
Ormanın en derin, en ıssız noktasında
yaprakların bile nefesini tuttuğu bir sessizlik vardı. Ay, yukarıda neredeyse
hareketsiz asılı duruyordu; gökyüzü, yıldızların göz kırptığı sonsuz bir örtü
gibi uzanıyordu.
Nil, Aras ve Deren bu kadim sessizliğin içinde,
bir zamanlar sadece söylencelerde var olduğuna inandıkları “Ayna Dibi”ne
yaklaşırken, yüreklerinde hem huzur hem de açıklanamaz bir endişe
hissediyorlardı.
Ayna Dibi, ormanın kalbi denilecek kadar
merkezde, her adımın yankılandığı ve zamanın başka türlü aktığı bir yerdi.
Efsanelere göre bu gölet, ormanın bütün bilgeliğini içinde saklıyor, gökyüzünün
yıldızlarıyla konuşabiliyordu. Aras’ın bile her zaman şüpheyle yaklaştığı bu
efsane, şimdi çıplak gerçeğiyle karşılarında duruyordu.
Gölet, ayın ışığını cam gibi yüzeyinde tutuyor,
en ufak bir rüzgârda bile titremiyordu.
Nil, bir
adım öne çıkıp suyun kıyısına çömeldi ve yansımasına baktı. Ancak gördüğü şey
sadece kendi silueti değil, geçmişin ve geleceğin birbirine karıştığı bir
görüntüydü.
“Burada zaman yokmuş gibi,” dedi Deren
fısıltıyla. “Ya da belki zaman sadece bizi dışarıda bırakıyor.”
Aras, sırtındaki çantasını çıkarıp yere koydu.
“Bu suya dokunmadan önce düşünmeliyiz,” dedi. “Burası sadece bir yer değil.
Burası bir eşik.”
Nil başını çevirdi. “Ya eşiği geçersek? Ya
bütün sırlar burada çözülürse?”
Bu sırada göletin üzerindeki hava hafifçe
titremeye başladı. Sanki görünmeyen bir enerji, suyun üzerinden yükselerek
onları sarmalıyordu. Gözle görülemeyen ama kalple hissedilen bu titreşim,
içlerine işliyor, bilinçlerinin derinliklerinde bir kapı aralıyordu.
“Sanırım başladı,” dedi Deren, gözleriyle göğü
tarayarak. Gökyüzündeki yıldızlar bir anlığına yer değiştirmiş gibi oldu. Aras,
Nil’i yanına çekerek birlikte gölete doğru eğildi. Suya yansıyan görüntü
değişti; ormanın ilk zamanlarına, efsanenin doğuşuna, atalarının bu toprağa ilk
adım attığı ana götüren imgeler beliriyordu.
Her biri sırayla gölete baktı. Nil geçmişte
kaybettiği annesinin gülümsemesini gördü. Aras, yıllar önce terk etmek zorunda
kaldığı kardeşinin siluetini. Deren ise kendi çocukluğunu, korkularını ve
özgürlüğe olan özlemini gördü.
“Bu sadece bir gölet değil,” dedi Nil,
gözyaşlarını silerek. “Burası bir hatırlama yeri. Unutulan ne varsa burada
ortaya çıkıyor.”
Tam o sırada göletin tam ortasında bir halka
oluştu. Suyun içinden yükselen bu dairesel ışık, göğe doğru uzandı ve çevreyi
aydınlattı. Ormanın ağaçları, sanki bu ışıkla birlikte canlandı. Dallar
hışırdadı, yapraklar hafifçe dans etti. Doğa, kadim bir bilgeliği fısıldar
gibiydi.
“Hazır mıyız?” diye sordu Aras, bir adım geri
çekilerek.
“Hiçbir zaman tam anlamıyla hazır olmayacağız,”
dedi Deren. “Ama buraya kadar geldiysek, devam etmeliyiz.”
Üçü, aynı anda göletin kenarına diz çöktü.
Ellerini suya doğru uzattılar. Parmak uçları suya değdiği anda gökyüzü bir kez
daha ışıkla doldu. Yüzeyde oluşan dalgalar onları içine çekmeye başladı. Her
biri gözlerini kapattı. Bu, fiziksel bir yolculuk değildi; bu, bilincin
derinliklerine, ormanın hafızasına yapılan bir geçişti.
Bilinçleri yavaş yavaş bulanıklaştı. Fısıltılar
duyulmaya başlandı. Başta belli belirsiz olan sesler giderek netleşti:
“Hatırla… Hatırla kim olduğunu… Hatırla neden burada olduğunu…”
Gözlerini açtıklarında farklı bir ormanda,
zamanın ötesinde bir yerdeydiler. Gökyüzü mora çalıyordu, ağaçlar daha yüksek,
yapraklar altın rengindeydi. Burada her şey daha gerçek, daha canlıydı. Ormanın
özüyle bir olmuşlardı.
Ve işte oradaydı: “Kadim Bilge”. Yarı ağaç,
yarı insan bir varlık; gözleri yüzyılların bilgeliğini taşıyor, sesi bir
ormanın bütün uğultusunu içinde barındırıyordu. Bilge onlara doğru yürüdü ve
konuştu:
“Son eşiğe hoş geldiniz. Şimdi karar verme
zamanınız geldi. Geçmişi, geleceği ve kendinizi tam olarak hatırlayacak
mısınız?”
Nil, Aras ve Deren birbirlerine baktılar.
Gözlerinde artık korku yoktu. Sadece kararlılık ve kabulleniş vardı.
“Evet,” dediler üçü birden. “Hatırlamak
istiyoruz.”
Kadim Bilge başını eğdi ve kolunu kaldırdı.
Ormanın içinden yükselen ışıklar onları sardı ve her şey bir anda ışığa
dönüştü…
📖 Hikayeye Devam Et
Ormanın Sırlarına Yolculuk 41: Yansıyan Gerçeklik 28 bölümüne geçmeden önce kısa bir reklam ile destek olun.
Ormanın Sırlarına Yolculuk,Türk Fantastik Roman,Macera Romanı,Gölge Yaratık, Online Roman,Büyü Ve Macera,Yeni Yazdığım Romanlar Macera roman severler için sürükleyici, duygusal ve unutulmaz bir başyapıt
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder