Ayşe, Mehmet’in sert bakışları altında eve
dönerken, içindeki öfkeyi bastırmaya çalışıyordu. Zeynep de aynı korkuyu
hissediyordu—yarın, kaderlerini mühürlemek için ilk adım atılacaktı. Ama bunu
kabul etmek zorunda değillerdi. Kabul etmeyeceklerdi.
Ayşe, odasına girer girmez penceresini araladı.
Ay ışığı, yüzünü aydınlatırken, zihni bir fırtına gibi dönmeye başladı.
Kaçış... Mümkün müydü gerçekten? Hangi yola sapacaklardı? Ellerinde hiçbir şey
yoktu. Paraları yoktu, kimseye güvenemezlerdi. Ama özgürlükleri için bir
şansları vardı—tek bir şans.
O gece, iki genç kız kararlarını verdiler. Gitmek
zorundalardı. Ama nasıl?
Ertesi gün, Zeynep usulca Ayşe’ye yaklaştı. "Benim
fikrim var." dedi. "Eğer bunu yapacaksak, köyde biri bize
yardım etmeli. Yoksa başaramayız."
Ayşe gözlerini kıstı. "Kimse bize yardım
etmez, Zeynep."
Zeynep derin bir nefes aldı. "Emin misin?
Emin olmak için gerçekten düşündün mü?"
Ayşe'nin aklına biri düştü—eski dostlarından
biri. Hasan.
Hasan, yıllardır köyde kaçmaya çalışanlardan
bahsederdi. Eski yolları bilirdi. Yıllar önce benzer bir durumda kalan
kuzeninden dinlediği hikâyeler vardı. Eğer birisi yol gösterecekse, o Hasan
olabilirdi.
Gece çökünce, Ayşe ve Zeynep, Hasan’la buluşmak
için gizlice köyün kenarındaki eski hanın avlusuna gittiler. Her şey o an değişecekti.
Ayşe ve Zeynep, eski hanın arkasındaki avluya
sessizce yaklaştılar. Köyün en karanlık noktalarından biri burasıydı—kimse
burada kimsenin işine karışmazdı. Hasan her zaman burada buluşurdu; burası onun
bir tür sığınağıydı.
Hasan, köyde farklı biriydi. Sessizdi ama çok
şey bilirdi. Geleneklerin dışına çıkmanın ne kadar zor olduğunu biliyor, fakat
bazen bu zincirleri kırmak için risk almak gerektiğini de söylüyordu.
Ayşe, gölgelerin arasından dikkatlice baktı. "Buradayız," diye fısıldadı.
Hasan, bir an onları süzdü. "Sizi burada görmek beni hiç şaşırtmadı." dedi. "Konuşalım."
Zeynep, Hasan’ın gözlerine baktı. "Kaçmak istiyoruz."
Hasan başını hafifçe eğdi, düşüncelere dalmış
gibiydi. "Bunu yaparsanız,
geri dönüşünüz olmaz." dedi
sakince. "Yakalanırsanız,
size ne yapacaklarını biliyor musunuz?"
Ayşe derin bir nefes aldı. "Biliyoruz. Ama kalırsak zaten hayatımız bizim
olmayacak."
Hasan bir süre sessiz kaldı. Sonunda kısık
bir sesle konuştu. "Bir yol
var."
Ayşe ve Zeynep heyecanla birbirlerine
baktılar. Hasan devam etti. "Ama
çok dikkatli olmanız gerek. Ağa sizi aratır. Köyün dışına çıkmadan önce kimseye
fark ettirmemelisiniz."
Hasan, köyün eski yollarını anlatmaya
başladı. Kuzeye giden bir patika vardı; kullanılmayan bir çiftlik yolu. Eğer
gece yarısından önce oraya ulaşabilirlerse, kimse onları fark etmezdi. Ama yol
risklerle doluydu—yaban hayvanları, beklenmedik tehlikeler ve en önemlisi,
zaman daralıyordu.
Zeynep, gözlerinde korkuyla Ayşe’ye döndü. "Gerçekten bunu yapacak mıyız?" diye fısıldadı.
Ayşe’nin gözleri kararlılıkla parladı. "Evet. Ve bu gece başlayacağız."
Hasan derin bir nefes aldı. "O zaman size yol göstereceğim. Ama yalnız gidemezsiniz.
Birinizin dikkat dağıtması gerekecek."
Plan giderek netleşiyordu. Ancak henüz
bilinmeyen tehlikeler kapıdaydı. Ve
bu kaçış, düşündüklerinden daha zor olacaktı.
Hasan, gözlerini kısarak Ayşe ve Zeynep’e
baktı. "Bu iş
sandığınızdan daha tehlikeli,"
dedi. "Köyün dışında,
sizi tanımayanlara rastlarsanız ne yapacaksınız?"
Ayşe kendinden emin bir şekilde cevap verdi. "Köyden çıktıktan sonra biz sadece iki yolcu olacağız. Bizi
kimse aramayacakmış gibi davranmalıyız."
Zeynep derin bir nefes aldı. "Ama biri bizi yakalarsa... Ya geri dönmek zorunda
kalırsak?"
Hasan hafifçe başını salladı. "O zaman kaçışınız değil, geri dönüşünüz konuşulacak. Ve bu
sizin son şansınız olur."
Bu kelimeler, havaya ağır bir sis gibi
yayıldı. Ama artık vazgeçmek yoktu.
Gece Yarısı Kaçış
Ayşe ve Zeynep, gece yarısına doğru
evlerinden sessizce çıkmaya hazırlandılar. Her şey hesaplanmış olmalıydı. Eğer
biri uyanırsa, plan çökerdi.
Ayşe, kapısını aralık bırakıp birkaç adım
geri çekildi. Kulak kesildi. Sessizlik.
Zeynep, yatak odasının penceresinden süzüldü.
Ayakları yere değdiğinde etrafına bakındı. Hiçbir hareket yoktu.
Gökyüzü, yıldızların soluk ışığıyla
örtülmüştü. Hava serindi ama kalpleri korkuyla ve heyecanla doluydu.
Tam o sırada, köy meydanına yakın bir yerde
bir ses yükseldi—at nalı sesleri. Birileri gece boyunca köyde devriye geziyor
olabilirdi.
"Bekle," diye fısıldadı Ayşe. "Birileri dışarıda olabilir."
Zeynep gözlerini geniş açarak başını salladı.
"Şimdi ne yapacağız?"
Hasan’ın onlara öğrettiği her şey, bu anın
içinde sıkışmıştı. Eğer yakalanırlarsa, verdikleri sözün hiçbir anlamı
kalmayacaktı.
Köy meydanındaki ayak sesleri
yaklaşıyordu. Ayşe ve Zeynep,
nefeslerini tutarak gölgelerin arasına çekildiler. Gece karanlığında sadece
birbirlerinin gözlerini görebiliyorlardı. Sessizlik içinde kaçışlarını
planlarken, beklenmedik bir şey oldu—Mehmet’in sesi duyuldu.
"Bu gece kimse dışarıda olmamalı.
Ağam herkesin evinde olmasını istiyor."
Ayşe’nin elleri yumruk oldu. "Bizi arıyorlar..." diye fısıldadı.
Zeynep paniğe kapılmıştı. "Eğer şimdi çıkarsak, fark edilme ihtimalimiz var. Ama
sabaha kadar beklersek, planımız çöker."
Hasan onlara verdiği bilgileri
hatırladı—köyün kuzeyindeki gizli yol. Oraya ulaşabilirlerse, kurtulma şansları
vardı. Ama nasıl? Köy meydanını geçmek zorundaydılar.
Ayşe derin bir nefes aldı. "Başka bir yol bulmalıyız."
Zeynep, hızla etrafına baktı ve eski
değirmenin harabe duvarlarını fark etti. "Buradan
geçebiliriz. Eğer düşük sesle hareket edersek, kimse fark etmez."
Ayşe başını salladı. "Tamam, ama hızlı olmalıyız."
İlk adımlarını attıklarında, Mehmet’in sesi
tekrar yankılandı. "Eğer birini
dışarıda görürsem, ağaya söyleyeceğim!"
Ayşe ve Zeynep birbirlerine baktılar. Bu kaçış, düşündüklerinden daha zor olacaktı.
Ayşe ve Zeynep, eski değirmenin duvarlarının
ardında nefeslerini tutarak beklediler. Köy meydanından yükselen sesler giderek
yaklaşıyordu. Mehmet ve adamları, sokakları kolaçan ediyordu. Eğer
yakalanırlarsa, kaçışları başlamadan bitecekti.
Zeynep, gözlerini Ayşe’ye dikti. "Şimdi ne yapacağız?" diye fısıldadı.
Ayşe hızlıca etrafına baktı. Hasan’ın tarif
ettiği patika, biraz daha ilerideydi. Ama oraya ulaşmak için birkaç engeli
aşmaları gerekiyordu.
Bir köpek havladı. Geceyi delen ses, Ayşe ve
Zeynep’in içindeki korkuyu büyüttü.
Mehmet’in sesi duyuldu. "Eğer birini dışarıda bulursam, ağaya haber
vereceğim!"
Ayşe derin bir nefes aldı. "Buradan çıkmalıyız. Sessizce."
Zeynep başını salladı. İkili hızla, duvarın
gölgelerini takip ederek ilerledi. Adımları hafifti, nefesleri kontrollü.
Sokaklarda yankılanan ayak seslerini dinliyor, her hareketi ölçerek
ilerliyorlardı.
Bir an için, her şey yolunda gidiyor gibi
göründü. Ta ki önlerinde duran karanlık figürü görene kadar.
Hasan’ın uyarısı gerçek olmuştu. Birileri onların peşindeydi.
Ayşe ve Zeynep, karanlık figürü fark
ettiklerinde kalpleri hızlandı. Gölge, onları izliyordu. Sessizlik, gecenin
içinde daha da yoğunlaştı.
Zeynep’in elleri titriyordu. "Kim bu?"
diye fısıldadı.
Ayşe gözlerini gölgeye dikti, zihni hızla
çözüm yolları arıyordu. Kaçmak mı, saklanmak mı, yoksa konuşmak mı?
Tam o anda, karanlığın içinden bir ses
duyuldu. "Beni arıyordunuz
galiba."
Ses tanıdıktı. Hasan.
Ayşe ve Zeynep rahat bir nefes aldılar.
Hasan, gölgelerin arasından ileri çıktı. Üzerindeki eski paltoyu düzeltirken
etrafına dikkatlice baktı. "Mehmet
ve adamları hâlâ köy meydanında. Eğer şimdi çıkmazsanız, sabaha kadar beklemek
zorunda kalacaksınız."
Ayşe kararlılıkla başını salladı. "Gidiyoruz."
Hasan, patikayı işaret etti. "Beni takip edin. Ama çok sessiz olun. Eğer birine
yakalanırsanız, kaçma şansınız kalmaz."
Zeynep, Ayşe’nin elini tuttu. "Hazır mısın?" diye sordu.
Ayşe gülümsedi. "Hiç olmadığım kadar."
İkili, Hasan’ın peşinden geceye doğru
ilerlemeye başladı. Ancak onları bekleyen tehlikeler, sadece Mehmet ve adamları
değildi. Karanlığın içinde
bilinmeyen başka şeyler vardı.
Hasan önden yürürken, Ayşe ve Zeynep onun
peşinden sessizce ilerlediler. Ay ışığı patikayı zar zor aydınlatıyordu.
Etraflarını saran sessizlik, korkunun ağır gölgesini taşıyordu.
Ayşe, Hasan’a yaklaşıp fısıldadı. "Bu patikayı nasıl bu kadar iyi biliyorsun?"
Hasan başını hafifçe eğdi. "Ben de bir zamanlar kaçmaya çalıştım," dedi. "Ama
geri döndüm. O zamanlar cesaretim yoktu. Sizde var mı, göreceğiz."
Zeynep gözlerini Ayşe’ye çevirdi. "Biz geri dönmeyeceğiz."
Ancak tam o sırada, Hasan birden durdu ve
eliyle onları işaret etti. "Sessiz
olun!"
Gecenin içinde gelen bir ses, kaçış
plânlarını tehlikeye atabilecek kadar netti—patikanın aşağısında birileri
vardı.
"Bizi takip ediyorlar..." diye fısıldadı Ayşe. "Ne yapacağız?"
Zeynep nefesini tuttu. "Saklanmalıyız. Ama nerede?"
Hasan etrafına hızlıca bakındı. "Şu eski taş duvarın arkasına geçin. Sessiz olun ve hareket
etmeyin."
Ayşe ve Zeynep, Hasan’ın işaret ettiği yere
doğru hızla hareket ettiler. Kalpleri çılgınca çarpıyordu. Eğer yakalanırlarsa,
her şey sona erecekti.
Patika boyunca yankılanan ayak sesleri
giderek yaklaşıyordu. Kaçış artık daha zor
bir hâl alıyordu.


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder