✦✦✦ Dijital Yazıların ve Romanların Yeni Sayfası www.ebooksun.blogspot.com 'un Katkılarıyla Hazırlanmıştır ✦✦✦ Aşk Romanları, Tarihi Romanlar, Kitap Önerileri, PDF Kitaplar, 2025 Kitapları, Roman İncelemeleri, Ücretsiz Kitaplar, En Çok OkunanlarEn Çok Okunan Romanlar, Yeni Çıkan Kitaplar 2025, PDF Kitap Siteleri, Kitap Tavsiyeleri, 2025 Roman Önerileri, Kitap Blogları, Kitap Özetleri, Yazar Biyografileri, Kitap Yorumları, PDF Kitap İndir, ePub Kitap İndir, Kitap Serileri, Yerli Romanlar, Yabancı Romanlar, Polisiye Romanlar, Bilim Kurgu Romanlar, Dram Romanları, Fantastik Kitaplar, E-Kitap Romanlar, Ücretsiz Roman Oku

Translate

📚 Zeki Güneş Romanları – Destansı Anlatılar, Derin Karakterler, Unutulmaz Hikâyeler Türk edebiyatına gönül vermiş bir yazar olarak dijital ortamda yazdığım romanlar; tarih, aşk, ihanet, kahramanlık ve insanın iç yolculuğu gibi evrensel temaları işler. Her satırda okuru geçmişe götüren bir iz, her paragrafta geleceğe seslenen bir umut gizlidir.

Romanlarımda işlediğim temel konular:

🏹 Tarihi Türk Destanları

💔 Aşk, Sadakat ve İhanet

⚔️ Savaş ve Barış Arasında Kalmak

🧠 İçsel Yolculuk ve Bilgelik

🌌 Mistik Anlatılar ve Evrensel Kodlar

📜 Töre, Kut, Yemin ve Göçebe Kültürü
Kutlu Yeminler, Sadakat ve İhanet, Gölgelerin Fısıltısı, Güneşin Sırlı Çağrısı, Formülün Ardındaki Evren gibi özgün romanlarımda; okuyucuyu sadece bir olay örgüsüne değil, derin düşünsel ve duygusal katmanlara da davet ediyorum.
Her bölüm, özenle işlenmiş bir yapboz parçası gibi kurgulanmıştır. Sade ama etkileyici bir dil kullanarak herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği anlatılar sunmayı hedefliyorum.

📖 Dijital Ortamda Yazdığım romanlar hakkında daha fazla bilgi edinmek ve tüm bölümlere ulaşmak için blog menüsünü kullanabilirsiniz.

✍️ Yazar: Zeki Güneş – Kelimelerle Kurulan Dünyaların Yolcusu Ben Zeki Güneş. Dijital ortamda yalnızca hikâyeler değil, zamanın ruhunu da yakalamaya çalışan bir yolcuyum. Yazarlık benim için bir meslek değil; bir mücadele, bir dua, bir kutlu yürüyüştür.

📍 Türkiye’nin köklü kültüründen beslenen bir yazar olarak, eserlerimde hem tarihi temalara hem de çağdaş insanın ruhsal bunalımlarına yer veriyorum. Her romanım, insana dair temel sorulara cevap arayan bir keşif yolculuğudur.

🎯 Yazar Olarak Hedefim: Türk edebiyatında özgün ve kalıcı eserler bırakmakOkuyucunun sadece gözünü değil, kalbini de doyurmakTarihi, matematiği, bilimi ve aşkı bir potada eriterek anlamlı hikâyeler kurmak

📚 Öne Çıkan Romanlarım: Kutlu Yeminler – Son Çağrılar: Oğuz ruhunu yeniden dirilten destansı anlatı Sadakat ve İhanet: Aşk ile ihaneti aynı çizgide buluşturan dramatik roman Güneşin Sırlı Çağrısı: Antik Mısır’dan yıldızlar arası yolculuğa uzanan bir keşif Formülün Ardındaki Evren: Matematiğin insan ruhuna açılan kapısı Gölgelerin Fısıltısı: Sessiz kalmışların ve unutulmuşların iç sesi

🖋️ Yazmak benim için; geçmişe saygı, bugüne tanıklık, geleceğe mirastır. Her kelimede inanç, her cümlede emek vardır. Bu yolda bana eşlik ettiğiniz için minnettarım.Romanları Reklamsız PDF olarak Satın Almak İsteyen Arkadaşlar guneszeki53@gmail.com adresinden bana ulaşabilirler

 



 





150 Bölümlük 312 Sayfalık Ormanın Sırlarına Yolculuk PDF Olarak 220 tl 16 Bölümlük 127 Sayfalık Efsane ve Yıkım Sultanın Gölgesi 200 tl 19 Bölüm 112 Sayfalık Aşk ve Tehlike 200 tl 42 Bölüm 158 Sayfalık Aşkın Son Perdesi 210 tl ***guneszeki53@gmail.com adresinden ulaşabilirsiniz***

8 Ağustos 2025 Cuma

Efsane ve Yıkım Sultanın Gölgesi Bölüm 4: Dönüş Yolu ve Sarayın Zehirli Nefesi Online Oku

 


Efsane ve Yıkım: Sultanın Gölgesi,Osmanlı tarihi roman,tarihi aşk romanı,Osmanlı saray entrikaları,sultanın hikayesi,taht mücadelesi roman,ihanet ve savaş romanı,Osmanlı İmparatorluğu kitap,tarihi kurgu roman,entrika dolu romanlar,Osmanlı dizileri tadında roman,padişah dönemi hikayesi,tarih severler için kitap,destansı tarihi roman,Osmanlı aşk ve ihanet hikayesi

 

Karacahisar Kalesi, zapt edilmiş surlarıyla ardında kalırken, Kılıç Arslan'ın yüreğindeki endişe dinmiyordu. Yaralı omzu, artık daha az sızlasa da, zihnindeki soruların acısı kat be kat fazlaydı. Ayaz'ın planları deşifre olmuştu.

Bu, sadece bir beyliğin isyanı değil, tahtın geleceğini tehdit eden sistemli bir hareketti. Nizamülmülk'ü uyarmalı, Melikşah'ı bu karanlık tezgâha karşı hazırlamalıydı.

Ancak Kayseri'ye dönüş yolu, Karacahisar'a geliş yolundan çok daha tehlikeli olacaktı. Ayaz'ın ilk darbesi başarısızlığa uğramıştı; şimdi daha büyük bir öfkeyle saldıracağından emindi.

Kılıç Arslan ve geriye kalan az sayıdaki sadık askeri, Karacahisar'ı terk ederek daha hızlı, ancak daha açık olan ana yola çıktılar. Yoldaki her gölge, her ağaçlık, bir pusu ihtimalini barındırıyordu.

Kılıç Arslan, atının üzerinde dört bir yanı dikkatle süzerken, zihni Kayseri'de, Aslıhan'daydı. Ayaz'ın ona karşı yaptığı evlilik teklifi, kulağına gelmişti. Aslıhan'ın bu baskı altında nasıl direneceğini merak ediyordu. Kılıç Arslan, Aslıhan'ı tanıdı. Kolay pes etmezdi, ama sarayın zehirli havası, en güçlü ruhları bile yıpratabilirdi.

Bir öğleden sonra, güneş batarken, uzakta bir atlı grubunun toz bulutuyla yaklaştığını fark ettiler. Sayıları fazlaydı. Kılıç Arslan, askerlerine saklanmalarını emretti. Kendisi de gözlerini kısarak yaklaşan gruba baktı.

Üzerlerindeki kıyafetler, Karacahisar Bey'inin adamlarına benziyordu ama aralarında yabancı yüzler de vardı. Bunlar, kesinlikle Ayaz'ın gönderdiği takviye kuvvetlerdi. Pusuya düşmemek için bir an önce harekete geçmeliydiler.

"Hazırlanın!" diye fısıldadı Kılıç Arslan. "Vuruşup geçeceğiz! Teslim olmak yok!"

Kılıç Arslan ve askerleri, beklenmedik bir anda, ağaçların arasından fırlayarak düşmanın üzerine atıldılar. Kılıç Arslan, yaralı omzunun ağrısına aldırmadan, kılıcını ustaca savurarak düşman saflarını yarıyordu. Bu, bir ölüm kalım savaşıydı.

Sayıca az olmalarına rağmen, Selçuklu askerlerinin yiğitliği ve Kılıç Arslan'ın savaş dehası, kısa sürede düşman saflarında panik yarattı. Birçoğu, Kılıç Arslan'ın ününü duymuş, onunla karşılaşmaktan çekinmişti. Ama Ayaz'ın tehditleri ve vaatleri yüzünden buradaydılar.

Çarpışma vahşiydi. Kılıç Arslan, bir yandan kendi canını korurken, bir yandan da askerlerini yönetiyordu. Sonunda, düşman safları dağıldı. Kalanlar, panik içinde geri çekilmeye başladılar.

 Kılıç Arslan, yorgunluktan dizleri titreyerek atının üzerinde duruyordu. Zafer, zordu ama kazanılmıştı. Ancak bu, Ayaz'ın durmayacağının açık bir işaretiydi. Her adımda, her köşede, yeni bir tehdit onları bekliyordu.

Kayseri Sarayı'nda ise Aslıhan'ın Ayaz'ın evlilik teklifiyle başlayan gerilimi, sarayın her köşesine yayılmıştı. Fatma Ana, Aslıhan'ın üzerindeki baskıyı görüyor, ona destek olmak için elinden geleni yapıyordu.

"Kızım," dedi Fatma Ana bir sabah, Aslıhan'a. "Şehzade Ayaz'ın teklifi, tüm sarayın dilinde. Reddedersen, seni zorlayacaktır. Kabul edersen... Kalbinin acısı dinecek mi sanıyorsun?"

Aslıhan, gözleri dolu dolu, Fatma Ana'ya baktı. "Ne yapmalıyım, Fatma Ana? Kılıç Arslan'dan haber yok. Onun başına bir şey gelirse... Ben burada tek başıma nasıl baş edeceğim?"

Fatma Ana, Aslıhan'ın saçlarını okşadı. "Biliyorum kızım, zor bir durumdasın. Ama unutma, bazen en büyük güç, sabırda ve zekadadır. Ayaz'ın teklifini hemen reddetme. Zaman kazan. Melikşah'ın ve Nizamülmülk'ün bu durumu nasıl değerlendireceğini gör. Belki de Kılıç Arslan'dan haber gelir."

Aslıhan, Fatma Ana'nın sözlerindeki bilgeliği anladı. Ayaz'ın teklifini kesin bir dille reddetmek, onu doğrudan düşman etmek demekti ki bu da Aslıhan'ı daha da savunmasız bırakırdı. Zaman kazanmak, en akıllıca stratejiydi.

Ayaz, bu arada, Karacahisar isyanının bastırıldığı haberini almıştı. Kılıç Arslan'ın hayatta kalması ve kaleyi ele geçirmesi, Ayaz'ı öfkelendirmişti. Kılıç Arslan'ın düşmanı olduğu kadar, aynı zamanda Aslıhan'ın gözünde de rakibi olduğunu biliyordu.

Bir öğleden sonra, Ayaz, Aslıhan'ı sarayın bahçesinde dolaşırken gördü ve yanına yaklaştı. Yüzünde sahte bir sempati ifadesi vardı. "Aslıhan Hanım," dedi, "Karacahisar'daki isyan bastırıldı.

 Ama ne yazık ki, Emir Kılıç Arslan'ın birliği çok büyük kayıplar vermiş. Kendisi de yaralıymış."

Aslıhan'ın kalbi sıkıştı. "Yaralı mı? Nereden biliyorsunuz Şehzadem?"

Ayaz, omuz silkti. "Sarayın kulakları her yerde, Aslıhan Hanım. Neyse ki kendisi kurtulmuş. Ama dönüş yolu zorlu olacaktır. Benimle evlenmeyi kabul edersen, hayatın güvence altında olur. Bu fırtınanın ortasında kendini korumuş olursun." Ayaz'ın sesindeki tekliften çok, bir tehdit vardı.

Aslıhan, içindeki korkuyu bastırdı. "Şehzadem," dedi, "evlilik, büyük bir karardır. Üzerine iyi düşünmem gerekiyor. Ayrıca, babamın vefatından sonra yastayım. Bir süre daha düşünmek için zaman rica ediyorum."

Ayaz'ın yüzündeki gülümseme biraz soldu ama Aslıhan'ın bu diplomatik cevabı, onu tamamen reddetmediği için şimdilik tatmin etmişti. "Pekala, Aslıhan Hanım. Size zaman tanıyacağım. Ama bu sarayda zaman, bazen hızlı akar, bazen de tükeniverir."

Aslıhan, Ayaz'ın bu sözlerinden sonra hızla uzaklaştı. Şehzade'nin tehditleri, Kılıç Arslan'ın yaralandığı haberiyle birleşince, Aslıhan'ın ruhunu derinden sarsmıştı.

Kılıç Arslan ve askerleri, Kayseri'ye yaklaştıkça, yolculukları daha da zorlaşıyordu. Ayaz'ın adamları, daha organize bir şekilde saldırıyor, onları yıpratmaya çalışıyorlardı. Ancak Kılıç Arslan'ın kararlılığı sarsılmıyordu. Onun için artık bu, kişisel bir intikam meselesi haline gelmişti.

Bir akşam, küçük bir hanın yanından geçerken, Kılıç Arslan, içeriden gelen tanıdık bir ses duydu. Bu, Karacahisar Bey'inin casuslarından biriydi. Hanın kapısından gizlice içeri baktığında, adamın Ayaz'ın Vezir Bey'i ile konuştuğunu gördü.

"Şehzademizin emri açık," diyordu Vezir Bey. "Kılıç Arslan Kayseri'ye sağ salim ulaşmamalı! Onun dönüşü, Melikşah'ın konumunu güçlendirecek! Gerekirse tüm yolları kapatın, tüm hanları kontrol edin! Onu durdurun!"

Kılıç Arslan'ın yumrukları sıkıldı. Demek Ayaz, hâlâ peşindeydi. Han'a girmek, onları yakalamak kolaydı ama bu, zaman kaybına yol açardı. Daha hızlı davranmalıydı. Kılıç Arslan, gizlice oradan uzaklaştı. Artık rotayı değiştirmek, hatta gizlice Kayseri'ye sızmak zorundaydılar.

Ertesi sabah, Kılıç Arslan, yanındaki askerleriyle birlikte, bilinen yollardan saparak, ormanlık ve dağlık patikalardan ilerlemeye karar verdi. Bu, daha tehlikeli ve meşakkatli bir yoldu ama en azından Ayaz'ın adamlarının onları kolayca takip etmesini engellerdi.

Yolculukları birkaç gün daha sürdü. Soğuk, yorgunluk ve açlık, bedenlerini iyice zayıflatmıştı. Ama Kılıç Arslan'ın azmi, onları ayakta tutuyordu. Nihayet, Kayseri'nin surları uzakta belirdiğinde, Kılıç Arslan'ın yüreği hem bir sevinç hem de bir gerilimle doldu. Gelmişlerdi. Ama şimdi asıl savaş başlayacaktı.

Kayseri'ye sızmak kolay olmadı. Kılıç Arslan, şehrin daha az kullanılan arka kapılarından birine yaklaştı. Yaveri, bir tüccar kılığına girerek kapıdaki muhafızlarla konuştu ve onları içeri girmeyi başardılar.

Şehrin dar sokaklarında ilerlerken, Kılıç Arslan, halkın yüzlerindeki endişeyi ve belirsizliği fark etti. Sultan'ın vefatı, Ayaz'ın isyanı... Tüm bunlar, halkın güvenliğini derinden sarsmıştı.

Kılıç Arslan, gizlice kendi konağına yöneldi. İçeri girdiğinde, onu karşılayan ilk kişi Fatma Ana oldu. Fatma Ana, Kılıç Arslan'ı bu halde görünce şaşkınlıkla geri çekildi. "Emir Kılıç Arslan! Sen... Sen hayatta mısın? Sana bir şey oldu sanmıştık!"

Kılıç Arslan, yorgun bir gülümsemeyle başını salladı. "Hayattayım, Fatma Ana. Ve hemen Nizamülmülk'e gitmem gerekiyor. Melikşah tehlikede."

Aslıhan, bu sırada konağın başka bir odasındaydı. Kılıç Arslan'ın sesini duyduğunda, kalbi yerinden fırlayacak gibi oldu. Gözleri yaşlarla dolu, hızla salona koştu. Kılıç Arslan'ı gördüğünde, sanki bir rüyadan uyanmış gibiydi. Yaralıydı, yorgundu ama buradaydı. Hayattaydı.

Aslıhan, hızla Kılıç Arslan'ın yanına koştu. "Kılıç Arslan! Geri döndün! Sana bir şey oldu sandım..." Sesi titriyordu. Elini uzatıp, Kılıç Arslan'ın yorgun yüzüne dokundu.

Kılıç Arslan, Aslıhan'ın elini tuttu. O an, tüm yorgunluğu, tüm acısı silinmişti. Aslıhan'ın gözlerindeki sevinç, ona yeniden güç vermişti. "Geri döndüm, Aslıhan. Söz verdiğim gibi. Ama şimdi konuşacak çok şeyimiz var."

Aslıhan başını salladı. "Evet. Çok şey var. Ayaz... Sana pusu kurmuş. Ve bana evlenme teklif etti."

Kılıç Arslan'ın yüzündeki gülümseme kayboldu. Gözleri öfkeyle parladı. Ayaz'ın cesareti, tahmin ettiğinden de fazlaydı. Bu, sadece bir taht kavgası değil, aynı zamanda kişisel bir hesaplaşma olacaktı. "Hesabını soracağım ona!" diye fısıldadı.

Nizamülmülk'ü derhal bilgilendirmeliydi. Ayaz'ın planları, artık sadece bir isyanla sınırlı değildi. Sarayın içine kadar sızan bu zehirli nefes, imparatorluğun kalbini tehdit ediyordu.

 Kılıç Arslan'ın dönüşü, yeni bir dönemin başlangıcıydı. Kaderin çarkları daha hızlı dönmeye başlamış, "Efsane ve Yıkım" destanı, en kanlı sayfalarını yazmaya hazırlanıyordu.

Kılıç Arslan'ın konağa gelişi, bahar esintisiyle dağılan bir sis perdesi gibi, Aslıhan'ın ruhuna taze bir nefes üflemişti. Onun yaralı bedeni, Kayseri'nin surları ardında nihayet güvendeydi; ancak sarayın zehirli nefesi, içlerindeki umudu ve sevinci bir kez daha tehdit ediyordu. Ayaz'ın tehdidi, Aslıhan'a yapılan evlilik teklifi ve Kılıç Arslan'a kurulan pusular… Bütün bunlar, biriken bir fırtınanın habercisiydi.

Fatma Ana, Kılıç Arslan'ın yorgun yüzünü ve yaralı omzunu görünce hızla tabip çağırmak için koşuşturdu. Kılıç Arslan, Aslıhan'ın gözlerinin içine bakarken, "Hemen Nizamülmülk'e gitmeliyim, Aslıhan. Her şeyi anlatmalıyım. Melikşah tehlikede."

Aslıhan, Kılıç Arslan'ın elini daha sıkı tuttu. "Biliyorum. Ama önce dinlenmelisin. Yaraların... Ve sarayda Ayaz'ın gözleri her yerde. Güvenli bir şekilde Vezir'e ulaşmalısın."

Kılıç Arslan, Aslıhan'ın haklı olduğunu biliyordu. Yorgunluktan dizleri titriyordu. Başı dönüyordu. "Pekala. Ama çok bekleyemem. Her geçen an, Ayaz'ın lehine işliyor."

Oturup konağın aşçısı tarafından hazırlanan sıcak çorbayı içerken, Kılıç Arslan, Fatma Ana'ya döndü. "Kayseri'deki durum nasıl, Fatma Ana? Halk ne düşünüyor? Ayaz'ın etkisi ne kadar yayılmış?"

Fatma Ana iç geçirdi. "Halk endişeli, Emir'im. Sultan Alparslan'ın vefatı büyük bir boşluk yarattı. Ayaz'ın adamları her yerde dolaşıyor, Melikşah'ın gençliğini ve tecrübesizliğini vurguluyorlar.

 Hatta bazı camilerde bile Ayaz'ın lehine hutbeler okunduğunu duydum. Sarayın içindeki bazı beyler de Ayaz'ın tarafına geçmeye başladı bile."

Kılıç Arslan'ın yüzü gerildi. Demek Ayaz, sadece askeri değil, aynı zamanda dini ve siyasi nüfuzunu da kullanıyordu. Bu, düşündüğünden daha büyük bir komplonun işaretiydi.

Aslıhan, Kılıç Arslan'ın yarasına merhem sürerken, "Ayaz'ın teklifi yüzünden sarayda çok zor zamanlar geçirdim, Kılıç Arslan. Bana yapılan evlilik teklifini herkesin önünde ilan etti. Zaman kazanmak için, üzerinde düşüneceğimi söyledim."

Kılıç Arslan'ın kaşları çatıldı. "Sana o kadar açıkça mı davrandı? Senin ona olan ilgini bildiği halde?"

"Evet," dedi Aslıhan, sesi alçak ama kararlıydı. "Beni kendi yanına çekmek için her şeyi kullanıyor. Güç vaatleri, tehditler... Ve senin başına gelenlerden bahsetti. Sanki bilerek..."

Kılıç Arslan'ın gözleri bir anlığına karanlıklaştı. "Biliyorum. Bana pusu kurdu. Yol boyunca birkaç kez saldırdılar. Ama hayattayım. Ve onun bu kirli oyunlarının hesabını soracağım."

Birkaç saatlik zoraki bir dinlenmenin ardından, Kılıç Arslan, gecenin geç saatinde, Fatma Ana'nın sağladığı gizli bir güzergah üzerinden saraya gitmeye karar verdi.

 Üzerine sade bir kıyafet giymiş, kılıcını gizlemişti. Yanında sadece iki sadık askeri vardı. Kayseri'nin dar sokaklarında ilerlerken, şehir derin bir uykuya dalmıştı. Sadece uzaklardan gelen köpek sesleri ve nöbetçilerin fısıltıları duyuluyordu.

Sarayın arka kapılarından birine yaklaştıklarında, Kılıç Arslan, kapıdaki muhafızın değiştiğini fark etti. Yeni muhafızlar, Ayaz'ın adamlarıydı. Bu, işini zorlaştıracaktı.

 Kılıç Arslan, bir an düşündü ve farklı bir plana başvurdu. Muhafızların dikkatini dağıtmak için bir ses çıkarma taktiği kullanarak, kapıyı açıp hızla içeri sızdılar.

Sarayın koridorları, karanlık ve sessizdi. Kılıç Arslan, Nizamülmülk'ün çalışma odasına doğru ilerlerken, her gölge bir tehlike gibi görünüyordu. Nihayet Vezir'in odasına vardığında, kapıyı dikkatlice çaldı.

İçeriden Nizamülmülk'ün sesi geldi. "Kim o?"

"Emir Kılıç Arslan, Vezirim."

Kapı açıldığında, Nizamülmülk'ün yüzünde şaşkınlık ve ardından büyük bir rahatlama belirdi. "Kılıç Arslan! Hayatta olduğuna inanamıyorum! Sana bir şey oldu sanmıştık!"

Kılıç Arslan içeri girdi. "Çok şey oldu Vezirim. Ayaz'ın ihaneti tahmin ettiğimizden çok daha derin. Bana pusu kurdurdu, Karacahisar'ı isyana teşvik etti ve sarayda da boş durmuyor."

Nizamülmülk, Kılıç Arslan'ı oturtup dikkatle dinledi. Kılıç Arslan, Karacahisar'daki isyanı nasıl bastırdığını, yolda Ayaz'ın adamlarının saldırılarını ve Ayaz'ın saraydaki entrikalarını detaylıca anlattı. Aslıhan'a yapılan evlilik teklifini de dile getirdiğinde, Nizamülmülk'ün yüzü gerildi.

"Demek öyle," dedi Vezir, masaya yumruğunu vurarak. "Bu namert, taht için her şeyi göze almış! Aslıhan Hanım'ı bile kullanmaya çalışıyor."

Kılıç Arslan başını salladı. "Melikşah'ın acilen bu tehlikeyi görmesi gerekiyor, Vezirim. Ayaz, halk arasında ve sarayda fitne tohumları ekiyor. Gücü günden güne artıyor."

Nizamülmülk derin bir nefes aldı. "Haklısın, Emir. Yarın sabah erkenden Melikşah ile görüşeceğiz. Sen de benimle geleceksin. Senin anlattıkların, onun gözünü açacaktır. Bu savaş, sadece kılıçlarla değil, akılla da kazanılacak bir savaştır."

Vezir'in kararlı duruşu, Kılıç Arslan'a biraz olsun güven vermişti. Ama biliyordu ki, asıl fırtına daha yeni başlıyordu. Ayaz, kolay pes etmeyecekti.

Ertesi sabah, güneş Kayseri'nin üzerine yükselirken, sarayın atmosferi daha da ağırlaşmıştı. Divan salonunda, Melikşah, Nizamülmülk ve diğer önemli beyler toplanmıştı.

Kılıç Arslan da Nizamülmülk'ün yanında duruyordu. Melikşah, Kılıç Arslan'ı görünce şaşkınlığını gizleyemedi. "Emir Kılıç Arslan! Geri döndün! Sana bir şey oldu sanmıştık."

Kılıç Arslan saygıyla eğildi. "Evet, Sultanım. Ayaz'ın ve adamlarının tüm çabalarına rağmen hayattayım. Ve size önemli bilgiler getirdim."

Kılıç Arslan, Karacahisar'daki isyanın Ayaz tarafından kışkırtıldığını, yolda kendisine pusu kurulduğunu ve Ayaz'ın sarayda Melikşah'ın aleyhine çalıştığını kanıtlarıyla birlikte anlattı. Odadaki beylerin çoğu şaşkınlık ve öfkeyle dinliyordu. Bazıları ise Ayaz'ın gücünden çekindiği için sessiz kalmayı tercih ediyordu.

Melikşah'ın yüzündeki gençlik ifadesi, yerini sert bir kararlılığa bırakmıştı. Gözleri, Kılıç Arslan'ın anlattıklarıyla öfkeyle parlıyordu. "Bu bir ihanet! Bu bir isyan! Ayaz, babamın vasiyetine ve bu devlete karşı gelmiştir!"

Tam o sırada, Şehzade Ayaz, tüm mağrurluğuyla divan salonuna girdi. Yüzünde sahte bir endişe ifadesi vardı. "Ne oluyor burada? Neden bu kadar gergin bir hava var?" Gözleri Kılıç Arslan'ın üzerine takıldı. Kılıç Arslan'ın hayatta olması, Ayaz'ı şaşırttı ama bunu belli etmedi.

Melikşah, Ayaz'a döndü, sesi soğuk ve keskin bir bıçak gibiydi. "Şehzade Ayaz! Bu sarayda dönen kirli oyunların hesabını vereceksin! Karacahisar'daki isyanı sen kışkırttın! Emir Kılıç Arslan'a pusu kurdurdun! Bu devletin birliğini tehdit ettin!"

Ayaz'ın yüzündeki sahte maske düştü. Yerine hırs ve öfke dolu gerçek yüzü belirdi. "Ne saçmalıyorsun Melikşah? Bunlar iftira! Emir Kılıç Arslan, gözden düşmüş bir komutanın yalanları!" Gözleri Kılıç Arslan'a döndü, içindeki nefreti gizlemiyordu. "Sen mi beni suçluyorsun, hain! Sen ki Sultan'a sadakatsizlikle suçlandın!"

Kılıç Arslan, Ayaz'ın üzerine yürüdü. "Yalan söylüyorsun, Ayaz! Benim sadakatim asla sorgulanamaz! Benim sadakatim Sultan Alparslan'a ve onun vasiyeti olan genç Sultan Melikşah'adır! Sen ise kendi ihtirasların uğruna bu devleti bölmekten çekinmiyorsun!"

Divan salonunda büyük bir kargaşa başladı. Beyler ve komutanlar, tarafını seçmek zorunda kalmış gibi, birbirlerine bakıyorlardı. Melikşah'ın tahtı, tam da bu anda sallanıyordu.

Nizamülmülk, duruma el koydu. "Yeter! Bu divan, böyle bir tartışmaya sahne olamaz! Emir Kılıç Arslan'ın şahitliğiyle, Şehzade Ayaz'a karşı suçlamalar vardır. Ayaz, bu suçlamalara karşı kendini savunmak zorundadır."

Ayaz, zaferle gülümsedi. "Elbette Vezirim. Ama bu, bir mahkeme divanında yapılmalıdır. Ve o zaman, Emir Kılıç Arslan'ın da hesap vermesi gereken şeyler olacaktır." Ayaz'ın gözleri, Aslıhan'a olan ilgisine dair sarayda yayılan dedikoduları ima ediyordu.

Kılıç Arslan'ın yumrukları sıkıldı. Ayaz'ın alçaklığı sınır tanımıyordu. Bu, sadece bir taht kavgası değil, aynı zamanda kişisel bir şeref mücadelesiydi.

Divan toplantısı, tansiyonun tavan yaptığı bir şekilde sona erdi. Ayaz'ın konumu sallanmaya başlamış olsa da, henüz pes etmemişti. Kılıç Arslan'ın dönüşü, saraydaki dengeleri tamamen değiştirmişti.

Aşk, ihanet, ihtiras ve savaşın iç içe geçtiği "Efsane ve Yıkım" destanı, şimdi en kritik dönemeçlerinden birine giriyordu. Aslıhan, bu fırtınanın ortasında, Kılıç Arslan'a olan aşkı ve kendi kaderi arasında bir seçim yapmak zorunda kalacaktı.

Divan salonundaki gerginlik, keskin bir kılıcın bıraktığı iz gibi havada asılı kalmıştı. Melikşah'ın genç yüzündeki kararlılık, Ayaz'ın arsız meydan okuması ve Kılıç Arslan'ın çelik gibi duruşu...

Herkes, bu anın Selçuklu'nun geleceğini belirleyeceğinin farkındaydı. Vezir Nizamülmülk, Ayaz'ın tehditkar sözlerinin ardından, divanı şimdilik ertelemek zorunda kalmıştı. Ancak bu erteleme, fırtına öncesi sessizlikten farksızdı.

Kılıç Arslan, divanın ardından hızla Aslıhan'ın konağına döndü. Gözlerindeki öfke dinmemişti. Ayaz'ın alçakça imaları, onu derinden yaralamıştı. Aslıhan'ı kendi kirli oyunlarına alet etmesine izin vermeyecekti.

Aslıhan, onu kapıda karşıladı. Kılıç Arslan'ın yüzündeki ifadeyi görünce, divanda neler olduğunu anlamıştı.

"Ne oldu?" diye sordu Aslıhan, sesi fısıltı gibiydi.

Kılıç Arslan, içeri girdi ve kapıyı arkasından kapattı. "Ayaz, kendini savunmak yerine, bana karşı iftira attı. Seninle olan bağımızı ima etti. Beni saraydaki yerimden etmek için her şeyi kullanacak."

Aslıhan'ın yüzü bembeyaz oldu. "Duymamış olmayı dilerdim. Ne kadar alçakça."

"Onun alçaklığı sınır tanımıyor," dedi Kılıç Arslan. "Ama önemli olan şu ki, Melikşah, Ayaz'ın gerçek yüzünü gördü. Nizamülmülk de gereken adımları atacak. Ama zamanımız kısıtlı. Ayaz, durmayacak."

Aslıhan, Kılıç Arslan'a yaklaştı. "Peki benim durumum ne olacak? Ayaz'ın teklifi hâlâ askıda. Her an beni zorlayabilir."

Kılıç Arslan, Aslıhan'ın ellerini tuttu. "Fatma Ana'nın tavsiyesi doğruydu. Zaman kazanmalısın. Benim burada olmam, Ayaz'ın planlarını bozdu. Şimdi ona karşı ortak bir cephe oluşturmalıyız."

Fatma Ana, içeri girdi. "Kılıç Arslan haklı kızım. Nizamülmülk, bu durumu çözmek için bir şeyler yapacaktır. Sarayda sadece güç değil, aynı zamanda nüfuz da önemlidir. Aslıhan, senin konumun da bu noktada önemli."

Kılıç Arslan, Nizamülmülk ile yaptığı konuşmayı anlattı. "Vezir, Ayaz'ı resmen suçlamak için daha fazla kanıt istiyor. Karacahisar Bey'inin sorgulanması, Ayaz'ın ihanetini daha da açığa çıkaracaktır."

Ertesi gün, sarayda fısıltılar dinmiyordu. Kılıç Arslan'ın geri dönüşü, saraydaki dengeleri altüst etmişti. Ayaz'ın yandaşları telaşlanmış, Melikşah'a sadık beyler ise umutlanmıştı. Nizamülmülk, hemen harekete geçti. Karacahisar Bey'i, Kayseri'ye getirilmişti. Sorgulanması için özel bir divan kurulacaktı.

Ayaz, bu gelişmeleri öfkeyle izliyordu. Kılıç Arslan'ın hayatta kalması ve delilleriyle birlikte dönmesi, tüm planlarını altüst etmişti. Vezir Bey'ini yanına çağırdı.

"O Kılıç Arslan," diye hırladı Ayaz, "Canavardan farksız! Nasıl oldu da sağ döndü? Ve o Karacahisar Bey'i... Eğer ağzından laf alırsa, işimiz biter."

Vezir Bey'i titredi. "Şehzadem, kale düştü, adamlarımız dağıldı. Onu durduramadık."

"O zaman şimdi durduracaksınız!" diye gürledi Ayaz. "Karacahisar Bey'i, sorgulanmadan ortadan kaldırılmalı! Her ne pahasına olursa olsun! Ve o Aslıhan... Onun da Kılıç Arslan'a olan zaafı, bize karşı kullanılmamalı. Gerekirse onu da saraydan uzaklaştırırız."

Vezir Bey'i başını sallayarak hızla odadan ayrıldı. Ayaz'ın yüzünde soğuk, acımasız bir ifade vardı. Bu savaşın, artık geri dönüşü yoktu.

Akşam vakti, Kayseri'nin üzerinde dolunay parlıyordu. Ancak sarayın zindanlarında, karanlık bir oyun sahneleniyordu. Karacahisar Bey'i, zincirlenmiş bir şekilde sorguya çekilmeyi bekliyordu. Ayaz'ın talimatıyla, Vezir Bey'i ve birkaç sadık adamı zindanlara sızmıştı. Amaçları, Karacahisar Bey'ini susturmaktı.

Tam o sırada, Kılıç Arslan ve Nizamülmülk'ün özel muhafızları zindanlara baskın yaptı. Kılıç Arslan, bir önceki konuşmalarında Vezir'i Ayaz'ın bu tür bir hamle yapabileceği konusunda uyarmıştı. Nizamülmülk de gizlice zindana ek muhafızlar yerleştirmişti.

Çatışma başladı. Zindanın dar koridorlarında kılıçlar şakır şakır çarpıştı. Kılıç Arslan, en önde savaşıyordu. Ayaz'ın adamları, Kılıç Arslan'ı görmeyi beklemiyordu. Panik içinde geri çekilmeye çalıştılar ama Kılıç Arslan'ın öfkesi dinmiyordu. Onu susturmak için gönderilen Vezir Bey'i, Kılıç Arslan'ın kılıcından kurtulamadı. Kanlar içinde yere yığıldı.

Çatışma sona erdiğinde, Kılıç Arslan, Karacahisar Bey'inin hücresine yöneldi. Bey, tüm olanlara şaşkınlıkla bakıyordu.

"Konuş!" dedi Kılıç Arslan, sesi zindanın duvarlarında yankılanıyordu. "Ayaz'ın tüm planlarını anlat! Aksi takdirde, kaderin Vezir Bey'inden farklı olmaz!"

Karacahisar Bey'i titredi. Ayaz'ın vaatleri ve tehditleri, Kılıç Arslan'ın kılıcının gölgesinde bir anda anlamsızlaşmıştı. Nefes nefese kalmış bir şekilde, Ayaz'ın kendisine neler vaat ettiğini, hangi beyliklerle iletişime geçtiğini, hatta Melikşah'ı devirmek için nasıl bir plan hazırladığını tek tek anlattı. Anlattıkları, Kılıç Arslan'ın ve Nizamülmülk'ün tahminlerinden çok daha geniş kapsamlı bir isyanın sinyallerini veriyordu.

Bu yeni bilgiler, Ayaz'ın sonunu getirecek nitelikteydi. Kılıç Arslan, zafer kazanmış olsa da, yüzünde ciddi bir ifade vardı. Bu savaş, henüz bitmemişti. Asıl büyük yüzleşme şimdi başlayacaktı.

Ertesi sabah, Kayseri Sarayı, uykusuz bir gecenin ardından daha da gergin bir atmosfere bürünmüştü. Zindanlardaki çatışma haberi, Ayaz'a ulaştığında, Şehzade öfkesinden deliye döndü. Vezir Bey'inin ölümü ve Karacahisar Bey'inin konuşma ihtimali, Ayaz'ın konumunu derinden sarsmıştı.

Nizamülmülk, Melikşah'ı derhal bilgilendirdi. Kılıç Arslan'ın topladığı deliller ve Karacahisar Bey'inin itirafları, Melikşah'ı şok etmişti. Melikşah'ın yüzündeki gençlik, yerini sert bir hükümdarın kararlılığına bırakmıştı. Babasının bıraktığı tahtı korumak için elinden geleni yapmaya hazırdı.

"Divanı derhal toplayın!" diye gürledi Melikşah. "Şehzade Ayaz'ın ihaneti tüm beylere duyurulacak! Ve hakkındaki karar verilecektir!"

Aslıhan, bu haberleri Fatma Ana'dan duymuştu. Ayaz'ın sonunun geldiğini hissediyordu. Ama aynı zamanda, bu büyük kargaşanın kendi kaderini nasıl etkileyeceğini merak ediyordu. Kılıç Arslan, Ayaz'ı alt etmişti ama onunla olan aşkları, saray kuralları ve siyasi ortamda nasıl yeşerecekti?

Sarayın büyük divan salonu, tüm beylerin ve komutanların toplanmasıyla doluydu. Atmosfer, elektrik yüklüydü. Melikşah, tahtına oturduğunda, yüzünde daha önce hiç görülmemiş bir ciddiyet vardı. Nizamülmülk, onun hemen yanında duruyordu. Kılıç Arslan ise Karacahisar Bey'i ile birlikte, divanın ortasındaydı.

Şehzade Ayaz, içeri girdiğinde, herkesin gözü onun üzerindeydi. Yüzündeki kibir hâlâ silinmemişti ama endişesi de açıktı.

Melikşah, gür bir sesle konuştu. "Ey Selçuklu'nun yüce beyleri ve komutanları! Bu kutsal topraklarda, babam Sultan Alparslan'ın vasiyetine karşı gelen, tahtın birliğini tehdit eden bir ihanetle karşı karşıyayız!"

Ardından Kılıç Arslan, Ayaz'ın Karacahisar isyanını nasıl kışkırttığını, kendisine kurulan pusuyu ve Vezir Bey'i ile olan bağlantılarını, Karacahisar Bey'inin itiraflarıyla birlikte detaylıca anlattı. Karacahisar Bey'i de kendi ağzından her şeyi doğruladı. Deliller kesindi.

Divan salonunda büyük bir uğultu yükseldi. Ayaz'ın yandaşları bile, bu kadar çok kanıt karşısında sessiz kalmak zorunda kalmıştı.

Ayaz, yüzünde korku ve öfkenin karışımı bir ifadeyle, "Bunlar iftira! Komplo!" diye bağırdı. "Bana karşı kurulmuş bir tuzak!"

Melikşah, Ayaz'ın bu son çırpınışlarına aldırmadı. "Şehzade Ayaz!" diye gürledi sesi, tüm salonda yankılandı. "Sen, bu devlete ihanet ettin! Babamın vasiyetine karşı geldin! Bu yüzden, sana karşı hükmüm açıktır!"

Melikşah'ın vereceği karar, Selçuklu'nun geleceğini belirleyecekti. Ayaz'ın düşüşü, yeni bir dönemin başlangıcıydı. Ancak bu yeni dönem, beraberinde yeni zorlukları ve yeni mücadeleleri de getirecekti. Aşk, ihanet, ihtiras ve savaşın "Efsane ve Yıkım" destanı, şimdi asıl doruk noktasına ulaşıyordu.

📖 Hikayeye Devam Et

Efsane ve Yıkım Sultanın Gölgesi 5 bölümüne geçmeden önce kısa bir reklam ile destek olun. 

 Efsane ve Yıkım: Sultanın Gölgesi", Osmanlı İmparatorluğu’nun entrikalar, ihanetler ve kudret dolu döneminde geçen; aşk, savaş ve taht mücadelesini derinlemesine işleyen epik bir tarihi romandır. Saray entrikalarının gölgesinde kalan bir sultanın hikâyesi, ihanetle yoğrulmuş dostluklar ve kanla yazılmış bir kader… Tarihi roman severler için sürükleyici, duygusal ve unutulmaz bir başyapıt

➡️ Efsane ve Yıkım Sultanın Gölgesi Bölüm 5: İhtirasın Sonu ve Yeni Bir Başlangıç Online Oku

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yayın Evleri

ABM Yayınevi (1) Adam Yayıncılık (1) Alfa Yayıncılık (7) Alkım Kitabevi (1) Alter Yayınları (4) Altıkırkbeş Yayınları (5) Altın Kitaplar (13) Ankara Okulu Yayınları (1) Anonim Yayınları (3) Ant Yayınları (1) Arkadya Yayınları (1) Artemis Yayınları (2) Artshop Yayıncılık (1) Arya Yayınları (2) Ataç Yayınları (1) Aykırı Yayınları (2) Ayrıntı Yayınları (7) Aşk Kitapları (53) Babıali Kültür Yayıncılığı (3) Bağlam Yayıncılık (1) Berikan Yayınevi (1) Bilgi Yayınları (2) Bilim ve Gelecek Yayınları (2) Birey Yayıncılık (1) Bordo Siyah Yayınları (1) Butik Yayınları (1) Buzdağı Yayınları (1) Can Yayınları (45) Cinius Yayınları (1) Cumhuriyet Yayınları (1) DBY Yayınları (2) Dergah Yayınları (1) Destek Yayınları (3) Dharma Yayınları (1) Domingo Yayınevi (3) Doğan Kitap (8) Doğu Batı Yayınları (1) Düşünbil Yayınları (1) E Yayınları (1) Eksik Parça Yayınları (1) Elit Kültür Yayınları (1) Elma Yayınevi (3) Epsilon Yayınları (3) Etkileşim Yayınları (1) Everest Yayınları (10) Evrensel Basım Yayın (7) Eğitim Sen Yayınları (1) Genç Destek Yayınları (1) Geyik Yayınları (1) Gün Yayıncılık (3) Hayy Kitap (6) Islık Yayınları (1) Işık Yayınları (2) Kapı Yayınları (1) Kavram Yayınları (1) Kaynak Yayınları (1) Kitap Zamanı Yayınları (1) Kitsan Yayınevi (1) Kodlab Yayınları (1) Kolektif Kitap (4) Koridor Yayıncılık (2) Koç Üniversitesi Yayınları (1) Kuraldışı Yayınları (1) Kurtuba Kitap (2) Kurtuba Yayınları (1) Kuzey Yayınları (2) Köxüz Yayınları (1) Kültür Bakanlığı Yayınları (1) Kültür Kitapları (8) Kırmızı Kedi Yayınevi (9) Litera Yayıncılık (1) Literatür Yayıncılık (5) Martı Yayınları (6) Maya Kitap (2) MediaCat Yayınları (4) Meta Yayınları (1) Metis Yayıncılık (2) Metis Yayınları (6) Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları (2) Milliyet Yayınları (5) Mobidik Yayınları (1) Nemesis Kitap (2) Nesil Yayınları (4) Nesin Yayınevi (1) Nobel Akademik Yayıncılık (1) Nokta Yayıncılık (1) Notos Kitap (3) ODTÜ Yayıncılık (3) Oda Yayınları (1) Okuyan Us Yayınları (2) Okyanus Yayıncılık (1) Olimpos Yayınları (1) Optimist Yayınları (1) Ortaoyuncular Yayınları (1) Overteam Yayınları (1) Oğlak Yayıncılık (1) Pan Yayınları (2) Panama Yayıncılık (1) Paradoks Kitap (1) Parola Yayınları (1) Payel Yayınevi (1) Pegasus Yayınları (4) Phoenix Yayınları (2) Pinhan Yayıncılık (1) Plato Film Yayınları (2) Polat Kitapçılık (1) Portakal Yayınları (1) Pozitif Yayınları (2) Profil Yayıncılık (2) Propaganda Yayınları (8) Purnam Yayınları (1) Remzi Kitabevi (5) Ruh ve Madde Yayınları (2) Sanat A.Ş (1) Say Yayınları (5) Sel Yayıncılık (6) Siren Yayınları (2) Sis Yayınları (2) Sokak Yayınları (1) Sol Yayınları (2) Su Yayınevi (1) Sözcükler Yayınları (1) Sümer Yayınevi (1) Tarih Vakfı Yurt Yayınları (1) Tekhne Yayınları (1) Tercüman Yayınları (2) Timaş Yayınları (10) Toker Yayınları (2) Truva Yayınları (1) Tudem Yayınları (3) Tübitak Yayınları (12) Türk Dil Kurumu Yayınları (1) Uğur Mumcu Vakfı Yayınları (1) Varlık Yayınları (4) Yabancı Yayınevi (2) Yakamoz Yayınları (3) Yapı Kredi Yayınları (38) Yağmur Yayınları (2) Yeditepe Yayınevi (1) Yediveren Yayınları (1) Yeni Akademi Yayınları (2) Yeni Avrasya Yayınları (1) Yeni Yazdığım Romanlar (107) Yitik Hazine Yayınları (2) Yol Yayınları (1) Yurt Kitap Yayın (3) Zafer Yayınları (1) Çitlembik Yayınları (1) Çınar Yayınları (2) Çığır Kitabevi (1) Ötüken Neşriyat (7) Ötüken Neşriyat Yayınları (4) Özgür Yayınları (1) Ütopya Yayınevi (1) İleri Yayınları (1) İletişim Yayınları (23) İmge Kitabevi (1) İnkılap Kitabevi (11) İnsan Yayınları (1) İnter Yayınları (1) İthaki Yayınları (4) İz Yayıncılık (2) İzgören Yayınları (1) İş Bankası Kültür Yayınları (9) İşaret Yayınları (1) Şule Yayınları (1)