Bölüm 9: Gizli
Yemin
Edirne sabaha uyanırken, sarayın taş duvarları
gün ışığıyla birlikte yeniden gergin bir sessizliğe bürünmüştü. Önceki gecenin
karanlığında yaşananlar sarayın duvarları içinde konuşulmamıştı ama bazı gözler
çok şey görmüştü. Murad bunu biliyordu.
Gizli odada Elif’i güvence altına aldıktan sonra,
hanın sahibine — eski bir sipahi olan Halil Ağa’ya — sıkı bir tembihte
bulunmuştu:
“Hiç kimseye, kim olursa olsun bu odada bir kadın
olduğunu söylemeyeceksin. Bu, bir hayat meselesi Halil Ağa.”
Halil Ağa, Murad’ı kendi oğlu gibi severdi.
Gözleri yaşardı ama sadece başını salladı. “Senin yolun devlet yolu, Murad.
Elif, emanettir.”
Murad, hanı terk ettiğinde içindeki öfke, merak
ve endişe adeta birbirine dolanmıştı. Sarayda dönen bu ihanetin içinde kim
vardı? Kim, Elif gibi zararsız birini hedef almıştı? Ve daha önemlisi... Neden?
Bu soruların cevabını ancak içerden biri
verebilirdi.
Sarayın
Karanlık Yüzü
Sarayda bazı odalar vardır ki orada söylenen
sözler, bir yemin gibi karanlıkta kalır. Murad, bu odalardan birine — Divan-ı
Hümayun’un arka tarafındaki gizli danışma odasına — adımlarını usulca attı. Bu
oda, yıllar önce bir iç isyanı bastırmak için kurulan gizli bir cemiyetin
toplantı mekânıydı. Orada, birkaç seçkin yeniçeri ve aklı keskin devlet adamı
arasında bir yemin edilmişti:
"Devletin bekası için gerekirse gölgede
yaşanacak, ama ihanetin gölgesine sığınılmayacak."
İşte o gün Murad da oradaydı. Şimdi bu yemin
yeniden aklına geliyordu. Çünkü şüphelendiği isimlerden biri, o cemiyetin eski
üyelerindendi: Ahi Kemal.
Ahi Kemal, dışarıdan baktığında sıradan bir ulema
gibi görünse de, saray içindeki bilgi akışında önemli bir rol oynuyordu. Ve
Murad, Elif’in kaçırılmasında onun bir parmağı olabileceğinden neredeyse
emindi.
Sorgu ve
Tehlike
Gece yarısı Murad, Ahi Kemal’i saray içindeki
arşiv odasında yakaladı. Elinde bazı belgeler vardı; mühürlü ve gizli. Murad,
onu sessizce izledi, ardından bir adım attı. Ahi Kemal irkildi, ama hemen
ardından soğukkanlılığını topladı.
“Gece vakti belge karıştırmak pek hayra alamet
değildir, Ahi Kemal.”
Kemal sakince döndü.
“Bazen hayır, gizlenmiş belgelerde değil;
susturulmuş gönüllerdedir Murad.”
Murad elini kılıcına götürdü.
“Elif’e ne yaptınız? Neden hedef alındı?”
Ahi Kemal bir an sustu, sonra başını eğdi.
“O kız, sandığından fazlası. Onun geçmişi, sadece
bir aşıkın hikâyesi değil... Devletin gizlediği bir sırdır. Ve sen de artık o
sırrın tam ortasındasın.”
Murad’ın zihni allak bullak olmuştu. Elif’in
geçmişiyle ilgili hiçbir şey bilmediğini fark etti. Onun ailesi, soyu, belki de
onunla hiç paylaşmadığı bir kimliği vardı.
“Sır nedir, Kemal? Konuş.”
Ahi Kemal yüzüne hafif bir tebessüm yerleştirdi.
“Elif’in kim olduğunu öğrenmek istiyorsan, doğuya
git. Babasının izini orada süreceksin. Ama dikkatli ol Murad... Bazı gerçekler,
taşıyabileceğinden fazladır.”
Murad, ona daha fazla baskı yapmadı. O an sadece
bir şeyden emindi: Aşkı, onu daha büyük bir savaşın içine çekiyordu. Elif artık
sadece bir sevda değil, geçmişle geleceğin düğüm noktasıydı.


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder