Karanlık, patika boyunca uzanan taş duvarın
gölgesinde yoğunlaşmıştı. Ayşe ve Zeynep, nefeslerini tutarak saklanırken, ayak
sesleri yavaşça ilerliyordu. Hasan, başını hafifçe kaldırarak etrafı kontrol
etti. Sessizlik... ama sadece kısa bir anlığına.
Aniden, bir başka ayak sesi duyuldu. Ama bu
sefer, ritmi farklıydı—aceleci, kontrolsüz, sanki biri kaçıyordu.
Ayşe, Zeynep’e döndü. "Birileri bizimle aynı yolda mı?"
Hasan, çenesini sıkarak fısıldadı. "Köyde sadece biz kaçmıyoruz. Herkesin bir nedeni
olabilir."
Zeynep gözlerini büyüttü. "Ya bize zarar vermek isteyen biriyse?"
Ayşe sessizce içini çekti. "Ya yardım edecek biriyse?"
Ancak fazla düşünme şansları yoktu. Adımlar
hızla yaklaşıyordu, karar vermek zorundaydılar—ya saklanacaklardı, ya da yollarına devam edeceklerdi. Ama bu
yol ayrımı, kaderlerini değiştirecekti.
Ayşe ve Zeynep, taş duvarın arkasında
saklanırken, patikadan gelen ayak sesleri giderek yaklaşıyordu. Hasan,
gözlerini karanlığa dikmiş, sessizce bekliyordu. Ayşe’nin zihni, olasılıklarla
doluydu. Eğer bu kişi bir düşmansa, kaçışları sona erebilirdi. Ama ya bir
müttefikse? Ya onların kurtuluşuna yardım edebilecek biriyse?
Ayak sesleri birden durdu. Karanlıkta bir
siluet belirdi. Hasan, sessizce elini kaldırarak Ayşe ve Zeynep’e işaret etti. "Burada kalın," diye fısıldadı. Ardından, gölgelerin arasından ileri çıktı.
"Kim var orada?" diye sordu Hasan, sesi kararlı ama alçaktı.
Siluet bir an duraksadı, ardından konuştu. "Benim, Yusuf."
Ayşe ve Zeynep, bu ismi duyunca şaşkınlıkla
birbirlerine baktılar. Yusuf, köyde sessizliğiyle tanınan biriydi. Kimse onun
ne düşündüğünü ya da ne planladığını tam olarak bilemezdi. Ama şimdi, bu
karanlık gecede, onların yoluna çıkmıştı.
Hasan, Yusuf’a yaklaştı. "Burada ne yapıyorsun?" diye sordu.
Yusuf, derin bir nefes aldı. "Sizin kaçmaya çalıştığınızı duydum. Yardım etmek
istiyorum."
Ayşe, bu sözleri duyunca yerinde duramadı.
Duvarın arkasından çıkarak Yusuf’a baktı. "Neden yardım etmek istiyorsun?" diye sordu, sesi şüphe doluydu.
Yusuf, gözlerini Ayşe’ye dikti. "Çünkü bu köyde herkes zincirlenmiş gibi yaşıyor. Eğer siz
kurtulabilirseniz, belki bir gün biz de kurtulabiliriz."
Zeynep, Yusuf’un sözlerinden etkilenmişti.
Ama yine de bir tereddüt vardı. "Ya
bizi ele verirsen?" diye
sordu.
Yusuf, başını iki yana salladı. "Eğer sizi ele vermek isteseydim, şimdiye kadar çoktan
yapmıştım."
Hasan, Yusuf’a dikkatlice baktı. Ardından
başını sallayarak onay verdi. "Tamam.
Ama eğer bir yanlış yaparsan, hepimiz tehlikeye gireriz."
Yusuf, ciddiyetle başını salladı. "Anladım. Size yardım edeceğim."
Bu beklenmedik müttefik, Ayşe ve Zeynep’in
kaçışını kolaylaştırabilir miydi? Yoksa bu yeni yol arkadaşı, onları daha büyük
bir tehlikeye mi sürükleyecekti?
Ayşe ve Zeynep, Yusuf’un karanlıkta beliren
yüzüne baktılar. Beklenmedik bir müttefik... ama ona güvenebilirler miydi?
Korkunun ve umudun iç içe geçtiği bu an, onların kaderini şekillendirecekti.
"Bize gerçekten yardım etmek mi
istiyorsun?" diye sordu
Ayşe, gözlerini Yusuf’a dikerek.
Yusuf başını hafifçe eğdi. "Sizinle gelmek istiyorum," dedi. "Beni
burada tutan bir şey yok."
Zeynep, Yusuf’un sözlerini dikkatlice tarttı.
Kaçışlarını daha mı güvenli yapardı, yoksa yeni bir sorun mu çıkarırdı? Hasan
sessizce onları izliyordu. O, köyde kime güvenilip güvenilmeyeceğini herkesten
iyi bilirdi.
Hasan bir adım öne çıktı. "Eğer bizimle geleceksen, kurallarımızı takip etmek
zorundasın. Sessiz olacaksın. Soru sormayacaksın. Ve en önemlisi, bizi yarı
yolda bırakmayacaksın."
Yusuf başını salladı. "Anladım."
Bu anlaşmadan sonra, Hasan kısa bir süre
etrafı dinledi. Ayak sesleri uzaklaşmıştı. Köydeki devriyeler onları henüz fark
etmemişti ama zaman daralıyordu.
"Şimdi yola çıkmalıyız," dedi Hasan. "Eğer
sabaha kadar patikayı geçemezsek, peşimize düşerler."
Ayşe, Zeynep ve Yusuf, Hasan’ın peşinden
ilerlemeye başladılar. Yol daralmış, çalılar görüş açısını zorlaştırmıştı. Ay
ışığı, ağaçların arasından süzülerek yeri aydınlatıyordu.
Ama bu kaçışta beklenmedik bir sorun
vardı.
Patikanın ilerisine doğru vardıklarında,
Hasan birden durdu. "Hay aksi..." diye fısıldadı.
Önlerinde, köyün avcılarının kurduğu eski bir
tuzak vardı. Derin bir çukur kazılmış, üzeri dallarla örtülmüştü. Eğer dikkat
etmezlerse, içeri düşebilirlerdi.
Zeynep, heyecanla Ayşe’ye baktı. "Şimdi ne yapacağız?"
Hasan gözlerini Yusuf’a çevirdi. "Bu yolu iyi bilen biri varsa, o da sensin. Bizi nasıl
geçireceksin?"
Yusuf, bir an duraksadı. Ardından diz çökerek
tuzağı incelemeye başladı. "Eğer
çevresinden dolaşırsak, ses çıkarabiliriz. Ama içinden geçersek, risk daha
büyük olacak."
Karar verme vakti gelmişti.
Ya dikkatlice bu tuzağı geçeceklerdi, ya
da başka bir yol bulmak zorunda kalacaklardı. Ama her seçim, onları yeni bir
tehlikeye götürebilirdi.
Patikanın ilerisine doğru vardıklarında,
Yusuf diz çökerek tuzağı inceledi. Hasan, gözlerini Yusuf’a dikti. "Buradan geçmek için bir çözüm bulmalıyız. Ama zamanımız
daralıyor."
Ayşe endişeyle Yusuf’a baktı. "Bu tuzakları kim kurdu?"
Yusuf sessizce çevresine göz gezdirdi. "Avcılar. Yıllar önce bu yolu kullananların geçişini
engellemek için yapıldı."
Zeynep içini çekti. "Geçmek zorundayız. Ama nasıl?"
Hasan ileri doğru bir adım attı. "Eğer ağır hareket edersek ve çukura basmadan kenarından
ilerlersek, düşme riskimiz azalır."
Ayşe ve Zeynep birbirlerine baktılar.
Seçenekleri sınırlıydı. Ya dikkatlice geçeceklerdi ya da geri dönüp başka bir
yol bulmak zorunda kalacaklardı.
Yusuf derin bir nefes aldı. "Ben önce geçeceğim. Eğer düşersem, benden sonrakiler
dikkatli olsun."
Hasan başını salladı. "Tamam. Ama yavaş ol."
Yusuf, çukurun kenarında ilerlemeye başladı.
Adımları sessizdi, hareketleri kontrollüydü. Bir an için her şey yolunda gibi
göründü.
Ancak tam çukurun ortasına yaklaştığında,
ayağının altındaki kuru dallardan biri kırıldı. Yusuf hızla dengesini kaybetti.
"Dikkat!" diye fısıldadı Hasan.
Ayşe ve Zeynep nefeslerini tuttu. Yusuf, son
anda bir taş parçasına tutunarak düşmekten kurtuldu. "Geçtim!"
diye seslendi alçak bir tonda. "Şimdi
siz gelin!"
Hasan, Ayşe ve Zeynep’e döndü. "Sıra bizde."
Bu yolculuk, düşündüklerinden daha zor
olacaktı. Ama geri dönmek artık bir seçenek değildi.
Hasan, Yusuf’un neredeyse düşüşünü izlerken
derin bir nefes aldı. "Bu iş kolay
olmayacak," diye fısıldadı.
Ayşe ve Zeynep, Yusuf’un bulunduğu noktaya dikkatlice ilerlemeye başladı. Her
adım, onları özgürlüğe biraz daha yaklaştırıyor ama aynı zamanda daha büyük
tehlikelere sürüklüyordu.
Ayşe, çukurun kenarına adım attığında,
ayağının altındaki kuru dallardan biri hafifçe çatırdadı. Zeynep hemen onu
tuttu, nefesini tuttu. "Yavaş
olmalıyız," diye fısıldadı.
Yusuf, onlara ellerini uzatarak yardım etti. "Hadi, geçmeliyiz," dedi.
Ama tam o sırada, arkalarından gelen bir ses
tüm planlarını altüst etti.
"Orada kim var?"
Mehmet’in sesi gecenin içine yayıldı.
Hasan hızla Ayşe ve Zeynep’e baktı. "Koşun!"
diye fısıldadı.
Ayşe, korkuyla Yusuf’a baktı. "Şimdi ne yapacağız?"
Yusuf, Hasan ve Zeynep ile birlikte çukurun
diğer tarafına geçerken, arkasına baktı. Mehmet’in adamları yaklaşıyordu. "Buradan çıkmalıyız, hemen!"
Ayşe ve Zeynep hızla hareket etti. Yollarının
sonuna yaklaşıyorlardı ama hâlâ büyük bir engel vardı—kaçışları fark edilmişti.
Eğer şimdi bir hata yaparlarsa, geri dönmek zorunda kalacaklardı. Ve bu onların
son şansıydı.
Mehmet’in sesi geceyi yararak yayılırken,
Ayşe ve Zeynep göz göze geldiler. Kaçışlarının artık fark edildiği kesindi. Bu
dakikadan sonra zamanla yarışmak zorundaydılar.
Hasan, Yusuf’u hızla yanına çekti. "Onlar bize yetişmeden buradan çıkmalıyız," dedi alçak bir sesle. "Patikanın sonunda eski bir su yolu var. Eğer oraya
ulaşabilirsek, izimizi kaybettirebiliriz."
Ayşe ve Zeynep tereddüt etmeden Hasan’ın
peşinden koşmaya başladı. Ancak gece, kaçışlarını daha da zorlaştırıyordu.
Taşlı yol en ufak bir hatada tökezlemelerine sebep olabilirdi.
Tam o sırada, arka taraftan gelen bir ses
duyuldu—bir atın hızlı adımları.
Hasan bir an duraksadı. "Bu iyi değil…"
Mehmet’in adamlarından biri onları gördü. "Buradalar! Kaçıyorlar!" diye bağırdı.
Ayşe'nin kalbi hızlandı. "Şimdi ne yapacağız?" diye sordu Zeynep, panikle.
Hasan dişlerini sıktı. "İkiye ayrılmalıyız. Eğer hep birlikte kaçarsak, bizi
yakalamaları kolay olur."
Zeynep gözlerini büyüttü. "Ayrılırsak, birbirimizi nasıl bulacağız?"
Yusuf, eliyle ilerideki eski değirmeni işaret
etti. "Orada buluşuruz!
Ama hızlı olun!"
Her şey bir anda daha karmaşık hâle gelmişti.
Kaçış artık daha büyük bir risk
taşıyordu.


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder