Lina, Cihan’ın adamlarını bölmeyi başarmıştı, ama
bu onun için zafer demek değildi—bu sadece büyük savaşın başlangıcıydı.
Mira ve Yusuf, Lina’nın yanında hızla yürüyordu. "Cihan
bunu unutmaz, Lina. Onun dünyasını sarsıyorsun ama hâlâ tamamen yok
etmedin."
Lina, karanlığa doğru bakarken derin bir nefes
aldı. "Beni durduramaz. Ama ben de hata yapamam. Artık gerçek savaş
başlıyor."
Ancak bu bölümde Lina, Cihan’ı tamamen devirmek
için son büyük hamlesini yapmak zorunda kalacak. Doğrudan bir saldırı mı
yapmalı, yoksa Cihan’ın içinden bir başka zayıf nokta mı bulmalı? Emir hâlâ
gölgelerde bekliyordu—onu izliyor ama tam anlamıyla bir müttefik olup
olmayacağını göstermiyordu.
Ve Lina’nın karşısına sürpriz bir yeni düşman
çıkabilir mi? Cihan, Lina’ya karşı son büyük hamlesini mi yapmalı?
Lina, karanlığın içinde ilerlerken artık savaşın
son aşamasına geldiğini biliyordu. Cihan hâlâ güçlüydü, ama artık Lina’nın
adını duyan herkes onun bir rakipten fazlası olduğunu kabul ediyordu.
Mira sessizce yürüyordu, ama gözlerinde keskin
bir dikkat vardı. "Bu iş bitmek üzere, Lina. Ama nasıl bitireceğin sana
bağlı."
Yusuf ise daha sert bir ifadeyle konuştu.
"Cihan’a doğrudan saldırırsak, bizi tamamen ortadan kaldırmak için her
şeyini kullanır. Ama onun içinde bir çatlak yaratabilirsek, kendi ekibi içinde
bölünme başlatabiliriz."
Emir bir kenarda Lina’yı izliyordu. **"Cihan
seni bekliyor. Sana karşı hazırlık yaptı. Eğer doğrudan bir savaşa girersen,
kazanma ihtimalin azalır."****
Lina duraksadı. Bu savaş sadece onun değil, tüm
ekibinin geleceğini belirleyecekti.
Lina’nın önünde iki seçenek vardı:
Doğrudan Cihan’ın yerine saldırıp onu ortadan
kaldırmaya çalışmak. Cihan’ın ekibini içeriden bölerek onu yalnız bırakmak ve
gücünü düşürmek.
Mira Lina’ya yaklaşıp sessizce konuştu.
"Cihan’ın ekibindeki adamlar artık tam olarak ona güvenmiyor. Eğer doğru
hamleleri yaparsak, onu yalnızlaştırabiliriz."
Emir ise farklı bir bakış açısı sunuyordu.
"Ama eğer doğrudan saldırırsak, Cihan artık tamamen savunmaya geçer ve
seni tehdit olarak değil, düşmanı olarak görür. O zaman tüm şehir seni hedef
alır."
Yusuf kararını vermişti. "Ben
savaşmaya hazırım. Ama bunun nasıl olacağına sen karar vereceksin, Lina."
Lina gözlerini sertçe karanlığa dikti. Bu, onun
büyük karar anıydı.
Lina kararını verdi: Cihan’ı kendi ekibiyle
zayıflatacak, onu yalnız bırakacak ve en savunmasız anında vuracaktı.
Bunu başarmak için şu planı şekillendirdi:
Cihan’ın ekibindeki zayıf halkaları belirleyip
onları kendi tarafına çekmek. Cihan’ın güvenini sarsacak sahte bilgiler yaymak
ve ekibini onun liderliğini sorgulamaya itmek. Cihan’ın en güçlü adamlarından
birini etkisiz hale getirerek ona doğrudan zayıflık göstermek.
Emir sessizce Lina’ya baktı. "Bu plan
işe yarayabilir. Ama hiçbir hata yapamazsın."
Mira başını salladı. "O zaman hemen
başlamalıyız."
Lina ve ekibi hızla harekete geçti. Cihan’ın
ekibinde onun kararlarını sorgulayan isimler zaten vardı—ve Lina onların kim
olduğunu biliyordu.
İlk hedefi: Sadakati artık sorgulayan Burhan.
Mira, Lina’ya dönerek konuştu. "Burhan,
Cihan’a tam olarak güvenmiyor. Eğer ona büyük bir fırsat sunduğumuzu
gösterirsek, taraf değiştirebilir."
Lina, Burhan ile özel bir görüşme ayarladı.
**"Cihan’ın sonu yaklaşıyor, Burhan. Eğer bu dünyada yerin olsun
istiyorsan, doğru kararı vermelisin."****
Burhan bir süre sessiz kaldı, sonra derin bir
nefes aldı. "Senin tarafında olursam, bana ne sunacaksın?"
Lina gözlerini kıstı. "Yeni bir düzen."
Ve o anda, Burhan kararını verdi. Cihan’ın
ekibinden ilk kopan kişi olmuştu.
Lina’nın planı hızla şekilleniyordu. Cihan,
ekibindeki adamların ona karşı döndüğünü fark ettiğinde öfkeden deliye
dönmüştü.
Yusuf hızla Lina’ya döndü. "Cihan artık
savunmada. Ona son darbeyi indirmeliyiz."
Mira ise daha temkinliydi. "Ama bu kadar
hızlı ilerlersek, hata yapabiliriz."
Emir Lina’ya yaklaştı. "Şimdi ne yapacaksın,
Lina? Eğer son hamleyi şimdi yaparsan, kazanan sen olabilirsin."
Lina, derin bir nefes aldı. Bu artık onun
savaşıydı. Cihan’ı tamamen düşürecek miydi, yoksa onu daha fazla zayıflatmak
için bekleyip daha büyük bir strateji mi kurmalıydı?
Lina, gecenin karanlığında derin bir nefes aldı.
Cihan artık savunmadaydı—adamları bölünmüş, güven zinciri kırılmıştı. Ama bu
savaş henüz bitmemişti. Eğer Lina son hamlesini yapmazsa, Cihan toparlanıp
saldırıya geçebilirdi.
Mira, yanına yaklaşarak alçak bir sesle konuştu.
"Onu zayıflattık ama hâlâ güçlü. Eğer tam anlamıyla düşmesini istiyorsan,
daha büyük bir darbe indirmelisin."
Yusuf sert bir ifadeyle konuştu. "Ben
hazırım. Cihan’ın kalan ekibini tamamen dağıtabiliriz. Ama bu büyük bir savaş
olacak."
Emir ise sessizdi, Lina’yı dikkatle izliyordu.
"Eğer ona doğrudan saldırırsan, artık geri dönüş yok. Bu seni şehrin en
büyük gücü yapabilir, ama aynı zamanda en büyük hedef de olabilirsin."
Lina gözlerini karanlığa dikti. Bu an, her şeyin
değişeceği an olacaktı.
Lina, ekibiyle birlikte nihai hamleyi planladı.
Cihan’ın kalan ekibiyle bağlantılarını tamamen keserek onu yalnız
bırakmalıydılar.
Cihan’ın en sadık adamlarıyla ilgili istihbarat
toplayarak, kimlerin taraf değiştirebileceğini belirlemek. Cihan’ın finansal
gücünü tamamen çökertmek için son kalan sistemlerini bozmak. Şehri kontrol eden diğer gruplara mesaj
göndererek, artık Lina’nın en güçlü rakip olduğunu ilan etmek.
Mira sessizce Lina’ya baktı. "Bu plan
işe yararsa, artık Cihan diye bir tehdit kalmayacak."
Yusuf gülümsedi. "O zaman
başlayalım."
Gece boyunca Lina ve ekibi, Cihan’ın kalan
adamlarıyla temas kurmaya başladı. Bazıları hâlâ ona sadık kalmıştı, ancak çoğu
artık Lina’nın gücünü görüyordu.
Burhan, Lina’ya döndü. "Eğer bunu gerçekten
yapacaksan, en büyük adamını elimine etmek zorundasın. Cihan, hâlâ son bir
umuda sahip—ve bu umut, onun en yakın koruması olan Şamil."
Lina başını salladı. "O zaman Şamil’i
etkisiz hale getireceğiz."
Mira hızla iç geçirdi. "Bu büyük bir risk.
Eğer Cihan bunu fark ederse, son güçleriyle sana saldırır."
Lina, sakin bir şekilde cevap verdi. "Ben de
savaşa hazırım."
Cihan, Lina’nın hamlelerini fark ettiğinde artık
köşeye sıkıştığını biliyordu. Artık sadece kendisi için savaşıyordu—adamları
bölünmüş, finansal gücü sarsılmıştı.
Lina ve ekibi, Cihan’ın bulunduğu mekâna doğru
ilerlerken Mira hızla Lina’ya baktı. "Bu, her şeyi değiştirecek. Eğer bu
savaşı kazanırsan, artık sen en büyük güç olacaksın."
Yusuf silahını kontrol etti. "Ben hazırım.
Cihan’ın savunması artık çok zayıf."
Emir ise Lina’ya yaklaşıp gözlerinin içine baktı.
"Ve sen artık tamamen yalnız olacaksın, Lina. Cihan’ın yerine geçersen,
düşmanın bitmeyecek—artacak."
Lina, içindeki öfkeyi bastırarak karanlığa doğru
ilerledi. Şimdi, nihai savaş zamanıydı.
Lina’nın önünde iki büyük seçenek vardı:
Cihan’ı tamamen ortadan kaldırarak şehri kendi
kontrolüne almak. Cihan’ı hayatta bırakıp, ona açık bir yenilgi tattırarak hâlâ
kontrolü elinde tutabileceğini göstermesine izin vermek.
Mira, Lina’ya baktı. "Eğer onu öldürürsen,
artık bu savaşın lideri sen olursun. Ama seni durdurmak isteyenler de
olacaktır."
Emir ise farklı düşündüğünü gösterdi. "Ama
eğer onu hayatta bırakırsan, o yenilgiyi kabullenmek zorunda kalacak. Şehri
artık senin yönettiğini herkes görecek."
Lina derin bir nefes aldı. Bu karar, her şeyi
değiştirecekti.
Lina, Cihan’ın karşısında dururken artık her
şeyin netleştiğini biliyordu. Bu gece, bu savaş sona erecekti.
Cihan’ın gözlerinde öfke vardı. Adamlarını
kaybetmiş, gücü zayıflamıştı. Ama hâlâ savaşmaya hazırdı.
Mira, Lina’ya yaklaşıp alçak bir sesle konuştu.
"Eğer buradan güçlü çıkarsak, artık senin önünde kimse duramaz."
Yusuf ise sert bir ifadeyle karşılık verdi.
"Ama bunu bitirmek için son darbeyi indirmelisin."
Emir, sessizce Lina’yı izliyordu. "Eğer
Cihan’ı tamamen yok edersen, bu şehir artık senin olacak. Ama bu savaş sonsuza
dek devam edecek."
Lina gözlerini karanlığa dikti. Bu artık onun
savaşıydı.
Lina’nın planı netleşti:
Cihan’ın
kalan adamlarını tamamen etkisiz hale getirmek.
Onun tüm finansal kontrolünü ele geçirmek. Şehirdeki diğer güçlere Lina’nın artık lider
olduğunu göstermek.
Mira, Lina’nın yanına yaklaşıp fısıldadı.
"Eğer adamlarını tamamen kaybederse, o sadece bir isimden ibaret
olacak."
Yusuf silahını kontrol etti. "O zaman
hemen harekete geçmeliyiz."
Cihan, Lina’nın harekete geçtiğini fark ettiğinde
silahını kaldırdı. "Bu dünya benim!" diye bağırdı.
Ama Lina, artık sadece bir rakip değildi. O, bu
dünyanın yeni lideriydi.
Çatışma başladı. Silah sesleri gecenin içinde
yankılandı. Mira ve Yusuf, Cihan’ın adamlarını birer birer etkisiz hale
getirirken, Lina doğrudan Cihan’a odaklanmıştı.
Emir, gölgelerde hareket ederken Lina’ya
yaklaştı. "Bu, senin gerçek savaşın, Lina. Eğer bunu kazanırsan,
artık bir efsane olacaksın."
Cihan, Lina’nın hızına yetişemedi. Adamları teker
teker Lina’nın tarafına geçerken, artık yalnız kalmıştı.
Yusuf, Lina’ya baktı. "O artık bir tehdit
değil. Ama son hamleyi sen yapmalısın."
Mira derin bir nefes aldı. "Onu tamamen
ortadan kaldıracak mısın?"
Emir sessiz kaldı. "Eğer onu hayatta
bırakırsan, bir gün geri dönebilir."
Lina, Cihan’ın karşısında durdu. Bu, onun karar
anıydı.
Lina’nın önünde iki seçenek vardı:
Cihan’ı tamamen ortadan kaldırarak şehri kendi
kontrolüne almak. Onu hayatta bırakıp, yenilgisini dünyaya göstererek gücünü
ilan etmek.
Mira, Lina’ya baktı. "Eğer onu öldürürsen,
artık bu savaşın lideri sen olursun."
Emir sessizce konuştu. "Ama eğer onu hayatta
bırakırsan, o yenilgiyi kabullenmek zorunda kalacak."
Lina derin bir nefes aldı. Bu karar, her şeyi
değiştirecekti.
📖 Hikayeye Devam Et
Tahtın Bedeli Bölüm 7. bölümüne geçmeden önce kısa bir reklam ile destek olun.


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder