Bu Blogda Ara

Translate


6 Ekim 2018 Cumartesi

Kemalettin Tuğcu - Çilli Kız Kitabını Oku





Cemile işlerini bitirdikten sonra mutfak iskemlesi­ni balkona çıkarır,
 orada bir süre ağlar ve komşu apartmanların arkalarındaki balkonları,
dar pence­relerini seyrederek avunmaya çalışırdı.
Okula gittiği sırada arkadaş olduğu bitişik apart­mandaki Sevim, orada ders çalışır,
balkonun korku­luğundan uzanarak:
— O r a d a mısın Cemile? Ne yapıyorsun?
— Ne yaparım ben, derdi Cemile. Ağlıyorum işte.
— Kız neden çekiyorsun bu kadının kahrını? Başı­
nın çaresine bak.
— Ne yapabilirim? derdi Cemile.
— Ne yapacaksın, git bir yerde çalış.
— Burası benim anamın evi, babamın evi.
 Sonra neyim ben? Sokaklarda mı dileneyim?
Sevim artık, o r t a okulun sonuna gelmişti.
 Doktor
kızıydı. Babası, Cemile'nin babasının hastalığı sıra­sında çok gelip gitmişti onlara.
Albay Nazım Bey has­ta yatağında ona da dert yanardı:

— Komşu, öldüğüme yanmam, ama bu kız ne olacak?
 Aşçı diye aldığım bu karı kızıma etmediğini koymaz.
Hakikaten aşçı Hafize, albaya bakmak şartıyla evlenmiş,
 onun ölümünden sonra bütün varlığına ilk
eşinden olan Cemile'nin annesinin eşyasına konduğu
gibi,
Cemile de onun gözlerine diken olmuştu.
Sevim biraz sonra seslendi:

— Cemile, nerede o kadın, yatıyor mu?

—- Ne yatması, dedi Cemile. Odanın kapısını kilit­ledi, çıkıp gitti.
Komşu komşu dolaşıyor.

— Sen beni dinle, bu sana babandan, annenden kaldı,
ama kimse senin halini anlamaz. Babamın bir ar­kadaşı var.
Yaşlıca bir hekim. O n u n muayenehane­sinde çalışsana.
Cemile sordu:
— Beni kabul eder mi?
— Sen her işi başarırsın, dedi Sevim.
— Kadın bana rahat verir mi?
— Sen kendini bu daireden dışarıya at, artık bulabilirse bulsun.
Cemile düşünürken Sevim anlattı:
— Babam biliyor senin halini. Doktor Kerim Bey
de muayenehanesine bir yardımcı arıyormuş. Kaçır­
ma bu fırsatı. Hatta babam söylemiş bile: " G e l s i n
göreyim." demiş hoca.
— Hoca kim? diye sordu Cemile.
— Doktor Kerim Bey, dedi. Benim babamın hoca­
sıdır, öğleden sonra çalışıyor. Daire küçük. Temizler
 havalandırırsın, hastalara randevu verirsin. Ora­da yatar, kalkarsın.
— İyi ama biliyorsun ki bu kadın benim ayakkabı­
larımı bile odasına alıp kapıyı kilitliyor. Bir yere çık­masın diye.
— Sen orasını düşünme. Jimnastik ayakkabıları­mı veririm sana.
— Kapıyı da üstüme kilitliyor kadın.
— Sen gidecek ol. Balkondan bizim tarafa geçer,
bizim kapıdan çıkar, gidersin. Artık arasın da bulsun
seni. Dinle beni. Doktorun muayenehanesi Lamartin
Caddesi'nde. Saat ikiden sonra oraya gidersin. Babam
söylemiş zaten.
— Söylemiş mi?
— Söylemiş hocaya. Ona güvenmese bu işe giriş­mezdi.
 Babamın tarafından geldiğini söylersin.
— Yapabilir miyim?
— Neden yapamayacaksın çileli kız.
Cemile'nin evden kaçışı işte bu nedenle olmuştu.
Komşu dairenin balkonuna geçmiş, nüfus kâğıdını,
ilk okul diplomasını alarak hocanın muayenehanesi­ne
girmiş ve yaşlı gözlerle onun karşısına çıkmıştı.
Abdülkerim Bey, ona sadece "Kerim B e y " diyor­lardı.
Saçı sakalı ağarmış, kırmızı yüzlü, gözlüklü bir hekimdi.
Cemile'yi hastalarından birinin kızı sanmıştı. Kom­şu doktorun kartını aldı ve:
— H a , dedi. Sen misin? İyi, ama sen çocuksun kızım.
Karşısında bir yere oturmuş telefona sarılmıştı:
— Yahu doktor, demişti. Bana hademe lâzım. Sen
bana bir çocuk göndermişsin.
Cemile gözlerinden yaşlar, akarak nüfus kâğıdını ho­canın
masasının üzerine koymuştu. Kerim Bey:
— Benim başımı derde sokacaksınız, diyordu. Ya­
parmış, ne yapacak. Bir de bunun başına bekçi mi ko­yacağım?
Saat bir buçuğa gelmişti. Bekleme odası hastalarla
dolmuştu. Bu odaya sigara dumanından girilmiyor­
du. Hastalar Kerim Bey'in dolaştırdığı bu kızın ne­nin nesi
 olduğunu birbirlerine soruyorlardı.
Muayene odası, yanında mutfak gibi kullanılan kü­çük oda,
onun yanındaki tuvaleti gezdirdikten sonra
doktor:
— Deneyelim bakalım, dedi. Başarır mısın? Ne ba­şaracaksın acaba?
 Burası okul değil, deneyelim baka­lım.
Sonra saat sekize kadar hastalar münakaşa ederek
birbirlerine sataşarak doktorun yanına girmişlerdi.
Cemile küçük odaya kapanmıştı. Açtı, yerler, mu­şambalar toz toprak ve sigara
 izmariti içindeydi. Hatta
yerlere tükürenler olmuştu.
Kerim Bey, ona bir miktar para verdi:
— Kapının anahtarını kaybetme, kapıyı da kimse­ye açma, dedi.
Git, kendine yiyecek bir şeyler al.
 Ya­rın ben gelinceye kadar, her tarafı elinden geldiği kadar temizle.
 Benim odamdaki kâğıtları karıştırma.
Aletlere, ecza şişelerine elini sürme. Telefon durma­dan çalar,
 kimin aradığını randevu defterine yazar­sın.
 Saat ikiden önce kimseyi alma içeri. Gelenlere dik­kat et.
Cemile kısa zamanda çok çile çekmişti. Ana ve ba­basından
kalan apartman dairesinde ona "çileli kız",
derlerdi. Aşçı diye eve aldıkları Hafize Kadın ona yük­lendikçe yüklenmişti.
En tatlı lâfı:
— Bana bak, demek olurdu. Ben senin anan deği­lim, alırım ayağımın altına.
Benimle şaka olmaz.
Yediği, giydiği, her şeyi göze batardı Cemile'nin.
Canına yetmeseydi böyle evinden ayrılmazdı.
tik işi kızın yüzüne, sonra kendi odasına bakmak
oldu. Yerdeki muşambalar silinmiş, muayene göm­
leği yıkanarak askıya asılmıştı. Muayene masasının
örtüsü de temizdi. Günlerce temizlik yüzü görmeyen
yazıhanenin üzeri tertemizdi. Küçük oda ve bekleme
odası iyice temizlenmiş ve havalandırılmıştı. Sigara
tablaları dökülmüş, yıkanmış ve kurulanmıştı. Kapı­
nın ö n ü n d e de temizlenmiş bir paspas vardı.
— Aferin kız, dedi Kerim Bey. İyice havalandır­
mışsın muayenehaneyi. Şimdi neredeyse gelirler. Ben
d a h a bir şey yemedim.
Yiyeceklerinden Cemile'ye de ısmarladı ve garso­
na:
— Bana bak, dedi. Küçük hanım burada çalışacak.
Telefonla ne ısmarlarsa bekletmeden getir.



Cemile sanki uzun bir süreden beri orada kalıyor­
muş gibi işe başlamıştı. Telefonları, hastalan, kapı­
ya gelenleri kaydediyor, randevu defterine adlarını ya­
zıyor ve sonra onları sırası gelince içerideki hastayı
çıkarıp yenisini hekimin yanına sokuyordu.
Gündüzün ikisinden akşamın sekizine kadar sürü­
yordu bu işler. Kerim Bey'in gedikli hastaları kızın
adını öğrenmişlerdi. Ona Cemile Hanım, yahut hem­
şire diye sesleniyorlardı.
Her çeşitten insan geliyordu muayenehaneye. Sigara
içiyorlardı. Yere tükürmeye kalkanlar oluyordu. Ce­
mile:
— Burası sağlık yeri, diyordu. Yerlere tükürmeyiniz. Gerekirse tuvalete gidiniz.
Sigaralarını yere atıp çiğneyenlere de darılıyordu:
— Yanınızda küllük var, muşambalar yanık dolu.
Arada bir pencereyi açarak içerisini havalandırıyor­
du. Çocuklu kadınlar da geliyordu. Cemile bekleye
bekleye uyuyan çocukları kendi yattığı yere götürü­
yor, yatağının üzerine yatırıyordu.
Ağır hastalar da geliyordu. Cemile böylelerini da­
ha önce hekimin yanına sokmak için, sırası gelen has­
talardan rica ediyordu.
İki gün sonra Kerim Bey çantasına, Cemile'ye gö­re bir hemşire önlüğü ve hemşire başlığı koyup getir­mişti.
Buna siyah topuksuz ayakkabılar ilâve edildi. Bir
hafta bile kızın yanaklarının kızarmasına yetti. Su­suz kalmış da bol suya kavuşmuş bir çiçeğe benzemişti


Cemile.
Kendisinde bir canlılık, bir güç duyuyordu. Daha
yürekli konuşuyordu.
Yaşının küçüklüğüne rağmen aklı başında bir kız­dı.
Saat iki olmadan gelen ve sabırsızlanan hastala­rın itirazlarına karşı:
— Haklısınız a m a , hoca da bu saatlere kadar hastahanedeydi, diyordu. Yaşlı a d a m , o da dinlenecek,
o da yaşayacak.
— Ben avuç dolusu p a r a veriyorum.
Diyenler oluyordu. Cemile:
— Bu para işi değil, diyordu. Haklısınız ama in­sanlar işlerini iyi yapabilmek için güçlü olmak zorundalar.
Bazen Kerim Hoca, kızın neler söylediğini duyu­yor ve başını iki tarafa sallıyordu.
Cemile'nin yüzünde birkaç çil vardı. Bu çiller onu
sevimli yapmışlardı. Rahmetli babası ona "Çili K ı z "
derdi. Adamcağızın ölümünden sonra bu isim "Çile­li K ı z " olmuştu.
A m a hastalar onunla bozuşmak istemiyorlardı.
Sıra kavgası hemen her gün oluyordu. Bazen Ke­rim Bey, muayene odasından çıkar ve müdahale ederdi.
— Sıranızı bekleyiniz efendim.
Hastaların içinde su isteyen, hatta hap isteyen ve
aspirin gibi hap arayanlar oluyordu. Bunlar Cemile'nin beyaz önlüğünün cebine bir şeyler bırakırlardı. Cemile bu bahşişleri muayene saa­ti bittikten sonra Kerim Bey'in masasının üzerine koymuştu.
Hoca:
— Bana bak kız, dedi. Bunlar senin hakkın. İste­miyorsun, ama veriyorlar. At cebine. Bu kadar dürüstlüğe gerek yok.
Doktor, yaşlı ve elleri titreyen bir adamdı. Bazen
oturduğu yerde uyurdu.

ORTAOKUL
Hastaların verdikleri bahşişler bile yetti Cemile'ye.
Kerim Hoca ona iki yüz bin lira aylık veriyordu. He­men hemen ilk baharda muayenehaneye kapılanmış olan Cemile, eylül ayında bayağı paralı bir kız olmuş,
üstünü başını yoluna koymuştu.
Böyle bir sırada, Kerim H o c a ' y a rica etmişti:
— Efendim, müsaade ederseniz ben ortaokul im­tihanına gireyim.
Hoca şaşmıştı:
— İyi ama sen okula gitmiyorsun ki.
— Efendim, ne zamandır ortaokul imtihanlarına
hazırlanıyorum. Ben ilkokulu bitireli dördüncü yıla
giriyor. İmtihana girmek benim hakkım.


— Peki bu işler ne olacak?
— İşlerle ilgisi yok efendim. Sabahtan öğleye ka­dar, sonra gene sabaha kadar benim vaktim var.
— İyi, hoş a m a orta okul imtihanına girmek de ne
olacak?
— Hiç olmazsa okumuş, elime bir diploma almış
olurum.
— Ne istersen yap kızım, sana engel o l a m a m .
Cemile bu imtihanı verebilmek için Milli Eğitim
Müdürlüğüne, orta okula birkaç kez gidip gelmiş, bir
hayli terledikten sonra orta okul diplomasını Kerim
Hoca'ya göstermişti:
— Sayenizde başardım efendim.
Kerim H o c a yaşlı bir insandı ve kızın bu halinden
çok memnun kalmış, onun aylığını iki yüz elli bin lira­ya çıkarmıştı.
A n a yok, baba yok, akraba yoktu. Cemile kendi­sinden başka güvenecek kimseyi bulamıyordu. Hat­ta Kerim H o c a , hayli yaşlı ve gücünü kaybetmiş bir
hekimdi. Bunu kendisi de biliyor ve:
-— Kız diyordu, bu işe girdin, bari bir şeyler öğrende benden sonra bir hastaneye filân kapılanırsın.
Cemile'ye nabız saymasını, tansiyon ölçmesini, iğ­ne yapmasını öğretmeye başlamıştı.
Hasta muayeneye girdiği zaman, Cemile onun nab­zını sayıyor, tansiyonunu ölçüyor, ateşine bakıyordu.
Bunları yazıp hekime vererek çekiliyordu. Bazı has­talar güceniyorlardı:


— Doktor Beyefendi, bir de siz baksanız.
Kerim Bey:
— Benim kulaklarım Cemile'ninki kadar iyi değil,
diyordu.
Cemile, hekim enjeksiyon vermişse bunu da yapı­yordu. Gayet dikkatli ve temiz, sonra eline çabuk bir
kızdı.
Verem aşılarını, çocuk felci aşılarını da yapıyordu.
Getirilen çocuklar bu aşının yapıldığını duymazlardı bile.
Muayenehane Cemile'nin evi gibi olmuştu. Silip süpürüyor,
Kerim Bey'in muayene gömleklerini yıkıyor,
yerlerden topladığı vizite paralarından dökülenleri ma­sanın üzerine koyuyordu.
Haftada beş gün muayene vardı, öğleden sonra
muayenehane dolup taşıyordu. Kerim Bey'in buna da­yanacak gücü yoktu. Kazanıyordu, çok para kazanı­yordu
ama ömrü de tükeniyordu.
Cemile, biriktirdiği aylıklarını dikkatle sayıyor ve
bunun üzerine bahşişlerini de koyuyordu.
O kışın ilk aylarında, Sevim'in babası Cemile'yi te­lefonla aradı ve kendisine haber verdi:
— Kızım, Hafize Hanım yanına bir evlâtlık almış.
Bunu kendisine evlât edinmiş. Sonra da evi satılığa
çıkarmış. Bak haberin olsun kızım, bu kadın bir yo­lunu bulur, tapu dairesini ve alıcıyı aldatıp daireyi sa­tar. Bu iş için nüfus memurluğuna git, işi anlat. Satış
için muhakkak oraya gidecektir.


  KİTABI PDF OLARAK SATIN ALMAK İSTİYORSANIZ BİZİMLE
gzmm_2016@hotmail.com DAN İLETİŞİME GEÇEBİLİRSİNİZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yayın Evleri

ABM Yayınevi (1) Adam Yayıncılık (1) Alfa Yayıncılık (7) Alkım Kitabevi (1) Alter Yayınları (4) Altıkırkbeş Yayınları (5) Altın Kitaplar (13) Ankara Okulu Yayınları (1) Anonim Yayınları (3) Ant Yayınları (1) Arkadya Yayınları (1) Artemis Yayınları (2) Artshop Yayıncılık (1) Arya Yayınları (2) Ataç Yayınları (1) Aykırı Yayınları (2) Ayrıntı Yayınları (7) Aşk Kitapları (53) Babıali Kültür Yayıncılığı (3) Bağlam Yayıncılık (1) Berikan Yayınevi (1) Bilgi Yayınları (2) Bilim ve Gelecek Yayınları (2) Birey Yayıncılık (1) Bordo Siyah Yayınları (1) Butik Yayınları (1) Buzdağı Yayınları (1) Can Yayınları (45) Cinius Yayınları (1) Cumhuriyet Yayınları (1) DBY Yayınları (2) Dergah Yayınları (1) Destek Yayınları (3) Dharma Yayınları (1) Domingo Yayınevi (3) Doğan Kitap (8) Doğu Batı Yayınları (1) Düşünbil Yayınları (1) E Yayınları (1) Eksik Parça Yayınları (1) Elit Kültür Yayınları (1) Elma Yayınevi (3) Epsilon Yayınları (3) Etkileşim Yayınları (1) Everest Yayınları (10) Evrensel Basım Yayın (7) Eğitim Sen Yayınları (1) Genç Destek Yayınları (1) Geyik Yayınları (1) Gün Yayıncılık (3) Hayy Kitap (6) Islık Yayınları (1) Işık Yayınları (2) Kapı Yayınları (1) Kavram Yayınları (1) Kaynak Yayınları (1) Kitap Zamanı Yayınları (1) Kitsan Yayınevi (1) Kodlab Yayınları (1) Kolektif Kitap (4) Koridor Yayıncılık (2) Koç Üniversitesi Yayınları (1) Kuraldışı Yayınları (1) Kurtuba Kitap (2) Kurtuba Yayınları (1) Kuzey Yayınları (2) Köxüz Yayınları (1) Kültür Bakanlığı Yayınları (1) Kültür Kitapları (8) Kırmızı Kedi Yayınevi (9) Litera Yayıncılık (1) Literatür Yayıncılık (5) Martı Yayınları (6) Maya Kitap (2) MediaCat Yayınları (4) Meta Yayınları (1) Metis Yayıncılık (2) Metis Yayınları (6) Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları (2) Milliyet Yayınları (5) Mobidik Yayınları (1) Nemesis Kitap (2) Nesil Yayınları (4) Nesin Yayınevi (1) Nobel Akademik Yayıncılık (1) Nokta Yayıncılık (1) Notos Kitap (3) ODTÜ Yayıncılık (3) Oda Yayınları (1) Okuyan Us Yayınları (2) Okyanus Yayıncılık (1) Olimpos Yayınları (1) Optimist Yayınları (1) Ortaoyuncular Yayınları (1) Overteam Yayınları (1) Oğlak Yayıncılık (1) Pan Yayınları (2) Panama Yayıncılık (1) Paradoks Kitap (1) Parola Yayınları (1) Payel Yayınevi (1) Pegasus Yayınları (4) Phoenix Yayınları (2) Pinhan Yayıncılık (1) Plato Film Yayınları (2) Polat Kitapçılık (1) Portakal Yayınları (1) Pozitif Yayınları (2) Profil Yayıncılık (2) Propaganda Yayınları (8) Purnam Yayınları (1) Remzi Kitabevi (5) Ruh ve Madde Yayınları (2) Sanat A.Ş (1) Say Yayınları (5) Sel Yayıncılık (6) Siren Yayınları (2) Sis Yayınları (2) Sokak Yayınları (1) Sol Yayınları (2) Su Yayınevi (1) Sözcükler Yayınları (1) Sümer Yayınevi (1) Tarih Vakfı Yurt Yayınları (1) Tekhne Yayınları (1) Tercüman Yayınları (2) Timaş Yayınları (10) Toker Yayınları (2) Truva Yayınları (1) Tudem Yayınları (3) Tübitak Yayınları (12) Türk Dil Kurumu Yayınları (1) Uğur Mumcu Vakfı Yayınları (1) Varlık Yayınları (4) Yabancı Yayınevi (2) Yakamoz Yayınları (3) Yapı Kredi Yayınları (38) Yağmur Yayınları (2) Yeditepe Yayınevi (1) Yediveren Yayınları (1) Yeni Akademi Yayınları (2) Yeni Avrasya Yayınları (1) Yitik Hazine Yayınları (2) Yol Yayınları (1) Yurt Kitap Yayın (3) Zafer Yayınları (1) Çitlembik Yayınları (1) Çınar Yayınları (2) Çığır Kitabevi (1) Ötüken Neşriyat (7) Ötüken Neşriyat Yayınları (4) Özgür Yayınları (1) Ütopya Yayınevi (1) İleri Yayınları (1) İletişim Yayınları (23) İmge Kitabevi (1) İnkılap Kitabevi (11) İnsan Yayınları (1) İnter Yayınları (1) İthaki Yayınları (4) İz Yayıncılık (2) İzgören Yayınları (1) İş Bankası Kültür Yayınları (9) İşaret Yayınları (1) Şule Yayınları (1)