Ormanın Sırlarına Yolculuk 8. Bölüm – Gölün Ardındaki Fısıltılar Fantastik Roman Ormanın Sırlarına Yolculuk’un 8. bölümünde, Kael, Elara ve Lythra, zincirlerinden kurtulan gölge yaratıkla ilk kez yüzleşir. Mühür gücü uyanmaya başlarken ormanın kaderi tek bir savaşa bağlıdır.
Sabahın ilk ışıkları, ormanın üzerindeki sis
tabakasını nazikçe kaldırırken, Elvan, Nehir ve Karaçalı, göl kıyısındaki
düzlüğe ulaştılar. Gece boyunca süren sessiz yolculuk, onları yorgun ama umutlu
hale getirmişti. Göl, sabah güneşinin altında parlarken, su yüzeyinde hafifçe
kıpırdayan sis, bir örtü gibi kıyıya yayılıyordu.
Elvan, gölün kıyısına diz çökerek ellerini suya
daldırdı. Soğuk ve berrak su, parmaklarının arasından akarken, kalbinin
derinliklerinde bir yankı hissetti. Bu yer, yalnızca doğal güzelliğiyle değil,
taşıdığı eski enerjiyle de farklıydı. Nehir de suya eğildi ve yüzünü yıkadı.
Gözlerini kapadığında, bir fısıltı işitti: sanki göl, ona bir sır anlatmak
ister gibiydi.
Karaçalı dikkatle çevreyi gözlüyordu. “Burası
sıradan bir göl değil,” dedi. “Ormanın içindeki büyülü yerlerden biri burası.
Efsaneye göre bu gölün altında yitip gitmiş bir köy yatıyor. Ve o köyde,
zamanın dışına taşan bir bilgi saklı.”
Elvan ve Nehir göz göze geldiler. Nehir,
"Bilgi mi? Ne tür bir bilgi?" diye sordu.
Karaçalı derin bir nefes aldı. “Bazıları, gölün
dibindeki kalıntılarda eski bir uygarlığın şifrelerini barındıran yazıtlar
olduğunu söyler. Ormana hükmeden ruhlarla iletişim kurmayı sağlayan
semboller... Ama bu sadece efsane.”
Tam o sırada gölün ortasında bir çırpınma oldu. Suyun yüzeyinden bir şeyin yükseldiğini sandılar. Fakat sis hemen o alanı sardı. Elvan gözlerini ovuşturdu, gördüğü şey gerçek miydi, yoksa uykusuzluğun ve yorgunluğun oyunu muydu?
Birden, kıyıdaki ağaçların arasında bir hışırtı
duyuldu. Karaçalı hemen savunma pozisyonuna geçti. Elvan ve Nehir ise
arkalarına dönüp dikkat kesildiler. Ağaçların arasından yaşlı bir kadın silueti
belirdi. Üzerindeki giysi yosunla kaplı, saçları çalılar gibi dağınıktı. Fakat
gözlerinde bilgece bir ışık vardı.
“Göl sizi seçti,” dedi kadın kısık ve yankılı
bir sesle. “Her ruh gölün kıyısına gelemez. Ama siz üçünüz... sizler, eski
anlaşmanın mirasçılarısınız.”
Kadının sözleri Elvan’ın yüreğinde bir dalga
yarattı. “Ne anlaşması?” diye sordu, sesinde hem korku hem merak vardı.
Kadın gölün yüzeyine döndü. “Bin yıl önce,
ormanın ruhlarıyla insanlar arasında bir anlaşma yapıldı. Ormanın sınırlarını
koruyacak, onunla uyum içinde yaşayacaklardı. Ama zamanla insanlar sözü unuttu,
ormanı unuttu, gölü unuttu… Şimdi, orman uyandı. Ve sırlarını geri istiyor.”
Karaçalı sessizce kadına yaklaştı. “Peki biz ne
yapmalıyız?” diye sordu.
Kadın, gölün üzerindeki sisin içine doğru
yürümeye başladı. “Beni takip edin. Size sırların kapısını göstereceğim. Ama
uyarıyorum: Bu yoldan geri dönüş yok.”
Gölün kıyısındaki taş bir patikadan ilerlemeye
başladılar. Suyun içinden yükselen taşlar, görünmeyen bir köprü gibi onları
gölün merkezine doğru yönlendiriyordu. Her adımda çevrelerindeki dünya biraz
daha sessizleşiyor, sesler derin bir yankıya dönüşüyordu. Sanki zaman durmuştu.
Elvan, yürürken çocukluğunda rüyasında gördüğü taş işaretleri hatırladı. Patikadaki taşlarda da aynı semboller vardı: spiral çizgiler, üç noktalı yıldızlar, iç içe geçmiş daireler... Bu rüyaların neden sürekli tekrar ettiğini artık anlamaya başlıyordu. Hepsi bir çağrıydı.
Kadın, gölün tam ortasında durdu. Ayaklarının
altındaki taş, diğerlerinden daha büyüktü ve üzerine kazınmış eski bir yazıt
vardı. “Bu mühür,” dedi kadın, “eski dünyanın kapısını açar. Ama yalnızca kalbi
temiz olanlar geçebilir.”
Nehir yaklaştı ve yazıya dokundu. Taş birden
titreşti ve üzerindeki semboller parlamaya başladı. Gölün altından,
derinliklerden gelen bir uğultu kulaklarını doldurdu. Suyun yüzeyinde dairesel
dalgalar oluştu. Ardından, gölün ortasında yavaşça açılan bir girdap ortaya
çıktı.
Kadın son kez döndü ve “Seçiminizi yapın,”
dedi. “Bu kapıdan geçenler, geçmişin yükünü taşımayı kabul eder. Bilgi
arayanlar, önce ruhlarını kaybetme tehlikesiyle yüzleşir.”
Elvan, Nehir ve Karaçalı, birbirlerine
baktılar. Korku gözlerinde vardı ama aynı zamanda kararlılık da. Elvan, “Biz bu
yola başladık,” dedi. “Ve sır ne olursa olsun, bilmek zorundayız.”
Ve üçü, gölün ortasındaki girdaba adım atarak
suyun içine doğru kayboldular. O an göl tekrar eski sakinliğine büründü, sis
yeniden gökyüzünü örttü. Fakat ormanın derinliklerinde, artık hiçbir şey eskisi
gibi olmayacaktı.
📖 Hikayeye Devam Et
Ormanın Sırlarına Yolculuk 9 bölümüne geçmeden önce kısa bir reklam ile destek olun. Ormanın Sırlarına Yolculuk,Türk Fantastik Roman,Macera Romanı,Gölge Yaratık, Online Roman,Büyü Ve Macera,Yeni Yazdığım Romanlar Macera roman severler için sürükleyici, duygusal ve unutulmaz bir başyapıt
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder