Bu Blogda Ara

Translate

10 Mart 2021 Çarşamba

Borges’in Evinde / Alberto Manguel

 


Borges’in Evinde


Calle Florida’daki insan kalabalığının arasından omuz darbeleriyle ilerliyor, yeni yapılmış Galerıa del Este’ye giriyor, öbür taraftan çıkıyor, Calle Maipû’yu geçiyor ve 994 numaralı kızıl mermer binaya yaslanıp, 6B yazan zile basıyorum. Binanın serin holüne girip merdivenlerden altıncı kata çıkıyorum. Kapıyı çalınca hizmetçi açıyor, ama o daha beni içeri alamadan Borges kalın bir perdenin ardından beliriyor, çok dik duruyor, gri takımının önü ilikli, beyaz yakası ve sarı çizgili kravatı biraz eğri; bana doğru yürürken ayaklarını hafifçe sürüyor. Ellili yaşlarının sonlarından beri kör olan Borges, bu kadar iyi bildiği bir yerde bile duraksayarak hareket ediyor. Sağ elini uzatıp, aklı başka yerdeymiş gibi gevşek bir tutuşla elinıi sıkıp buyur ediyor. Başka formalite yok. Dönüp oturma odasına giriyor ve kapıya bakan kanepeye dik bir şekilde oturuyor. Onun sağındaki koltuğa da ben oturuyorum; “Ee, bu akşam Kip-ling okuyalım mı?” diye soruyor (ama soruları hemen hep sözde sorular).

Birkaç yıl boyunca, 1964’ten 1968’e kadar, Jorge Luis Bor-ges’e okuyan pek çok insandan biri olma şansına erişmiştim. Okuldan sonra Buenos Aires’in Anglo-Alman kitapçısı Pygmalion’da çalışıyordum, Borges de buranın devamlı müşterilerinden biriydi. Edebiyatseverlerin buluşma noktalarından biriydi Pygmalion. Sahibi Bayan Lili Lebach, Nazi vahşetinden kaçmış bir Almandı ve müşterilerine Avrupa ve Kuzey Amerika’da çıkan son kitapları sunma konusunda titizdi.

Yalnızca yayıncı kataloglarının değil, kitap eklerinin de sıkı bir okuyucusuydu ve bulduğu kitapları müşterilerinin zevkleriyle bağdaştırma gibi bir yeteneği vardı. Bir kitapçının sattığı malı bilmesi gerektiğini öğretmişti bana, dükkana gelen yeni kitapların pek çoğunu okumam konusunda ısrar ederdi. İkna olmam çok uzun sürmedi.

Borges Pygmalion’a akşamüstleri geç saatte, Ulusal Kütüphanedeki yöneticilik işinden eve dönerken uğrardı. Bir gün, birkaç kitap aldıktan sonra bana, başka bir işim yoksa akşamları onun evine gelip kitap okumayı isteyip istemeyeceğimi sordu, çünkü çoktan doksanını geçmiş olan annesi artık kolayca yoruluyordu. Borges bunu hemen herkese sorardı: öğrencilere, onunla söyleşi yapmaya gelen gazetecilere, başka yazarlara. Bir

Sarı Siyah Bursa/ Ahmet Nacar, Ahmet Şerif İzgören


 

Sarı Siyah Bursa

Bursa da ülkemiz sınırları içinde olup, her ne kadar kışları soğuk ve yağışlı olsa da, Karagöz’le Hacivat’ı idam etse de, okul konusunda İzmir’le aynı kurallara tabiymiş. Babam bu konuda ayak yapmaya daha Bursa’ya gelirken otobüste başlamıştı. Yol uzun, inene kadar unutur diye düşünmüştüm ama işin rengi iki günde belli oldu; hafta sonu evdeki ilk şok: “Yerleşme ve evi sevmeme işleri iyi kötü hallolunca yarın yeni okuluna gidiyoruz” dedi babam. He! İyi halt ediyoruz, manasında susup sevincimi belli etmedim. Duyan da eskisini sevmedim diye yeni okul ayarlanıyor sanır. Yeni okulummuş! Gerçi yeni geldiğimiz bu muhitte ve evde bulunmaktansa okula giderim daha iyi durumuna da gelmek üzereydim ya neyse. Okulun adı I. Murat. Yani, “Şerif’le sizi en birincisine yazdırdık, daha ne!” gibi bir okul adı.

Okulun adı I. Murat İlkokulu dedim, ilgilenenler için; tarihi yıllar öncesine dayanıyor, hatta Bursa’nın en eski ilkokullarından. Yani biz bulduğumuzda eskiydi, ayrıca Şerif ve ben yıpratmadık, dala yaprağa dokunmadık, okulun bahçesinde yeşil bir şey yoktu zaten.

Şerif de aynı okuldaymış, babam hafifletici sebep olarak söylüyor. O, Doburca; ben Çekirge Meydanı tarafından gelip gideceğiz. Neyse, siyah önlük, beyaz yaka, bari kaderimiz güzel olsun, Allah kurtarsın duygusuyla çıkıyorum evden.

Babam bu okulda öğlenci olarak yazdırmış beni. İzmir gibi değil, burada sabah ve öğlen iki vardiya yapılıyor. “Sabah ben okulu çok sevdim, öğlen de geleceğim” diyen bir Allah’ın kuluna rastlamadım öğrenim hayatım boyunca. Gece yatmaz, gündüz kalkmaz ekibinden olduğumdan öğlenci olmam daha iyi olur diye düşünmüş babam belli ki.

Okula vardık. Kıbrıs Savaşı sırasında Çiğli Hava Lojmanları’nda neredeyse cephenin ön saflarında oturuyorduk. Savaşa katılanlar dinlenip kendilerine gelsinler amacıyla bir yıl okula ara verirler diye bir umut içinde olmadım desem yalan olur.

Başım dik, alnım ak, yarı savaş gazisi kıvamında merdivenlerden okula doğru çıktım. Bilen bilir; yeşil Bursa’nın bozkır okullarındandır, sağ olsunlar, bir dal maydanoz

9 Mart 2021 Salı

Atatürk’ün Not Defterleri / Ali Mithat İnan

 


Atatürk’ün Not Defterleri

Atatürk’ün Not Defterleri’nden…

Avrupa kültür ve uygarlığına temel oluşturmuş ve dünyanın kurumsallaşmış en uzun ömürlü imparatorluğu sayılan Roma’nın, cumhuriyet döneminde en yetkili devlet adamı sayılan çift konsülleri, görev sürelerinin bitiminde, uygulamalarından dolayı görevden çekildikten sonra, görevsel sorumluluk nedeniyle, bir bakıma hesap vermek zorundaydılar.

Türk kültür ve uygarlığına temel oluşturmuş ve Türklük tarihinde kurumsallaşmaya olanak hazırlayan Göktürk Kağanları, hatta daha öncekiler de bir yerde Kurultay’a hesap vermek zorundaydılar.

O günlerden bu yana, gerçek devlet adamları, resmen olmasa bile uygulamalarının hesabını meclislere değil de kendi halklarının yararına, dönemiyle ilgili yazılı eser bırakarak, bu geleneği dolaylı biçimde sürdüregelmişlerdir.

Sezar’ın “Galya Savaşları”; Bilge ve Kültigin Kağanların, çağlara kafa tutan taşlara kazıttırarak, gelecek kuşaklara bıraktıkları “Orhun Abideleri”nden; Hitler’in “Kavgam”ına ve büyük Önder Atatürk’ün “Nutuk” adlı büyük eserine kadar uzanan tarihi süreçlemeden de anlaşılacağı gibi; bu tutum bir bakıma ulusa hesap verme, yol gösterme, ışık tutma ve ulusunun devamlılığına katkıyla, inanç vermedir.

Bu eserlerde nerelerden nerelere gelindiği, nelerin yapıldığı veya bir başka deyişle nelerin yapılamadığı ve nelerin yapılması gerektiği anlatılmaktadır. Önderler bu eserleriyle, karizmalarının onlara verdiği yetenekleri sergilemekten, onlarla övünmekten çok, eserlerinin devamlılığını sağlamanın, onları ölümsüzleştirmenin yol ve yöntemlerini açıklayarak böylece gelecek kuşaklara birer belge bırakmayı amaçlamışlardır.

Elbetteki bir lider sadece bu tür eserle değerlendirilip yaşatılamaz. Bu baş eserlerinin yanında, bu eserlerin oluşumunu sağlayan; baş eserlerin birikimlerine temel oluşturmuş, ayrıca lider veya önderlerin bir başka yüzünü; yaşamını ve davranışlarını yansıtan, özel defter, not, hatırat, broşür ve benzeri eserleri vardır.

Çoğunlukla bu eserler kişinin yaşadığı dönemde değerlendirilmemiş, ancak çok uzun bir süre sonra raslantı veya bilinçli olarak ele alınıp işlenmiştir. Yani lider veya o kişinin çağına ve çağlar sonrasına ışık tutacak bu eserler çoğunlukla daha sonraları tanıtılıp aktarılmıştır.

Çünkü tarihi bir olayın gerçekleşmesinde ve tarihte en büyük neden ve malzeme, elbetteki insandır. İşte bu tarihi olayları yaşayan, oluşturan insanlar arasında çeşitli zamanlarda sivrilmiş, lider

Otobüsten İndim BMW’ye Bindim / Baybars Altuntaş

 


Otobüsten İndim BMW’ye Bindim

Otobüsten İndim BMW’ye Bindim’den…

Ünal Bey, bizi kapıda karşıladı ve tam saat 10.00’da Diyanet İşleri Başkanı’nı telefonla aradı.

“Efendim, Manisa Belediye Başkanı Bülent Kar ve beraberinde Baybars Altuntaş geldiler. Dünyayı Kurtaracak Adam. Alıyorum müsaadenizle.” Ardından gazeteyi bana gösterdi.

“Büyük başarı, tebrikler.Başkanımızın da çok hoşuna gitti. Buyurun ben sizleri içeri alayım.”

Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu çok mütevazı bir şekilde bizleri karşıladı. Masasının üstünde de benim haber. “Nedir bu Obama meselesi” dedi. Aslında benim randevu talebim bambaşka bir konuyla ilgiliydi ancak toplantımızın önemli bir kısmı Obama’nın zirvesi ve girişimcilik hakkında sohbetle geçti. Oğlunun da girişimci olmasını isteyen Başkan, benimle tanıştırmak istediğini söyledi.Bizi çok iyi ağırladı ve yaklaşık yarım saat sonra odasından iyi niyet dileklerimizle ayrıldık. Toplantıda benim için çok önemli olan asıl konu ikinci planda kalmış, Obama’nın zirvesi birinci konu olmuştu. Sanki Obama’ya gitmeden evvel, Diyanet İşleri Başkanımızın hayır duasını almaya gelmişim gibi bir durum ortaya çıkmıştı.

Diyanet İşleri Başkanı’nın Özel Kalem Müdürü Ünal Bey, Bülent Kar’a dönerek, “Başkan, siz Ankara’ya pek gelmediğiniz için bilmezsiniz.

Ankara bürokrasisinde pek çok Manisalı vardır. Örneğin Çalışma Bakanı’nın Özel Kalem Müdürü Mehmet Kasapoğlu, KOSGEB Başkanı Mustafa Kaplan, Kalkınma Bankası Genel Müdürü Abdullah Çelik, daha niceleri çok etkin görevdeler. Ben de sadece Diyanet İşleri Başkanlığı’nda 30 yılımı dolduruyorum ve ayrıca Türkiye Özel Kalem Müdürleri Derneği’nin de başkanlığını yürütüyorum. Ankara’ya gelmişken isterseniz bu arkadaşlardan da randevu alayım, kendilerini ziyaret edin. Çok memnun olurlar” dedi.

“Valla Ünal Bey, bizim Ankara’daki işimiz bitti. Yarın sabahki uçakla dönüyoruz. Vaktimiz bol. Siz randevuları alırsanız biz de gider ziyaret ederiz, hem de Dünyayı Kurtaracak Adam’la tanıştırırız kendilerini.”

Bir de programımızda olmayan Manisalı üst düzey bürokratları ziyaret çizelgesi çıkartmıştı Ünal Bey. Dışarı çıktık, güneş parlıyor.

Ankara’da Planlanmamış Bir Bürokrasi Turu

Saat 11.30.Diyanet İşleri Başkanlığıyla aynı yol üzerinde olduğu için önce Çalışma Bakanı’nın Özel Kalem Müdürü Mehmet Kasapoğlu’nu ziyaret ettik. Daha

15 Ekim 2020 Perşembe

Camdaki Kız -Gülseren Budayıcıoğlu Kitabını Pdf indir

“Küçükken çekilen acıların ateşi kolay sönmüyor, kolay unutulmuyor ve izlerini hayatımız boyunca üstümüzde taşıyoruz.”

Aşk yakıyor
Ayrılık kavuruyor
Aldatılmaksa hep çok acıtıyor…

Bize çocukluk acılarını tekrar yaşatacak kişileri gözünden tanır, başkasına değil, ona âşık oluruz. Hayat onu kendi ellerimizle buldurur bize.

Kaderimiz aslında doğduğumuz evlerde yazılır. Yine o evlerde yaralanır, o yaralarla büyür, sonunda o yaraların bizi götürdüğü yere gideriz. Ancak mutluluk her zaman o yolda değildir…

<

“Bu kitapta her zamanki gibi gerçek bir yaşam hikâyesi anlatacağım sizlere. Hep lüks içinde yaşamış ama kaderi daha baştan kötü yazılmış Camdaki Kız ile bir varoş çocuğunun aşk hikâyesi bu.”

Giriş 

Bu kitapları yazmaya başladığım ilk zamanlarda, acaba bunlar okunacak mı, okuyanlar beni aniayacak mı, vermek istediğim mesajları alacak mı diye çok endişe etmiştim. Şim­di ise ben nasıl onları anladımsa, onlar da beni okudular ve anladılar diyorum.

Televizyonda yayınlanan ve benim yazdığım ve Hayata Dön adlı kitaptan uyarlanan İstanbullu Gelin dizisinden al­dığınız huzuru ve terapi sahnelerine gösterdiğiniz ilgiyi gör­dükçe, daha çok yazınam gerektiğini düşünüyorum.

Anlaşılmak, herkes gibi benim için de işte bu kadar güzel,bu kadar önemli ve değerli.Belki de bu yüzden siz sevgili okurlarımla bir araya gelince kendimi en yakın dostlarıının arasındaymış gibi hissediyo­rum.

Aramızda tarifi zor bir bağ oluştu. O enerjiyi siz benden alıyorsunuz, ben de sizden. Çok güzel, çok pozitif bir enerji bu. . . İki tarafa da çok iyi geliyor. Özellikle KADER MOTİFİ kavramı, her birinizin çok ilgi­ sini çekti. İnsanın kendi kaderi ve geleceğiyle ilgili bir şeyle­ri merak etmesi tabii ki çok doğal. Buna psikolojik fal da di­yebiliriz.

Özellikle biz kadınlar fala meraklıyızdır. Sevgili an­nem ben her kahve içtiğimde kahve falıma bakar ve çok gü­zel şeyler söylerdi bana. Falda hep güzel şeyler çıkmaz, dediğinizi duyar gibiyim

ama ben o güzel olmayan şeyleri de nasıl güzel yapacağımızın peşine düştüm. Ancak size bunları öyle iyi anlatmalıyım ki, sizler de hayatınızı daha da güzelleştirebilin.

İşte bu son romandaki kahramanlarımız Nalan, Hayri,Türkan ve Laz kızının aşklarını, hayatlarını, başlarına ge­lenleri, daha doğrusu kader motiflerini okudukça, anladıkça,onların fallarında neler çıktığını, bunları değiştirip değişti­remediklerini gördükçe belki sizler de dönüp kendinize, ken­di kader motifinize bakacak, o motifte beğenmediklerinizi de­ğiştirmeye çalışacaksınız.

Gülseren Budayıcıoğlu Kimdir.

1947 yılında Ankara’da doğdu. İlk ve ortaöğrenimini TED Ankara Koleji’nde tamamladıktan sonra, 1966’da Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne girdi.

Tıp öğrenimi sırasında 1968 yılında yayına başlayan TRT Haber Kesintisiz Yayın televizyonunun açtığı spikerlik sınavını kazanarak TRT’ye kadrolu spiker olarak atandı ve bu kurumda beş yıl boyunca spiker ve Türk müziği programlarında sunucu olarak görev yaptı.

1972’de Tıp Fakültesi’nden mezun oldu, 1973 yılında evlendi ve TRT’den ayrılıp Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Bölümü’ne asistan olarak girdi. 1977’de uzman oldu ve 1982 yılına kadar öğretim görevlisi olarak çalıştı.

1982 yılında üniversitede doçent olmak üzereyken, tercihini hocalıktan değil, doktorluktan yana yaptı ve üniversiteden ayrıldı.

23 yıl Ankara’da serbest hekim olarak çalışan Gülseren Budayıcıoğlu, 2005 yılında yine Ankara’da, en büyük hayalini gerçekleştirerek Türkiye’nin ilk ve tek psikiyatri merkezi olan ve ülkemizdeki her kesimden insanın başvurabileceği “Özel MADALYON Psikiyatri Merkezi”ni kurdu.

Yıllar süren birikimlerini toplumla paylaşmak amacıyla bu kitabı hazırladı.

Bir önceki yazımız olan Wildcard-Joker Oyuncusunun Hikayesi Seri 2 - Marie Lu başlıklı kitabımızda Wildcard-Joker Oyuncusunun Hikayesi Seri 2, Wildcard-Joker Oyuncusunun Hikayesi Seri 2 ekitap indir ve Wildcard-Joker Oyuncusunun Hikayesi Seri 2 ekitap oku hakkında bilgiler verilmektedir.

Kral Kaybederse - Gülseren Budaycıoğlu Kitabı Pdf indir

>Remzi Kitapevinden harika bir Gülseren Budaycıoğlu eseri. Gülseren Budaycıoğlu  Kral Kaybederse kitabını 384 sayfa olarak kaleme almıştır. Kral Kaybederse pdf kitabı 2020 yılında basıma girmiş ve ülke genelinde oldukça popülerleşmiştir. Kral Kaybederse kitabı yaklaşık olarak 30 ila 40 tl arasında satışa sunulmuştur. Şimdi bu harika eser hakkında biraz bilgi verelim.. Kral Kaybederse Pdf kitabında ne var ? 

Dört bir kalbin fatihi, kadınların yenilmez hakimi… Peki, tüm savaşlar onun için her zaman bu kadar kolay mı olacak? Kendini buna çok inandırmış olsa da hayır! Ve o beklenmedik mağlubiyet, kralın tahtını en sağlam yerinden sarsacak.

Psikiyatrist ve yazar Gülseren Budayıcıoğlu’nun 2015 yılında yayımlanan eseri Kral Kaybederse, kendini daima doruklarda gören bir avcının avı yüzünden nasıl uçurumun eşiğine gelebileceğini çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. Danışanının yaşamını kimi zaman bir öykücü kimi zaman bir doktor edasıyla ele alan Budayıcıoğlu, karakterden bağımsız olarak sizin de tüm davranışlarınızın altında yatan gerçekliği bulmanızı sağlayacak.

Kral Kaybederse Sizi etkileyecek

Mesleki tecrübelerinden yola çıkarak kurgusal olarak son derece güçlü eserler ortaya koyan Gülseren Budayıcıoğlu, dil konusundaki ustalığıyla da okurları kendine çekmeyi başarıyor. Yazarın tüm kitaplarında öne çıkan sürükleyici ve derinlikli anlatım, okurlarına soluksuz okuma deneyiminin yanı sıra ufuk açıcı bir terapi de sunuyor. Karşı cins konusunda kendine çok fazla güvenen bir adamın anlatıldığı Kral Kaybederse, kadın-erkek tüm okurların kendinden izler bulacağı öyküsü ile sizi de içine çekecek. Kral Kaybederse Avına av olan bir avcının hikâyesi…

İnsanoğlu ilk çocukluk yıllarında yaşadıklarından çok etkilenir. Henüz tam ortaya çıkmamış bir heykel gibidir o; hayat da onu ince ince şekillendirmeye çalışan usta bir heykeltıraş… Alır eline keskiyi, usul usul oyar. Ama bazen keskiyi öyle bir savurur ki, bir parça kopuverir ve o parçayı bir daha kimse yerine koyamaz. Kendini hep dorukta görüyor ve asla aşağı düşmeyeceğini sanıyordu. Ama bir gün hayat elindeki keskiyi ona da savuruverdi ve onun da koptu yüreği… Oysa pek çok kadının gönlüne taht kurmuş bir kraldı o… Uzun süre ne kendi inandı tahttan indiğine, ne de kadınlar. Ama bir şeylerin değiştiğini yine de ilk hisseden kadınlar oldu; ona yıllarca köle gibi itaat eden kadınlar… Psikiyatrist Dr. Gülseren Budayıcıoğlu Kral Kaybederse romanında, doruklardan aşağı inmeyeceğini sanan bir avcının avına av olup yuvarlanışını, kendini sevilmeyeceğine inandırmış mutsuz bir kadının da trajik hayatı içinde avken nasıl avcı olduğunu anlatıyor. Kitap psikolojik öykü sevenler için kesinlikle mükemmel. Eğer almayı düşünüyorsanız başka sitelere bakmanıza gerek yok! BKM hem kargo hızıyla hem kitapların elime hasarsız ulaşmasıyla benim bir numaram. Alıp gönül rahatlığıyla okuyabilirsiniz. Ne olacağını merak etmekten kitabı elinizden atamıyorsunuz Kenan’ ın hikayesi beni derinden etkiledi..çok güzel şeyler buldum kitapta, kendimden çevremden çok insanı gördüm..kutur kutur yesil papaz erik ne kadar güzel söylemiş ” insanin kaderi karakterinde, karakteri de kaderin de saklı. ..evet işte kral kaybederse bunu anlatıyor.. hayatımızda kötü giden bir şeyler varsa, ne yapsak mutlu olamıyorsak durup bir kendimize bakmalıyız..” nerde yanlış yapıyorum” diye sormalıyız..hikayenin gerçek olması beni daha da etkiledi sanırım fadi ve kenan’ ın hatta handan’ ın üzüntüleri, korkuları, hayatla başa çıkma biçimleri gerçekten ders niteliğinde idi. bazı yerlerde sanki ben yazmışım kendimi anlatmışım gibi hissettim. demek ki aslında hepimizin korkularında benzer yaşanmışlıklar var. insan kolay kolay korkular içinde yaşamıyor. hepsinin özellikle çocukluktan gelen bir sebebi var.
uzun zaman önce kendime şu soruyu sormuştum ” beni en çok ne mutlu eder”
benim için hayatımı anlamlı kılan şeyler nelerdir diye..
bence hepimiz kendimize bunu sormalıyız..
sahi sizin hayatınızın anlamı nedir?
2 yıl önce okumuştum beni en çok etkileyen kitaplardan biri oldu kitabın dili anlaşılır ve akıcı ilerliyor kenan beye de allah rahmet eylesin eninde sonunda yine kralın kazandığı kitap. favori karakterim fadi’ydi. hatta halid hüseyni’in a thousand splendid suns’daki mariam jo’suna benzettim biraz. hikayenin sonunda yaptığını da ben ulvi alamadım,üzgünüm. bazı insanların neden hep kullanılmaya mahkum olduklarını düşündüm yine. edebi bir dil beklentisi yoksa, psikanalizler ilgi çekebilir.

Kitap hakkında Okuyucu yorumları;

Gülseren Budayıcıoğlunun kalemi inanılmaz!!! Hayatın içinden, kendinizden çok şey bulacaksınız. Bu kitabındaki gerçek öykü sizi hem çok sinirlendirecek hem de yüreğinizi acıtacak. Mutlaka okumalısınız!!! kitabı şuan bitirdim okumakta ve tanışmakta geç kaldığım bir yazar kitap tek kelimeyle mükemmel gerçek hikaye olması da ayrıca bir güzel kendi hayatınızdan da kesitler çıkarabileceğiniz ve düşünüp değerlendirebileceğiniz bir kitap. Kitap psikolojik öykü sevenler için kesinlikle mükemmel. Eğer almayı düşünüyorsanız başka sitelere bakmanıza gerek yok! BKM hem kargo hızıyla hem kitapların elime hasarsız ulaşmasıyla benim bir numaram. Alıp gönül rahatlığıyla okuyabilirsiniz. Ne olacağını merak etmekten kitabı elinizden atamıyorsunuzz’!! çok ama çok güzel bir kitaptır. müthiş akıcı bir hikaye. bazen filmlerde çok olur, 10 dakika önce nefret ettiğiniz karaktere 10 dakika sonra ulan buna da yazık arkadaş aslında ne iyi insanmış filan dersin. bu kitapta da az önce kızdığınıza az sonra üzülecek, bu kadar da yapmaz dediğinize az sonra e daha neler yapacak acaba diyecek, akla hayale gelmeyecek tesadüflerle şaşıracaksınız.

14 Ekim 2020 Çarşamba

Tutku Oyunları (Georgian Serisi 2) Sylvia Day Kitabını pdf indir

“Ölüm melekleri senin kadar güzel olsaydı yeryüzündeki her erkek ölmek için sıraya girerdi.” Maria, namı diğer Leydi Winter, mine işlemeli kutunun. kapağını sertçe çarparak kapadı. Arkasında oturan adamın kutunun,aynasından yansıyan görüntüsüne duyduğu tiksinti midesini allak bullak etmişti.

Derin bir nefes alıp bakışlarını aşağıdaki sahneye sabitlese de bulunduğu locanın gölgeler arasında oturan bu olağanüstü yakışıklı adam bütün dikkatimi dağıtmıştı.

Kendisine doğru çevrilmiş çok sayıdaki opera dürbününün hatırına asaletini koruyarak, “Günün birinde senin sıranda gelecek,” diye mırıldandı.

Ölüm meleği. Hakkında yapılan bu tanımlama ne kadar da doğruydu. Hades tarafından lanetlenmesini istediği bu adam dışında etrafındaki herkes ölmüştü.

Omuzunun üzerinde hissettiği sessiz gülüş tüylerini diken diken yaptı. “Sen benim sonumu getirecek güce sahip değilsin,sevgili kızım.”

Oyunlar her zaman masum olmayabilir. Ve işin içine tutku girince tüm kurallar değişir… Doyumsuz arzularıyla nam salmış ünlü korsan Christopher, hapisten çıkarak yeniden özgürlüğüne kavuşur. Ama bu özgürlüğün bir bedeli vardır: En az kendisi kadar zalim bir kadını baştan çıkarıp onu tutku dolu bir oyuna çekmesi gerekmektedir.

Masumiyetten çok uzak olan Leydi Maria, Christopher’ın daima bir adım önündedir. Yine de bu durum çekici bakışlardan, ateşli öpücüklerden ya da genç adamın cazibesinden zevk almadığı anlamına gelmemektedir.

Asla duygularıyla hareket etmeyen Maria, hayatının aşkını bulup kendini ona teslim etmeyi aklının ucundan bile geçirmiyordu… Ta ki iki tarafın da birbirini kandırdığı bu tutku oyununa kadar

Yayın Evleri

ABM Yayınevi (1) Adam Yayıncılık (1) Alfa Yayıncılık (7) Alkım Kitabevi (1) Alter Yayınları (4) Altıkırkbeş Yayınları (5) Altın Kitaplar (13) Ankara Okulu Yayınları (1) Anonim Yayınları (3) Ant Yayınları (1) Arkadya Yayınları (1) Artemis Yayınları (2) Artshop Yayıncılık (1) Arya Yayınları (2) Ataç Yayınları (1) Aykırı Yayınları (2) Ayrıntı Yayınları (7) Aşk Kitapları (53) Babıali Kültür Yayıncılığı (3) Bağlam Yayıncılık (1) Berikan Yayınevi (1) Bilgi Yayınları (2) Bilim ve Gelecek Yayınları (2) Birey Yayıncılık (1) Bordo Siyah Yayınları (1) Butik Yayınları (1) Buzdağı Yayınları (1) Can Yayınları (45) Cinius Yayınları (1) Cumhuriyet Yayınları (1) DBY Yayınları (2) Dergah Yayınları (1) Destek Yayınları (3) Dharma Yayınları (1) Domingo Yayınevi (3) Doğan Kitap (8) Doğu Batı Yayınları (1) Düşünbil Yayınları (1) E Yayınları (1) Eksik Parça Yayınları (1) Elit Kültür Yayınları (1) Elma Yayınevi (3) Epsilon Yayınları (3) Etkileşim Yayınları (1) Everest Yayınları (10) Evrensel Basım Yayın (7) Eğitim Sen Yayınları (1) Genç Destek Yayınları (1) Geyik Yayınları (1) Gün Yayıncılık (3) Hayy Kitap (6) Islık Yayınları (1) Işık Yayınları (2) Kapı Yayınları (1) Kavram Yayınları (1) Kaynak Yayınları (1) Kitap Zamanı Yayınları (1) Kitsan Yayınevi (1) Kodlab Yayınları (1) Kolektif Kitap (4) Koridor Yayıncılık (2) Koç Üniversitesi Yayınları (1) Kuraldışı Yayınları (1) Kurtuba Kitap (2) Kurtuba Yayınları (1) Kuzey Yayınları (2) Köxüz Yayınları (1) Kültür Bakanlığı Yayınları (1) Kültür Kitapları (8) Kırmızı Kedi Yayınevi (9) Litera Yayıncılık (1) Literatür Yayıncılık (5) Martı Yayınları (6) Maya Kitap (2) MediaCat Yayınları (4) Meta Yayınları (1) Metis Yayıncılık (2) Metis Yayınları (6) Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları (2) Milliyet Yayınları (5) Mobidik Yayınları (1) Nemesis Kitap (2) Nesil Yayınları (4) Nesin Yayınevi (1) Nobel Akademik Yayıncılık (1) Nokta Yayıncılık (1) Notos Kitap (3) ODTÜ Yayıncılık (3) Oda Yayınları (1) Okuyan Us Yayınları (2) Okyanus Yayıncılık (1) Olimpos Yayınları (1) Optimist Yayınları (1) Ortaoyuncular Yayınları (1) Overteam Yayınları (1) Oğlak Yayıncılık (1) Pan Yayınları (2) Panama Yayıncılık (1) Paradoks Kitap (1) Parola Yayınları (1) Payel Yayınevi (1) Pegasus Yayınları (4) Phoenix Yayınları (2) Pinhan Yayıncılık (1) Plato Film Yayınları (2) Polat Kitapçılık (1) Portakal Yayınları (1) Pozitif Yayınları (2) Profil Yayıncılık (2) Propaganda Yayınları (8) Purnam Yayınları (1) Remzi Kitabevi (5) Ruh ve Madde Yayınları (2) Sanat A.Ş (1) Say Yayınları (5) Sel Yayıncılık (6) Siren Yayınları (2) Sis Yayınları (2) Sokak Yayınları (1) Sol Yayınları (2) Su Yayınevi (1) Sözcükler Yayınları (1) Sümer Yayınevi (1) Tarih Vakfı Yurt Yayınları (1) Tekhne Yayınları (1) Tercüman Yayınları (2) Timaş Yayınları (10) Toker Yayınları (2) Truva Yayınları (1) Tudem Yayınları (3) Tübitak Yayınları (12) Türk Dil Kurumu Yayınları (1) Uğur Mumcu Vakfı Yayınları (1) Varlık Yayınları (4) Yabancı Yayınevi (2) Yakamoz Yayınları (3) Yapı Kredi Yayınları (38) Yağmur Yayınları (2) Yeditepe Yayınevi (1) Yediveren Yayınları (1) Yeni Akademi Yayınları (2) Yeni Avrasya Yayınları (1) Yitik Hazine Yayınları (2) Yol Yayınları (1) Yurt Kitap Yayın (3) Zafer Yayınları (1) Çitlembik Yayınları (1) Çınar Yayınları (2) Çığır Kitabevi (1) Ötüken Neşriyat (7) Ötüken Neşriyat Yayınları (4) Özgür Yayınları (1) Ütopya Yayınevi (1) İleri Yayınları (1) İletişim Yayınları (23) İmge Kitabevi (1) İnkılap Kitabevi (11) İnsan Yayınları (1) İnter Yayınları (1) İthaki Yayınları (4) İz Yayıncılık (2) İzgören Yayınları (1) İş Bankası Kültür Yayınları (9) İşaret Yayınları (1) Şule Yayınları (1)