Kapıdan içeri adım attıkları an, hava
değişmişti. Ormanın dışındaki nemli, yosun kokulu atmosfer yerini kuru ve serin
bir havaya bırakmıştı. Taş odanın içi, dışarıdaki zamandan kopmuş gibiydi. Ne
bir esinti ne de dış dünyaya ait bir ses duyuluyordu. Burası yalnızca taş,
toprak ve sessizlikten ibaretti.
Mira, kitabın toprak kaplı sayfalarını yavaşça
çevirmeye başladı. Her sayfa, farklı bir ruh yolculuğunu anlatıyordu. Geçmişin
yankıları, kelimelerin arasından fısıltılar gibi yükseliyordu. Mira'nın elleri
sayfalara her dokunduğunda, kitap bir kalp gibi hafifçe titreşiyor gibiydi.
"Bu yazılar," dedi fısıltıyla,
"yaşayan bir hafızaya ait. Sanki kitap bizi tanıyor."
Aras, annesinin kolyesini sıkıca kavramıştı.
Bakışları masanın etrafında dolaştı. Masanın dört köşesine oyulmuş olan
semboller, Mira'nın bulduğu spirallerle benzerlik taşıyordu. Ama ortalarında
bir şey eksikti: Dördüncü bir spiral.
"Üç spiral vardı," dedi Aras, Mira'ya
dönerek. "Ama burada dört sembol var. Dördüncüsü hangisi?"
Mira dikkatle baktı. Son sembol, diğerlerinden
farklıydı. Bir dairenin içinde yanan bir ateşi andırıyordu. Titrek, düzensiz
ama kararlı. Mira'nın gözleri büyüdü.
"Bu... Ruh," dedi. "Toprak, hava
ve zaman bir yana... Ruh hepsini birleştirir. Belki de geçidi tam anlamıyla
etkinleştiren şey bu."
Tam o anda, odanın arka duvarında bir titreşim
başladı. Taşlar arasından hafif bir ışık sızdı. Mira ve Aras, birbirlerine kısa
bir bakış attılar, ardından ışığın geldiği yöne ilerlediler. Duvarın
merkezinde, sadece çok yakından bakıldığında fark edilebilecek ince bir çizgi
vardı. Aras elini uzatıp çizgiye dokunduğunda, duvar ağır ağır iki yana
açılmaya başladı.
Ortaya çıkan geçit, bir mağaraya benziyordu.
Ama bu mağara, sıradan bir yer değildi. Tavandan sarkan kristaller, adım
attıkça parlıyor; duvarlarda yüzen semboller kendiliğinden hareket ediyordu.
Zemin, taş ama cam kadar pürüzsüzdü. İçeride zaman, çok daha yavaş akıyor
gibiydi.
"Burası... başka bir gerçeklik
olabilir," dedi Mira. "Bir bilinç düzlemi."
İçeri girdiklerinde, kristallerin ışığı hafifçe
titreşti. Aniden duvarların içinden yankılanan bir ses duyuldu. Ne kadın ne
erkek... Zamansız, yaşsız bir tını:
"Hoş geldiniz, arayanlar. Geçmişin
yükleriyle geldiniz, şimdi kendinizi bırakmalısınız. Ruhunuzu taşıyacak kadar
hafif misiniz?"
Aras derin bir nefes aldı. Bu ses, onun iç
dünyasına sesleniyordu. Sadece kulaklarıyla değil, kalbiyle duyuyordu. Mira ise
gözlerini kapadı, dizlerinin üzerine çöktü. Burası, rasyonel düşüncenin işe
yaramadığı bir yerdi. Burada yalnızca sezgi, yalnızca ruh konuşabilirdi.
Birden kristallerin arasından üç şekil belirdi.
Hayaletten yapılmışa benzeyen varlıklar... İnsan gibi ama değil. Gözleri yoktu,
ama bakıyorlardı. Dudakları yoktu, ama konuşuyorlardı:
"Kendini tanımayan, buradan geçemez.
Geçmişinle yüzleşmeden, geleceğe adım atamazsın."
Aras'ın kalbine bir ağırlık çöktü. Annesine
dair bastırdığı bir anı su yüzüne çıktı. Annesinin ormana gitmeden önceki son
gece... Onunla tartışmıştı. Sözleri ağırdı, kırıcıydı. Ve bu yükü yıllardır
taşıyordu.
"Ben..." dedi Aras boğuk bir sesle.
"Onu affetmemiştim. Ve kendimi de affetmedim."
Varlıklardan biri yaklaştı. Elleriyle Aras'ın
alnına dokunduğunda, bir sıcaklık yayıldı. Gözlerinin önüne o gece geldi. Ama
bu kez, annesinin gözlerinden gördü her şeyi. Onun sevgisini, korkularını,
fedakârlığını... Gözyaşları istemsizce süzüldü Aras’ın yanaklarına.
Mira da kendi sınavıyla yüzleşiyordu. Babasının
gidişi, ardından gelen yalnızlık ve içine çekildiği karanlık... Bir varlık ona
yaklaşarak aynaya benzer bir kristal parçası uzattı. Mira, kendi yansımasını
gördü ama bu sıradan bir yansıma değildi. İçindeki çocuk, genç kadın ve şimdiki
hali aynı anda görünüyordu. Hepsi bir ağızdan fısıldıyordu:
"Korkma. Sen zaten yeterlisin."
Kristaller yavaşça solmaya başladı. Varlıklar
birer gölge gibi eridi. Işık azaldı ama içlerindeki huzur arttı. Geçidin
ötesinde artık başka bir kapı yoktu. Çünkü aradıkları kapı, zaten içlerindeydi.
Mira ve Aras, birbirlerine döndüler. Bu
yolculuk onları ormana değil, kendilerine getirmişti.
Ve şimdi, ilk kez gerçek bir sessizlik vardı.
Ne soru ne de cevap...
Sadece bir varoluş hali.
📖 Hikayeye Devam Et
Ormanın Sırlarına Yolculuk 22 bölümüne geçmeden önce kısa bir reklam ile destek olun.
Ormanın Sırlarına Yolculuk,Türk Fantastik Roman,Macera Romanı,Gölge Yaratık, Online Roman,Büyü Ve Macera,Yeni Yazdığım Romanlar Macera roman severler için sürükleyici, duygusal ve unutulmaz bir başyapıt


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder