Sabahın ilk ışıkları, köyün harap sokaklarını aydınlatırken, Aras bir taşın üzerine oturdu. Ellerini yüzüne kapadı ve derin bir nefes aldı. Gece boyunca süren çatışma sona ermişti, ancak aklındaki savaş hâlâ sürüyordu.
Görev tamamlanmıştı. Birlikler toparlanıyordu.
Ancak Aras için bu köyden ayrılmak, savaş alanından değil, geçmişinden ayrılmak
anlamına geliyordu.
Tam bu sırada, yanına yaşlı bir köylü yaklaştı.
Gözlerinde yorgun ama anlamlı bir bakış vardı. Aras’a baktı, derin bir nefes
aldı ve yavaşça konuştu:
"Bu savaş sizi öldürmeden önce, kendinizi
hatırlayın."
Aras, adamın sözlerini düşünerek başını kaldırdı.
Bu sadece bir savaş alanı değildi. Burada, insanın kendini kaybedebileceği bir
geçmiş vardı.
Aras, yaşlı köylünün sözlerini zihninde
yankılanırken sessizce başını eğdi. "Bu savaş sizi öldürmeden önce,
kendinizi hatırlayın." Bu cümle, uzun süredir içinde taşıdığı ağırlığı
ortaya çıkarıyordu.
Gözlerini kapattığında, anılar zihninde belirmeye
başladı. İlk kez bu topraklara geldiğinde, savaşın sadece silahlarla değil,
insanların ruhlarında da sürdüğünü fark etmişti. Arkadaşlarını kaybettiği o
günler, gökyüzünde çakan yıldırımlarla bir daha canlanıyordu.
Köy meydanına doğru yürürken, enkaz halindeki bir
binanın içinde eski bir fotoğraf buldu. Üzerine toprak sinmişti, kenarları
yanmıştı. Ama yüzler netti—iki gülümseyen genç, geçmişin içinde donmuş halde
ona bakıyordu. Aras’ın elleri titredi. Bu fotoğraftaki yüzlerden biri ona çok
tanıdık geliyordu.
Tam o anda, telsizden gelen bir çağrı onu
düşüncelerinden çekip aldı. "Yeni emir var. Hazır olun."
Aras, son bir kez fotoğrafa baktı ve cebine koydu.
Geçmiş, ona daha fazla huzur vermeyecek gibi görünüyordu. Ama belki de bu kırık
hatıralar, onun kim olduğunu hatırlaması için bir işaretti.
Aras, telsizden gelen emirle kendine geldi.
Cebindeki fotoğraf hâlâ avucunun içindeydi, geçmişin ağırlığı ona yük olmaya
devam ediyordu. Fakat burada oyalanamazdı; yeni görev onu bekliyordu.
Birliğin geri kalanıyla buluşmak için köy meydanına
doğru ilerledi. Yanından geçen askerler sessizdi. Çoğu, gece boyunca süren
çatışmanın etkisiyle hâlâ gergindi. Ancak Aras’ın zihnindeki savaş, bu
dağlardan çok daha derinlerde sürüyordu.
Komutanın sert bakışları altında brifing başladı.
Yeni görev açıktı: Düşmanın kaçış yollarını kesin, onları köyün etrafındaki dar
geçitlere sıkıştırın. Plan netti, ancak Aras için başka bir anlam taşıyordu.
Kırık hatıraların arasında kaybolurken, artık sadece düşmanla değil, kendi
geçmişiyle de savaşmak zorundaydı.
Tam harekete geçecekken, yaşlı köylü tekrar ona
yaklaştı. Gözlerinde aynı sessizlik vardı. Fısıltıyla konuştu: "Bu savaşı kazanabilirsiniz, ama geçmişinizden kaçamazsınız."
Aras, sözlere karşılık vermedi. Sadece başını eğdi
ve silahını sırtına yerleştirerek ilerledi.
Gökyüzü yavaş yavaş kararıyor, yeni bir gece
yaklaşıyordu. Ve bu gece, sadece silahların değil, hatıraların da yankılandığı
bir gece olacaktı.
Aras, yeni görev için yola çıkarken cebindeki
fotoğrafı tekrar yokladı. Geçmişinin izlerini taşıyan bu küçük kağıt parçası,
ona savaşın ötesinde bir şeyleri hatırlatıyordu. Ancak şu an düşünme zamanı
değildi—düşman hareketliliği rapor edilmişti ve onun görevi, ekibiyle birlikte
bu tehdidi ortadan kaldırmaktı.
Birlik, dağların arasındaki dar bir geçide
ulaştığında, gökyüzü koyu gri bir örtüyle kaplanmıştı. Yağmur başlamadan önce
hareket etmek zorundaydılar. Telsizden gelen emir netti: "Düşman unsurlar vadinin aşağısında mevzilendi. Sessiz ilerleyin,
pusu kuracağız."
Aras, ekibiyle birlikte kayalıkların arasına
gizlenerek pozisyon aldı. Uzaktan, düşman unsurlarının hareketlerini izledi.
Sayıları fazla değildi, ancak arazi avantajlarını kullanıyorlardı. Bir hata
yapılırsa, buradan sağ çıkmak zor olabilirdi.
Birlik, nefesini tutarak bekledi. Gözler hareket
halindeki siluetlere odaklandı. Ancak tam saldırıya geçmeye hazırlanırken,
Aras’ın zihninde bir görüntü belirdi—fotoğraftaki yüzlerden biri, aşağıda
mevzilenen kişilerden birine çok benziyordu.
Kalbi hızla atmaya başladı. Burada, bu vadide,
geçmişinden gelen bir şey mi vardı?
Zihni karmaşaya sürüklenirken, telsizden gelen son
emir onu gerçeğe döndürdü. "Harekete
geçin!"
Aras, parmağını tetiğe götürdü. Ancak bu sefer,
sadece düşmana değil, kendi geçmişine de nişan alıyordu.
Aras, tetiği çekmeden önce derin bir nefes aldı.
Aşağıda mevzilenen düşman unsurlarına göz gezdirirken, aklında tek bir şey
dönüyordu—fotoğraftaki yüz, gerçekten geçmişinden gelen biri miydi? Yoksa
savaşın getirdiği bir yanılsamayla mı karşı karşıyaydı?
Zaman daralıyordu. Birlik, saldırıya başlamak
üzereydi. Ama Aras, tereddüt içindeydi. Eğer geçmişinden biri bu grubun içinde
yer alıyorsa, bu çatışma onun için yalnızca bir görev değil, kişisel bir
yüzleşme olacaktı.
Telsizden gelen ses sert ve netti: "Aras, hazır mısın? Ateş açıyoruz!"
Aras gözlerini kısa süreliğine kapattı, zihnindeki
belirsizliklerle savaşarak karar vermek zorundaydı. Ancak gerçeğin tek bir yönü
vardı—o şimdi burada, savaşın ortasındaydı. Ve geçmişi ne kadar yakınına
gelirse gelsin, görevini tamamlamak zorundaydı.
Tetiği çekti.
Silah sesleri yankılanırken, vadinin içindeki
çatışma hızla alevlendi. Aras, ekibiyle birlikte mevzilerini koruyarak
ilerledi. Ancak aklında hâlâ fotoğraftaki yüz vardı. Bu savaş, artık sadece
düşmanla değil, onun kendi geçmişiyle de bir hesaplaşmaya dönüşmüştü.
Vadide yankılanan
silah sesleri yavaşça kesilmeye başlamıştı. Aras, gözlerini savaş alanına
dikti. Düşman unsurlar etkisiz hale getirilmişti, ancak içinde taşıdığı
belirsizlik daha da büyüyordu.
Çatışma sona
erdiğinde, Aras cebindeki fotoğrafı tekrar yokladı. Mermi sesleri artık
kesilmiş olsa da zihnindeki savaş sürüyordu. Fotoğraftaki yüzün, bugün burada
karşılaştığı kişilerden biri olup olmadığı konusunda hâlâ emin değildi.
Birlik
toparlanırken, komutan telsizden yeni emirleri iletti: "Görev
tamamlandı. Konumu terk etmeye hazırlanın."
Ancak Aras, vadiden
ayrılmadan önce son bir kez enkaz halindeki mevzilere baktı. Düşman artık
burada değildi, ancak geçmişinden gelen gölgeler hâlâ onunla birlikteydi.
Kendine derin bir
nefes alarak, bu savaşın bitmediğini hatırlattı. Savaş alanı geride kalmış
olabilir, ama geçmiş, onunla birlikte yolculuğuna devam edecekti.
📖 Hikayeye Devam Et
Dağlarda Yalnız Bir Asker Kayıp Yol Bölüm 4. bölümüne geçmeden önce kısa bir reklam ile destek olun.


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder