Cem,
köye varırken kalbinin hızlandığını hissetti. Dağların arasından yükselen
duman, köyde bir şeylerin ters gittiğini gösteriyordu. Yanındaki küçük kız,
sessizce yürümeye devam ediyordu. Onun korkulu bakışları, Cem’e burada çok daha
büyük bir hikâyenin yaşandığını hissettiriyordu.
Köyün
Sessiz Çığlığı
Etrafa göz gezdirdiğinde, köylülerin telaş içinde koşturduğunu gördü. Bazıları,
evlerinin kapılarını kilitlemekle meşguldü, diğerleri çocuklarını yanlarına
çekiyordu. Ancak bir grup adam, meydanda toplanmıştı. Silahları yoktu, ama
gözlerindeki öfke her şeyden daha sertti.
Cem
ilerlediğinde, yaşlı bir adam önüne çıktı. Sakalı uzun, gözleri sertti. Adı
Mahmut’tu—köyün en eski sakinlerinden biri.
"Buraya
neden geldin, asker?" diye sordu Mahmut, sesi gergin ama içten bir
öfkeyle.
"Köy
tehdit altında," dedi Cem. "Sizinle savaşmak için değil, sizi
korumak için buradayım."
Mahmut
başını salladı. "Bu
tehdit yeni değil. Ama biz kime güveneceğimizi artık bilmiyoruz."
Tam
o sırada, Cem'in yanındaki küçük kız aniden öne çıktı. Köylüler ona dikkatle
baktı. Kadınlardan biri, şaşkınlıkla gözlerini açtı.
"Asya!" diye
fısıldadı kadın.
Cem,
etrafına bakındı. Bu kızın adı Asya mıydı? Kadın ona doğru koştu, kızın
yanaklarına dokundu.
"Seni
öldü sandık,"
dedi kadın gözlerinden yaşlar süzülürken.
Geçmişin
Karanlık Gölgesi
Cem, Asya’nın köyle olan bağını fark ettiğinde, bu çocuğun hikâyesinin
düşündüğünden çok daha büyük olduğunu anladı. Asya, kaçırılmıştı. Teröristler
köyü tehdit ettiğinde, bazı çocukları götürmüşlerdi. Ancak o bir şekilde
kaçmayı başarmıştı.
Tam
o anda, köyün içlerinden gelen bir bağırma sesi duyuldu:
"Geliyorlar!"
Köydeki
insanlar, bir anlığına sessizleşti. Şimdi yalnızca bir savaş değil, bu
insanların kaderini belirleyecek bir an yaşanıyordu.
Cem,
silahını kavradı. Çünkü bu sefer, yalnızca bir asker değil, koruması gereken
bir topluluk vardı.
Cem,
silahını sıktı ve gözlerini karanlık ufka dikti. Köylülerin fısıltıları,
yaklaşan tehlikenin gerçekliğini daha da sertleştiriyordu. Asya, köyde olduğunu
bilen teröristlerin geri dönmek isteyeceğini anlamıştı. Cem’in aklında tek bir
soru vardı: Bu köyü nasıl koruyacaktı?
Köyü
Savunma Planı
Mahmut, Cem’in yanına yürüyerek sessizce ona baktı. "Bu köyü terk
etmemizi mi istiyorsun, yoksa savaşmamızı mı?"
Cem
derin bir nefes aldı. Kaçmak, köylüleri korumanın en garantili yolu olabilirdi
ama köyü bırakmak demek, insanların yurtlarını terk etmesi demekti. Onlara
kaçmalarını söylemek, yalnızca bir geçici çözüm olurdu.
"Savunma
hattı kurmalıyız," dedi Cem kararlı bir sesle. "Kadınlar ve
çocuklar burada kalamaz. Önce onları güvenli bir yere götürmeliyiz."
Gerilim
Artıyor
Elif, köydeki öğretmen, Cem’in yanına geldi. Yüzü endişeli ama gözlerindeki
kararlılık açıkça görülüyordu. "Onlar sadece Asya’yı almak için
gelmeyecekler,"
dedi. "Bu
köyü tamamen yok etmeye çalışacaklar."
Cem,
gözlerini kadına çevirdi. Teröristlerin stratejisini anlamaya başladı. Burada
yalnızca bir kurtarma operasyonu değil, bir yaşam mücadelesi vardı.
İlk
Çatışma Başlıyor
Tam o anda, uzaktan gelen motor sesleri duyuldu. Yaklaşıyorlardı. Köydeki
gençler, ellerine ne geçerse silah olarak hazırlanmaya başladı—tüfekler,
taşlar, hatta eski tarım aletleri.
Cem,
yüksek bir noktaya çıktı ve ekibiyle birlikte savunma hattını belirledi.
Teröristler köye yaklaşırken, ilk mermi ateşlendi.
Bir
seçim yapılmıştı. Şimdi sadece hayatta kalmak değil, bu köyü savunmak
gerekiyordu.
Mermiler
havada uğuldayarak ilerliyor, köylüler korkuyla evlerine çekilmeye çalışıyordu.
Cem, yüksek bir noktadan yaklaşan terörist grubunu gözlemledi. Sayıları
beklediğinden fazla değildi, ama stratejik olarak iyi konumlanmışlardı. Bu bir
baskın değil, hedefli bir saldırıydı.
İlk
Hamle
Cem, köylülerden birkaç genç adamı yanına çağırdı. Ellerinde eski tüfekler
vardı, bazıları sadece taşlarla savunmaya hazırlanıyordu. Silahın olmaması,
direnç göstermeyecekleri anlamına gelmiyordu. Burada, vatanını ve ailesini
koruyan insanlar vardı.
"Herkes
mevzilere!"
diye bağırdı Cem. "Sakın
panik yapmayın!"
Elif,
çocukları ve yaşlıları köyün arkasındaki mağaralara götürmeye başladı. Asya,
ona sıkıca sarılmıştı. Küçük kızın gözlerindeki korku, Cem’in içindeki öfkeyi
daha da büyüttü.
İlk
terörist grubu köye yaklaştığında, Cem hedef aldı ve ateş etti. Mermisi,
yaklaşan adamlardan birinin omzuna saplandı. Bir çığlık yükseldi ve ardından
kaos başladı.
Beklenmedik
Yardım
Teröristlerin saldırısı hızlanırken, Cem'in telsizine bir sinyal geldi.
Yakındaki askeri birlik, köyde çatışma yaşandığını öğrenmişti.
"Teğmen
Cem, destek kuvvet yolda. Dayan!"
Cem
derin bir nefes aldı. Dayanmalıydılar. Fakat köyü savunmak yeterli
değildi—burada yaşayan insanların güvenliğini sağlamalıydı.
Köylüler
ve askerler, teröristlerle göğüs göğüse bir mücadeleye girmeye hazırlanıyordu.
Ancak kimsenin bilmediği bir şey vardı: Teröristler yalnızca köyü almak için
gelmemişti. Daha büyük bir amaçları vardı.
Ve
Cem, çok geç olmadan bunu anlamak zorundaydı.
Köyün
etrafında yankılanan silah sesleri, gecenin sessizliğini delip geçmişti. Cem,
siper aldığı taş duvarın arkasından hızla nefes alıp veriyor, etrafını dikkatle
dinliyordu. Teröristler köyü ele geçirmek için ilerliyordu, ancak burada, bu
küçük yerleşimde yalnızca bir çatışma yaşanmıyordu—burada bir halkın kaderi
belirleniyordu.
Savunma
Hattı
Köylüler, ellerindeki sınırlı silahlarla direniyordu. Gençlerden biri,
Mahmut’un torunu Ali, eski bir av tüfeğiyle siper aldı. Cem, Ali’ye baktığında
onun gözlerinde korku yerine kararlılık gördü.
"Sakın
panik yapma,"
dedi Cem, genç adamın omzuna dokunarak. "Hedefini belirle ve acele
etme."
Ali
başını salladı, derin bir nefes aldı ve nişan aldı. Birkaç terörist ilerlemeye
devam ederken, Cem ilk mermisini ateşledi. Karşı taraftan gelen ateş
yoğunlaşmaya başlamıştı.
Beklenmedik
Hamle
Tam o anda, bir el bombası sesi duyuldu. Cem hızla Ali’yi aşağı çekti. Bomba,
birkaç metre ötedeki taş yapıyı paramparça etti. Köylüler sarsıldı, ancak
paniğe kapılmadılar.
Mahmut,
Cem’in yanına geldi. "Evleri
koruyabiliriz ama uzun süre direnemeyiz," dedi.
Cem
hızla bir plan yapmalıydı. Köyün güney yamacı, kaçış için uygundu, ancak
teröristler bölgeyi kontrol etmeye başlamıştı. Eğer köylüler direnemezse,
herkes tehlike altına girecekti.
Yeni
Tehdit: Teröristlerin Gerçek Amacı Cem, telsizini açtı. Destek ekibi
yaklaşıyordu, ancak en az on dakikaya ihtiyaçları vardı. O sırada, Elif panikle
Cem’e doğru koştu.
"Sadece
saldırmıyorlar," dedi nefes nefese. "Köyün dışındaki
mağaralarda mühimmat saklanıyor olabilir!"
Cem’in
gözleri büyüdü. Bu sadece bir köye yapılan saldırı değil, daha büyük bir
operasyonun parçasıydı. Teröristler, köyü ele geçirdikten sonra bu mühimmatları
kullanarak daha büyük bir saldırı planlıyor olabilirlerdi.
Şimdi
Cem’in yalnızca savunma yapmakla kalmayıp, bu tehlikeyi tamamen ortadan
kaldırması gerekiyordu.
Cem,
telsizden gelen destek kuvveti sinyalini bir kenara bırakarak hızlı bir karar
verdi. Teröristlerin köyü ele geçirme planı yalnızca bir başlangıçtı; asıl
hedefleri, mağaralarda saklanan mühimmatı kullanarak daha büyük bir saldırı
düzenlemekti. Bu bilgiyi göz ardı edemezdi.
Stratejik
Hamle
Cem, köylülerin savunma hattını güçlendirmek için Mahmut ve Ali’ye talimatlar
verdi. Gençler, köyün girişindeki taş duvarları barikat olarak kullanmaya
başladı. Elif, çocukları ve yaşlıları mağaraların daha güvenli bir bölgesine
götürmekle meşguldü.
"Mahmut,
köyü savunmaya devam edin. Ali, benimle gel. Mağaralara gidiyoruz," dedi Cem
kararlı bir sesle.
Ali,
tüfeğini sıkıca kavrayarak Cem’in peşinden koştu. Mağaralara doğru ilerlerken,
teröristlerin dikkatini dağıtmak için birkaç el ateş açtı. Cem, mağaraların
girişine ulaştığında, içeride saklanan mühimmatın izlerini aramaya başladı.
Mağaraların
İçindeki Tehlike
Mağaralar karanlık ve dar geçitlerle doluydu. Cem, elindeki küçük bir el
feneriyle ilerlerken, duvarlarda kazınmış eski işaretler fark etti. Bu
işaretler, teröristlerin burayı uzun zamandır kullandığını gösteriyordu.
Tam
o anda, mağaranın derinliklerinden gelen bir ses duyuldu. Cem, silahını
kaldırarak dikkatle ilerledi. Ali, arkasında sessizce hareket ediyordu.
Bir
terörist, mağaranın içinde mühimmat kutularını düzenliyordu. Cem, hızlı bir
hamleyle onu etkisiz hale getirdi. Ancak bu yalnızca bir kişiydi—burada daha
fazlası olmalıydı.
Gerçek
Plan Ortaya Çıkıyor Cem, mühimmat kutularını incelerken, bir
harita buldu. Harita, teröristlerin köyden sonraki hedeflerini gösteriyordu:
yakındaki bir askeri üs. Bu saldırı, yalnızca köyü değil, bölgedeki tüm
savunmayı tehdit ediyordu.
"Ali,
bu bilgiyi hemen iletmeliyiz," dedi Cem, haritayı dikkatle
katlayarak cebine koydu.
Tam
o anda, mağaranın girişinden gelen ayak sesleri duyuldu. Teröristler, Cem ve
Ali’nin burada olduğunu fark etmişti. Şimdi yalnızca köyü değil, kendi
hayatlarını da savunmak zorundaydılar.
Cem,
Ali’ye göz kırptı ve mağaranın içindeki gölgeler arasında siper almalarını
işaret etti. Teröristler içeri doğru ilerliyordu, sessiz ama ölümcül bir
adımla. Cem, bir an nefes aldı ve haritayı sıkıca cebine yerleştirdi. Bu
bilgiyi ulaştırmak zorundaydı—yoksa köyden sonraki hedef olan askeri üs büyük
bir saldırıya uğrayacaktı.
Ali’nin
elleri titriyordu ama gözlerinde korkudan çok kararlılık vardı. Cem, genç
adamın omzuna dokundu. “Sakin ol. Çıkış yolu bulmalıyız.”
İlk
mermi mağaranın duvarına çarptığında Cem refleksle yere atladı. Ali de hızla
siper aldı. Teröristler ateş açıyordu, ama Cem’in aklında tek bir şey vardı:
Buradan çıkmak ve köye dönmek.
Çıkış
ve Son Hamle
Cem, mağaranın dar geçitlerinden ilerleyerek teröristlerin ateşinden kaçmayı
başardı. Ali arkadan gelirken, Cem’in telsizinden destek ekibinin köye vardığı
bilgisi geldi. Köylüler direniş göstermişti, ama artık daha büyük bir mücadele
başlamıştı.
Son
birkaç terörist mağarada sıkışmıştı. Cem, Ali’ye göz işareti yaptı ve hızla
ilerleyerek ateş etti. Mağaranın içinde yankılanan son kurşun sesleriyle
tehlike azalmıştı.
Ancak
Cem’in kafasında hâlâ büyük bir soru vardı: Teröristler neden bu kadar büyük
bir operasyon planlıyordu? Kim onları yönlendiriyordu?
Şimdi,
yalnızca köyü değil, tüm bölgeyi koruma zamanıydı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder