Bir şeyi
kaçırıyor muydu? Eğer
gerçekler gözlerinin önündeyse, neden onları fark edemiyordu?
Tam o anda,
Cem’in sesi onu düşüncelerinden kopardı.
"Leyla,
artık bana anlatmalısın."
Cem'in sesi,
Leyla’yı içine düştüğü belirsizlikten çekip çıkardı. Onun gözlerinde endişe
vardı ama aynı zamanda öğrenmeye yönelik bir kararlılık hissediliyordu.
Leyla başını
kaldırdı ve Cem’e baktı. Bu an, geri dönüşü olmayan bir karardı.
Ya
Cem’e güvenip ona her şeyi anlatacaktı…
Ya
da sessiz kalıp, yalnız başına bu sırrı çözmeye devam edecekti.
Ama bu sefer
bir şey daha açıktı: Eğer yanlış bir seçim yaparsa, bu yalnızca onu değil, Cem’i de
tamamen değiştirebilirdi.
Leyla’nın
gözleri ekrandaki kelimelere kilitlenmişti. Telefonun parlak
ışığında beliren mesaj zihnine kazınıyordu.
"Gözlerinin
önünde olan şeyi neden görmüyorsun?"
Bu
kelimeler, önceki mesajlardan farklıydı. Ne açık bir tehdit ne de onu durdurmaya
çalışan bir uyarı içeriyordu.
Sanki birisi
ona yardım etmeye çalışıyordu. Ama kim?
Leyla derin
bir nefes aldı. Son
günlerde yaşadığı her şeyi bir kez daha düşündü.
Kaybolan
mesaj… izlendiğine
dair gelen uyarılar…
Ve şimdi
gelen yeni mesaj… ona bir ipucu veriyor olabilir miydi?
Tam o anda,
Cem’in sesi onu düşüncelerinden kopardı.
"Leyla,
artık bana anlatmalısın."
Cem’in sesi,
Leyla’yı içine düştüğü belirsizlikten çekip çıkardı. Onun gözlerinde endişe
vardı ama aynı zamanda öğrenmeye yönelik bir kararlılık hissediliyordu.
Leyla başını
kaldırdı ve Cem’e baktı. Bu an, geri dönüşü olmayan bir karardı.
Ya
Cem’e güvenip ona her şeyi anlatacaktı…
Ya
da sessiz kalıp, yalnız başına bu sırrı çözmeye devam edecekti.
Ama artık
bir şey açıktı: Bu
karar yalnızca onun değil, Cem’in de kaderini değiştirebilirdi.
Leyla derin
bir nefes aldı. Zihninde
yankılanan kelimeler, onun fark edemediği bir gerçeği görmesini engelliyor gibi
görünüyordu.
"Gözlerinin
önünde olan şeyi neden görmüyorsun?"
Bu yalnızca
bir mesaj değildi. Bu, onun önüne serilmiş ancak henüz fark etmediği bir sırrı
işaret ediyordu.
Leyla başını
kaldırdı. Oda
sessizdi. Ancak içindeki huzursuzluk, bu sessizliği daha da ağırlaştırıyordu.
Tam o anda,
Cem içeri girdi. Gözlerinde,
artık sadece endişe değil, kaçınılmaz bir yüzleşme vardı.
Leyla
telefonu sıkıca kavradı. Bu rastgele bir olay değildi—bunu artık
hissedebiliyordu.
Cem ona
birkaç saniye boyunca baktıktan sonra derin bir nefes aldı.
"Leyla,
artık bana anlatmalısın."
Leyla
gözlerini telefondan kaldırdı. İçindeki korku, artık saklanamayacak
kadar büyümüştü.
Bir karar
vermek zorundaydı. Ya Cem’e her şeyi anlatacak, ya da gelen mesajın ardındaki
gerçeği çözmek için daha derin bir araştırmaya başlayacaktı.
Ancak bu
seçim, sadece
onu değil, Cem’i de geri dönülemez bir noktaya sürükleyebilirdi.
Ve o an, hikâyede yeni bir sayfa
açıldı.
Leyla gece
boyunca uyuyamadı. Zihnindeki sorular, gecenin içinde yankılanıyordu.
Sabah
olduğunda, telefonu yeniden eline aldı. Ancak bir şey farklıydı.
Ekranda yeni
bir mesaj vardı—ve bu mesaj, her şeyi değiştirecekti.
Leyla’nın
kalbi, ekranındaki mesajı okurken hızla çarpıyordu. Cümleler gözlerinin önünde
bulanıklaşıyor, zihni anlam ve ihtimaller arasında koşturuyordu.
Mesaj kısa
ve netti: "Bana güven. Ama hemen harekete geçmelisin."
Leyla’nın
parmakları ekran üzerinde duraksadı. Bu kimdi? Ne demek istiyordu? Daha da
önemlisi… güvenmeli miydi?
Dışarıda
güneş gökyüzünü kızıl ve turuncu bir örtüyle kaplıyordu. Sokaktan geçen bir
araba korna çaldı, ama Leyla'nın duyduğu tek şey içindeki belirsiz uğultuydu.
Telefonu
avuçlarının arasında sıktı. Karar vermeliydi. Bu mesaj, onu ya her şeyin
çözümüne götürecekti ya da daha derin bir çıkmaza sürükleyecekti.
Leyla mesajı
bir kez daha okudu. Kelimeler zihninde yankılanıyordu: “Bana güven. Ama hemen
harekete geçmelisin.”
Gözlerini
kısa bir an kapattı. Harekete geçmek… Ama nasıl? Nereye?
Telefon
ekranına yeniden baktığında, parmakları istemsizce mesajı yazan numaraya
dokundu. Bir telefon numarası bile var mıydı? Yoksa sadece bir gölge miydi?
Ekranda bilinmeyen numara yazıyordu.
Bir iç
çekişle kalktı. Odasının camından dışarı baktı—gökyüzü hala ateş rengindeydi.
Sanki dünyanın bir şeyleri fısıldadığı anlardan biriydi. Hava, karar vermesi
için ona baskı yapıyordu.
Ama kime
güvenebilirdi?
Dizleri
hafifçe titreyerek telefonu eline aldı. Derin bir nefes… Sonra, tek bir mesaj
yazdı:
"Kim
olduğunu söyle."
Gönder
tuşuna bastığında kalbi hızlandı. Artık geri dönüş yoktu. Cevap gelene kadar
nefesi içinde sıkışıp kalacaktı.
📖 Hikayeye Devam Et
Aşkın Son Perdesi 20 bölümüne geçmeden önce kısa bir reklam ile destek olun.


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder