Translate

9 Eylül 2022 Cuma

Alper Canıgüz – Gizliajans Kitabını Pdf İndir

 


Borges ile Kemalettin Tuğcu’nun aynı kişi olduğunu öğrendiğimde, hayatta bundan daha korkunç bir gerçekle karşılaşamayacağımı düşünmüştüm. Heyhat, ne kadar da yanılmışım. Dünyanın şahsıma karşı kurulmuş bir komplo olduğuna dair inancımın en güçlü dönemleriydi. 

İşsizdim, güçsüzdüm, çok fazla içki tüketiyordum ve galiba yapayalnızdım. Yine de birileri vardı tabii hâlâ. Mesela Şaban. O vardı. İlk önce asker arkadaşımdı. Aynı bölükteydik ve aynı yatakhanede kalıyorduk ama fazla bir muhabbetimiz olmamıştı; merhaba merhaba, hepsi o. 

Sonra bir gün, yani askerden sonra bir gün, Eminönü meydanında kuşlara yem atıyordum ki, biri omzumu dürttü. Bir de baktım, Şaban. Ayaküstü hal hatır muhabbetinden sonra kendi yolumuza gideriz diye düşünmüştüm, ama öyle olmadı. 

Kendimizi Piyer Loti’de, bir zamanlar harikulade bir manzara teşkil ettiği iddia edilen bataklığa bakıp çay içerken buluverdik. Eee daha daha nasıldı? Köyden ayrılmaya karar vermişti. Birkaç hafta önce İstanbul’a gelmiş, işe başlamıştı.

Ne iş yapıyordu? Serbest çalışıyordu. Yani tam olarak ne yapıyordu? Alım satım gibi. Gibi. Bu konuyu daha fazla kurcalamamalıydım herhalde. Peki ben nasıldım? İyiydim. Ben bir reklam ajansında metin yazarıydım askerden önce, biliyordu değil mi? Yok, bilmiyordu.

 Öyleydim işte, askerden önce bir reklam ajansında çalışıyordum ben. Ama şimdi bir televizyon programı için metinler yazmaya başlamıştım. O ünlü şovmen vardı ya, ha biliyordu, işte onun programda yaptığı esprileri ben yazıyordum. Pek memnun değildim açıkçası. 

Olsundu, ekmek parasıydı. Doğru düzgün para kazansaydım bari, o da olmuyordu ki. Bak eşek kadar herif, hâlâ annemle yaşıyordum. Dert ettiğim şeye baktı, Şaban, Beşiktaş’ta üç odalı bir ev tutmuştu, kocamandı ve kirası da uygun sayılırdı, yarısını ödemeye gücüm yeterse yanına taşınabilirdim. Hadi ya, ciddi miydi? Ama nasıl olurdu? Teşekkür ederimdi ama vallahi dünyada olmazdı.

Uzatmayaydımdı yahu, neydi yani? O da İstanbul’u doğru düzgün tanımıyor, yalnızlık çekiyordu. Arkadaşlık ederdik işte birbirimize. Dur ben bir düşüneyimdi. Sahi telefonu kaçtı? İşte asker arkadaşım Şaban’ın, bu hoş tesadüften on beş gün sonra ev arkadaşım oluşunun hikâyesi böyleydi. İyi bir ev arkadaşıydı Şaban. Fazla konuşmuyordu ama soğuk değildi, düzenli ve titizdi ama benim dağınıklığıma aldırmıyordu, her sabah alacakaranlıkta kalkıp namaz kılacak kadar dindardı ama bir kez bile Müslümanlığın güzel erdemlerinden söz ettiğini duymamıştım. Hem enteresanlığı bu gibi şeylerle sınırlı değildi. Diyelim, eve bir akşam köydeki ailesinin gönderdiğini söylediği koca bir tulum peynir, bir başka akşam suşi getirebiliyordu. Ya da yemekte bir şeyler okumak istediğinde, tercihi Mesnevi de olabiliyordu bir seks dergisi de. Üstelik her iki materyali de aynı mesafeli ilgiyle inceliyor, her ikisinde de birtakım satırların altını çiziyor ve korkarım bunu şaka olsun diye yapmıyordu. Hasılı Şaban o güne kadar tanıdığım hiçkimseye benzemiyordu. Tek tek bakıldığında az çok normal gibi görünen özellikleri, bir araya gelince tuhaf bir bütün oluşturuyordu. Açıkçası onu nereye yerleştireceğimi pek bilemiyordum, ama onunla birlikte kendimi kesinlikle huzurlu hissediyordum. Bu her şeyden önemliydi. Metin yazarlığını yaptığım programın yayından kaldırılması pek sürpriz sayılmazdı.

Ama bu öngörülebilir felaketin yeni evime taşındıktan sadece bir ay sonra cereyan etmesi, beni çok kötü bir duruma düşürmüştü. Şaban’a özürlerimle birlikte durumu açıklayıp evden ayrılmam gerektiğini söyleyince, yüce gönüllü arkadaşım buna asla izin vermeyeceğini belirtip ben yeni bir iş bulana kadar evin kirasını tek başına ödeyeceğini söylemişti. Çok istiyorsam, bunu borç kabul edebilirdim. Ah ben bu Şaban’ın hakkını nasıl ödeyecektim?

7 Eylül 2022 Çarşamba

Alper Canıgüz – Oğullar ve Rencide Ruhlar Kitabını Pdf İndir


Beş yaş insanın en olgun çağıdır; sonra çürüme başlar. Ben Alper Kamu, birkaç ay önce beş yaşına bastım. Doğum günüm yaklaşırken vaktimin büyük kısmını pencerenin önünde, dışarıdaki insanları izleyerek geçiriyordum. Hızlanarak, yavaşlayarak, türlü sesler çıkararak ve bir yerlere bakarak yaşayıp gidiyorlardı. Bir gün onlardan biri haline geleceğimi düşünmek beni hasta ediyordu. Ne yazık ki bundan kaçış yoktu. Zaman acımasızdı ve ben hızla yaşlanıyordum. Hayatımdaki tek iyi şey artık anaokuluna gitmek zorunda olmayışımdı. Zarardan kâr. Uzun süre annem ile babama anaokulunun bana göre bir yer olmadığını anlatmaya çalışmıştım aslında. Bütün rasyonel dayanaklarıyla. Hiçbir işe yaramamıştı maalesef. İlla ki uykumda kan ter içinde tepinmek, servis minibüsü kapıya geldiğinde küçük çaplı bir sinir krizi geçirmek gibi yöntemlere başvurmam gerekecekti derdimi anlamaları için. Kepazelik. İnsanı kendinden utandırıyorlardı.

Aslında anaokuluna başlarken bu kurum hakkında iyi ya da kötü herhangi bir önyargıya sahip değildim. Ama talihsiz bir başlangıç yaptım işte. Müdire Hanım’la, sınıf öğretmenimle ve yuvadaki diğer çocuklarla tek tek tokalaştıktan sonra kustum. Annem çok utandı ama sınıf öğretmenimiz anlayışlı davrandı. Anneme ilk gün biraz heyecan duymamın normal karşılanması gerektiğini, sık sık böyle şeyler yaşandığını falan açıkladı. Keşke saçını öyle tuhaf bir biçimde topuz yapmasaydı. Belki o zaman ona ben de inanabilirdim. Bir şey nasıl başlarsa öyle gidiyor. Bir türlü ısınamadım anaokuluna. Günün ilk kısmı, genellikle öğretmenimizin bize yazın ne yetişir, kışın ne pişer türü saçmasapan bilgiler vermesiyle geçiyordu. İşin kötüsü kadın katılımcı ders işleme metoduna kafayı takmıştı ve durmadan, açtığı can sıkıcı konular hakkında bir yorumda bulunmamızı bekliyordu. Bana bir şey soracak korkusuyla başımı önümden kaldıramıyordum. Bir de şarkı söyleme muhabbeti vardı. Repertuarımız, dünyanın en kötü müzisyenleri tarafından, eğitilebilir küçük embesiller için yazılmış bazı eserlerden oluşuyordu ve açıkçası sınıf arkadaşlarımın müzikal yetenekleri heveslerinin çok altındaydı. Ben tabii ki süregiden kakofoniye katılmayı reddettiğim için, şarkının durak noktalarında öğretmen adımı bağırarak aklınca beni sanata teşvik ediyordu.

Utancımdan yerin dibine geçecek gibi oluyordum. Benden, evde Shostakovich dinleyen benden, “kestane, gürgen, palamut” diye yırtınmam bekleniyordu. Neyse ki asosyalliğim ve ara ara içimde kopan fırtınaları dışa vuran mimiklerim sayesinde öğretmen benim bir zihinsel özürlü olduğuma hükmetti de düştü yakamdan. İki saatlik öğle uykusu da cehennem azabından farksızdı. Üç katlı bir ranzanın orta katına yerleştirilmiştim. Bir dakika bile uyuyamadım orada. Tepemdeki suntanın üzerinde bulup çıkardığım, benden başka kimsenin görmediği korkunç suratlarla bakışıp durduk beş ay boyunca. Ayrıca susuzluktan geberiyordum. Yatağımıza işemeyelim diye öğleden önce su vermiyorlardı çünkü. Herkes osura osura uyuyor, ben diri diri gömüldüğüm bu mezarda çile dolduruyordum. İki saat sonra öğretmen çıngırağını sallayarak odaya girdiğinde gerinerek uyanıyormuş gibi yapıyordum. Sonra çocukların en çok bayıldığı faaliyete, oyun oynamaya geliyordu sıra. Oyun odasının kapısı açılınca çocuklar gerçekten göz alıcı rengarenk tuğlalar, toplar, arabalar ve daha bir sürü oyuncakla dolu odaya saldırıyorlardı. Onlar kurtlarını dökerken sadece ben ve birkaç sersem kız, elişi masasının başına geçiyorduk. Öğretmen, biz sakin mizaçlı öğrencilerine, takvim kağıdından kolye yapımı zanaatını öğretmeye çalışıyordu.

Anneler Günü yaklaşırken iki üç günlüğüne tüm sınıfın elişi dersine girmesi zorunlu tutuldu. Herkes annesine hediye olarak takvim kağıdından kolye yapabilsin diye. Sonuçta kolye yapmayı kıvıramayan tek çocuk bendim. Tabii kimse yadırgamadı bu durumu. Öğretmen kendi yaptığı örnek kolyeyi verdi bana, anneme götüreyim diye (sanıyorum bunu baştan planlamıştı) ama ben bu teklifi kesin bir dille geri çevirdim. Öğretmen de durumu tüm sınıfa ilan etme gereği duydu. “Arkadaşınız annesine hediye vermeyecekmiş çocuklar.” İşte o zaman ölmek istedim. Meseleyi daha fazla uzatmasın diye kaptım zımbırtıyı elinden. Kapadı çenesini sürtük.

Alper Canıgüz – Tatlı Rüyalar Kitabını Pdf İndir


Zeki Müren’in Zeki Müren rolünde olduğu filmlerde canlandırdığı karakterlerin gerçek Zeki Müren ile ilgisi ne kadarsa, bu kitapta sözü edilen kişi ve olayların gerçekle ilgisi o kadardır. HAYATIMI SATIYORUM! 25 yaşında, iyi eğitimli, iki yabancı dil bilen sağlıklı genç, geri kalanını temin edebilmek amacıyla hayatının bir bölümünü satıyor.

 İlgilenenler aşağıdaki telefon numarasına başvurarak randevu alabilir Hector, Pazar sabahı kahvaltısına renk katan bu dâhiyane “ne iş olsa yaparım” ilanını veren kişiyle tanışmak için kalan çayını bir yudumda bitirip heyecanla telefona sarıldı. Tam aradığım adam diye düşünürken karşı taraftan ince bir ses duydu.

 “Alo?” 

Acaba satıcı bir kadın mıydı? 

“Ben gazetedeki satılık hayat ilanınız için aramıştım,” dedi nezaketle. 

“Evet?”

 “Evet, ne?” 

Beş on saniyelik rahatsız edici bir sessizliğin ardından Hector konuşmaya devam etmesi gerekenin kendisi olduğuna karar verdi. “Hayatını satan kişi siz misiniz?”

 “Hayır.” 

Hector’un sinirleri bozulmaya başlamıştı. 

“Peki kim?” 

“Üzgünüm, bu konuda size bilgi veremem.”

İndirmek için alttaki linke TIKLA

10 Mayıs 2022 Salı

Norman Spinrad – Druid Krallığı Kitabını PDF İndir

 


Galya kabilelerinin yaşadığı topraklar batıda Pirene’nin engebeli dağlarından doğuda karla kaplı görkemli Alp Dağları’na, her zaman nemli ve sisli Kuzey Denizi kıyılarından ılık güney havasının Akdeniz kokusuna karışarak ulaştığı dağlara kadar uzanıyordu. Aslında Edui ve Arverni, Carnutelar ve Belovaquelar, Turonlar ve Santonlar’la tüm diğer kabilelere ait araziler; onların çiftlikleri, şehirleri, kırsal alanları adeta bir ağaç okyanusunun ortasındaki birer ada gibiydi. Bu insanların hayatlarına hükmeden devasa ormanlar, dağların doruklarından vadilere kadar uzanarak yaşamlarını yeşilin türlü tonlarına boyamaktaydı. İşte bu yüzden onlar için hükümran, insanoğlu değil meşe ağaçlarıydı. Bu uçsuz bucaksız meşe ormanlarının derinliklerinde yabani bitkilerle örülü çalılar, mantarlar ve yosun tutan kayalarla çevrelenmiş boş, açık bir alan bulunuyordu. Bu açık alanın tam ortasında ise parlak öğle güneşiyle aydınlanan Guttuatr, tüm Galyalıların Baş Druid’i duruyordu. Guttuatr uzun, hafif kambur, orta yaşın henüz başlarında bir adamdı. Saçları ve düzgün kesilmiş sakalı gümüş grisiydi. Üzerinde kabilesinin kendine özgü renklerini taşımayan beyaz bir cüppe vardı. Cüppenin bol başlığı yüzünü büyük ölçüde örtse de bu dünyadan öbür dünyaya uzanan derin, yeşil gözleri ve iri burnu açıkta kalıyordu. Elinde her zaman meşe ağacından yontulmuş asasını taşır ama hiçbir zaman onu bir baston niyetine kullanmaz, ona yaslanarak güç almaya çalışmazdı. Nitekim asanın ucunda iki elma büyüklüğünde demir bir yıldız vardı. Baş Druid önce tam tepedeki güneşe sonra da gölgesinin en kısa haline bakmış, ardından asasını insan boyunun dörtte biri kadar havaya kaldırmıştı. Beyaz cüppeleri, ait oldukları kabilenin renkleriyle bezeli druidler, reislerinin önünden usul usul geçerek açık alanda yan yana dizilmeye başlamışlardı. Baş Druid’in çevresinde bir halka oluşturmuş, sükünetle bekliyorlardı.

Guttuatr asasını yeniden göğe kaldırmıştı; hiç kimse ne kıpırdıyor ne de tek bir kelime ediyordu. Belli belirsiz seçilen ay, altın sarısı güneşin çaprazına doğru yol alıyordu. Gökyüzü koyu maviye dönmeye başlamıştı. Sessizliği bozan Baş Druid Guttuatr oldu. “Cennette olduğu gibi yeryüzünde de gecenin tanrıları güne hükmetmeye çalışır. Aslında bu, karanlığa hizmet edenlerle aydınlık için çabalayanların arasındaki savaştır. Dünyada olduğu gibi cennette de…” Ay, ağzını sonuna dek açmış bir canavar gibi altın sarısı güneşi ağzının içine atıp çiğnemeye başlamıştı. Güneşi birazdan tamamen mideye indirecekti. Kabile liderleri homurdanıp oldukları yerde huzursuzca hareket etmeye başlamışlardı. Druidler sessizliklerini korurken tüm gözler Guttuatr’a dönmüştü. Tüm gözler ondan gelecek bir hareketi bekler gibiydi. Gittikçe yavaşlamakta olan kabile liderlerinin mırıltılarından başka çıt çıkmıyordu ortalıkta. Derken bu garip homurtuya, yuvalarına dönen gündüzcü kuşların sesleri ile yeni bir geceyi karşılamakta olan gececi kuşların çığlıkları karışmıştı. Kan kırmızısı mehtap, göz alıcı pırıltısını ormanın üzerine düşürmesiyle bu garip seremoniye köpek ve kurt ulumaları da uzaktan eşlik etmeye başlamıştı. Ve gece alçalmaya başlamıştı.

Hava tamamen kararınca yıldızlar bir bir ortaya çıkmış, güneşin davetkâr yüzü karanlığın içinde cazibesini yitirmişti. Ertesi sabaha kadar da kutsal bir tanrının tacında alev almaya hazır bir tül olarak kalacaktı. “Gece günü alt eder!” Guttuatr var gücüyle haykırmıştı. Onu takip eden dört druid ise kabile geleneklerinin dışına çıkarak, “Karanlık ışığı yutar!’ diye bağırmıştı. Druidler, Guttuatr’ın etrafındaki çemberi daraltıyordu. Guttuatr ise usul usul bir ilahiye başlamıştı: “Yüce Tekerlek döner, biz de onunla beraber döneriz…” Guttuatr’ın etrafında oluşturdukları halkada dönen druidler yanıtladı: “Sonsuz olan da budur ve o …” “Cennette olduğu gibi yeryüzünde de…” “Yeryüzünde olduğu gibi cennette de…” “Haydi! Yüce Tekerlek bizle beraber dönsün,” diye bağırdı Guttuatr. Asasını göklere hükmetmek istercesine havaya kaldırdı: “Gece günün içinde!” Bir kez daha havaya kaldırdı asasını: “Karanlık ise aydınlığın! Haydi Yüce Tekerlek!” Aniden tüm kabile reisleri ve druidler hep bir ağızdan bağırdılar; bu dehşetin değil, hayranlık ve mucizenin çığlığıydı. Druidler birdenbire dönmeyi bırakmış ve Guttuatr’ın gerisinde, yukarıda bir noktaya odaklanmışlardı. Büyüsünü yitiren bu garip seremoninin yerini, gökyüzündeki bir noktaya odaklanmış şaşkın kalabalığın anlamsız bağırışları almıştı. Guttuatr etrafında bir şey arıyor gibi kendi çevresinde dönmeye başlamıştı. Boşluğun derinliklerinde bir ışık huzmesi belirmişti. Ortalık gitgide aydınlanıyordu. Bu, doğarken ortalığı aydınlığa boğan yeni bir yıldızdı. Olanlar karşısında Guttuatr’ın ağzı bir karış açık kalmış, gözleri fal taşı gibi açılıvermişti. Kendini Tanrı’yla yüz yüze hissediyordu.

“Binlerce yılda bir…” Baş Druid’in sesi bir fısıltı olarak çıkmıştı. Kabile reisleri de donakalmıştı. Druidler ise çemberi daha da daraltarak Baş Druid’e sokulmuştu. İçlerinden biri, “Baş Druid, bu ne anlama geliyor?” diye sordu. Guttuatr istemeyerek de olsa dikkatini bu görkemli işaretten soruyu sorana çevirmişti. “Bu büyük bir dönüşümün habercisi.” Yoldaşlarına bu açıklamayı yaparken epeyce zorlanmıştı. “Büyük bir çağ, bir yenisine yol vermek için kapanıyor.” “Peki ne?” “Bu çağa ait hiç kimse bu dönüşümün insanlığa neler getireceğini bilemez.” Guttuatr’ın sesi sert ve kararlı çıkmıştı. “Bizler dünyevi çekişmelere gereğinden fazla burnumuzu soktuk. Bu seremoniye de, Tanrılar önce davranıp bizim yerimize bitirmeden son vermeliyiz.” Guttuatr asasını yeniden havaya kaldırıp haykırdı: “Ey sizler, farkına varın ki Tanrılar bizden ne istediklerini haber veriyor! Karanlıktan ışığa! Işıktan gündüze! Haydi! Yüce Tekerlek dönsün!” Druidler telaşla, biraz da ne yaptıklarını bilmeyerek dönmeye ve ayinlerini söylemeye devam ediyorlardı. Reisler ise geri çekilmişti. “Biz etrafımızda dönüyoruz, dönüyoruz, dönüyoruz…” “Bırakın Yüce Tekerlek de bizimle dönsün.

” Guttuatr komutunu vermişti. Ay da sanki bu komutu duymuş gibi midesine indirdiği aydınlığı adeta kusmaya başlamıştı. Gökyüzü yeniden pembe ve altın sarısının her tonunu barındıran olağanüstü bir mehtapla aydınlanıyordu. Orman da uykusundan uyanıyor, masmavi gökyüzünde ışıl ışıl parlayan güneş, yeşil örtünün üzerinde yükseliyordu. Druidlerin seremonisi bir kez daha yerini bulmuştu. Ya da öyle görünüyordu. Yarım düzine kızarmış yaban domuzu ve bir o kadar da yağları harlı ateşe damlayan kuzu, havayı leziz bir duman ve is kokusuna boğuyordu. Genç erkekler buharı tüten ekmek somunlarını fırının içinden yassı küreklerle çekip, ılımaları için bir kenara diziyorlardı. Köylüler ise küfelerini tepeleme kırmızı elma, beyaz turp ve henüz toplanmış taze sebzelerle doldurmuşlardı. Ozanlar da hem harplarını konuşturuyor hem de hizmetlilerin eşlik ettiği bir şarkıyı söylüyorlardı. Bu Vercingetorix için, babası Keltill ile ailesine ait çiftlik evinden güneşli bir öğleden sonra çıktıkları günden bu yana yaşadığı en güzel gündü. Babasının Arvernilerin reisi ilan edilişinin şerefine düzenlenen şölen yemeğiydi. Keltill kaslı ve güçlü vücut yapısına rağmen, bir Galyalı için orta boylu sayılırdı. Ama henüz on dördünü sürmekte olan oğlunun gözünde gerçek bir devdi. Druidlerin de ilan ettiği gibi, babasının sahip olduğu toprakların tümü tanrıların da izniyle ona geçebilirdi fakat babasının tebaasının gözlerinde gördüğü itaat, tanrıların kendisine bağışlayabileceğinden çok daha anlamlıydı.

Tıpkı kendisini kutsayan yüzlerde gördüğü gülümseme gibi. Keltill, tebaası tarafından sevilen hatta tapılan bir liderdi. Keltill, yüzünde kocaman bir gülümseme ve şapırdamasına engel olamadığı dudaklarıyla bira taşıyan arabacıya seğirtmişti. El arabasını süren kel ve tıknaz biracı, Keltill’in gözlerindeki hevesli pırıltıyı yakalayınca iki farklı fıçıdan, iki tası ağzına dek köpüklü birayla dolduruvermişti. Sol elindeki tası Keltill’e uzatarak, “Bunun daha çeşnili olduğunu söyleyebilirim,” dedi. “Ama bunun da hassası daha kuvvetlidir.” Keltill önce kendisine ilk uzatılanı sonra da diğerini bir dikişte içti. “Pekâlâ, hangisini daha çok beğendiniz?” Biracı dayanamayıp sormuştu. “Sen benim bira tadıp da beğenmediğimi gördün mü?” Keltill ağız dolusu bir kahkaha atıp yüzünde asılı kalan gülümsemeyle oğluna döndü: “Sen ne diyorsun Vercingetorix, yorum yapmanın bir önemi var mı? Galya’nın tüm genç delikanlıları gibi Vercingetorix da sulandırılmış biranın tadına aşinaydı; özellikle de inekler sütten kesildiğinde ya da telef olduklarında içtiklerine. Şimdi ilk kez sulandırılmamış gerçek erkek birası tadacaktı. Daha çeşnili olduğu söylenen biradan çekingen bir yudum aldı. Sert ve tatlıydı. Babasının onu izleyen bakışları altında, bu kez tası başına dikerek daha büyük bir yudum aldı biradan. Ağzında buruk, acımsı bir tat kalmıştı ve bu tattan pek de hoşnut olduğu söylenemezdi. “Pekâlâ,” diyerek soran gözlerle oğluna baktı Keltill.

“Ah… Güzel. İyi… hımm, bol köpüklü!” Keltill ikinci tası uzattı oğluna. Vecingetorix bu kez gerçek bir yetişkin gibi duraksamadan dayadı tası ağzına ve ağız dolusu içmeye başladı. Daha az acı, aynı zamanda daha az tatlıydı. İlki kadar sert de sayılmazdı. “Çok daha iyi!” dedi samimiyetle. “Babasının oğlu,” diyerek oğlunun omzuna hafif bir şamar indirdi, keyfi yerindeydi. “Tam da benim hissettiklerim. Biraları tadan delikanlıyı duydun, her birinden yirmişer fıçı!” “İkisinden de mi?” Bira satan adam Keltill’i şüpheyle süzüyordu. “Parası ne olacak?” “Sen sadece fiyatı söyle. İkimiz de ölüp öbür dünyayı boyladığımızda, Gallik geleneğinde olduğu gibi sana iki katını ödeyeceğim!” “Çok cömertsin Keltill fakat ben ve ailem bu dünyada aç kalırsak, senden epey önce boylarız öbür dünyayı. Bu yüzden eğer umursamayacaksan…” “Eğer böyle davranacaksan…” dedi Keltill, kabaca ve hesapsızca harcadığı deri kesesindeki paralardan bir tane metal para çıkarıp biracıya uzattı.

Neil Gaiman – Mezarlık Kitabı Kitabını PDF İndir

 


Nobody ’ nin Mezarlığa Gelişi Karanlıkta bir el bir bıç Jack denenen adam sahanlıkta durdu. Sol eliyle siyah paltosunun cebinden büyük bir beyaz mendil çıkardı: bıçağı ve onu tutmakla olan eldivenli sağ elini sildi, sonra da mendili yerine koydu. Av bilmek üzereydi. Kadını yatakta, adamı yatak odasının zemininde, büyük çocuğu da oyuncaklar ve yarı bitmiş maketlerle dolu rengarenk odasında bıraktı. Böylece geriye halledilmesi gereken bir tek ulaklık, yeni yeni yürümeye başlamış bir bebek, kalmıştı. Bir tane daha ve sonra görevi sona erecekti. Jack denen adam parmaklarını esnetti. O, her şeyden önce, bir profesyoneldi, ya da kendisi öyle diyordu, ve işini tamamlayana kadar güJümsemezdi. Saçlan ve gözleri siyahtı, en ince kuzu derisinden yapılmış siyah eldivenler takıyordu. Küçük çocuğun odası evin en tepesindeydi. Jack denen adam hiç ses çıkarmadan merdiveni tırmandı. Sonra çatı katının kapısını açıp içeri girdi. Siyah deri ayakkabıları vardı ve öyle bir cilalannıışlardj ki. kara aynalar gibi parlıyorlardı. Onlara baktığınızda ayın minik yanmay şeklindeki yansımasını görebilirdiniz.

Asıl ay kanatlı pencereden parlıyorfi du. Işığı o kadar parlak değildi, sisle dağılıyordu, ancak Jack denen adamın bolca ışığa ihtiyacı yoktu. Ay ışığı onun için yeterliydu işini götürdü. Karyolanın içindeki çocuğun şeklini seçebiliyordu; kafasını, kollarını, bacaklarını ve gövdesini. Karyolanın, çocuğun dışarı çıkmasını önlemek için, yüksek, ahşap çubuk kenarları vardı. Jack öne eğilip bıçağı tutan sağ elini kaldırdı ve çocuğun göğsünü hedef aldı … ve elini indirdi. Karyolanın içindeki şekil bir oyuncak ayıya aitti. Çocuk yoktu. Jack denen adamın gözleri loş ay ışığına alışkındı, bu yüzden lambayı yakmaya gerek duymuyordu. Aslında, ışık o kadar da önemli değildi. Onun başka hünerleri de vardı. Havayı kokladı. Yanında getirdiği kokulara aldırmadı, göz ardı edebileceği kokuları bırakıp, bulmaya geldiği şeyin kokusuna odaklandı. Çocuğun kokusunu alabiliyordu: çikolata parçalı kurabiyeler gibi sütlü bir koku; ıslak, tek kullanımlık gece bezinin ekşi ve keskin kokusu. Çocuğun saçındaki şampuanın, taşıdığı küçük ve plastik -bir oyuncak- diye düşündü, ama sonra, yo, emebileceği bir şey! diye fikrini değiştirdi- şeyin kokusunu alabiliyordu.

Çocuk bir süre önce buradaymış. Ama artık burada değildi. Jack denen adam burnuna gelen kokulan takip ederek merdiveni indi ve dar, yüksek evin ortasına geldi. Banyoyu, mutfağı, kurutma dolabını kontrol etti. Sonunda da, bisikletler, bir yığın boş alışveriş poşeti, yere düşmüş bir bebek bezi ve sokağa açılan kapıdan içeri sızan başıboş sis filizlerinden başka hiçbir şeyin olmadığı alt kattaki hole baktı. İşte o zaman Jack denen adam ufak bir ses çıkardı, hem hüsran hem de tatminle dolu bir homurtu. Bıçağı uzun paltosunun cebindeki kınına sokup sokağa çıktı. Ay ışığı vardı, bir de sokak lambaları, ama sis her şeyi bastırıyor, ışığı zayıflatıyor, sesleri boğuyor, geceyi gölgeli ve tehlikeli hale getiriyordu. Önce tepenin aşağısındaki kapalı dükkanların ışıklarına, ardından sokağın yukarısına, eski mezarlığın karanlığına uzanan ve tepeyi sarmalayan son yüksek evlerin bulunduğu yere baktı. Havayı kokladı. Sonra hiç acele etmeden tepeyi tırmanmaya başladı. Çocuk, yürümeye başladığından beri, anne babasının hem baş belası hem de sevinci olmuştu, çünkü bu kadar çok gezinen, tırmanan, bir yerlere girip çıkan bir çocuk daha olamazdı. O gece, odasının altındaki katta düşen bir şeyin patırtısına uyanmıştı. İyice uyandıktan kısa bir süre sonra sıkılmış ve karyolasından dışarı çıkmak için bir yol aramaya başlamıştı. Tıpkı aşağıda duran oyun parkının duvarları gibi, karyolanın da yüksek kenarları vardı, ama onlun aşabileceğine inanıyordu.

Tek yapması gereken bir adım almaktı… Altın rengi büyük oyuncak ayısını karyolanın köşesine götürdü. Minik elleriyle parmaklıklara tutunup bir ayağını ayının kucağına diğerini de kafasına koydu ve kendini çekip ayağa kalktı. Sonra yan tırmanarak yarı devrilerek korkuluğu aşıp karyoladan çıktı. Bazısı daha altı ay önce birinci yaş gününde akrabalarının getirdiği, bazısıysa ablasının eskileri olan tüylü, kabarık oyuncaklardan oluşan küçük bir yığının üstüne pat diye indi. Yere düştüğünde şaşırdı, ama ağlamadı: Eğer ağlarsanız, gelip sizi karyolanıza koyarlardı. Emekleyerek odadan dışarı çıktı. Merdiveni tırmanmak ince ve riskli bir işti, o konuda henüz ustalaşmam işti. Ama merdivenden aşağı inmenin basit olduğunu keşfetmişti. Oturarak, her basamağı güzelce bezienmiş poposunun üstünde hoplaya hoplaya iniyordu. Annesinin, artık büyüdüğü için bırakması gerektiğini söylediği emziğini emiyordu. Merdivenden aşağıya popo üstünde sürdürdüğü yolculuğu sırasında bezi gevşemişti ve son basamağa gelip, küçük holde ayağa kalktığında bez düştü. Bezi düştüğü yerde bıraktı. Üstünde yalnızca bir çocuk geceliği vardı. Odasına ve ailesine giden merdivenler dik ve tehditkarken, sokak kapısı açık ve davetkardı… Çocuk tereddütle evden dışarı adım attı. Sis, uzun süredir görmediği bir arkadaşıymış gibi etrafını sarmaladı.

Oğlan, ilk başta kararsızca, ardından artan bir hız ve güvenle yalpalaya yalpalaya tepeyi tırmanmaya başladı. Tepenin başına yaklaştıkça sis seyreliyordu. Yanmay parlıyordu,-ama etraf gündüz gibi ışıl ışıl değildi -hem dc hiç- ancak mezarlığı görecek kadar aydınlıktı. Bakın. Terk edilmiş cenaze şapelini, şapelin asma kilitli demir kapılarını, çan kulesini saran sarmaşığı, çatı oluğundaki küçük ağacı görebiliyordunuz.

Favorilere Ekle Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş Friendfeed'de Paylaş RSS



Yazarlar

A. Kadir (1) A.P.Martinich (1) Abdulhak Sinasi Cinar - Fehim Bey ve Biz.pdf (1) Abdullah Uçman (1) Abdullah Ziya Kozanoğlu (3) Abdülhak Şinasi Hisar (2) Abraham Galante (1) Adalet Ağaoğlu (2) ADEM GÜNEŞ (1) Adrian Goldsworthy (1) Agatha Christie (2) Agnes Michaux (1) Ahmed Ağaoğlu (1) Ahmed Arif (1) Ahmed Hulusi (1) Ahmet Aydın (1) Ahmet Batman (1) Ahmet Gülüm (1) Ahmet Hamdi Tanpınar (1) Ahmet İnam (1) Ahmet Nacar (2) Ahmet Rasim (2) Ahmet Semih Mümtaz (1) Ahmet Şerif İzgören (4) Ahmet Ümit (1) Ajit K. Mohanty (1) Akın Karagöz (1) Ala Sivas (1) Alaeddin Şenel (1) Alain Badiou (1) Alan Lightman (1) Alan Sokal (1) Alberto Manguel (2) Alejandro Guillermo Roemmers (1) Aleksandr Sergeyeviç Puşkin (1) Alfred Adler (1) Ali Çankırılı (1) Ali Jean Çorakçı (1) Ali Kuzu (1) Ali Smith (2) Amy A. Bartol (1) Amy Silver (1) Andre Maurois (1) Anna Todd (1) Anthony D. Smith (1) Antoine de Saint-Exupéry (1) Anton Çehov (1) Ara Avedisyan (1) Ashlee Vance (1) Ashton Lee (1) Aslı Erdoğan (2) Asuman Susam (1) Atilla Atalay (1) Aydın Büke (4) Ayfer Tunç (2) Ayhan Tekineş (1) Aykut Tanrıkulu (1) Ayn Rand (2) Ayşe Gouverneur (1) Ayşe Şasa (1) Aziz Nesin (2) B. Tolga Sasık (1) Bahaeddin Ögel (1) Barış Kılınç (1) Barry Norman (1) Başak Yaman Yeroğlu (1) Bear Grylls (1) Bernard Shaw (2) Berrin TÜRKOĞLU (1) Bibi Dumon Tak (1) Bilge Karasu (1) Brian McClellan (1) Bryan Sykes (2) Burak Göral (1) Burak Turna (1) Burçe Bahadır (1) Burçin Ş. Yalçın (1) Bülent Diken (1) Bülent Güven (1) Cahit Irgat (2) Cahit Uçuk (1) Caitlin Moran (2) Camille Bordas (1) Can Başkent (7) Can Dündar (6) Canan Efendigil Karatay (1) Cante Jondo Şiiri (1) Carl Gustav Jung (2) Carl Sagan (3) Cem Altınsaray (1) Cemal Süreya (2) Cemal Yıldırım (1) Cemil Meriç (4) Cenk Durmuşkahya (2) Cevat Abbas Gürer (1) Charles Darwin (1) Christiane F. (1) Christie Golden (1) Christina Daniels (2) Chuck Palahniuk (1) Claude Levi-Strauss (1) Colette Estin (1) Connie Willis (1) Craig Fryhle (2) Cuma Bozkurt (1) Curtis Sittenfeld (1) Çağlar Sunay (1) Çetin Baytekin (1) Daniel Goleman (1) Daniel Kahneman (1) Darhan Hıdıraliyev (1) David Almond (2) David Eagleman (1) David Henry Wilson (1) David S. Kidder (1) Dean Burnett (1) Dean Koontz (3) Demir Özlü (1) Didar Çelikkanat (1) Dimitrios Katsikas (1) Doğan Hasol (1) Doğan Yurdakul (1) Doris Lessing (2) Doris Pilkington (1) Dostoyevski (2) Dr. Jekyll ve Mr. Hyde PDF İndir (1) E. L. James (1) Edmondo De Amicis (1) Eduardo Galeano (5) Eduardo Galeno (1) Ekrem Acar (1) Eleanor H. Porter (1) Eleanor Wood (1) Elif Ayla (1) Elif Şafak (1) Elisabeth Craven (1) Elisabeth M. Dodge (1) Eloise James (1) Emin Akif Ersoy (1) Emin Çölaşan (1) Emin Ergen (1) Emine Sevgi Özdamar (1) Emre Kongar (1) Emrullah Erdinç Kitapları (1) Encore Kitap (1) Engin Altelli (1) Enid Blyton (1) Ercan Kumcu (1) Erdal Demirkıran (1) Erdal Sarızeybek (1) Erhan Ateş (1) Eric Ries (1) Erich Von Daniken (2) Ernesto Che Guevara (2) Erol Manisalı (1) Erol Mütercimler (2) Evrim Çalkavur (1) Faruk Duman (2) Faruk Tuncer (2) Fatih Bayhan (1) Fatih Korkmazlar (1) Federico Garcia Lorca (1) Feraye Sünev Çokgürses (1) Ferdinand Von Schirach (1) Ferhan Şensoy (2) Fethiye Çetin (1) Fevzi Çakmak (1) Franz Kafka (3) Frida Nilsson e kitap indir (1) Fuat Sezgin (1) G. H. Hardy (1) Gabriel Garcia Marquez Kitabını İndir (1) Gary Small (1) Gennifer Albin e kitap indir (1) George Orwell (3) Giovanni Guareschi (2) Graham Greene (1) Graham Solomons (2) Gregory Dart (1) Greil Marcus (1) Grigory Petrov (1) Gülden Şen (1) Güler Kazmacı (1) Gülten Dayıoğlu (1) Hagop Mıntzuri (1) Hakan Evrensel (1) Hakan Yaman (1) Hal Edward Runkel (1) Halid Ziya Uşaklıgil (1) Halide Edib Adıvar (10) Halit Ertugrul (1) Haluk Yavuzer (1) Handan Kılıç (1) Haruki Murakami (1) Hasan Ali Yücel Klasikler Dizisi (1) Hasan Basri Efendi (1) Hasan Tuncay (1) Henri Loevenbruck (3) Henry David Thoreau (1) Holly Black e kitap indir (1) Homo Deus (1) Homo sapiens (1) Honore De Balzac (1) Hüseyin Cöntürk (1) Hüseyin Namık Orkun (1) Hüseyin Nihal Atsız (1) HypnoBirthing (1) Igor Stravinsky (1) Ivan Illich (1) İbn Battuta (1) İbrahim Canan (1) İbrahim Sertkaya (2) İhsan Latif (1) İlber Ortaylı (3) İlhan Uçkan (1) İlona Andrews (2) İshak Sunguroğlu (1) İskender Pala (3) İsmet Demir (1) İzzet Bozkurt (1) J. R. R. Tolkien (1) J.G. Sandom (1) Jaap Ter Haar (1) Jack London (1) Jacob Ludwig Carl Grimm (1) James Greer (1) Jane Casey (1) Jean Bricmont (1) Jean Dominique Bauby (1) Jean-Jacques Rousseau (1) Jeff Kinney (1) Jeff Sutherland (1) Jenny Lawson Lawson (1) Jenny Lawson Lawson e kitap indir (1) Jeremy Bernstein (1) Jesse Bering (1) Jheni Osman (1) Joan Aiken (3) Joan D. Vinge (1) Johan Harstad (1) Johann Wolfgang von Goethe (1) John Berger (1) John Coleman (1) John Fowles (2) John Gray (1) John Gribbin (1) John Grisham (2) John Katzenbach (1) John Lloyd (1) John Mitchinson (1) John R. Searle (1) John Scalzi (2) John Steinbeck (2) Jolan Chang (1) Jonathan Safran Foer (1) Jose Rodrigues Dos Santos (1) Jose Saramago (1) Joseph Conrad (1) Jules Verne (2) Juli Zeh (1) Julian Assange (1) Julian Stallabrass (1) Julie Kenner Kitabını PDF İndir (1) K. Beck e kitap indir (1) Kaan Arer E kitap indir (1) Karl Marx (2) Katarina Mazetti (1) Kazım Karabekir (3) Kemal Beydilli (1) Kemal Ekin Aysel (1) Kemal H. Karpat (1) Kemal Sülker (1) Kemalettin Tuğcu Kitapları (40) Kevin Hogan (1) Kevin Mitnick (1) Kiyohiro Miura (1) Kurt Vonnegut (1) Kürşat Başar (1) Laura S. Matthews (1) Leigh Bardugo (1) Leo Panitch Chibber (1) Leyla Azzam (1) Leyla Erbil (1) Leyla Erbil'e Mektuplar (1) Leyla Sabah (1) Lord Jim (1) Lucy Vincent (2) M. Âkif Ersoy (1) M. İlin & E. Segal (1) M. Scott Peck (1) M. Şükrü Hanioğlu (1) Mahfi Eğilmez (1) Mahlon B. Hoagland (1) Mahmut Makal (2) Marcel Ayme (1) Marcel Proust (1) Marcus Thompson (1) Margaret Atwood (1) Maria Montessori (1) Marie Mongan (1) Marlo Morgan (2) Martin Pistorius (2) Mehmet Altan (1) Mehmet Barlas (1) Mehmet Emin Ay (1) Mehmet Kara (2) Mehmet Kartal (1) Mehmet Önder (1) Mehmet Rauf (2) Mehmet Reşit Öztoprak (1) Melik Duyar (1) Melisa Gürpınar (1) Melissa Panarello (1) Memduh Şevket Esendal (1) Mert Altınkaynak (1) Metin And (1) Metin Üstündağ (1) Mıgırdiç Margosyan (1) Michael Brooks (1) Michael Connelly (1) Michael Grant (2) Michael Kohlmeier (1) Michael Korz (1) Michael Löwy (1) Michel Foucault (1) Michio Kaku (2) Mikita Brottman (1) Mim Kemal Öke (1) Mina Urgan (4) Minati Panda (1) Morris Rossabi (1) Muammer Taşçıkan (1) Muhsin Batur (1) Murat Özer (1) Musaffer Kılıç (1) Mustafa Çokay: Hayatı (1) Mustafa Kemal (2) Mustafa Ziyalan (1) Mutlu Dinçer (1) Müjdat Gezen (1) N. G. Çernışevskiy (1) Nalân Mahsereci (1) Namık Kemal (1) Nasır-ı Husrev (1) Nasiruddin Tusi (1) Nazif Ekzen (1) Necati Aydın (1) Necati başaran (1) Necati Demiroğlu (1) Necdet Sakaoğlu (2) Necip Fazıl Kısakürek (2) Necmeddin Sahir Sılan (1) Neda Olsoy (1) Nejat Bozkurt (1) Nicholas Carr (1) Nick Sandberg (1) Nicole Blake (1) Nihat Erim (1) Nil Peri Gökçe (2) Nilgün Marmara (1) Niyazi Berkes (1) Noah D. Oppenheim (1) Nurer Uğurlu (1) Nursel Duruel (2) Olcay Yılmaz (1) Oliver Sacks (2) Onur Ataoğlu (2) Orhan Boran (1) Orhan Gökdemir (1) Orhan Karaveli (2) Orhan Kurmuş (1) Orhan Pamuk (3) Osman Evcan (2) Osmanzade Hüseyin Vassaf (1) Ömer Asım Aksoy (1) Ömer Seyfettin (4) Öner Ünalan (1) Özcan Köknel (1) Özcan Yılmaz (1) Özgür Bacaksız (1) Özgür Bolat (1) Özgür Topyıldız (1) Pablo Neruda (1) Patricia Highsmith (1) Patti Smith (1) Paul Auster (1) Paul Berna (1) Paul Davies (1) Peyami Safa (5) Philip K. Dick (1) Philippe Sollers (1) R.I. Page (1) Rachel Hawkins e kitap indir (1) Rachel Walker (1) Ramazan Balcı (1) Ramazan Şeşen (1) Ray Bradbury (1) Rebecca Solnit (1) Recaizade Mahmut Ekrem (1) Reha Ülkü (1) Reinhold Hartmann (2) Rene Girard (1) Rene Jean Dupuy (1) Reşad Ekrem Koçu (1) Reşat Nuri Güntekin (6) Ricardo Coler (1) Richard Dawkins (3) Richard Feynman (1) Richard Tillinghast (1) Robert Ludlum (1) Robert Philipson (1) Robin Cook (1) Robin Wasserman (1) Roger Garaudy (1) Roger Penrose (2) Rosi Braidotti (1) ry Dart (1) Sabahattin Ali (1) Sadık Hidayet (2) Sait Aytemur (1) Savaş Çoban (1) Scott Maxwell (1) Sefa Saygılı (1) Sefer Turan (1) Selçuk Aydemir (1) Selçuk ÖZTÜRK (1) Selim Yeniçeri (1) Selin Ongun (1) Semih Gümüş (1) Senail Özkan (1) Sergey Lukyanenko (1) Serkan Özel (2) Seth Godin (1) Sevan Nişanyan (2) Seyyid Muradi (1) Sibel Özbudun (1) Sidney Finkelstein (1) Simon Crittle (1) Simone De Beauvoir (2) Sinan Meydan (1) Soner Yalçın (1) Stefan Zweig (5) Stephen King (6) Stephen Lundin (1) Steve Silverman (1) Steve Stewart-Williams (2) Steve Tesich (1) Steven Spielberg (1) Suat Yağmuroğlu (1) Susan Sontag (1) Suzy Favor Hamilton (1) Svagito R. Liebermeister (1) Sylvia Nasar e kitap indir (1) Şahin Uruk (1) Şermin Çarkacı (1) Talat Aydemir (1) Talip Apaydın (1) Tamer Korugan (1) Tami Hoag (1) Tanıl Bora (1) Tarık Akan (1) Tarık Buğra (2) Tekin Ertuğ (2) Terry Eagleton (1) Tess Gerritsen (1) Tevfik Taş (1) Tezer Özlü (2) Theodor Herzl (1) Thomas Bernhard (2) Thomas Hobbes (1) Tom Knox PDF indir (1) Tove Skutnabb-Kangas (1) Tuba Ezici (1) Tuğçe Işınsu (1) Tunca Arslan (1) Turgut Uzer (1) Uğur Canpolat (1) Uğur Mumcu (1) Umay Umay (1) Ursula K. Le Guin (2) Ümit Zileli Kitabını İndir (1) Vedacarya David Frawley (1) Vefa Zat (1) Vera Tulyakova Hikmet (2) Viktor E. Frankl (1) Virginia Woolf (3) Vladimir Arsenyev (2) W. B. Yeats (1) W. R. Reinfeld (1) Wassily Kandinsky (1) Werner Herzog (2) Wilbur Smith (1) Wilhelm Carl Grimm (1) Wilhelm Reich (1) William Gibson (1) William Hope Hodgson (1) William Saroyan (1) Wolfgang Smith (1) Woody Allen (2) Yakup Kadri Karaosmanoğlu (2) Yalçın Küçük (1) Yaşar Ayaşlı (2) Yaşar Kemal (1) Yılmaz Erdoğan (1) Yılmaz Özdil (3) Yılmaz Öztuna (4) Yolande Mukagasana (1) Yuri Bondarev (1) Yusuf Akçura (1) Yusuf Halaçoğlu (1) Yuval Noah Harari (4) Zafer Okur (1) Zafer Toprak (1) Zecharia Sitchin (2) Zeki Kayahan Coşkun (1) Zeki Tez (2) Zeynep Cemali (1) Zeynep Selvili Çarmıklı (1) Ziya Gökalp (4) Zubritski Mitropolski Kerov (1)

Yayın Evleri

ABM Yayınevi (1) Adam Yayıncılık (1) Alfa Yayıncılık (7) Alkım Kitabevi (1) Alter Yayınları (4) Altıkırkbeş Yayınları (5) Altın Kitaplar (13) Ankara Okulu Yayınları (1) Anonim Yayınları (3) Ant Yayınları (1) Arkadya Yayınları (1) Artemis Yayınları (2) Artshop Yayıncılık (1) Arya Yayınları (2) Aşk Kitapları (61) Ataç Yayınları (1) Aykırı Yayınları (2) Ayrıntı Yayınları (7) Babıali Kültür Yayıncılığı (3) Bağlam Yayıncılık (1) Berikan Yayınevi (1) Bilgi Yayınları (2) Bilim ve Gelecek Yayınları (2) Birey Yayıncılık (1) Bordo Siyah Yayınları (1) Butik Yayınları (1) Buzdağı Yayınları (1) Can Yayınları (45) Cinius Yayınları (1) Cumhuriyet Yayınları (1) Çığır Kitabevi (1) Çınar Yayınları (2) Çitlembik Yayınları (1) DBY Yayınları (2) Dergah Yayınları (1) Destek Yayınları (3) Dharma Yayınları (1) Doğan Kitap (8) Doğu Batı Yayınları (1) Domingo Yayınevi (3) Düşünbil Yayınları (1) E Yayınları (1) Eğitim Sen Yayınları (1) Eksik Parça Yayınları (1) Elit Kültür Yayınları (1) Elma Yayınevi (3) Epsilon Yayınları (3) Etkileşim Yayınları (1) Everest Yayınları (10) Evrensel Basım Yayın (7) Genç Destek Yayınları (1) Geyik Yayınları (1) Gün Yayıncılık (3) Hayy Kitap (6) Islık Yayınları (1) Işık Yayınları (2) İleri Yayınları (1) İletişim Yayınları (23) İmge Kitabevi (1) İnkılap Kitabevi (11) İnsan Yayınları (1) İnter Yayınları (1) İş Bankası Kültür Yayınları (9) İşaret Yayınları (1) İthaki Yayınları (4) İz Yayıncılık (2) İzgören Yayınları (1) Kapı Yayınları (1) Kavram Yayınları (1) Kaynak Yayınları (1) Kırmızı Kedi Yayınevi (9) Kitap Zamanı Yayınları (1) Kitsan Yayınevi (1) Koç Üniversitesi Yayınları (1) Kodlab Yayınları (1) Kolektif Kitap (4) Koridor Yayıncılık (2) Köxüz Yayınları (1) Kuraldışı Yayınları (1) Kurtuba Kitap (2) Kurtuba Yayınları (1) Kuzey Yayınları (2) Kültür Bakanlığı Yayınları (1) Kültür Kitapları (8) Litera Yayıncılık (1) Literatür Yayıncılık (5) Martı Yayınları (6) Maya Kitap (2) MediaCat Yayınları (4) Meta Yayınları (1) Metis Yayıncılık (2) Metis Yayınları (6) Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları (2) Milliyet Yayınları (5) Mobidik Yayınları (1) Nemesis Kitap (2) Nesil Yayınları (4) Nesin Yayınevi (1) Nobel Akademik Yayıncılık (1) Nokta Yayıncılık (1) Notos Kitap (3) Oda Yayınları (1) ODTÜ Yayıncılık (3) Oğlak Yayıncılık (1) Okuyan Us Yayınları (2) Okyanus Yayıncılık (1) Olimpos Yayınları (1) Optimist Yayınları (1) Ortaoyuncular Yayınları (1) Overteam Yayınları (1) Ötüken Neşriyat (7) Ötüken Neşriyat Yayınları (4) Özgür Yayınları (1) Pan Yayınları (2) Panama Yayıncılık (1) Paradoks Kitap (1) Parola Yayınları (1) Payel Yayınevi (1) Pegasus Yayınları (4) Phoenix Yayınları (2) Pinhan Yayıncılık (1) Plato Film Yayınları (2) Polat Kitapçılık (1) Portakal Yayınları (1) Pozitif Yayınları (2) Profil Yayıncılık (2) Propaganda Yayınları (8) Purnam Yayınları (1) Remzi Kitabevi (5) Ruh ve Madde Yayınları (2) Sanat A.Ş (1) Say Yayınları (5) Sel Yayıncılık (6) Siren Yayınları (2) Sis Yayınları (2) Sokak Yayınları (1) Sol Yayınları (2) Sözcükler Yayınları (1) Su Yayınevi (1) Sümer Yayınevi (1) Şule Yayınları (1) Tarih Vakfı Yurt Yayınları (1) Tekhne Yayınları (1) Tercüman Yayınları (2) Timaş Yayınları (10) Toker Yayınları (2) Truva Yayınları (1) Tudem Yayınları (3) Tübitak Yayınları (12) Türk Dil Kurumu Yayınları (1) Uğur Mumcu Vakfı Yayınları (1) Ütopya Yayınevi (1) Varlık Yayınları (4) Yabancı Yayınevi (2) Yağmur Yayınları (2) Yakamoz Yayınları (3) Yapı Kredi Yayınları (38) Yeditepe Yayınevi (1) Yediveren Yayınları (1) Yeni Akademi Yayınları (2) Yeni Avrasya Yayınları (1) Yitik Hazine Yayınları (2) Yol Yayınları (1) Yurt Kitap Yayın (3) Zafer Yayınları (1)