Bu Blogda Ara

Translate


19 Haziran 2025 Perşembe

Altın Kafes Kitabını Oku


Altın Kafes

 


BÖLÜM 1


Pompei, M.S. 79

Pompei'nin her köşesinde canlı bir nefes vardı. Pazarların gürültüsü, esnafların çığlıkları, sokak aralarından yükselen şarap kokusu, tapınaklardan gelen ilahi sesleri ve amfi tiyatronun kalabalık fısıltıları...

Şehir, Vezüv'ün yamacında, dünyanın tüm ihtişamını ve sefahatini barındıran bir inci gibi parlıyordu. Ancak bu ışıltının altında, gözlerden uzak, sessiz çığlıkların yankılandığı yerler de vardı. Livia, kendini işte böyle bir çığlığın ortasında bulmuştu.

Gözleri hâlâ babasının ölüm döşeğini, imparatorluk vergi memurlarının hırsız bakışlarını ve evlerinin kapısına vurulan mühürü görüyordu. Bir zamanlar saygın bir tüccar ailesinin kızı olan Livia, artık sadece bir yüktü. Borçlar, iflas ve kurban seçilen genç bir kadın.

 Köle pazarının soğuk taşları, bedenini o günden beri terk etmeyen o tiksintiyle doluydu. Kulağında hâlâ köle tüccarının yağlı sesi yankılanıyordu: "Taze et! Genç, sağlıklı, hiç kullanılmamış! Pompei'nin en iyi genelevlerinden biri için biçilmiş kaftan!"

Şimdi buradaydı. Vicus Lupanar'ın dar, taş döşeli sokağında, dışarıdan gelen uğultulu şehir seslerinin içeri sızdığı, ancak içinden hiçbir sesin dışarı çıkmadığı o binanın içindeydi.


Burası, Pompei'nin en bilinen genelevlerinden biriydi, "Altın Kafes" lakabıyla anılıyordu. Ama Livia için burası, altından bir kafes değil, ruhunu yavaşça boğan, soğuk, taş bir mezardı.

Girişin hemen ardındaki dar koridor, ağır, tatlımsı bir tütsü ve ter kokusuyla doluydu. Duvarlar, erotik sahnelerle bezenmiş fresklerle kaplıydı; Livia her baktığında mözmidesi bulanıyor, gözlerini kaçırıyordu. Bu resimler, burada yaşayacağı kaderin acımasız birer habercisiydi.

Livia içeri sürüklendiğinde, Domina, yani evin sahibi, onu bekliyordu. Geniş kalçalı, yüzünde yılların ve acımasızlığın izleri olan, kırk yaşlarında bir kadındı. Giydiği koyu renkli, işlemeli stola, onun otoritesini yansıtıyordu.

Domina'nın gözleri, Livia'yı tepeden tırnağa süzdü. Bakışlarında ne şefkat ne de öfke vardı; sadece hesaplayıcı, soğuk bir bakış. Sanki bir hayvanı değerlendiriyordu.

"Demek yeni mal sensin," dedi Domina, sesi boğuk ve sertti. "Adın ne?"

Livia'nın boğazı kurumuştu. Zar zor yutkundu. "Livia," diye fısıldadı.

"Livia," diye tekrarladı Domina, adı ağzında tuhaf bir tat bırakmış gibiydi. "Bundan sonra burada, benim kurallarıma göre yaşayacaksın. İtaat edeceksin, şikayet etmeyeceksin ve her zaman Domina'na karşı saygılı olacaksın. Anlaşıldı mı?"

Livia başını salladı. Sesini çıkarmaya cesaret edemiyordu.

Domina, elini uzatıp Livia'nın çenesini kavradı, parmakları soğuk ve sertti. "Güzelsin," dedi, sanki bir malı inceliyormuş gibi. "Bu işe yarar. Ama güzellik yetmez. İtaat ve zeka da gerekir. Yoksa bu kafeste çürür gidersin. Unutma, burası senin için bir şans. Dışarıdaki dünya daha acımasız."

Bu sözler, Livia'nın içindeki son umut kırıntılarını da ezdi. Şans mıydı? Bir köle, bir fahişe olmak... Bu nasıl bir şans olabilirdi?

Domina, Livia'yı başka bir kadına devretti. Bu kadın, yirmili yaşlarının sonlarında, uzun, kıvırcık siyah saçları ve yorgun ama bilge gözleri olan bir kadındı. Üzerindeki basit tunik, onun da Livia gibi bir genelev kölesi olduğunu gösteriyordu.

"Ben Aurelia," dedi kadın, sesi yumuşak, Livia'nın beklediğinden daha sıcak. "Gel, sana yerini göstereyim."

Aurelia, Livia'yı dar, taş basamaklardan aşağıya, genelevin alt katına indirdi. Burası, daha da loştu. Hava daha ağır, daha sıkışıktı. Birbirine bitişik, küçük, penceresiz odalar vardı. Her biri, bir yatağa, küçük bir masaya ve duvarda bir lambaya zar zor yetecek kadar alana sahipti. Birer hücreydi adeta.

"Burası senin odan olacak," dedi Aurelia, kapılardan birini işaret ederek. "İlk günler zor olacak, biliyorum. Ama alışırsın. Herkes alışır."

Livia, odaya girdi. Soğuk, nemli, küçük bir boşluktu. Yatağın üzerine bırakılmış, kaba, yün bir örtü vardı. Duvarlar çıplaktı, herhangi bir süsleme yoktu. Burası, bir mezar gibiydi.

"Buradaki kurallar basit," diye devam etti Aurelia, Livia'nın yanına çökerken. "Müşteri geldiğinde, her zaman hazır olmalısın. İtiraz etmeyeceksin. Her zaman temiz olacaksın. Domina'ya itaatsizlik etmeyeceksin. Eğer edersen..." Aurelia'nın sesi kısıldı. "...bedelini ağır ödersin."

Livia'nın gözleri dolmuştu. "Ben... Ben bunu yapamam," diye fısıldadı. "Benim ailem vardı. Ben... ben Livia'ydım."

Aurelia'nın yüzünde acı bir gülümseme belirdi. "Burada kimse eski adını hatırlamaz, Livia," dedi. "Burada hepimiz aynıyız. Hayatta kalmaya çalışan gölgeler. Ama unutma, insan ne olursa olsun, bir yolunu bulur. Direnmek için, ayakta kalmak için."

Livia, Aurelia'nın sözlerindeki bilgeliği hissetti. Bu kadın, burada uzun süredir yaşıyor olmalıydı. Gözlerindeki yorgunluk, yaşadığı acıların kanıtıydı. Ama aynı zamanda, içindeki bir direnç de okunuyordu.

İlk günler, Livia için bir kâbustu. Her an, bir aşağılanma, bir iğrenme duygusuyla doluydu. Yemekler basit ve tatsızdı. Su, bazen az bulunurdu.

Diğer kadınlar, Livia'ya karşı ne düşmandı ne de arkadaş; sadece kendi dünyalarına kapanmış, hayatta kalma mücadelesi veren ruhlardı. Çoğu yorgun, çoğu sessizdi. Bazıları ise, bu duruma alışmış gibiydi, yüzlerinde boş bir ifade vardı.

Aurelia, Livia'ya yardım etmeye çalışıyordu. Ona, "nasıl davranması gerektiğini", "nelerden kaçınması gerektiğini" anlatıyordu. Genelevin günlük ritmini öğretiyordu: Sabahları erkenden kalkmak, temizlenmek, saçlarını yapmak, Domina'nın talimatlarını dinlemek. Akşamları ise... Akşamları ise kapılar açılır, müşteriler gelmeye başlardı.

Livia, duvarlardaki fresklere bakarak, bu sahnelerin kendi gerçekliği haline geleceğini düşünmekten kendini alamıyordu. İçindeki çığlık, artık o kadar güçlüydü ki, dışarıdan kimse duyamıyordu.

"Zamanla, hissetmemeyi öğrenirsin," demişti Aurelia bir keresinde. "Bedenin burada olabilir, ama ruhun başka yerde olabilir. Önemli olan, ruhunu kirletmemektir."

Livia, Aurelia'nın sözlerini anlamaya çalışıyordu. Bu, bu hayatta kalma oyununda kazanabileceği tek şey miydi? Ruhunu korumak?

Dışarıdan gelen şehir sesleri, genelevin kapalı pencerelerinden içeri süzülüyordu. Pompei, yaşayan, nefes alan bir şehirdi. Ama Livia için, bu sesler artık dışarıdaki özgürlüğün, kaybettiği yaşamın birer alaycı yankısıydı. Bir gün, bu kapılardan dışarı çıkabilecek miydi? Bir gün, gerçek anlamda özgür olabilecek miydi?

Bazen, şehirde garip bir sessizlik olurdu. Özellikle Vezüv'ün hareketlendiği zamanlarda. Uzaktan duyulan boğuk gürültüler, yerin hafifçe titremesi... Domina, bu durumlarda kadınları azarlar, işlerine bakmalarını söylerdi.

 Ama herkesin gözlerinde, bu doğaüstü gücün ürkütücü bir korkusu gizliydi. Kimse yüksek sesle söylemiyordu, ama Vezüv'ün üzerinde asılı duran o sessiz tehdidi herkes hissediyordu.

Livia, bir gece odasında, uyuyamadan yatarken, yerin hafifçe titrediğini hissetti. Bir kâbus mu görüyordu? Yoksa gerçek miydi? Bir süre sonra titreme durdu. Ama Livia'nın içi rahatlamamıştı. Bu şehir, bu altın kafes, üzerinde asılı duran devasa bir gölgeyle yaşıyordu. Ve o gölge, her an üzerlerine çökmeye hazırdı.

Livia'nın bu yeni hayatındaki ilk haftaları, korku ve utançla doluydu. Ama her geçen gün, Aurelia'nın öğütleri sayesinde, etrafını daha dikkatli gözlemlemeye başlamıştı.

 Kimin güvenilir olduğunu, kimden uzak durması gerektiğini, hatta bazı müşterilerin yüzündeki çizgilerde gizlenen hikayeleri okumayı öğreniyordu. Bu, onun hayatta kalma sanatıydı. Bir fahişe olarak değil, bir insan olarak, ruhunu bu kirli dünyaya bulaştırmadan hayatta kalma sanatı.

Livia'nın acımasız yeni gerçekliğine girişini, genelev ortamının genel atmosferini ve Aurelia gibi destekleyici karakterlerle ilk etkileşimlerini vurgular. Hikaye, karakterin iç mücadelesine ve gözlemlerine odaklanarak, dönemin sosyal zorluklarını ve kişisel dayanıklılığı işlemeyi amaçlar.

Livia'nın Altın Kafes'teki ilk haftaları, ruhuna işleyen bir soğuklukla geçmişti. Her sabah aynı saatte uyanıyor, aynı rutinleri uyguluyor, aynı odada, duvarlardaki erotik fresklerin alaycı bakışları altında geceleri uykusuz geçiriyordu.

Dışarıdaki Pompei'nin cıvıl cıvıl hayatı, buranın kalın taş duvarları ardında boğuk bir uğultuya dönüşüyor, adeta Livia'nın kaybolmuş özgürlüğünü alaycı bir şekilde hatırlatıyordu.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yayın Evleri

ABM Yayınevi (1) Adam Yayıncılık (1) Alfa Yayıncılık (7) Alkım Kitabevi (1) Alter Yayınları (4) Altıkırkbeş Yayınları (5) Altın Kitaplar (13) Ankara Okulu Yayınları (1) Anonim Yayınları (3) Ant Yayınları (1) Arkadya Yayınları (1) Artemis Yayınları (2) Artshop Yayıncılık (1) Arya Yayınları (2) Ataç Yayınları (1) Aykırı Yayınları (2) Ayrıntı Yayınları (7) Aşk Kitapları (53) Babıali Kültür Yayıncılığı (3) Bağlam Yayıncılık (1) Berikan Yayınevi (1) Bilgi Yayınları (2) Bilim ve Gelecek Yayınları (2) Birey Yayıncılık (1) Bordo Siyah Yayınları (1) Butik Yayınları (1) Buzdağı Yayınları (1) Can Yayınları (45) Cinius Yayınları (1) Cumhuriyet Yayınları (1) DBY Yayınları (2) Dergah Yayınları (1) Destek Yayınları (3) Dharma Yayınları (1) Domingo Yayınevi (3) Doğan Kitap (8) Doğu Batı Yayınları (1) Düşünbil Yayınları (1) E Yayınları (1) Eksik Parça Yayınları (1) Elit Kültür Yayınları (1) Elma Yayınevi (3) Epsilon Yayınları (3) Etkileşim Yayınları (1) Everest Yayınları (10) Evrensel Basım Yayın (7) Eğitim Sen Yayınları (1) Genç Destek Yayınları (1) Geyik Yayınları (1) Gün Yayıncılık (3) Hayy Kitap (6) Islık Yayınları (1) Işık Yayınları (2) Kapı Yayınları (1) Kavram Yayınları (1) Kaynak Yayınları (1) Kitap Zamanı Yayınları (1) Kitsan Yayınevi (1) Kodlab Yayınları (1) Kolektif Kitap (4) Koridor Yayıncılık (2) Koç Üniversitesi Yayınları (1) Kuraldışı Yayınları (1) Kurtuba Kitap (2) Kurtuba Yayınları (1) Kuzey Yayınları (2) Köxüz Yayınları (1) Kültür Bakanlığı Yayınları (1) Kültür Kitapları (8) Kırmızı Kedi Yayınevi (9) Litera Yayıncılık (1) Literatür Yayıncılık (5) Martı Yayınları (6) Maya Kitap (2) MediaCat Yayınları (4) Meta Yayınları (1) Metis Yayıncılık (2) Metis Yayınları (6) Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları (2) Milliyet Yayınları (5) Mobidik Yayınları (1) Nemesis Kitap (2) Nesil Yayınları (4) Nesin Yayınevi (1) Nobel Akademik Yayıncılık (1) Nokta Yayıncılık (1) Notos Kitap (3) ODTÜ Yayıncılık (3) Oda Yayınları (1) Okuyan Us Yayınları (2) Okyanus Yayıncılık (1) Olimpos Yayınları (1) Optimist Yayınları (1) Ortaoyuncular Yayınları (1) Overteam Yayınları (1) Oğlak Yayıncılık (1) Pan Yayınları (2) Panama Yayıncılık (1) Paradoks Kitap (1) Parola Yayınları (1) Payel Yayınevi (1) Pegasus Yayınları (4) Phoenix Yayınları (2) Pinhan Yayıncılık (1) Plato Film Yayınları (2) Polat Kitapçılık (1) Portakal Yayınları (1) Pozitif Yayınları (2) Profil Yayıncılık (2) Propaganda Yayınları (8) Purnam Yayınları (1) Remzi Kitabevi (5) Ruh ve Madde Yayınları (2) Sanat A.Ş (1) Say Yayınları (5) Sel Yayıncılık (6) Siren Yayınları (2) Sis Yayınları (2) Sokak Yayınları (1) Sol Yayınları (2) Su Yayınevi (1) Sözcükler Yayınları (1) Sümer Yayınevi (1) Tarih Vakfı Yurt Yayınları (1) Tekhne Yayınları (1) Tercüman Yayınları (2) Timaş Yayınları (10) Toker Yayınları (2) Truva Yayınları (1) Tudem Yayınları (3) Tübitak Yayınları (12) Türk Dil Kurumu Yayınları (1) Uğur Mumcu Vakfı Yayınları (1) Varlık Yayınları (4) Yabancı Yayınevi (2) Yakamoz Yayınları (3) Yapı Kredi Yayınları (38) Yağmur Yayınları (2) Yeditepe Yayınevi (1) Yediveren Yayınları (1) Yeni Akademi Yayınları (2) Yeni Avrasya Yayınları (1) Yitik Hazine Yayınları (2) Yol Yayınları (1) Yurt Kitap Yayın (3) Zafer Yayınları (1) Çitlembik Yayınları (1) Çınar Yayınları (2) Çığır Kitabevi (1) Ötüken Neşriyat (7) Ötüken Neşriyat Yayınları (4) Özgür Yayınları (1) Ütopya Yayınevi (1) İleri Yayınları (1) İletişim Yayınları (23) İmge Kitabevi (1) İnkılap Kitabevi (11) İnsan Yayınları (1) İnter Yayınları (1) İthaki Yayınları (4) İz Yayıncılık (2) İzgören Yayınları (1) İş Bankası Kültür Yayınları (9) İşaret Yayınları (1) Şule Yayınları (1)