Murad, haritayı elinde sımsıkı tutarak, geceyi
kalede geçirmeye karar verdi. Hasan ile birlikte, gecenin karanlığında izlerini
takip ettiler. Kalenin etrafını saran sarp kayalar, yer yer yüksek duvarlarla
örülmüş, çok eskiden terk edilmiş bir yapıyı andırıyordu. Dışarıdan
bakıldığında, kalenin unutulmuş, terkedilmiş bir yer olduğu düşünülse de,
içinde bir zamanlar kaybolmuş bir tarihin derin izlerini barındırıyordu.
Kaleye girmek, dışarıdan bakıldığında ne kadar
kolay göründüyse, içerideki tehlikeler de o kadar büyük olabilirdi. Geceyi
geçirmek üzere hazırlıklarını yaparken, Hasan:
"Sultanım, burası çok garip bir yer. Her
şeyin bu kadar terk edilmiş olması, içinde hala bir şeyler saklıyor gibi. Bu
harita, bizim için çok önemli olabilir ama unutmayalım, düşmanlarımız da bu
yolu biliyor olabilir." dedi, tedirgin bir şekilde.
Murad, Hasan’a güven verici bir bakışla, sakin
bir şekilde yanıtladı:
"Haklısın, Hasan. Ama bu kalenin içinde bir
sırrın gizli olduğuna eminim. Elif’in babası buraya neden geldiyse, burada bir
şeyler bırakmış olmalı. Her şeyin cevabı burada olacak."
Kale içindeki taş duvarlar, geçmişin izlerini
taşıyor gibiydi. Her adımda, tarihin tozlu sayfalarına dokunuyorlarmış gibi
hissediyorlardı. Kalede ilerledikçe, bir zamanlar burada yaşamış olanların,
zengin bir geçmişin hikayelerini fısıldadığı hissi güçleniyordu. Burada
unutulmuş sırlar vardı. Bütün kaleyi adım adım taradılar, ama hiç
beklemedikleri bir şeyle karşılaştılar.
Gizli Bir
Geçit
Bir gün, kalenin en derin odalarından birine
girdiklerinde, duvarlardan birinin tuhaf şekilde gevşediğini fark ettiler.
Murad, parmaklarıyla duvara dokunarak bu garip yeri inceledi. Hasan, dikkatli
bir şekilde duvarı yokladı ve bir anda gizli bir geçidin açıldığını fark etti.
İçeri girmeye cesaret edemeyen Hasan, Murad’a bakarak:
"Bu geçit, yıllar öncesinin sırrını saklıyor
olabilir Sultanım. İçeri girmeden önce dikkatli olmalıyız."
Murad, başını sallayarak cevap verdi:
"Biliyorum, Hasan. Ama bu geçidi bulmak,
Elif’in babası ve onun geçmişi hakkında daha fazla bilgi edinmemize yardımcı
olacak. İleri gitmek zorundayız."
Geçitten içeri girdiklerinde, derin bir sessizlik
ve karanlık onları karşıladı. Kaleden kopan bir rüzgarın uğuldaması dışında
hiçbir ses yoktu. Elif’in babasının izini sürerken, bu karanlık koridorlarda ne
kadar yalnız olduklarını bir kez daha hissettiler. Her adımda, sanki geçmişin
hayaletleri onları izliyordu.
Elif’in
Babasının Sırrı
Geçit ilerledikçe, karşılarına eski bir oda
çıktı. Oda, taşlarla çevrilmişti ve odanın duvarlarında, silinmiş yazılarla
dolu eski harfler vardı. Murad, bu yazıları okumaya çalıştı, ancak dil zamanla
kaybolmuştu. Yine de, bazı harflerin ne anlama geldiğini tahmin etti. Yazılar,
Elif’in babasının adını ve bir zamanlar Osmanlı İmparatorluğu’nda üstlendiği
görevleri anlatıyordu.
Murad, yazıların kaybolmuş kısmını çözmeye
çalışırken, bir köşede eski bir kutu buldu. Kutunun üzerindeki işaretler,
Elif’in babasının kaybolduğu zamana ait bir sembol gibiydi. Kutuyu açmaya karar
verdi ve içine baktığında, eski bir harita ve birkaç mektup buldu. Mektupların
çoğu okunamaz haldeydi, ama bir tanesi hala okunabilirdi. Murad, mektubu
dikkatlice okudu:
"Oğlum, bu yazıyı okuduğunda çok geç olacak.
Elif, senin hayatının en önemli parçası olacak. Onu koru, çünkü senin gerçek
düşmanın onu alacak ve hayatını kaybedenlerin ruhları, her zaman seni takip
edecek."
Murad’ın yüreği sıkıştı. Bu yazı, Elif’in
babasının ona ne kadar derin bir görev bıraktığını ortaya koyuyordu. Her şeyin
öncesinde bir tehdit vardı: Elif. Ve bu tehdit sadece Elif’i korumakla
kalmayacak, aynı zamanda Osmanlı’nın güvenliğini de tehdit edecekti.
Murad, mektubun içindeki kelimelerle irkilerek,
arkasını döndü. Hasan, ona doğru yaklaşırken, Murad’ın gözlerinde bir şeyler
fark etti. Bir sırrın ağır yükü, şimdi çok daha belirgindi.
"Sultanım, ne oluyor? Ne buldunuz?"
diye sordu Hasan, Murad’ın yanında durarak.
Murad, mektubu gösterdi ve derin bir nefes aldı:
"Bundan sonra her şey değişecek, Hasan.
Elif’in geleceği, sadece Osmanlı’nın geleceğini değil, aynı zamanda kendi
hayatımın da yönünü belirleyecek."
Bir karar vermek zorundaydı. Kalede buldukları
her şey, büyük bir tehlikeye işaret ediyordu. Hem Elif, hem de Osmanlı
İmparatorluğu için büyük bir sınav başlamak üzereydi.


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder