Borges'in Evinde Alberto Manguel Yapı Kredi Yayınları 68
"Ölümünden birkaç ay önce, Arjantinli zengin bir toprak sahibi Borges'i estancia'sına davet etti ve bir sürpriz sözü verdi. Yaşlı adamı bahçedeki bir banka oturttu ve yalnız bıraktı; birden Borges yanıbaşında iri ve sıcak bir beden hissetti, ardından da omuzlarına dayanmış iri patiler. Estanciero'nun evcil kaplanı, onu düşleyen adama saygılarını sunuyordu. Hiç korkmadı Borges. Yalnızca çiğ et kokan sıcak nefesinden rahatsız oldu. 'Kaplanların etobur olduğunu unutmuşum.' "
Arjantinli deneme ustası Manguel'den, Borges'e kitap okuduğu yıllarda onunla yaşadıklarını aktaran, ayna ve labirent ustasının dünyasından bilinmeyen kesitleri gün ışığına çıkaran bir metin. Arjantinli fotoğraf ustası Sara Facio'nun, yine o yıllarda Borges'in evinde çektiği özel fotoğraflarla.
Yaşar Kemal Kendini Anlatıyor / Alain Bosquet ile Görüşmeler Yaşar Kemal Yapı Kredi Yayınları 188
Yaşar Kemal Kendini Anlatıyor'da Yaşar Kemal masalsı öğelerle bezenmiş çocukluğundan Anadolu topraklarının tarihine, demokrasisi kesintiye uğrayan bir ülkede yazar, birey, insan olmaktan kendi acılarına dek, kendini ülkesiyle, insanlarıyla, beslendiği kaynaklarla birlikte anlatıyor. Türkiye'nin, insanlarının sesini dillendiren evrensel yazarı dünya yazarları ve edebiyat hakkındaki görüşlerini de çekinmeden, açık seçik dile getiriyor.
Kendi Kendinin Terzisi Bir Kambur Emine Sevgi Özdamar Yapı Kredi Yayınları 108
Romancı, tiyatro oyuncusu Sevgi Özdamar’ın Ece Ayhan’lı yıllarını anlattığı “Vakitsiz Üsküdarlı” başlıklı anıları, Ece Ayhan’ın beyin ameliyatı için 1974’te gittiği Zürih’te ona eşlik ederken tuttuğu hastane günlüğü ve Ece Ayhan’ın Sevgi Özdamar’a gönderdiği mektuplardan oluşan bu kitap, Türk şiirinin öncülerinden Ece Ayhan’ın hayatının bir dönemine, yakın çevresine ışık tutuyor. Sevgi Özdamar’ın resim ve çizimleriyle fotoğraflar da meraklıları için kitabı ayrıca vazgeçilmez kılıyor.
Anılar, günlükler ve mektuplarda Ece Ayhan haşarı yanlarıyla, capcanlı karşımıza dikiliyor. Hayatının şiirine karıştığı yerlerde dolaşırken, en sıkı şiirlerinin altında çağlayan suyu da duymak mümkün.
Günümüz Türkçesiyle Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi "iki ciltlik" bez ciltli ve kutulu özel baskısı!
YKY, bir 17. Yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu Ansiklopedisi gibi okunabilecek olan Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi'ni çeviriyazı ve günümüz Türkçesiyle iki ayrı biçimde yayımlayarak okurlarını bu olağanüstü eserin aslına uygun örnekleriyle tanıştırdı. 1996 yılında başlayan ve birçok bilim insanının katkılarıyla bir ekip tarafından hazırlanan Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi'nin transkripsiyon (çeviriyazı) yayını 2007 yılında tamamlanmıştı. Bu yayının gözden geçirilip birleştirilmiş "iki ciltlik" bez ciltli ve kutulu özel baskısı, 10 kitabı içeren "Dizin"le birlikte 2011 Evliyâ Çelebi Yılı dolayısıyla ve DELTA Dizisi mantığıyla yapılmıştı.
Fiyat ucuzluğu, taşıma ve kullanım kolaylığı ile dikkati çeken bu yayın biçiminin, Evliyâ Çelebi'nin Türkçesine fazla müdahale edilmeden, 10 kitap ve 20 cilt olarak 2003-2011 yılları arasında tamamlanmış olan Günümüz Türkçesiyle Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi'ne de uygulanması düşünülmüş ve baskı hazırlıklarına başlanılmıştı. İlk dört kitap Seyit Ali Kahraman-Yücel Dağlı tarafından hazırlanmış, 5.-10. kitaplar ise Yücel Dağlı'nın 2009'da beklenmedik ölümü ile Seyit Ali Kahraman tarafından tamamlanmıştır. Hazırlık ve basım sürecinin tamamlanmasıyla bu yeni yayın da piyasaya sürülmüş bulunuyor. Ancak Günümüz Türkçesiyle Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi eski biçimiyle de tek tek ciltler halinde ve kutular içinde yayınlanmaya devam edecek.
Artık Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi'nde merak edip aradığımız bir şeyi (bu doğup büyüdüğümüz yer olur, herhangi bir kavram olur, bir kişi ya da yaratık olur) ciltleri teker teker taramak yerine hangi yayından istersek oradan ikinci ciltteki Dizin'e (Haz.: Ruşen Deniz) bakıyor bizi ustaca yönlendiren bu sistemli bilgi bankası sayesinde aramamızla ilgili sayfalara gönderiliyoruz.
Bir Gemi Katibinin Esaret Hatıraları Hasan Basri Efendi Yapı Kredi Yayınları 424
6 Kasım 1914’te batırılan Mithatpaşa gemisinin kâtibi Hasan Basri Efendi’nin Sibirya’daki esaret hatıraları...
“Denize düştüğüm anda bir iki kere yuvarlandım, battım, çıktım. Çünkü güverteden atlamış idim. Gerçi güverte bir derece alçalmış bulunuyordu. Gemi (Mithatpaşa) ağır ağır suya giriyordu... Biz bir türlü gemiden ayrılamıyoruz. Tahtada bulunanlara bir parça gayret edin gemiden ayrılalım diyorum. Hiçbirisinde lakırdı anlamak yok. Yarabbi şimdi gemi denize girdiği anda bizi de çekecek burada öleceğiz, diye düşünüyordum.”
Duyguların, duyumların, düşüncelerin dolaysız, sade, birebir aktarımıdır mektuplar. Hele de "en yakın" arkadaşa, bir "can dostu"na yazılmışsa, yazılan Leyla Erbil, yazan da Tezer Özlü'ysem... bu mektuplar, okuru bir başka boyuta taşıyor.
Gece Lambalarının Işığında Kamuran Şipal Yapı Kredi Yayınları 506
Aynada kravatını bağlıyordu, beğenmedi. Bir maske gibi, diye düşündü. Bir maske gibi. Kravatın bir ucunu aşağı doğru çekip düğüm yerini boynuna kaydırdı. Düğüm yeri oturdu boynuna, boynunu sıktı. Bir maske gibi. Ve yıllar yılı, azar azar... Düğüm yerini küçük bularak çözdü, yeniden bağladı. İrice bir düğüm, daha irece, daha bir irice, çöreklendi boynuna. Yüzüne kan geldi. Kırmızı kan. Damarlarda kan. Atardamarlar, toplardamarlar, ve bir şahdamar. Yıllar yılı, azar azar... Eller, kollar, parmaklar sonra, İğen batırılınca pıhtılaşan kan. Şahmerdan. Ve bir şahdamar sonra ve bilekler. Ve gözler. Gözlerde kan izleri. Günden güne koyulaşan kan. Geceleri üzerine yürüyen kan. Gece Lambalarının Işığında, Çağdaş Alman edebiyatından ve Franz Kafka'dan yaptığı önemli çevirilerle de tanınan Kâmuran Şipal'in öykülerini bir araya getiriyor: Beyhan (1962), Elbiseciler Çarşısı (1964), Büyük Yolculuk (1969), Buhûrumeryem (1971) ve Köpek İstasyonu (1988)
Günlükler (2Cilt) Kazım Karabekir Yapı Kredi Yayınları 2298
"Günlükler kitabı ile Kâzım Karabekir Paşa'nın hayatını, günü gününe tuttuğu notlarla kamuoyunun bilgisine sunmaktayız. Paşa'nın vefatından hemen sonra eşi İclal Hanım'ın son cümleyi yazdığı günün üzerinden 61 yıl geçti. Bu süre zarfında Kâzım Karabekir hakkında çok yazı yazıldı, çok söz söylendi. Yazılanlarla söylenenlerin bir kısmı gerçeği ortaya koyarken, bir bölümü de Karabekir'in fikir ve eylemlerini çeşitli sebeplerle doğru olarak yansıtmadı. Osmanlı Devleti'nin en zor döneminde yetişmiş, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin kuruluşunda yer almış, ancan Cemiyet Meşrutiyet'in ilânından sonra parti haline geldiğinde ortaya çıkan yanlışlıkları görmüş; Milli Mücadele'nin ilk zaferini kazanmış, Doğu cephesindeki başarılarından sonra elindeki askeri güç ile Batıya destek olmuş; Cumhuriyet'in kurulmasıyla birlikte devrimlerin halka benimsetilmesi konusunda hassasiyet göstermiş, devlet yönetiminde istibdada her zaman karşı çıkmış olan Kâzım Karabekir Paşa'nın kendisi için tuttuğu bu notlar incelendiğinde, geniş bir dönemi kapsayan çok önemli olaylara tanık olunancaktır." Kâzım Karabekir Paşa Vakfı
Herkesin hayatı, mükemmel bir tarih parçasıdır. Hele çocukların ibret alacağı güzel bir kitaptır. Şahsının ehemmiyetine göre böyle bir kitap bütün vatan evlatlarının da istifade edebileceği hakiki bir rehber olabilir. Ne idik, ne olduk? Mutlak bilinmelidir.
Bu dünyada herkesin hayatı, kendi hatırasında bir resimli kitaptır. Eğer bunu yazmazsa, kendisiyle beraber silinip gidecektir. Kalacak üç-beş mühim hatıra da, yakınları tarafından mahiyeti değiştirilmiş, birer masal olacak, kimseye faydası değil, belki de zararı olacaktır.
Herkes kendi kitabını yazmalı, okunması herkes için faydalı görülenler ise mutlaka tab ve neşr olunmalıdır.
Medeni âlemde bu yapılıyor. Bu âleme girdiğini iddia edenler de bunu yapmalıdırlar.
12 Mart Anıları Nihat Erim Yapı Kredi Yayınları 629
"İki buçuk yıldan biraz fazla süren 12 Mart döneminin ilk yılında benim başında bulunduğum hükümetler yönetim sorumluluğunu taşıdı. Bu ilk bir yıllık sürede gerçekten olağanüstü koşullar vardı. O koşullara uygun tedbirler alınmak gerekiyordu. Sıkıyönetim ilanı, anayasanın bazı maddelerinin değiştirilmesi, reform kanunlarının hazırlanıp parlamentoya sunulması gibi... Eleştiriler ve yakınmalar, daha çok biz görevden ayrıldıktan sonra 1973 yılında ortaya döküldü.
Öyle şeyler söylendi ve yazıldı ki insanın tüyleri ürperir. Bunlara cevap vermek, gerçeği söylemek sıkıyönetim makamlarına düşerdi. Hâlâ da onlara düşer. Örneğin, ölüm tehlikesi karşısında olan bir hasta tutuklunun tedavisine izin vermemek, bu yüzden ölümüne neden olmak suçlaması yapıldı, gazetelerde günlerce yazıldı öyküsü uzun uzun anlatıldı. Sıkıyönetim savcıları, doktorları adlarıyla teşhir edildi.
Hiçbirisinden cevap çıkmadı. Bağlı oldukları üst makamlardan da bir ses yükselmedi. İşin bir de eğlenceli yanı var: 12 Mart'a çatanlar, o dönemi kötüleyenler, yeri geliyor o dönemde alınan tedbirlere sığınıyorlar, onları övüyorlar. Beğenmedikleri bir anayasa değişikliğine dayanarak yetkiler kullanıyorlar, kararnameler çıkarıyorlar. Beğenmediklerini söyledikleri bir yasayı, kendileri hükümet içinde ve başındayken, değiştirmeye girişmeyenler, muhalefete geçince, o yasa aleyhine yeri göğü inleten bir savaş veriyorlar.
Kimi zaman da roller değişiyor. Dün söven bugün övüyor. Bugün beğenen ertesi gün kötülüyor. Fakat, kısa bir süre sonra, askerlerin kendi içlerinde birtakım sürtüşmeler, görüş ayrılıkları baş gösterecekti ve subaylar arasındaki sürtüşmeler, fikir ayrılıkları ne yazık ki, dünyanın her yerinde olduğu gibi, bizde de mutlak aralarında bir silahlı çatışmaya işi götürecekti. Askerler arasındaki bu silahlı çatışmanın sonu nereye varır, onu düşünmek lazımdı. Org. Tağmaç bir seferinde, Çankaya'da, Ekim 1971 bunalımı esnasında Sunay nezdinde yaptığımız toplantıda, Demirel'e ve biraz da sert bir şekilde "Ben size ordu elden gidiyor dedim, aldırmadınız. İşte gitti ordu elden. Şimdi toparlamaya çalışıyoruz, yine de yardımcı olmuyorsunuz" demişti. Düşünülürse ki Muhsin Batur'un birinci muhtırası Ocak 1970'te verilmiştir. Demek ki 12 Mart 1971 Muhtırası'nı vermeden 14-15 ay önce, Muhsin Batur yazılı olarak Milli Güvenlik Kurulu'nun dikkatini memleketi tehdit eden tehlikeler üzerine çekmiş bulunuyordu."
Karısını Şapka Sanan Adam Oliver Sacks Yapı Kredi Yayınları 262
Somut zamanda "kayıp" olan bir insanın varlığını oturtabileceği, kendini var kılabileceği bir yer var mıdır? Varlığının farkında bile olmadan kullandığımız duyularımızın küçük bir kısmını kaybettiğimizde neler olabilir? Profesör Sacks'tan romantik tavırlı, geniş ve açık uçlu yaklaşımlarla örülmüş "ciddi" bir kitap. Sıradan her insan için "zihinsel" bir yolculuk, nöroloji ile ilgilenenler içinse kaçınılmaz kaynak.
Bahtiyar Ol Nazım Vera Tulyakova Hikmet Yapı Kredi Yayınları 460
Vera Tulyakova Hikmet, Nazım Hikmet'in ölümünden sonra, onunla yaptığı söyleşiler olarak nitelendirdiği bu kitabında, şairin ülkesinden ayrıldıktan sonra,1951'de üçüncü ve son kez gittiği Sovyetler Birliği'nde, coşkulu gençlik yıllarında idealinde yarattığı sosyalizmin gerçekliştirilememesi ve yeni insan tipinin yaratılmaması karşısında yaşadığı hayal kırıklıklarını, şaşkınlıklarını, acılarını; SSCB'de XX. Kongre öncesinde ve sonrasında Merkez Komite'nin sanata ve sanatçılara olan yaklaşımını, Sovyet Yazarlar Birliği çevresinde yaşanan olayları ve bütün bunların karşısında Nazım Hikmet'in taviz vermez duruşunu anlatıyor. Nazım Hikmet'in derin yurt sevgisi, karısı Vera'ya duyduğu sınırsız aşk ve kıskançlıkları;Aragon, Neruda, Erenburg, Pasternak gibi dünyaca ünlü yazarlarla yakın dostluk ilişkileri ve edebiyat tartışmaları; ölüm önsezileri ve korkusu, çizgi dışı aşkları, şairin iç dünyasına girilerek, kişisell duygularıyla, içten ve şiirsele varan bir dille aktarılıyor Bahtiyar Ol Nazım'da. Kitabın son sayfalarındaki ölüm üzerine söyleşiler, insanı derinden sarsan ölçülerde... Giderayak işlerim var bitirilecek,giderayak. Ceylanı kurtardım avcının elinden ama daha baygın yatar ayılamadı. Kopardım portakalı dalından ama kabuğu soyulamadı. Oldum yıldızlarla haşır neşir ama sayısı bir tamam sayılamadı. Kuyudan çektim suyu ama bardaklara konulamadı. Güller dizildi tepsiye ama taştan fincan oyulamadı. Sevdalara doyulamadı. Giderayak işlerim var bitirilecek, giderayak.
İbn Battuta Seyahatnamesi İbn Battuta Yapı Kredi Yayınları 1186
14. Yüzyıl gezginlerinden İbn Battuta (1304-1368) Fas'ın Tanca şehrinde dünyaya geldi. Bu şehirden çıktığı ve 28 yıl süren gezileri boyunca Mısır, Arap Yarımadası, Irak, İran, Anadolu (başta Osmanlı Beyliği olmak üzere o dönemin belli başlı beylikleri), Deşt-i Kıpçak, bizans (İstanbul), Orta Asya, Hindistan, Maldivler, Çin ve Endülüs'ü gezen İbn Battüta devlet ve toplum yapıları, inanç ve adetleri, doğal özellik ve ürünleriyle tanıttığı bu ülke ve şehirlerin 700 yıl önceki durumlarını başarıyla yansıtır. Yazarı tarafından Tuhfetü'n-Nuzzar fi Garabi'l-Emsar ve Acaibi'l-Esfar diye adlandırılan, yaygın olarak Rıhle diye bilinen ve Türkçede İbn Battuta Seyahatnamesi diye anılan eser, özgün dili olan Arapçadan A. Sait Aykut'un çevirisi, giriş yazısı ve notlarıyla sunuluyor.