Balo gecesi, Edirne Sarayı’nda her zamanki gibi
ihtişamlı ve görkemliydi. Zengin kumaşlar, altın işlemeler, değerli taşlarla
bezeli takılar, sarayın zarif atmosferine katkı sağlıyordu. Misafirler, Osmanlı
İmparatorluğu’nun gücünü ve zenginliğini simgeleyen bu baloda bir araya
gelmişlerdi. Ancak bu gece, sarayın her köşesinde yalnızca neşeli sohbetler ve
gülüşler değil, aynı zamanda gizli tehlikelerin ve hain planların da yankıları
vardı.
Elif, gecenin başlamasına kısa bir süre kala,
salonun köşesinde bir aynada kendisini son bir kez kontrol etti. Sarayda
herkesin gözü üzerindeydi ve onun sade güzelliği, her zaman olduğu gibi
dikkatleri üzerine çekiyordu. O gece, Elif’in kafasında sadece Sultan Murad’ın
güvenliği ve Cemal’in planları vardı. Cemal, geceyi fırsat bilerek Elif’i yok
etmek için son bir hamle yapmayı planlıyordu.
Murad, balo salonunun en güzel köşesinde durarak
misafirlerini selamlıyordu. Elif, Murad’ı uzaktan izlerken, kalbinde bir
huzursuzluk hissetti. Ona olan sevgisi, onu koruma isteğiyle karışmıştı. Ancak,
Cemal’in tehditleri ve Saray’daki ihanet, her geçen dakika biraz daha
ağırlaşıyordu. Elif, Murad’a yaklaştı ve ona fısıldadı:
"Sultanım, çok dikkatli olmalısınız.
Cemal’in planları hala devam ediyor. O, her zaman bir adım önümüzde."
Murad, Elif’in uyarısına başını sallayarak cevap
verdi. "Sana olan güvenim her zaman tamdır, Elif. Ancak, bu gece burada
olan herkesin sadakati test edilecektir. Cemal’in son hamlesi de bu balo
olacaktır."
Balo devam ederken, Cemal’in gözleri Elif’i
arıyordu. O gece için hazırladığı planı, en mükemmel şekilde gerçekleştirmek
üzereydi. Sarayda herkes birbirine gülümsüyor, ama Cemal’in içindeki öfke ve
ihanetin verdiği karanlık düşünceler onu adım adım harekete geçiriyordu.
Balonun ilerleyen saatlerinde, Elif’i yalnız bir köşeye çekip, onun hayatını
sonlandırmak için fırsat arıyordu.
Elif’in, Murad’la dans ettiği an, Cemal’in
gözlerinden kaçmadı. İkisi arasındaki yakınlık ve sadakat, Cemal’in yüreğini
ateşle dolduruyordu. Elif’i kaybetmek, ona tüm gücünü ve saygısını
kaybettirecek bir darbe olacaktı. Cemal, bu fırsatı kaçırmamalıydı. Fakat
Murad, dans sırasında Elif’in birden bire sarsıldığını fark etti.
"Elif, ne oldu?" diye sordu Murad,
endişeyle.
Elif, bir anlık kararsızlıkla yüzünü buruşturdu.
"Bir şey yok, Sultanım. Sadece… sadece bir an başım döndü."
Murad, Elif’in gözlerindeki derin korkuyu fark
etti. Ancak, durumu hemen geçiştirdi. Elif’i korumak için her zaman yanında
olacağını biliyordu, fakat balonun ilerleyen saatlerinde tehlike aniden
gelebilirdi.
Cemal, dansın ortasında bir fırsat buldu ve hızla
Elif’in yanına doğru ilerledi. Düşmanını köşeye sıkıştırmanın zamanının
geldiğini düşündü. Bir köşeye çekip, ona doğruca tehditlerini sunmayı
planlıyordu. Cemal’in içindeki öfke, onu bir hayalet gibi sessizce hareket
etmeye zorladı. Ancak Murad, tam o anda Cemal’i fark etti ve hızlıca Elif’i
korumak için yanına gitti.
"Cemal!" diye bağırdı Murad,
"Burada ne işin var?"
Cemal, Murad’ın kendisine doğru yöneldiğini
gördüğünde bir anlık duraksadı. Gözleri, acı ve nefretten parlarken, derin bir
gülümseme yerleşti.
"Sultanım, yalnızca misafirleri selamlamak
istedim," dedi Cemal, soğuk bir şekilde.
Elif, Cemal’in gizlediği nefreti fark ettiğinde,
bir korku dalgası onu sardı. Cemal’in sadık bir izleyicisi gibi duran askerleri
arasında, ona yardım edebilecek kimse yoktu. Murad’ın, Cemal’in tehlikelerini
ve planlarını fark etmesi, Osmanlı’nın geleceği için belirleyici olacaktı. Ama
Cemal’in amacına ulaşması için sadece Elif’in yok olması yeterliydi.


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder