Dağlarda
Yalnız Bir Asker
Bölüm
1: Sessiz Dağlar
Güneydoğu'nun
sarp dağlarında, sessizlik bazen bir çığlık kadar gürültülüydü. Teğmen Aras, bu
sessizliğin içinde yalnız bir asker olarak görev yapıyordu. Birlikten ayrılmış,
teröristlerin izini sürmek için dağların derinliklerine inmişti. Ancak bu
yalnızlık, sadece fiziksel değil, ruhsal bir yalnızlıktı. Aras, geçmişte
yaşadığı kayıpların ve verdiği kararların ağırlığını her adımda hissediyordu.
Bir gece, kamp
kurduğu yerde, ateşin başında otururken, geçmişin hayaletleri onu ziyaret etti.
Arkadaşlarının yüzleri, kaybettiği masum insanların çığlıkları, verdiği
yemin... Hepsi bir araya gelerek zihninde bir savaş başlatıyordu. Ama bu savaş,
dışarıdaki düşmanlardan daha zordu. Çünkü bu savaş, onun kendi içinde verdiği
bir savaştı.
Gecenin
karanlığı, dağların zirvesine ağır bir örtü gibi çökmüştü. Aras, kamp ateşinin
soluk ışığında tüfeğini temizlerken, etrafındaki sessizliği dinliyordu. Bu
sessizlik, savaşın öncesindeki kısa huzur gibi görünse de, içinde fırtınalar
kopmasına neden oluyordu.
Birkaç
kilometre ötedeki vadide, istihbarat raporlarına göre düşman hareketliliği
vardı. Bölüğüyle birlikte burada pusuya yatması gerekiyordu, ama şu an
yalnızdı. Görev, ona keşif yapmasını ve bölüğe detayları iletmesini emretmişti.
Dağlarda tek başına olmak tehlikeliydi, ancak Aras için en büyük tehlike artık
düşmanlar değil, içindeki sorgulamalardı.
Aniden,
rüzgârın yönü değişti. Yapraklar hışırtıyla birbirine sürtündü, ardından ince
bir çakıl sesi duyuldu. Aras anında yerinden doğruldu, elini silahının tetik
bölümüne götürdü. Gözlerini karanlığa dikti. Bir anlığına, dağların yalnız
olmadığını hissetti.
Gözleri
yavaşça çevresini tararken, uzaklardan gelen boğuk bir ses duyuldu. Radyosunu
açtı, parazitin arasından gelen kelimeler netleşti: "Aras, pozisyonunu
koru. Düşman birliği hareket halinde. İrtibatı kesme."
Aras, bir an
için radyo sinyalinin uğultusunu dinledi. İçinde, daha önce hissettiği
yalnızlık yerini teyakkuz haline bıraktı. Şimdi yalnız olabilirdi, ama bu gece
kararlarının bedelini yalnız ödemeyecekti. Silahını kavradı ve ormanın
derinliklerine doğru ilerledi.
Savaş
yaklaşıyordu.
Ay ışığı dağın
zirvesini sararken, Aras tetikte bekliyordu. Gecenin içindeki sessizlik, kısa
süre önce etkisiz hale getirdiği düşmanın yerini belli etmişti. Kamp alanında
başlayan hareketlilik, artık kaçınılmaz bir çatışmanın habercisiydi.
Düşmanlar
hızla mevzilere dağılıyor, ışıkları söndürerek gölgelerin ardına saklanıyordu.
Aras, yerini değiştirmek zorundaydı. Yavaşça geri çekildi, dağın kenarındaki
dar bir patikaya yöneldi. Bu bölgeyi iyi biliyordu; burada saklanabilir ve
durumu değerlendirebilirdi.
Telsizini
yeniden açtı, sesi kısarak konuştu: "Düşman alarma geçti. Sayı
artabilir. Destek ne kadar sürede ulaşır?"
Parazit
arasından gelen cevap netti: "On beş dakika. Konumunu koru."
On beş dakika…
Aras, dişlerini sıktı. Dağların ortasında, düşman hattının bu kadar yakınında
tek başına olmak ölümle burun buruna gelmek demekti. Ama kaçmayacaktı. Burada
olmak, yeminine sadık kalmak anlamına geliyordu.
Aras, kayalık
bir alanın ardına gizlenerek durumu gözlemledi. Düşman kampında bir grup asker
hızla silahlanıyordu. İçlerinden biri emirler yağdırırken, diğerleri
pozisyonlarını güçlendiriyordu. Eğer burada uzun süre kalırsa, sıkışıp
kalacaktı.
Tam bu sırada,
yakınlardan gelen ayak seslerini duydu. Birileri dikkatlice onun bulunduğu
bölgeyi tarıyordu. Aras, nefesini kontrol altında tutarak silahını sıkıca
kavradı. Eğer biri çok yaklaşırsa, sessizce etkisiz hale getirmesi gerekecekti.
Karanlığın
içinden bir siluet belirdi. Ay ışığı, adamın yüzünü kısmen aydınlattı. Aras,
harekete geçmeden önce saniyeler içinde karar vermek zorundaydı: Sessizce
bekleyip destek ekibini mi bekleyecekti, yoksa şimdi saldırıp avantaj mı
sağlayacaktı?
Gece uzundu,
ama zaman hızla tükeniyordu.
Aras, savaşın
son anlarında, dağların zirvesinden ufka doğru baktı. Kamp temizlenmiş,
düşmanlar etkisiz hale getirilmişti. Ama içinde bir şeylerin henüz
tamamlanmadığını hissediyordu. Gökyüzünde beliren ilk ışık huzmeleri, ona yeni
bir günün başlangıcını hatırlattı.
Gece boyunca
süren mücadelenin ardından, Aras kendini daha da ağır bir yük altında
hissediyordu. Silahını sırtına yerleştirip telsizden gelen sesi dinledi.
"Görev tamamlandı. Birlik dönüşe hazırlanıyor."
Ama Aras, geri
dönmeye hazır değildi. İçinde, buradaki sessizlikle daha uzun süre kalması
gerektiğini biliyordu. Çünkü bu dağlar, ona sadece savaşın ağırlığını değil,
kendi içinde taşıdığı gölgeleri de hatırlatıyordu.
Sert bir
rüzgâr yükseldi, Aras gözlerini kapatarak nefes aldı. Bir karar vermesi
gerekiyordu: Gerçekten savaşın sona erdiğini kabul edip geri mi dönecekti,
yoksa bu dağlarda kendi savaşını sürdürmeye devam mı edecekti?
Telsizden
gelen ikinci çağrıyı duymazdan geldi. Önünde uzanan sonsuz dağ silsilesine
bakarak, sessizliğin içinde kayboldu.
📖 Hikayeye Devam Et
Dağlarda Yalnız Bir Asker Gölgeyle Yüzleşme Bölüm 2. bölümüne geçmeden önce kısa bir reklam ile destek olun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder