Pazar sabahının ilk ışıkları, Basmane'deki pansiyon
odasının perdelerinin arasından sızdığında, Elif yorgun ama kararlı bir şekilde
uyandı. Dün gece Ali'nin günlüklerinde bulduğu o isim – Dr. Aris Thorne – ve
onun 1978 tarihli makalesine yapılan referans, zihninde yeni bir rota çizmişti.
Artık sadece kaçmıyordu, aynı zamanda bilgi arıyordu;
Ali'nin çalışmalarını, içinde bulunduğu tehlikeyi ve belki de bu durumdan bir
çıkış yolu olup olmadığını anlamasına yardımcı olabilecek bir bilgi.
Hedefi netti: Dr. Thorne'un "Negatif Kütle Yoğunluğu
Hipotezi" başlıklı makalesini bulmak. Bu tür akademik bir yayını
bulabileceği en olası yer büyük bir üniversite kütüphanesiydi. İzmir'de
olduğuna göre, aklına ilk gelen yer Ege Üniversitesi oldu. Türkiye'nin en köklü
üniversitelerinden biriydi ve kapsamlı bir kütüphanesi olmalıydı.
Yataktan kalktı, pencereye gidip dışarı baktı. Pazar sabahı
olması nedeniyle sokak henüz sakindi. Önce plan yapmalıydı. Ege
Üniversitesi'nin kampüsü neredeydi? Basmane'den oraya nasıl gidebilirdi? Ve en
önemlisi, bir Pazar günü kütüphane açık mıydı ve dışarıdan bir ziyaretçi olarak
içeri girebilir miydi?
Yeni aldığı tek kullanımlık telefonu kullanarak (pansiyonun
Wi-Fi'sine güvenmiyordu) dikkatlice internette araştırma yaptı. Ege
Üniversitesi'nin Bornova'da, şehrin biraz dışında olduğunu öğrendi. Basmane'den
oraya İZBAN (şehir içi banliyö treni) veya belediye otobüsleriyle ulaşım
mümkündü. Kütüphanenin web sitesini buldu. Şansına, Merkez Kütüphane Pazar
günleri de belirli saatler arasında açıktı! Ancak dışarıdan ziyaretçilerin
girişiyle ilgili net bir bilgi yoktu, genellikle hafta içi ve özel izinle mümkün
olduğu yazıyordu. Bu küçük bir engeldi ama Elif'i yıldırmadı. Bir yolunu
bulacaktı.
Şimdi hazırlanmalıydı. Üniversite kampüsünde dikkat
çekmemeliydi. Mümkün olduğunca sıradan görünmeliydi. Lavaboda yıkadığı ve gece
kaloriferde kuruttuğu pantolonunu ve tişörtünü giydi. Bunlar hala biraz
nemliydi ama en temiz kıyafetleriydi. Üzerine ceketini aldı.
Saçlarını yine topladı ve dün aldığı başörtüsünü bu kez
daha modern bir tarzda, boynuna dolayarak taktı. Belki güneş gözlüğü de
takmalıydı? Çantasından güneş gözlüğünü çıkarıp taktı. Aynadaki görüntüsüne
baktı. Yorgun görünüyordu ama en azından bir öğrenciye veya genç bir
araştırmacıya benzeyebilirdi.
Sırt çantasını hazırladı. Bu kez Ali'nin günlüklerini ve
diğer önemli belgeleri odadaki gizli bölmede bırakmaya karar verdi. Onları
halka açık bir kütüphaneye götürmek delilik olurdu. Sadece kendi not defterini
(içinde makale referansı ve diğer notları vardı), cüzdanını, iki telefonunu
(eskisini hala kapatmamıştı), bir şişe suyu ve kalan birkaç bisküviyi çantasına
koydu. Mektup açacağını ve düdüğü de ne olur ne olmaz diye cebine attı.
Odanın anahtarını alıp pansiyondan ayrıldı. Sokak şimdi
daha hareketliydi. Tariflere göre İZBAN istasyonuna doğru yürümeye başladı.
Basmane'nin tarihi dokusu, eski hanları, küçük dükkanları arasından geçerken
bir an için kendini turist gibi hissetti ama bu his hemen kayboldu. Her köşe
başında, her kalabalık noktada tetikteydi. Arkasına bakıyor, insanların
yüzlerini inceliyordu. O lacivert araba, o yabancı adam, Kenan... Hepsi
zihninin bir köşesinde pusuya yatmış gibiydi.
İZBAN istasyonunu buldu. Bilet gişesinden Bornova yönüne
gitmek için jeton aldı. Turnikelerden geçerken ve kalabalık peronda treni
beklerken gerginliği daha da arttı. Burası otogar kadar olmasa da oldukça
kalabalıktı. Tren geldiğinde kendini kalabalığın arasına atıp boş bir yere
geçti. Yolculuk boyunca ayakta durdu, kimseyle göz teması kurmamaya çalıştı.
Tren yer altından ve yer üstünden ilerlerken, İzmir'in farklı yüzlerini gördü.
Nihayet "Ege Üniversitesi" durağında indi.
Kampüs beklediğinden daha büyük ve yeşildi. Geniş yollar,
ağaçlıklı alanlar, farklı fakülte binaları... Pazar sabahı olmasına rağmen
etrafta öğrenciler, öğretim görevlileri veya kampüs sakinleri vardı. Elif,
kendini biraz kaybolmuş hissetti. Etraftaki yönlendirme tabelalarını takip
ederek Merkez Kütüphane binasını aramaya başladı.
Büyük, modern görünümlü kütüphane binasını bulduğunda derin
bir nefes aldı. İşte burasıydı. Ama şimdi asıl zorluk başlıyordu: İçeri girmek.
Ana giriş kapısına yöneldi. Kapıda bir güvenlik görevlisi ve turnikeler vardı.
Öğrenciler ve personel kartlarını okutarak kolayca geçiyordu. Elif ne
yapacağını bilemeden bir an duraksadı.
Güvenlik görevlisi ona doğru baktı. Elif cesaretini
toplayıp yanına yaklaştı. "Merhaba," dedi, sesi titrek çıkmıştı.
"Ben... dışarıdan geliyorum. Acilen incelemem gereken çok eski bir
akademik makale var. Acaba bugün kütüphaneyi kullanma imkanım olabilir
mi?"
Görevli, Elif'i baştan aşağı süzdü. "Pazar günleri
dışarıdan ziyaretçi kabulümüz yok hanımefendi," dedi net bir sesle.
"Sadece personel ve öğrenciler girebilir."
Elif'in umutları yıkılır gibi oldu. "Ama gerçekten çok
önemli," diye ısrar etti. "Sadece bir makaleye bakıp çıkacağım. 1978
tarihli bir fizik dergisi..."
Görevli başını iki yana salladı. "Üzgünüm, kurallar
böyle. Hafta içi gelip kütüphane müdürlüğünden izin almanız gerekebilir."
Elif ne diyeceğini bilemedi. Geri dönmek... Bu kadar
yaklaşmışken pes etmek istemiyordu. Acaba başka bir giriş var mıydı? Ya da
görevliyi ikna etmenin bir yolu? Tam o sırada, yanlarından geçen ve Elif'in
konuşmasını duymuş olan, yaşlıca, beyaz saçlı bir adam duraksadı. Gözlüklü,
hafif kambur duruşlu, elinde birkaç kitap taşıyan bu adam tipik bir emekli
profesöre benziyordu.
Adam Elif'e döndü. "Affedersiniz genç hanım,"
dedi nazik bir sesle. "Hangi makaleyi arıyordunuz? Belki yardımcı
olabilirim."
Elif şaşırmıştı. Adamın yüzünde samimi bir merak ifadesi
vardı. Tereddüt etti. Bu adama güvenebilir miydi? Ama başka şansı da yok
gibiydi. "Şey," dedi çekinerek. "Dr. Aris Thorne'un 1978
tarihli, 'Negatif Kütle Yoğunluğu Hipotezi' üzerine olan makalesi..."
Adamın kaşları hafifçe kalktı. "Aris Thorne mu? İlginç
bir seçim. Eski ama önemli bir makaledir. Nadir bulunur." Adam güvenlik
görevlisine döndü. "Hasan Bey, bu genç hanım benim misafirim. Eski bir
öğrencim, doktora tezi için araştırma yapıyor. Ben ilgileneceğim."
Güvenlik görevlisi yaşlı adama saygıyla baktı. "Peki
hocam, siz öyle diyorsanız," dedi ve turnikelerden birini Elif için açtı.
Elif şaşkınlıkla yaşlı adama döndü. "Çok... çok
teşekkür ederim," dedi minnetle.
Adam gülümsedi. "Önemli değil kızım. Bilgiye ulaşmak
isteyen herkese kapımız açık olmalı. Gelin, size o derginin yerini göstereyim.
Arşiv bölümündedir muhtemelen."
Elif, hala tam olarak ne olduğunu anlayamamış bir halde, bu
beklenmedik yardım eli sayesinde kütüphanenin serin, sessiz koridorlarına
adımını attı. İçeri girdiğinde, binlerce kitabın ve sessizliğin o kendine özgü
kokusu onu karşıladı. Burası Sığınak'tan ve konağın kasvetinden çok farklı bir
dünyaydı.
Ama Elif biliyordu ki, aradığı cevaplar belki de bu sessiz
rafların arasında, tıpkı Sığınak'taki gibi tehlikeli sırlar barındırıyor
olabilirdi. Yaşlı profesörün arkasından, kütüphanenin derinliklerine doğru
ilerlerken, kalbi hem umutla hem de yeni bir endişeyle çarpıyordu. Aradığı
makaleye yaklaşıyordu.
''En çok okunan romanlar,yeni çıkan kitaplar 2025,pdf kitap siteleri,kitap tavsiyeleri,2025 roman önerileri,kitap blogları,kitap önerileri,kitap özetleri,roman incelemeleri,yazar biyografileri,kitap yorumları,pdf kitap indir,epub kitap indir,kitap serileri,yerli romanlar,yabancı romanlar,aşk romanları,tarihi romanlar,polisiye romanlar,bilim kurgu romanlar,dram romanları,fantastik kitaplar,e-kitap romanlar,ücretsiz roman oku''
📖 Hikayeye Devam Et
Gölgelerin Fısıltısı 39 bölümüne geçmeden önce kısa bir reklam ile destek olun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder