu. Lina, elini sıkıca
yumruk yaparak, titreyen nefesini kontrol etmeye çalıştı. Emir, telefonun
ekranına kısaca göz attı, sonra Lina’ya döndü.
“Eğer kaçarsan, oyun onların kurallarına
göre oynanmaya devam eder. Ama eğer durup savaşmayı seçersen…” Emir’in
sesi kısık ve kararlıydı. “…her
şey değişebilir.”
Lina’nın zihni hızla çalışıyordu. Kaçmak ve
kimsenin onu bulamayacağı bir yere gitmek… Yoksa geçmişiyle yüzleşmek ve kendi
kaderini yazmaya başlamak mı?
Arka sokaktan gelen hızlı adımlar, kararını
daha da zorlaştırıyordu. Emir, Lina’nın kolunu tutarak onu yakındaki bir depoya
çekti. Kapıyı kapattığında içerisi boğucu bir sessizlikle doldu.
“Sana söylemem gereken bir şey var.” Emir’in yüzü gölgeler arasında kaybolurken, Lina onun
gözlerine odaklandı. “Cihan’ın sana
söylediği her şey, gerçek olmayabilir.”
Lina geri çekildi, kaşlarını çattı. “Ne demek istiyorsun? O benim hayatımı kontrol ediyor. Her şeyi
biliyor.”
Emir iç geçirdi. “Hayır, Lina. Seni kontrol ettiği kadar, sana gösterdiği
dünyanın da bir sınırı var. Ama ben, o sınırın ötesini gördüm…”
Kapının dışından gelen sesler giderek
yaklaşırken Lina, en büyük soruyu sormaya cesaret etti: “Peki, gerçek ne?”
Lina’nın zihni, Emir’in söyledikleriyle
yankılanıyordu. "Gerçek ne?" demişti ama cevap, belirsizlikten daha
tehlikeliydi. İçerisi sessizdi, fakat Lina’nın kalbi, sanki gerçeği önceden
biliyormuş gibi hızla çarpıyordu.
Emir gözlerini kaçırdı. "Sana ihanet ettim, Lina."
Buz gibi bir sessizlik çöktü. Lina’nın başı
döndü, bir adım geri çekildi. "Ne?"
Emir derin bir nefes aldı. "Cihan sadece senin peşinde değil. Onunla bir anlaşmam
vardı… Seni ona teslim etmem karşılığında özgürlüğümü alacaktım."
Lina’nın yüzü kasıldı. Gerçekler, bir bıçak
gibi içine saplandı. "Beni kullanıyor
muydun? Peki ya her söylediğin? Yaşadıklarımız? Her şey yalan mıydı?"
Emir bir adım atıp Lina’ya yaklaşmak istedi
ama Lina geri çekildi. "Lina, hiçbir şey
göründüğü gibi değil. Benim için bir seçim yapmam gerekiyordu. Ama şimdi… Seni
korumam gerekiyor."
Kapının dışında ayak sesleri duyuldu.
Cihan'ın adamları yaklaşıyordu. Lina, gözlerinde öfke ve acıyla Emir'e baktı. "Belki de artık kimsenin korumasına ihtiyacım yoktur."
Kapının dışındaki ayak sesleri hızlanırken
Lina’nın içindeki korku, öfkeye dönüşüyordu. Emir’in ihaneti, Cihan’ın tehdidi…
Hepsi birleşip ağır bir yük gibi omuzlarına çöküyordu. Kaçmaktan başka seçeneği
var mıydı? Yoksa savaşmalı mıydı?
Ani bir kararla depodan fırladı. Emir
arkasından seslendi ama Lina artık ona güvenmiyordu. Koştu, arka sokaklara
daldı, nefesini tutarak karanlığın içinde kaybolmaya çalıştı. Ancak bir gölge
onun yolunu kesti—Cihan’ın adamlarından biri.
"Küçük kuş nihayet kafesten çıkmaya
karar vermiş," dedi alaycı
bir sesle. Lina geri çekildi, kaçış yollarını hesapladı. Ama bu sefer kaderin
ona başka bir oyunu vardı. Adam hızlı davrandı, bileğini sertçe kavradı.
Lina bir çırpınışla kurtulmaya çalıştı ama
gücü yetmedi. Karanlık sokakların arasına sürüklendi. Şimdi ne olacaktı?
Kendi başına düşmek, Lina’nın en büyük
korkusuydu. Ama belki de bu düşüş onun gerçek gücünü keşfetmesine sebep
olacaktı…
Lina’nın bileği yanıyordu. Adam onu sertçe
çekerek karanlık bir binanın içine sürükledi. "Bu gece çok şey değişecek." dedi, alaycı bir sesle. Lina dişlerini sıktı. Eğer bu
dünyada hayatta kalacaksa, zayıf görünmemesi gerektiğini biliyordu.
Odada birkaç kişi daha vardı—tanımadığı
yüzler, sessiz bakışlar. Cihan burada değildi ama onun gölgesi her yerde
hissediliyordu. Lina başını kaldırdı, gözleri meydan okuyordu. "Beni burada tutarak ne kazanacaksınız?"
Adam kahkaha attı. "Cihan, seni artık kaçamayacağın bir yere koymak istiyor.
Sana bir seçim hakkı vermeyecek."
Lina’nın kalbi hızlandı. Emir ona ihanet
etmişti, Cihan onu köşeye sıkıştırıyordu—ama onun içinde bir isyan ateşi vardı.
Bu böyle bitmeyecekti.
Kapı aniden açıldı. Beklenmeyen bir yüz içeri
girdi—Mira. O, Cihan’ın dünyasında kendi kurallarını yazan bir
kadındı ve Lina’nın düştüğü yeri çok iyi biliyordu. "Bu gece senin sonun olacak sanıyorlar." dedi, gözlerini kırpmadan. "Ama belki de senin gerçek başlangıcın olacak."
Lina’nın önünde iki seçenek vardı: Mira’ya güvenip bu oyunu tersine mi çevirecek, yoksa kendi
başına savaşmayı mı deneyecek?
Lina’nın gözleri Mira’ya kilitlenmişti. Bu
kadın, Cihan’ın oyununu bilen ama kendi kurallarını yazan biriydi. Ona güvenmek
büyük bir riskti. Fakat Emir’in ihaneti, Lina’nın zaten her şeyi kaybettiğini
hissetmesine neden oluyordu.
Mira hafifçe başını eğdi. "Ya benimle gelirsin, ya da burada kaybolursun. Seçimini
yap."
Lina derin bir nefes aldı. Yalnız başına
hareket etmek mi? Yoksa Mira’nın sunduğu bilinmez bir yola mı adım atmak?
Şimdiye kadar her şey onun kontrolü dışındaydı, ama belki de kontrolü geri alma
zamanı gelmişti.
"Benimle gel," dedi Mira, sert bir şekilde. "Sana sadece bir kez yardım ederim."
Lina, kapının dışındaki ayak seslerinin
yaklaştığını duydu. O an kararını verdi—Mira’nın peşinden gitmek.
Kapı açıldı ve ikisi hızla dışarı çıktılar.
Karanlık sokakların arasında ilerlerken Lina, Mira’nın aslında kim olduğunu,
neden ona yardım ettiğini ve bu yolculuğun onu nereye götüreceğini bilmek
zorundaydı. Ama önce, hayatta kalmalıydı.
Lina ve Mira, karanlık sokakların arasından
hızla ilerlerken Lina’nın zihni karmakarışıktı. Emir’in ihaneti, Cihan’ın
tehdidi, Mira’nın aniden beliren yardımı… Bunların içinde belki de en karmaşık
olanı, Lina’nın kendine bile itiraf edemediği şeydi: yasak aşk.
Mira, Lina’nın yanına yaklaşarak sessizce
konuştu. "Şimdi
birlikteyiz, ama unutma—bu dünyada kimseye tam anlamıyla güvenemezsin."
Lina başını çevirip ona baktı. "Sen bile mi?"
Mira gülümsedi, ama gözlerinde bir gölge
vardı. "Ben bile."
Sokak lambalarının titrek ışığında ilerlerken
Lina’nın aklında Emir vardı. Ne kadar öfkeli olsa da, ona karşı hissettiklerini
yok sayamıyordu. İhanetle gelen o keskin acı, hâlâ yüreğinde yankılanıyordu.
Ancak yasak olan her şeyin çekiciliği de bir o kadar gerçekti.
O anda telefonuna bir mesaj geldi. "Kaçmana izin verdim. Ama unutma, Lina… Yasak olan her şey
eninde sonunda bedelini ödetir."
Gönderen: Emir.
Lina derin bir nefes aldı. Bu aşk bitmiş
miydi, yoksa yeni bir savaşa mı dönüşüyordu?
Bölüm 2:
Karanlıkta Yükseliş
Romanın Tamamını Okumak İçin guneszeki53@gmail.com a mail adresınden talep edbilirsiniz
Roman Dijital ortamda PDF olarak Hazırlanmıştır Fiyatı: 120 tl
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder