✦✦✦ Dijital Yazıların ve Romanların Yeni Sayfası www.ebooksun.blogspot.com 'un Katkılarıyla Hazırlanmıştır ✦✦✦ Aşk Romanları, Tarihi Romanlar, Kitap Önerileri, PDF Kitaplar, 2025 Kitapları, Roman İncelemeleri, Ücretsiz Kitaplar, En Çok OkunanlarEn Çok Okunan Romanlar, Yeni Çıkan Kitaplar 2025, PDF Kitap Siteleri, Kitap Tavsiyeleri, 2025 Roman Önerileri, Kitap Blogları, Kitap Özetleri, Yazar Biyografileri, Kitap Yorumları, PDF Kitap İndir, ePub Kitap İndir, Kitap Serileri, Yerli Romanlar, Yabancı Romanlar, Polisiye Romanlar, Bilim Kurgu Romanlar, Dram Romanları, Fantastik Kitaplar, E-Kitap Romanlar, Ücretsiz Roman Oku

Translate

📚 Zeki Güneş Romanları – Destansı Anlatılar, Derin Karakterler, Unutulmaz Hikâyeler Türk edebiyatına gönül vermiş bir yazar olarak dijital ortamda yazdığım romanlar; tarih, aşk, ihanet, kahramanlık ve insanın iç yolculuğu gibi evrensel temaları işler. Her satırda okuru geçmişe götüren bir iz, her paragrafta geleceğe seslenen bir umut gizlidir.

Romanlarımda işlediğim temel konular:

🏹 Tarihi Türk Destanları

💔 Aşk, Sadakat ve İhanet

⚔️ Savaş ve Barış Arasında Kalmak

🧠 İçsel Yolculuk ve Bilgelik

🌌 Mistik Anlatılar ve Evrensel Kodlar

📜 Töre, Kut, Yemin ve Göçebe Kültürü
Kutlu Yeminler, Sadakat ve İhanet, Gölgelerin Fısıltısı, Güneşin Sırlı Çağrısı, Formülün Ardındaki Evren gibi özgün romanlarımda; okuyucuyu sadece bir olay örgüsüne değil, derin düşünsel ve duygusal katmanlara da davet ediyorum.
Her bölüm, özenle işlenmiş bir yapboz parçası gibi kurgulanmıştır. Sade ama etkileyici bir dil kullanarak herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği anlatılar sunmayı hedefliyorum.

📖 Dijital Ortamda Yazdığım romanlar hakkında daha fazla bilgi edinmek ve tüm bölümlere ulaşmak için blog menüsünü kullanabilirsiniz.

✍️ Yazar: Zeki Güneş – Kelimelerle Kurulan Dünyaların Yolcusu Ben Zeki Güneş. Dijital ortamda yalnızca hikâyeler değil, zamanın ruhunu da yakalamaya çalışan bir yolcuyum. Yazarlık benim için bir meslek değil; bir mücadele, bir dua, bir kutlu yürüyüştür.

📍 Türkiye’nin köklü kültüründen beslenen bir yazar olarak, eserlerimde hem tarihi temalara hem de çağdaş insanın ruhsal bunalımlarına yer veriyorum. Her romanım, insana dair temel sorulara cevap arayan bir keşif yolculuğudur.

🎯 Yazar Olarak Hedefim: Türk edebiyatında özgün ve kalıcı eserler bırakmakOkuyucunun sadece gözünü değil, kalbini de doyurmakTarihi, matematiği, bilimi ve aşkı bir potada eriterek anlamlı hikâyeler kurmak

📚 Öne Çıkan Romanlarım: Kutlu Yeminler – Son Çağrılar: Oğuz ruhunu yeniden dirilten destansı anlatı Sadakat ve İhanet: Aşk ile ihaneti aynı çizgide buluşturan dramatik roman Güneşin Sırlı Çağrısı: Antik Mısır’dan yıldızlar arası yolculuğa uzanan bir keşif Formülün Ardındaki Evren: Matematiğin insan ruhuna açılan kapısı Gölgelerin Fısıltısı: Sessiz kalmışların ve unutulmuşların iç sesi

🖋️ Yazmak benim için; geçmişe saygı, bugüne tanıklık, geleceğe mirastır. Her kelimede inanç, her cümlede emek vardır. Bu yolda bana eşlik ettiğiniz için minnettarım.Romanları Reklamsız PDF olarak Satın Almak İsteyen Arkadaşlar guneszeki53@gmail.com adresinden bana ulaşabilirler

 



 





150 Bölümlük 312 Sayfalık Ormanın Sırlarına Yolculuk PDF Olarak 220 tl 16 Bölümlük 127 Sayfalık Efsane ve Yıkım Sultanın Gölgesi 200 tl 19 Bölüm 112 Sayfalık Aşk ve Tehlike 200 tl 42 Bölüm 158 Sayfalık Aşkın Son Perdesi 210 tl ***guneszeki53@gmail.com adresinden ulaşabilirsiniz***

Gölgelerin Fısıltısı Geçmişin Tozlu Sayfaları Bölüm 2 Online Oku

 

Elif, gece boyunca kaç defa uyandığını sayamamıştı. Her ne kadar yorgunluktan bitap düşmüş olsa da, zihni sürekli tetikteydi. Konağın derin sessizliği bile kendi içinde sesler barındırıyordu; ahşap zeminden gelen belli belirsiz gıcırtılar, rüzgarın pencerenin pervazlarında çıkardığı uğultu, tarif edemediği uzak tıkırtılar...

Bir ara, tam uykuya dalmak üzereyken, koridordan geldiğine yemin edebileceği hafif bir ayak sesi duyar gibi olmuş, ama gözlerini açıp kapıya baktığında sadece karanlığı görmüştü. Belki de hepsi zihninin bir oyunuydu, bu eski ve yabancı mekâna alışma sürecinin bir parçasıydı. Ama yine de yorganı üzerine daha sıkı çekmekten kendini alamamıştı.

Sabahın ilk ışıkları, penceredeki tül perdenin arasından sızıp odayı aydınlatmaya başladığında, Elif yorgun ama bir o kadar da kararlı bir şekilde doğruldu. Dün gece hissettiği korku, yerini gün ışığıyla birlikte inatçı bir meraka bırakmıştı. Bu konak bir sır saklıyorsa, onu ortaya çıkaracaktı. Arşivci ruhu, çözülmeyi bekleyen bu gizem karşısında harekete geçmişti.

Yataktan kalkıp pencereye yürüdü. Dışarısı sakindi. Arka bahçe, sabah mahmurluğuyla daha az tekinsiz görünüyordu. Kuş sesleri duyuluyordu. Dün gece hissettiği o yoğun, baskıcı atmosfer biraz dağılmış gibiydi. Belki de her şey gecenin karanlığıyla ilgiliydi.

Hızlıca giyinip yüzünü yıkadıktan sonra, dün gece komodinin üzerine bıraktığı deri kaplı günlüğü eline aldı. İşte asıl iş şimdi başlıyordu. Odanın tek koltuğuna yerleşip defteri dizlerinin üzerine koydu. Dün gece okuduğu ilk iki cümleyi atlayıp sayfaları çevirmeye başladı.

Neriman Teyze'nin el yazısı zamanla değişiyordu; bazen muntazam ve okunaklı, bazen aceleyle karalanmış, bazen de titrek ve zor seçilir bir haldeydi. Günlük, ilk bakışta sıradan bir yaşlı kadının notları gibiydi: Hava durumu, bahçedeki çiçeklerin durumu, komşularla ilgili kısa gözlemler, okuduğu kitaplar, denediği yemek tarifleri... Ama aralara serpiştirilmiş tuhaf notlar vardı. Tarihlerin yanına çizilmiş küçük semboller – bir hilal, bir göz, bazen de ne olduğu anlaşılmayan geometrik şekiller. Bazı sayfaların kenarlarına karalanmış tek harfler

– K, A, M? – veya kısa, üstü çizili cümleler dikkatini çekiyordu. Örneğin, bir tarifin ortasında aniden "Yine geldiler. Bodrum kapısını zorluyorlar." gibi bir not vardı, üzeri mürekkeple karalanmıştı ama dikkatli bakınca okunabiliyordu. Başka bir sayfada, kasabadaki bir olaydan bahsederken "Ahmet Bey haklıydı, susmalıydım." yazıyordu.

Elif, yanında getirdiği küçük not defterine bu tuhaf detayları, tarihleri, harfleri ve sembolleri kaydetmeye başladı. Özellikle sık tekrarlanan tarihler veya isimler var mıydı? Bir örüntü yakalayabilir miydi? Tam bu detaylara dalmışken, dış kapının gürültüyle çalınmasıyla yerinden sıçradı. Ses, konağın sessizliğinde bir bomba gibi patlamıştı.

Kalbi hızla çarparak aşağı indi. Kapının arkasında kim olabilirdi? Avukat mı? Yoksa kasabadan biri mi? Kapının üzerindeki küçük gözetleme deliğinden baktı. Ellili yaşlarında, başında yemenisi, üzerinde çiçekli basma elbisesi olan, yuvarlak yüzlü, meraklı gözlerle etrafa bakınan bir kadın duruyordu. Dün kasabaya indiğinde kahvehanenin önünde gördüğü kadınlardan birine benziyordu.

Derin bir nefes alıp kapıyı araladı. Kadın, Elif'i görünce yüzüne geniş, biraz da yapmacık duran bir gülümseme yerleştirdi.

"Aa, Elif kızım sen misin? Hoş geldin, sefa geldin!" dedi hızlı hızlı konuşarak. "Ben Fatma. Karşı komşun sayılırım, yolun aşağısında otururum. Rahmetli Neriman teyzenle pek görüşürdük, arada gelir bir ihtiyacı var mı bakardım. Dün geldiğini duydum da bir 'geçmiş olsun'a, bir de 'hoş geldin'e geleyim dedim. Tek başına buralarda zorlanırsın şimdi sen."

Fatma Hanım, Elif'in davet etmesini beklemeden bir adımını içeri atmıştı bile. Gözleri hızla holü, sonra da aralık kapıdan salonu tarıyordu. Meraktan çok, bir teftiş hali vardı üzerinde.

Elif, biraz şaşkınlıkla "Hoş bulduk Fatma Hanım, teşekkür ederim," diyebildi. "Zahmet etmişsiniz."

"Ne zahmeti kızım, komşu sayılırız," dedi Fatma Hanım, sesini biraz alçaltarak. "Rahmetli pek severdi beni. Ama son zamanlarda iyice içine kapanmıştı garibim. Hele o... neyse... Allah taksiratını affetsin." Cümlenin sonunu bilerek havada bırakmıştı.

Elif'in merakı anında depreşti. "Son zamanlarda bir sorunu mu vardı?"

Fatma Hanım omuz silkti, gözlerini kaçırdı. "Eee, yaşlılık işte kızım. Bir de bu koca konakta tek başına... Kolay değil. Evin de kendine göre huyları vardır hani," dedi yine o imalı ses tonuyla. Gözleri Elif'in elindeki küçük not defterine ve kalemine takıldı. "Oo, pek çalışkansın bakıyorum sabah sabah."

Elif, defteri fark ettirmeden arkasına saklamaya çalıştı. "Sadece... etrafa bakınıyordum."

Fatma Hanım'ın bakışları daha da keskinleşti. Elif, bu kadının meraklı tavırlarının altında başka bir şey olduğunu seziyordu. Belki gerçekten sadece dedikoducu bir komşuydu, belki de daha fazlası... Belki de Neriman Teyze'nin günlüğünde bahsettiği 'susması gereken' konulardan birini biliyordu. Fatma Hanım'ın bu davetsiz ziyareti, konağın gizemini daha da artırmıştı.

Elif, defteri arkasına doğru iterken hafifçe gülümsedi. "Sadece evin genel durumuyla ilgili notlar alıyordum," diye geçiştirdi. "Nereden başlayacağımı bilemiyorum, o kadar çok iş var ki."

Fatma Hanım'ın gözleri hala Elif'in üzerinde, sanki yalan söylediğini anlamış gibiydi. "Ah canım," dedi, sesi biraz fazla şefkatliydi. "Sen hiç merak etme. Tek başına başa çıkamazsın bu koca harabeliği toparlamaya. Ben yardım ederim sana ara sıra. Hem rahmetli Neriman teyzenin de ruhu şad olur, evi sahipsiz kalmadı diye.

" Holün ortasına doğru birkaç adım daha attı, bakışları yukarı kata çıkan merdivenlere kaydı. "Ama dikkatli ol ha," diye fısıldadı birden, sesi ciddileşmişti. "Bu evin tekin olmadığını söylerlerdi eskiler. Geceleri çıt çıkmaz ama sanki birileri geziyor gibi olur içinde. Rahmetli de son zamanlarda 'duvarlar konuşuyor' der dururdu."

Elif'in tüyleri tekrar diken diken oldu. Günlükteki cümleler... "Duvarlar konuşuyor" mu? Fatma Hanım, Neriman Teyze'nin bu sözlerini biliyor muydu? Yoksa bu kasabada yaygın bir söylenti miydi? "Ne demek duvarlar konuşuyor?" diye sordu Elif, sesindeki merakı gizlemeye çalışarak.

Fatma Hanım eliyle ağzını kapattı, sanki büyük bir sır vermiş gibi yaptı. "Aman kızım, lafın gelişi işte! Eski ev ya, gıcırdar, ses yapar... Rahmetli de biraz bunamıştı son zamanlarında, biliyorsun. Kendi kendine konuşur, olmayacak şeyler görürdü. Sen onun her dediğine bakma." Ama gözlerindeki ifade, söyledikleriyle çelişiyor gibiydi. Sanki Elif'i hem uyarmak hem de korkutmak istiyordu.

"Anlıyorum," dedi Elif sakince. Konuyu değiştirmek istedi. "Peki, teyzem... kasabada pek kimseyle görüşmez miydi? Arkadaşları var mıydı?"

Fatma Hanım elini 'yok' anlamında salladı. "Neriman teyzen pek kimseyi sokmazdı hayatına. Hele o... tatsız olaydan sonra iyice kapandı içine."

"Tatsız olay mı?" Elif'in kaşları çatıldı. İşte bu yeni bir bilgiydi.

Fatma Hanım aniden suskunlaştı, sanki ağzından bir şey kaçırmıştı. "Boş ver kızım, eski meseleler," dedi hızla. "Benim şimdi gitmem lazım, ocakta yemeğim vardı. Bir şeye ihtiyacın olursa çekinme, hemen seslen aşağıya, tamam mı? Bak, bu numaradan da arayabilirsin," diyerek cebinden çıkardığı buruşuk bir kağıt parçasını Elif'in eline tutuşturdu. Üzerinde bir telefon numarası yazılıydı.

"Çok teşekkür ederim Fatma Hanım, çok naziksiniz," dedi Elif, kadını kapıya doğru yönlendirirken.

"Ne demek kızım, görevimiz," dedi Fatma Hanım ve son bir kez holü süzdükten sonra dışarı çıktı. Demir kapının gıcırtıyla kapanma sesi duyuldu.

Elif kapıyı arkasından kapatıp sırtını dayadı. Derin bir nefes aldı. Fatma Hanım'ın ziyareti kısacıktı ama Elif'in kafasını allak bullak etmeye yetmişti. Kadının merakı mıydı sadece, yoksa Elif'i test mi ediyordu? Neriman Teyze'nin "bunaklığı", "duvarların konuşması", "tatsız olay"... Bunlar ne anlama geliyordu? Fatma Hanım bir şeyler biliyor ama söylemekten çekiniyor gibiydi.

Tekrar salona döndü, koltuğuna oturdu ve günlüğü açtı. Fatma Hanım'ın bahsettiği "tatsız olay" ile ilgili bir ipucu bulabilir miydi? Sayfaları daha dikkatli çevirmeye başladı. Tarihlere, isimlere, üstü çizili notlara odaklandı. Birkaç sayfa sonra, Neriman Teyze'nin daha öfkeli ve kararlı bir el yazısıyla yazdığı bir nota rastladı:

"O kapı bir daha açılmayacak. Ne pahasına olursa olsun. A.'nın hatırası buna izin vermez."

A? Bu günlükte daha önce de gördüğü o tek harf miydi? Ve hangi kapıdan bahsediyordu? Bodrum kapısı mı? Yoksa konaktaki başka bir kilitli oda mı vardı? Fatma Hanım'ın ziyareti, sorularına cevap vermek yerine yenilerini eklemişti.

Elif, bu bilmecenin parçalarını tek başına birleştiremeyeceğini anladı. Daha fazla bilgiye ihtiyacı vardı. Belki de kasabaya inip şu Ahmet Bey'i bulmalıydı. Emekli bir öğretmen veya kütüphaneci, kasabanın geçmişini Fatma Hanım'dan daha objektif bir şekilde biliyor olabilirdi. Hem biraz hava almak da iyi gelecekti.

Bu konak, duvarlarıyla, gölgeleriyle ve şimdi de komşularının imalı sözleriyle üzerine gelmeye başlamıştı. Günlüğü ve not defterini çantasına atıp ceketini aldı. Kasabanın sessiz sokakları, şu an için konağın boğucu atmosferinden daha davetkâr görünüyordu.

Elif, konağın ağır demir kapısını arkasından çekip kilitlediğinde, sırtından bir yük kalkmış gibi hissetti. Güneş şimdi daha tepedeydi ve sabahın serinliği yerini Ege'nin tanıdık sıcağına bırakmaya başlamıştı. Yine de burada, kasabanın biraz dışındaki bu yokuşta, hava hala şehir merkezine göre daha esintiliydi.

Aşağıya doğru, taş döşeli yoldan inerken adımlarını daha rahat attığını fark etti. Konak, tüm gizemi ve ağırlığıyla arkasında kalmıştı, en azından şimdilik.

Kasabanın içine yaklaştıkça, hayatın yavaş ritmi kendini daha çok belli ediyordu. Panjurları aralanmış birkaç dükkân, kapı önlerine oturmuş sohbet eden yaşlı kadınlar, meydandaki kahvehaneden gelen tavla zarlarının ve çay kaşıklarının sesi...

Dün geldiğinde hissettiği o yoğun, meraklı bakışlar sanki biraz azalmıştı, ya da Elif onlara alışmaya başlamıştı. Yine de insanların konuşmalarının, o yaklaştığında alçaldığını veya kesildiğini fark etmiyor değildi. Neriman Yıldırım'ın yeğeni, o tekinsiz konağın yeni sahibi olarak kasabanın gündemine oturduğu belliydi.

Fatma Hanım'ın bahsettiği emekli öğretmen veya kütüphaneci Ahmet Bey'i nerede bulabilirdi? Meydan kahvesine sormak bir seçenekti ama dedikoduların merkezi olan bir yere hemen dalmak istemiyordu. Gözü, meydanın köşesindeki, diğer dükkânlardan biraz daha bakımlı, iki katlı eski bir taş binaya takıldı. Üzerinde solmuş harflerle "Kasaba Kütüphanesi ve Okuma Evi" yazıyordu. Burası olmalıydı.

Kapısı aralıktı. İçeri girdiğinde onu serin, kitap ve hafif naftalin kokulu bir hava karşıladı. Girişte küçük bir danışma masası vardı ama boştu. Sağlı sollu duvarlar boyunca uzanan ahşap raflar, tavana kadar eski ve yeni kitaplarla doluydu. Ortadaki birkaç masada kimse oturmuyordu. Sessizlik, konağınkinden farklıydı; buradaki sessizlik huzurlu, davetkâr ve bilgi doluydu.

"Merhaba? Kimse var mı?" diye seslendi Elif, sesini alçak tutarak.

İlerideki rafların arasından hafif bir hışırtı duyuldu, ardından gözlüklü, beyaz saçlı, yetmişli yaşlarında, üzerinde ütülü bir gömlek ve yelek olan bir adam belirdi. Yüzünde nazik ama sorgulayıcı bir ifade vardı.

"Buyurun hanımefendi," dedi sakin bir sesle. "Hoş geldiniz. Yardımcı olabilir miyim?"

Elif, aradığı kişinin o olduğunu hissetti. "Merhaba," dedi gülümsemeye çalışarak. "Ben Elif Yıldırım. Şey... Neriman Yıldırım'ın yeğeniyim. Konağın yeni sahibiyim."

Adamın yüzündeki nazik ifade bir anlığına donuklaştı, gözleri Elif'i dikkatle süzdü. Şaşırmış görünüyordu ama bunu belli etmemeye çalıştı. "Ah, evet," dedi yavaşça. "Duymuştum. Hoş geldiniz kasabamıza, Elif Hanım. Ben Ahmet Tekin. Emekli öğretmenim ama vaktimin çoğunu burada, kitapların arasında geçiririm diyelim." Elini uzattı.

Elif, Ahmet Bey'in kuru ve kemikli elini sıktı. Adamın bakışları keskin ve zekiydi. "Memnun oldum Ahmet Bey," dedi. "Aslında size birkaç sorum olacaktı, eğer vaktiniz varsa. Büyük teyzem hakkında pek bir şey bilmiyorum da... Kasabanın ve konağın tarihi hakkında sizden bilgi alabilir miyim diye düşünmüştüm."

Ahmet Bey, Elif'i baştan aşağı tekrar süzdü. Sanki niyetini anlamaya çalışıyor gibiydi. "Elbette," dedi sonunda, hafif bir tereddütle. "Rahmetli Neriman Hanım... uzun yıllardır buradaydı ama dediğiniz gibi, pek kimseyle görüşmezdi. Biraz... kendi halinde bir hanımefendiydi diyelim." Danışma masasının arkasındaki sandalyeyi işaret etti. "Buyurun oturun isterseniz."

Elif masanın önündeki sandalyeye oturdu. Ahmet Bey de yerine geçti. Şimdi aralarında sadece eski, üzeri kağıtlarla dolu bir masa vardı. Elif, nereden başlayacağını bilemiyordu. Fatma Hanım'ın imalı sözleri, günlükteki şifreli notlar... Bunları hemen ortaya dökemezdi. Daha dikkatli olmalıydı.

"Teyzemin neden bu kadar... yalnız yaşadığını merak ediyorum," diye başladı söze. "Ailemle de pek bağı yoktu sanırım."

Ahmet Bey ellerini masanın üzerinde birleştirdi, parmaklarıyla hafifçe oynuyordu. "Dediğim gibi, Neriman Hanım biraz içe dönük bir yapıdaydı. Ama gençliğinde böyle değilmiş diyorlar. Hayat... bazen insanları değiştirir, bilirsiniz." Gözlerini Elif'in gözlerine dikti. "Hele bazı olaylar..."

Elif, aradığı kapının aralandığını hissetti. "Ne gibi olaylar Ahmet Bey?" diye sordu doğrudan.

Ahmet Bey bir an duraksadı, bakışlarını kütüphanenin uzak bir köşesine çevirdi. Sanki eski anıları tartan, neyi ne kadar anlatacağına karar vermeye çalışan bir hali vardı. Ortama yine bir sessizlik çökmüştü, ama bu kez gergin bir bekleyişle doluydu.

Ahmet Bey derin bir nefes aldı, sanki yıllar öncesine bir yolculuğa çıkıyordu. Sesi, kütüphanenin sessizliği içinde daha da ağırlaşmıştı. "Neriman Hanım... gençliğinde çok güzel, çok hayat dolu bir kızdı. Kasabanın en gözde bekarlarından biriydi. İyi bir ailesi vardı, sevilen, sayılan insanlar. Ama sonra... sonra talihsiz bir aşk yaşadı."

Elif dikkatle dinliyordu. İşte, Neriman Teyze'nin hayatında bir kırılma noktası, bir "tatsız olay" daha.

"Kasabamızın zengin ailelerinden birinin oğluyla nişanlandı," diye devam etti Ahmet Bey. "Yakışıklı, eğitimli bir gençti. Herkes çok yakıştırmıştı onları. Ama düğünlerine bir hafta kala... genç adam aniden ortadan kayboldu."

Elif'in kaşları çatıldı. "Kaçırıldı mı? Başına bir şey mi geldi?"

Ahmet Bey omuz silkti. "Kimse tam olarak ne olduğunu öğrenemedi. Bazıları kaçırıldığını söyledi, bazıları başka bir kadınla kaçtığını, bazıları da intihar ettiğini... Ama cesedi bile bulunamadı. O günden sonra Neriman Hanım bambaşka bir insan oldu. Nişanı atıldı, ailesi bir süre sonra kasabayı terk etti. O ise, o koca konakta tek başına yaşamaya başladı."

Elif sessizce dinliyordu. Bu aşk hikayesi, günlüğün o karmaşık ve tuhaf sayfalarına nasıl bir ışık tutuyordu?

"Peki, bu kaybolan genç adamın adı neydi?" diye sordu Elif, merakla.

Ahmet Bey bir an tereddüt etti. Sanki bu ismi söylemek istemiyor gibiydi. Sonunda, yavaşça, "Adı... Ali'ydi," dedi.

Elif'in zihni bir an duraksadı. Ali... Günlükte bahsi geçen "A." harfi... O kapı bir daha açılmayacak... A.'nın hatırası buna izin vermez... Bir şeyler yerine oturmaya başlıyordu.

"Ali..." diye fısıldadı Elif, sanki kendi kendine konuşuyordu. "Peki, bu olaydan sonra Neriman Teyze'nin konağa kapanması... bu olayla mı ilgiliydi?"

Ahmet Bey başını salladı. "Sanırım öyleydi. O koca konak, onun hem sığınağı hem de mezarı oldu. Gençliğinin hatıralarını, o bitmemiş aşkı orada sakladı. Bir daha da kimseyi hayatına almadı."

"Peki, bu olayla ilgili kasabada başka hikayeler, söylentiler var mı?" diye sordu Elif. "Fatma Hanım da bir şeyler ima etti ama tam olarak ne olduğunu anlamadım."

Ahmet Bey bir an düşündü. "Kasabada çok söylenti döner," dedi sonunda. "Ama çoğu kulaktan dolma, abartılı şeylerdir. Yine de bazıları... ilginçtir." Gözleri Elif'in yüzünde gezindi. "Mesela, bazıları o konağın lanetli olduğunu söyler. Ali'nin ruhunun orada dolaştığına, Neriman Hanım'ı rahat bırakmadığına inanırlar."

Elif'in tüyleri yine diken diken oldu. Konağın o ürkütücü atmosferi, duvarların konuşması... Tüm bunlar, sadece birer tesadüf müydü? Yoksa gerçekten de doğaüstü bir şeyler mi vardı?

"Peki, bu söylentilere siz inanıyor musunuz?" diye sordu Elif, sesindeki şüpheyi gizlemeye çalışarak.

Ahmet Bey hafifçe gülümsedi. "Ben bir öğretmenim Elif Hanım. Kitaplara, bilgiye inanırım. Ama bu kasabada, o konakta yaşananlar... Bazen en akla yatkın açıklamalar bile yetersiz kalır."

Elif, kütüphanenin o sessiz ve huzurlu atmosferinde bile, yine o tanıdık ürpertiyi hissetmeye başlamıştı. Bu konak, geçmişiyle, sırlarıyla ve belki de doğaüstü fısıltılarıyla onu içine çekiyordu. Ahmet Bey'in anlattıkları, Neriman Teyze'nin günlüğündeki o tuhaf notlar... Hepsi birleşince, çözülmesi gereken bir gizem değil, kaçınılması gereken bir lanet gibi görünüyordu.

"Anlıyorum," dedi Elif, yavaşça. "Çok teşekkür ederim Ahmet Bey, bana çok yardımcı oldunuz."

Ahmet Bey başını salladı. "Ne demek Elif Hanım, her zaman. Ama size bir tavsiyem olacak."

Elif, adamın gözlerinin içine baktı.

"O konağa dikkat edin. Geçmişi karanlık. Ve bazı sırlar, en iyisi açılmamış kalır."

Ahmet Bey'in son sözleri, kütüphanenin sessizliğinde yankılanır gibi oldu. "Bazı sırlar, en iyisi açılmamış kalır." Bu bir tavsiye miydi, yoksa üstü kapalı bir tehdit mi? Elif, adamın gözlerindeki o bilge ama aynı zamanda mesafeli ifadeye baktı. Ahmet Bey, bu kasabanın ve konağın sırlarına ne kadar vakıftı? Ve neden onu uyarma gereği duymuştu?

"Tavsiyeniz için teşekkür ederim Ahmet Bey," dedi Elif, ayağa kalkarken. Sesinin titrememesine özen gösterdi. "Ama sanırım... teyzemin neden bu kadar üzgün olduğunu anlamak istiyorum. Belki de... huzur bulmasına yardımcı olabilirim." Bu son cümleyi neden söylediğini kendi de bilmiyordu. Belki de sadece kendini ikna etmeye çalışıyordu.

Ahmet Bey hafifçe başını eğdi. "Umarım aradığınızı bulursunuz Elif Hanım. Ama unutmayın, bazı kapılar kapalı kalmalıdır." Bu sözleri söylerken gözleri yine o uzak noktaya dalmıştı.

Elif, kütüphaneden çıktığında öğleden sonranın güneşi yüzüne vurdu. Gözleri kamaştı. Ahmet Bey ile yaptığı konuşma zihninde dönüp duruyordu. Ali... Kaybolan nişanlı. Neriman Teyze'nin hiç bitmeyen yası. Konağa dair lanet söylentileri.

Duvarların konuşması... Tüm bunlar, Fatma Hanım'ın imalarıyla ve günlükteki şifreli notlarla birleşince, ortaya ürkütücü bir tablo çıkıyordu. Artık bu sadece eski bir konağın ve unutulmuş bir akrabanın hikayesi değildi; bu, trajediyle, belki de doğaüstüyle örülü, tehlikeli bir bilmeceydi.

Kasabanın meydanından geçerken etrafına daha dikkatli baktı. Şimdi insanların yüzlerindeki ifadeler daha anlamlı geliyordu. O meraklı bakışların ardında acıma mı vardı, yoksa korku mu? Belki de her ikisi. Bu kasaba, o konağın sırrıyla birlikte yaşamaya alışmış, belki de onu korumaya çalışıyordu. Ve Elif, bu dengeyi bozan yabancıydı.

Yokuşu tırmanıp konağın demir kapısına yaklaştığında, öğleden sonra ışığında yapı daha da kasvetli görünüyordu. Taş duvarlardaki gölgeler uzamış, pencereler karanlık göz çukurları gibi boşluğa bakıyordu. Sanki Elif'in yokluğunda içine daha da kapanmış, sırlarını daha derine gömmüştü. Ahmet Bey'in uyarısı kulaklarında çınlıyordu: "O konağa dikkat edin."

Elini kapının soğuk demirine koyduğunda bir an tereddüt etti. Geri dönüp ilk otobüsle bu kasabadan, bu konaktan kaçıp gitmek hala bir seçenekti. Ama içindeki bir ses, merakı ve belki de ailesine karşı hissettiği o yeni yeni filizlenen sorumluluk duygusu, onu durduruyordu. Neriman Teyze ne yaşamıştı? Ali'ye ne olmuştu? Ve o fısıltılar... Onların kaynağını öğrenmeden gidemezdi.

Derin bir nefes alıp anahtarı kilide soktu. Kapı gıcırtıyla açıldı. Konağın serin, sessiz ve ağır havası tekrar yüzüne vurdu. Çantasındaki günlüğün ağırlığını hissetti. İçeri adımını attığında, biliyordu ki artık geri dönüş yoktu. Bu konağın sırrını çözene kadar, ya da o sırlar onu yutana kadar buradaydı.

📖 Hikayeye Devam Et

Gölgelerin Fısıltısı Sessizlikteki Çatlaklar Bölüm 3. bölümüne geçmeden önce kısa bir reklam ile destek olun.

➡️ Gölgelerin Fısıltısı Sessizlikteki Çatlaklar Bölüm 3 Online Oku

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yayın Evleri

ABM Yayınevi (1) Adam Yayıncılık (1) Alfa Yayıncılık (7) Alkım Kitabevi (1) Alter Yayınları (4) Altıkırkbeş Yayınları (5) Altın Kitaplar (13) Ankara Okulu Yayınları (1) Anonim Yayınları (3) Ant Yayınları (1) Arkadya Yayınları (1) Artemis Yayınları (2) Artshop Yayıncılık (1) Arya Yayınları (2) Ataç Yayınları (1) Aykırı Yayınları (2) Ayrıntı Yayınları (7) Aşk Kitapları (53) Babıali Kültür Yayıncılığı (3) Bağlam Yayıncılık (1) Berikan Yayınevi (1) Bilgi Yayınları (2) Bilim ve Gelecek Yayınları (2) Birey Yayıncılık (1) Bordo Siyah Yayınları (1) Butik Yayınları (1) Buzdağı Yayınları (1) Can Yayınları (45) Cinius Yayınları (1) Cumhuriyet Yayınları (1) DBY Yayınları (2) Dergah Yayınları (1) Destek Yayınları (3) Dharma Yayınları (1) Domingo Yayınevi (3) Doğan Kitap (8) Doğu Batı Yayınları (1) Düşünbil Yayınları (1) E Yayınları (1) Eksik Parça Yayınları (1) Elit Kültür Yayınları (1) Elma Yayınevi (3) Epsilon Yayınları (3) Etkileşim Yayınları (1) Everest Yayınları (10) Evrensel Basım Yayın (7) Eğitim Sen Yayınları (1) Genç Destek Yayınları (1) Geyik Yayınları (1) Gün Yayıncılık (3) Hayy Kitap (6) Islık Yayınları (1) Işık Yayınları (2) Kapı Yayınları (1) Kavram Yayınları (1) Kaynak Yayınları (1) Kitap Zamanı Yayınları (1) Kitsan Yayınevi (1) Kodlab Yayınları (1) Kolektif Kitap (4) Koridor Yayıncılık (2) Koç Üniversitesi Yayınları (1) Kuraldışı Yayınları (1) Kurtuba Kitap (2) Kurtuba Yayınları (1) Kuzey Yayınları (2) Köxüz Yayınları (1) Kültür Bakanlığı Yayınları (1) Kültür Kitapları (8) Kırmızı Kedi Yayınevi (9) Litera Yayıncılık (1) Literatür Yayıncılık (5) Martı Yayınları (6) Maya Kitap (2) MediaCat Yayınları (4) Meta Yayınları (1) Metis Yayıncılık (2) Metis Yayınları (6) Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları (2) Milliyet Yayınları (5) Mobidik Yayınları (1) Nemesis Kitap (2) Nesil Yayınları (4) Nesin Yayınevi (1) Nobel Akademik Yayıncılık (1) Nokta Yayıncılık (1) Notos Kitap (3) ODTÜ Yayıncılık (3) Oda Yayınları (1) Okuyan Us Yayınları (2) Okyanus Yayıncılık (1) Olimpos Yayınları (1) Optimist Yayınları (1) Ortaoyuncular Yayınları (1) Overteam Yayınları (1) Oğlak Yayıncılık (1) Pan Yayınları (2) Panama Yayıncılık (1) Paradoks Kitap (1) Parola Yayınları (1) Payel Yayınevi (1) Pegasus Yayınları (4) Phoenix Yayınları (2) Pinhan Yayıncılık (1) Plato Film Yayınları (2) Polat Kitapçılık (1) Portakal Yayınları (1) Pozitif Yayınları (2) Profil Yayıncılık (2) Propaganda Yayınları (8) Purnam Yayınları (1) Remzi Kitabevi (5) Ruh ve Madde Yayınları (2) Sanat A.Ş (1) Say Yayınları (5) Sel Yayıncılık (6) Siren Yayınları (2) Sis Yayınları (2) Sokak Yayınları (1) Sol Yayınları (2) Su Yayınevi (1) Sözcükler Yayınları (1) Sümer Yayınevi (1) Tarih Vakfı Yurt Yayınları (1) Tekhne Yayınları (1) Tercüman Yayınları (2) Timaş Yayınları (10) Toker Yayınları (2) Truva Yayınları (1) Tudem Yayınları (3) Tübitak Yayınları (12) Türk Dil Kurumu Yayınları (1) Uğur Mumcu Vakfı Yayınları (1) Varlık Yayınları (4) Yabancı Yayınevi (2) Yakamoz Yayınları (3) Yapı Kredi Yayınları (38) Yağmur Yayınları (2) Yeditepe Yayınevi (1) Yediveren Yayınları (1) Yeni Akademi Yayınları (2) Yeni Avrasya Yayınları (1) Yeni Yazdığım Romanlar (107) Yitik Hazine Yayınları (2) Yol Yayınları (1) Yurt Kitap Yayın (3) Zafer Yayınları (1) Çitlembik Yayınları (1) Çınar Yayınları (2) Çığır Kitabevi (1) Ötüken Neşriyat (7) Ötüken Neşriyat Yayınları (4) Özgür Yayınları (1) Ütopya Yayınevi (1) İleri Yayınları (1) İletişim Yayınları (23) İmge Kitabevi (1) İnkılap Kitabevi (11) İnsan Yayınları (1) İnter Yayınları (1) İthaki Yayınları (4) İz Yayıncılık (2) İzgören Yayınları (1) İş Bankası Kültür Yayınları (9) İşaret Yayınları (1) Şule Yayınları (1)