KÜL VE YILDIZ TOZU
Bölüm
1: Kızıl Şafakta Doğan Sürücü
Gökyüzü, kanla yıkanmış gibiydi. Kızıl
şafak, "Gölge Dişli Dağları"nın sivri tepelerini
yalarken, Elara sessizce bir yıkık kulenin gölgesine sinmiş, soluk
soluğa bekliyordu. Sırtında, annesinden kalan tek miras olan "Yıldız
Tozu" işlemeli pelerini parıldıyor, avuçlarındaysa "ateş
çağıran" bir yara izi kıpkırmızı yanıyordu. Ejderha sürücüsü olmanın
damgasıydı bu. Ne var ki ejderhalar, "Büyük Sessizlik"ten beri
kayıplardı...
Ta ki o gece.
Gök yarıldı. Bir çığlık, dağları titretti. Kara
bulutların arasından kanatları gümüş pullarla kaplı devasa bir gölge
daldı! Elara’nın kalbi yerinden fırlayacak gibiydi. Ejderha… Ama bu
bir savaş ejderhası değildi. Kanadı kırıktı, pulları sönük,
gözlerinde insana ait bir korku vardı. Hayvan
değil, "Akıl Sahibi"ydi bu!
"Sen… beni çağırdın mı?" diye
fısıldadı yaratık, zihnine dokunan bir sesle.
Elara, titreyen elini uzattı:
"Evet. Çünkü *o* geri döndü…
Küllerin Efendisi.
Ve seninle, Ejderha Tahtı’nı yeniden kuracağız."
Derken, uzaktan ölüm
çığlıkları yükseldi. "Kül Sürücüleri" geliyordu. Onlar
da bir ejderha bulmuşlardı: Gözleri kömür karası, nefesi zehir
olan bir canavar…
Kül Sürücüleri, zehirli sis bulutlarıyla
örülmüş "Obsidyen" adlı ejderhalarının sırtında dağa
tırmanırken, Elara panikle Gölge Kanat’a atladı. "Uç!
Şimdi!" diye bağırdı, ama ejderhanın kırık kanadı titriyor, gümüş pullarından
irin sızıyordu.
"Yapamam... Çok zayıfım," diye inledi Gölge
Kanat’ın zihindeki sesi.
Derken Elara’nın avucundaki yara aniden kızıl ışıkla
parladı. Sıcak bir enerji pelerindeki yıldız tozlarını harekete
geçirdi. "Bana güven!" diye fısıldadı Elara, ellerini
ejderhanın boynuna bastırırken. Mavi bir alev Gölge Kanat’ın kanat
eklemlerine dolandı—acı dolu bir çığlık attı ama bir anda havalandılar!
Kül Sürücüleri yetiştiğinde, dağın zirvesinde
yalnızca bir avuç parıldayan yıldız tozu kalmıştı...
Gecenin karanlığında, Gölge Kanat "Yalnız Kartal
Mağarası"na süzüldü. Burası, Elara’nın çocukluğundan beri gizli
sığınağıydı. Duvarlarda ejderha sürücülerinin antik
freskleri asılıydı: insanlar ve ejderhalar, "Işık Çağı"nda
yan yana uçarken…
"Küllerin Efendisi kim?" diye sordu Gölge
Kanat, zihninde hâlâ Obsidyen’in ölüm kokulu nefesini hissederek.
Elara, pelerinini çıkarıp yaralı kanadı sarmaya başladı:
"Adı Volkanis. İlk Ejderha Sürücülerinden biriydi... ta ki
ejderhanın kalbini çalıp, onun gücünü kendine geçirene
kadar. Ejderhaların sesi kesildiğinde, krallığı Küller İmparatorluğu’na
döndü. Şimdi..."
Mağaranın derinliklerinde titrek bir mavi
ışık belirdi. Elara yaklaştı: Üzerinde üç ejderha dişi oyulmuş taş
bir tablet vardı! Dokunduğunda, tabletten görüntüler fışkırdı:
Kızıl saçlı bir kadın, elinde
Volkanis’e benzeyen bir hançerle,
Gökyüzünde çatlayan karanlık
bir yarık,
Ve yok olmuş bir şehirde
yükselen ejderha iskeletlerinden bir taht...
"Ejderha Tahtı..." diye mırıldandı
Elara. "Volkanis onu arıyor. Çünkü kim tahta oturursa, tüm
ejderhaların iradesini köleleştirebilir."
Gölge Kanat’ın gözleri genişledi:
"Peki ya sen? Neden senin zihnimi duyabiliyorum? Neden yıldız
tozu sana itaat ediyor?"
Elara sessizce pelerinin astarına uzandı—içinde kırık
bir ejderha yumurtası parçası saklıydı.
"Çünkü annem... son Ejderha Kraliçesiydi. Ve ben," sesi
titredi, "onun ihanete uğramış mirasçısıyım."
Kül Sürücüleri’nin zehirli sis bulutları dağın yamaçlarını
kemirirken, Gölge Kanat titreyen kanatlarını zorlukla açtı. Kırık
kemik, her hareketinde bıçak gibi saplanıyordu. Elara, avuçlarındaki yara
izinden fışkıran kızıl enerjiyi ejderhanın boynuna bastırdı:
"Bana güven, Lunara! Annem bunu ‘Ruh Bağı’ derdi… Sürücü ile
ejderhanın yüreği tek atanda!"
Pelrindeki yıldız tozları anında parladı. Mavi bir alev, ejderhanın
kanat eklemlerine dolandı—acı dolu bir kükreme yeri göğü inletti. Ama bir
anda, gümüş kanatlar rüzgârı kesti! Havalandılar… Tam o sırada,
Obsidyen’in zehirli nefesi arkalarındaki kayayı eritti.
"Yakalayın onları! Kral Volkanis, kızın kafasını istiyor!" diye
gürledi sürücülerden biri, yüzündeki "kül dövmesi" kızıl
kömür gibi yanarak.
Gökyüzünde bir dans başladı: Gölge Kanat fırtınayı
kucaklıyor, Obsidyen ise ölüm kusuyordu. Elara, pelerininin rüzgârla dans
eden uçlarına tutunarak, "Yalnız Kartal Mağarası"nın gizli
girişine doğru bir dalış yaptı. Obsidyen’in son ısırığı, mağara ağzındaki buz
sarkıtlarını parçaladı… ama artık geçti. Güvenlikteydiler.
Mağara, Elara’nın çocukluğundan beri kaçtığı
yerdi. Duvarlar, "Ejderha Sürücüleri Loncası"nın kayıp tarihiyle
bezeliydi:
Altın çağ
freskleri: İnsanlar ve ejderhalar, "Aetheria" şehrinin
kristal kulelerinde yan yana uçarken,
"Büyük Sessizlik"
betimlemesi: Volkanis’in, kendi ejderhası "Ignis"in kalbini
çaldığı an—ejderhanın gözlerindeki son ışık hâlâ freskte donmuştu,
Sonraki fresk: Ejderha
iskeletlerinden örülmüş bir taht ve üzerinde gölgeler içinde bir siluet…
Gölge Kanat, kırık kanadını yalayarak sordu:
"Neden peşindeler? Sen kimsin, Elara?"
Kız, pelerinini çıkarıp yaraya bastırdı. Astarında
sakladığı kırık yumurta kabuğunu çıkardı:
"Bu… annemin son nefesinde bana verdiği. Ejderha Kraliçesi
Alara’dan geriye kalan tek şey."
Yumurta kabuğu, mağaradaki ateş ışığında turkuaz renk parlıyordu.
"Volkanis, tahtı ele geçirmek için tüm kraliyet kanını yok
etmek zorunda. Ben… son tohumum."
Derken, üç ejderha dişi oyulu tablet duvardan
düştü! Elara dokunduğunda:
Görüntü
1: Volkanis’in, "Ruh Hançeri" ile Ignis’in kalbini
söküşü,
Görüntü 2: Ejderha
Tahtı’nın yükseldiği yer: "Yanan Orman"ın kalbinde, dev bir
volkanın ağzında,
Görüntü 3: Üç Işık
Ejderhası—biri mavi (su), biri yeşil (toprak), biri altın (zaman)—zincire
vurulmuş, gözlerinde umutsuzluk.
"Taht aktifleşsin diye, üç asil ejderhanın
ruhu gerek!" diye haykırdı Elara. "Onları
kurtarmalıyız!"
Gölge Kanat, Elara’nın zihninde bir kapı
araladı: Annesinin ölüm gecesi.
Fırtınalı bir gece. Kraliçe Alara, Elara’yı gizli geçide iterken:
"Bak kızım… Yıldız tozu seninle konuşursa… peşine düş! O… senin
Lunarn!"
Ardından Volkanis’in hançeri parlıyor. Alara’nın bedeni toz
bulutuna dönüşüyor…
"Lunarn?" diye tekrarladı Gölge Kanat. "Benim gerçek adım
bu muydu?"
Elara’nın gözleri doldu: "Annem, son gücüyle senin yumurtanı ‘yıldız
rüzgârına’ emanet etti. Sen… kayıp prensesti!"
Mağara dışında bir çıtırtı. Obsidyen’in zehri,
kayaların arasından yeşil bir buhar olarak sızıyor!
"Kaçamazsınız!" diye fısıldadı karanlıktaki bir ses. Kül
Sürücüleri’nin lideri Kaelan, gölgeler içinde belirdi.
"Volkanis bir teklifle gönderdi: Teslim ol, annesinin ruhunu geri
vereyim."
Elara’nın yüreği durdu. Bu bir tuzak mıydı?
"Nasıl?"
"Ejderha Tahtı… ölüleri bedensiz çağırabilir. Ama
karşılığında…" Kaelan, Gölge Kanat’a baktı, "Onun bir
kanadını isteriz."
Elara, Gölge Kanat’ın (Lunarn) gözlerine baktı:
"Annemi özledim… Ama seni feda edemem."
Ejderhanın zihnindeki cevap sıcaktı:
*"O zaman Taht’ı yıkmayı öğrenelim. Ama önce, Zincirli Işık
Ejderhaları’nı bulmalıyız. Nerede başlarız?"
Tabletin üç dişi parlıyordu:
Mavi Diş: "Sonsuz Dalgalar Şehri"ni (suyun ejderhası)
Yeşil Diş: "Köklerin Kalbi" ormanını (toprağın ejderhası)
Altın Diş: "Kum Saati Kuleleri"ni (zamanın ejderhası)
"En yakın olan… Sonsuz Dalgalar Şehri," dedi
Elara, "ama orası şimdi Volkanis’in Köle Limanı!"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder