Abdullah Ziya Kozanoğlu - Kızıl Kadırga
Scanned by hlecter -13 Şubat 2009 Perşembe
KIZILKADIRGA
Beklenen Yabancı
Bir yabancı yolcu, Kıbrıs'ın, Anadolunun güney sahillerine bakan doğu limanı Magosa'ya doğru yürüyordu.
Adım atışında bir kuvvet vardı, ama bakışlarındaki yalpalama, yolcunun bir şeyler aradığını, bir şeylerin olmasını veya doğmasını beklediğini açıkça belirtiyordu.
Bir şeyler oldu. Asma dallarından kurulu çardak meyhanesinin önünde, göz kamaştıran sabah güneşine, bu güneşin mor denizi yaldızlıyan yakamozlarına karşı kafayı çeken çatlak sesli bir korsan haykırdı:
— Barba Yani, kırınızı kızı tazele! Sonra kendisini yan gözle süzen yolcuya:
— Buyurmaz mısın evlât, dedi. İstavrit gözliyen İstakozlar gibi yan yan bakma. Yüreğim kabarıyor. Gel yahu, sıcak bir çorbamızı iç. Bektaşi sofrası niyetine, sabah sabah için ısınır.
Genç yolcu çardağın altına girdi. Daha doğrusu eğildi. Boyu sığmıyordu çardağın altına.
— Eyvallah, dedi. Magosa pazarına gidiyorum. Eğlenecek durumda değilim. Çatlak sesli korsanın - çenesinden aşağı gerdanı ile birlikte sarkan - yanakları hopladı. Şiş göz kapakları altında bir fil gözü gibi parlıyan anlayışlı bakışlarını çardağın yanındaki mezarlığa çevirdi. Yan yatmış, geri kaymış mermer mezar taşlarını tombul parmaklariyle gösterdi:
— Bunlarında eskiden acele işleri vardı ama, dedi, bak şimdi toprak altında nasıl bekleşiyorlar?
Yolcu güldü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder