Lina, sokaklardan kaçarken Mira’nın arabasında
derin bir nefes aldı. Şehir, ona artık eski gibi görünmüyordu. Her köşesinde
bir ihanet, bir tehdit vardı. Emir’in mesajı hâlâ telefon ekranında yanıyordu.
"Yasak olan her şey eninde sonunda bedelini ödetir."
Ama Lina artık bedel ödemeye hazırdı—bu dünyanın
içinde kaybolmayacak, kendi kurallarını koyacaktı. Mira yan gözle ona baktı.
"Cihan seni öldürmek istemiyor, Lina. Seni kendi dünyasına hapsetmek
istiyor."
Lina gözlerini kırpıştırdı. "Öyleyse, bu
oyunu ben yöneteceğim."
Mira gülümsedi. "O zaman, başlamak için
hazır ol. İlk hamleyi yapmak zorundasın."
Şimdi Lina’nın önünde büyük bir seçim vardı:
Cihan’a karşı ilk hamlesini mi yapmalı, yoksa Emir’i karşısına alıp geçmişteki
ihanetin perde arkasını mı öğrenmeli?
Lina, Mira’nın gözlerinin içine bakarken
içinde bir kararın şekillendiğini hissediyordu. Geçmişin karanlığı hâlâ onu
takip ediyordu ama artık kaçmak istemiyordu. Kendi gücünü keşfetmeli, bu oyunu kurallarına göre değil, kendi
şartlarına göre oynamalıydı.
Mira, Lina’nın yüzündeki kararlılığı fark
etti ve başını hafifçe salladı. "Eğer
gerçekten kendi yolunu çizeceksen, savaşmayı öğrenmek zorundasın." dedi. "Bu
dünya seni yutacak ya da sen onu kontrol edeceksin."
Lina derin bir nefes aldı. "Öyleyse bana nasıl hayatta kalacağımı öğret."
Mira, arabanın yönünü değiştirdi. Gözleri
yola odaklanmıştı ama sesi kesin ve nettı. "Seni birine götüreceğim. Eğer bu dünyada var olmak
istiyorsan, önce kim olduğunu kanıtlamalısın."
Sokak lambalarının titrek ışığında ilerlerken
Lina, artık eski hayatını tamamen geride bırakmaya hazırdı. Emir’in ihanetini,
Cihan’ın gücünü ve bu düzenin baskısını unutmayacaktı—ama onların tanımladığı
biri olmayacaktı.
Birkaç sokak geçtikten sonra arabayı eski bir
binanın önünde durdurdular. Mira kapıyı açarken hafifçe Lina’ya döndü. "Burada seni kimse koruyamaz. Eğer gerçekten güçlüysen, bu
gece ortaya çıkacak."
Lina derin bir nefes aldı. İçeri adım
attığında, odadaki bakışlar onun üzerindeydi. Bu, onun yeni hayatının
başlangıcıydı.
Lina, odaya adım attığında içinde beliren
huzursuzluk dalgasını bastırmaya çalışıyordu. Oda, yoğun sigara kokusuyla
doluydu. Etrafında oturanların yüzleri gölgeler içinde kalmıştı, ama herkes
onun burada olmasına alışkın değildi. Bakışlar ağırdı—şüpheli, sorgulayıcı,
hatta tehditkâr.
Mira, hafif bir gülümsemeyle ona döndü. "Buradaki herkes bir bedel ödedi. Sen de ödemeye hazır
mısın?"
Lina gözlerini kısmıştı. "Beni buraya neden getirdin?"
Mira arkasında duran uzun boylu adama işaret
etti. "Bu, Serhan.
Savaşmayı öğrenmek istiyorsan, önce düşmanının kim olduğunu bilmelisin."
Serhan Lina’ya bir an baktı, sonra bir
sandalye çekip oturdu. "Cihan seni kendi
dünyasına hapsetmek istiyor. Emir seni sattı. Ama Mira, sana yeni bir yol açmak
için buradasın. Sorun şu: Sen ne istiyorsun?"
Lina nefesini düzenledi. "Özgür olmak istiyorum."
Serhan başını salladı. "Özgürlük öyle kolay kazanılmaz." Sonra elini
masaya koydu. "Sana
bir fırsat veriyorum, Lina. Burada kalabilir, Mira’nın gösterdiği yolda
ilerleyebilirsin. Ama eğer savaşmak istiyorsan, önce bu odadan çıkmanın ne
anlama geldiğini öğrenmelisin."
Lina sessizdi. Seçimini yapmalıydı. Bu dünyada bir oyuncu mu olacaktı, yoksa kendi oyununu mu
kuracaktı?
Lina, Serhan’ın sözlerini tartarken içindeki
öfke ve kararlılık giderek daha da güçleniyordu. Bu dünya, onu zayıf görmek
istiyordu. Cihan onu bir oyuncak gibi kontrol etmeye çalışıyordu. Emir ona
ihanet etmişti. Ama artık Lina, hiçbirine boyun eğmeyecekti.
Serhan masaya hafifçe vurdu. "Beni dinle, Lina. Eğer burada kalıp bu oyunu öğrenmek
istiyorsan, önce güçlü olduğunu kanıtlamalısın."
Lina gözlerini kıstı. "Nasıl?"
Mira araya girdi, gözleri Lina’yı ölçüyordu. "Güç, sadece silah tutmakla gösterilmez. Güç, aklını
kullanmakla, doğru hamleyi yapmakla ve kim olduğunu göstermeye cesaret etmekle
ilgili."
Serhan, cebinden küçük bir kağıt çıkardı ve
masaya koydu. "Bu gece, Cihan’ın
en büyük adamlarından biri ile bir mesaj alışverişi olacak. Eğer gerçekten bu
oyunun bir parçası olacaksan, mesajı ileten kişi sen olmalısın."
Lina kağıdı aldı, üzerine yazılı olan adresi
inceledi. "Ya bu bir
tuzaksa?"
Mira hafifçe gülümsedi. "Bu dünyada her şey bir tuzaktır, Lina. Önemli olan, tuzağa
düşmemeyi öğrenmektir."
Lina, kağıdı sıkıca kavradı. Bu onun ilk büyük sınavıydı. Eğer bunu başarıyla tamamlarsa,
Cihan’ın oyununu tersine çevirme yolunda ilerleyebilirdi. Ama aynı zamanda bu,
geçmişinden tamamen kopuşunun başlangıcıydı.
Lina, elindeki kağıdı sıkıca kavrarken içinde
beliren korkuyu bastırmaya çalışıyordu. Bu
görev, onun sınavıydı.
Başarırsa, Cihan’ın dünyasında bir oyuncu olarak var olacaktı. Başarısız
olursa… bunun ne anlama geldiğini düşünmek bile istemiyordu.
Mira, Lina’nın tereddüt ettiğini fark etti. "Düşünme, sadece yap." dedi sertçe. "Eğer
güçlü olmak istiyorsan, kararlarını sorgulamayı bırakmalısın."
Lina, derin bir nefes alarak kağıttaki adrese
baktı. İstanbul’un en
tehlikeli noktalarından biri—burada
hata yapma şansı yoktu.
Gece ilerlerken Lina, yalnız başına yola
çıktı. Her adımı, onun kim olduğunu ve ne için savaştığını belirleyecekti.
Ancak, o karanlık sokaklarda
onu bekleyen biri vardı.
Emir.
Lina’yı izliyordu. Gözleri karanlıkta
parlıyor, geçmişin gölgeleri peşini bırakmıyordu. "Bu yolu seçmek zorunda değilsin, Lina." dedi alçak bir sesle.
Lina durdu, ona baktı. Öfke ve özlem,
gözlerinin içinde birbirine karışmıştı. "Ama
ben seçtim."
Lina’nın gözleri karanlıkta Emir’e
kilitlenmişti. Onu burada görmek, geçmişin hiç tam anlamıyla kapanmadığını
gösteriyordu. Kaçış yoktu—sadece yeni bir yüzleşme.
"Bu yolu seçmek zorunda değilsin,
Lina." Emir’in sesi, alışık
olduğu güven verici tonun altında, ince bir pişmanlık taşıyordu.
Lina, derin bir nefes alarak gözlerini
kaçırdı. "Ama ben seçtim.
Artık geçmişin bana hükmetmesine izin vermeyeceğim."
Emir birkaç adım attı. "Geçmiş seni yakalamak zorunda değil. Ama eğer bu oyuna
girersen, geri dönüşün olmayacak."
Lina’nın içinde bir dalgalanma oldu. Emir’in
gözlerinin içinde eskiden gördüğü koruma içgüdüsü vardı, ama artık ona
güvenebilir miydi? Mira’nın sözleri hâlâ zihninde yankılanıyordu: "Bu dünyada kimseye tam anlamıyla güvenemezsin."
Fakat Lina, yolunu belirlemişti. Emir’in ona sunduğu
şüpheli kurtuluş mu, yoksa Mira ile adım attığı bilinmezlik mi?
Lina, gözlerini karanlığa dikti ve adım attı.
"Yolu seçtim, Emir. Eğer bunu
durdurmak istiyorsan, önümü kesmek zorundasın."
Emir iç geçirdi, sonra hafifçe başını
salladı. "O zaman, Lina…
Umarım seçtiğin yol seni gerçekten özgür kılar."
Lina hiç geriye bakmadan yürüdü. Şimdi, ona
yeni bir meydan okuma bekliyordu—Cihan’ın gölgesi hâlâ yakındaydı.
Lina, Emir’in sözlerini ardında bırakıp
adımlarını hızlandırdı. İstanbul’un derinliklerine doğru ilerlerken, içinde hiç
hissetmediği bir kararlılık vardı. Bugün,
yeni bir sayfa açılacak.
Kağıttaki adres, şehrin en tehlikeli
mahallelerinden birine aitti. Lina, Cihan’ın hâkimiyet kurduğu bu dünyaya adım
atmadan önce, Mira’nın söylediklerini düşündü. "Güç, doğru hamleyi yapmakla ilgili."
Sokağın köşesinde bekleyen siyah SUV’yi
gördüğünde, içgüdüsel olarak duraksadı. Arabadan inen kişi, Cihan’ın en
güvenilir adamlarından biri olan Yusuf’tu. Bu adam, emirleri sorgulamadan yerine getiren bir
sadakat timsaliydi.
Lina derin bir nefes alarak yaklaşırken Yusuf
ona soğuk bir bakış attı. "Beklemiyordum."
Lina kağıdı ona uzattı. "Mesajı getirdim."
Yusuf kağıdı açıp göz ucuyla inceledi.
Hafifçe başını salladıktan sonra Lina’ya baktı. "Bu oyuna girmeyi gerçekten istiyor musun? Çıkış yok."
Lina geri adım atmadı. "Ben artık kendi kurallarımı koyuyorum."
Yusuf kısa bir kahkaha attı. "Peki, Lina. Oyunun içine girdin. Ama seni kim
koruyacak?"
Lina, karanlık sokaklara bakarak sert bir
ifadeyle yanıtladı. "Ben kendimi
koruyacağım."
Lina, Yusuf'un bakışlarını görmezden gelerek
derin bir nefes aldı. Artık geri adım atamazdı. Bu dünyaya girmeyi seçmişti ve bu seçimle birlikte güç
kazanacaktı.
Yusuf, kağıdı cebine koydu ve kısa bir
sessizlikten sonra Lina'ya yaklaştı. "Şimdi
sıra sende. Cihan'ın güvenini kazanmak istiyorsan, ona sadece mesaj getiren
biri değil, oyunu yöneten biri olduğunu göstermelisin."
Lina başını kaldırdı. "Ne yapmam gerekiyor?"
Yusuf hafifçe güldü. "Mira sana bunu öğretmedi mi? Güç, hamle yapabilmekle
ilgili. Ve bu gece, Cihan'ın adamlarından biri hata yaptı. Eğer bunu
değerlendirebilirsen, ona meydan okuyan bir oyuncu olduğunu gösterirsin."
Lina’nın içi titredi. Bu, sadece hayatta kalmakla ilgili değildi. Bu, kim olduğunu
dünyaya kanıtlamakla ilgiliydi.
Şimdi karar vermesi gerekiyordu: Cihan’a karşı ilk hamlesini mi yapmalı, yoksa daha fazla güç
kazanmak için Yusuf’un sunduğu fırsatı bekleyerek yeni bilgiler mi toplamalı?


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder