✦✦✦ Dijital Yazıların ve Romanların Yeni Sayfası www.ebooksun.blogspot.com 'un Katkılarıyla Hazırlanmıştır ✦✦✦ Aşk Romanları, Tarihi Romanlar, Kitap Önerileri, PDF Kitaplar, 2025 Kitapları, Roman İncelemeleri, Ücretsiz Kitaplar, En Çok OkunanlarEn Çok Okunan Romanlar, Yeni Çıkan Kitaplar 2025, PDF Kitap Siteleri, Kitap Tavsiyeleri, 2025 Roman Önerileri, Kitap Blogları, Kitap Özetleri, Yazar Biyografileri, Kitap Yorumları, PDF Kitap İndir, ePub Kitap İndir, Kitap Serileri, Yerli Romanlar, Yabancı Romanlar, Polisiye Romanlar, Bilim Kurgu Romanlar, Dram Romanları, Fantastik Kitaplar, E-Kitap Romanlar, Ücretsiz Roman Oku

Translate

📚 Zeki Güneş Romanları – Destansı Anlatılar, Derin Karakterler, Unutulmaz Hikâyeler Türk edebiyatına gönül vermiş bir yazar olarak dijital ortamda yazdığım romanlar; tarih, aşk, ihanet, kahramanlık ve insanın iç yolculuğu gibi evrensel temaları işler. Her satırda okuru geçmişe götüren bir iz, her paragrafta geleceğe seslenen bir umut gizlidir.

Romanlarımda işlediğim temel konular:

🏹 Tarihi Türk Destanları

💔 Aşk, Sadakat ve İhanet

⚔️ Savaş ve Barış Arasında Kalmak

🧠 İçsel Yolculuk ve Bilgelik

🌌 Mistik Anlatılar ve Evrensel Kodlar

📜 Töre, Kut, Yemin ve Göçebe Kültürü
Kutlu Yeminler, Sadakat ve İhanet, Gölgelerin Fısıltısı, Güneşin Sırlı Çağrısı, Formülün Ardındaki Evren gibi özgün romanlarımda; okuyucuyu sadece bir olay örgüsüne değil, derin düşünsel ve duygusal katmanlara da davet ediyorum.
Her bölüm, özenle işlenmiş bir yapboz parçası gibi kurgulanmıştır. Sade ama etkileyici bir dil kullanarak herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği anlatılar sunmayı hedefliyorum.

📖 Dijital Ortamda Yazdığım romanlar hakkında daha fazla bilgi edinmek ve tüm bölümlere ulaşmak için blog menüsünü kullanabilirsiniz.

✍️ Yazar: Zeki Güneş – Kelimelerle Kurulan Dünyaların Yolcusu Ben Zeki Güneş. Dijital ortamda yalnızca hikâyeler değil, zamanın ruhunu da yakalamaya çalışan bir yolcuyum. Yazarlık benim için bir meslek değil; bir mücadele, bir dua, bir kutlu yürüyüştür.

📍 Türkiye’nin köklü kültüründen beslenen bir yazar olarak, eserlerimde hem tarihi temalara hem de çağdaş insanın ruhsal bunalımlarına yer veriyorum. Her romanım, insana dair temel sorulara cevap arayan bir keşif yolculuğudur.

🎯 Yazar Olarak Hedefim: Türk edebiyatında özgün ve kalıcı eserler bırakmakOkuyucunun sadece gözünü değil, kalbini de doyurmakTarihi, matematiği, bilimi ve aşkı bir potada eriterek anlamlı hikâyeler kurmak

📚 Öne Çıkan Romanlarım: Kutlu Yeminler – Son Çağrılar: Oğuz ruhunu yeniden dirilten destansı anlatı Sadakat ve İhanet: Aşk ile ihaneti aynı çizgide buluşturan dramatik roman Güneşin Sırlı Çağrısı: Antik Mısır’dan yıldızlar arası yolculuğa uzanan bir keşif Formülün Ardındaki Evren: Matematiğin insan ruhuna açılan kapısı Gölgelerin Fısıltısı: Sessiz kalmışların ve unutulmuşların iç sesi

🖋️ Yazmak benim için; geçmişe saygı, bugüne tanıklık, geleceğe mirastır. Her kelimede inanç, her cümlede emek vardır. Bu yolda bana eşlik ettiğiniz için minnettarım.Romanları Reklamsız PDF olarak Satın Almak İsteyen Arkadaşlar guneszeki53@gmail.com adresinden bana ulaşabilirler

 



 





150 Bölümlük 312 Sayfalık Ormanın Sırlarına Yolculuk PDF Olarak 220 tl 16 Bölümlük 127 Sayfalık Efsane ve Yıkım Sultanın Gölgesi 200 tl 19 Bölüm 112 Sayfalık Aşk ve Tehlike 200 tl 42 Bölüm 158 Sayfalık Aşkın Son Perdesi 210 tl ***guneszeki53@gmail.com adresinden ulaşabilirsiniz***
gizemli roman pdf etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
gizemli roman pdf etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Ağustos 2025 Perşembe

Gölgelerin Fısıltısı Bölüm 43 Ankara'da Yeni Bir Başlangıç ve Kapanan Defterler Son Bölüm Online Oku

 




Elif, İzmir Otogarı'nın kalabalığında bu kez daha az panikle ama aynı dikkatle ilerledi. Ayşe ile yaptığı konuşma ona sadece bir plan değil, aynı zamanda uzun zamandır hissetmediği bir umut ve destek duygusu vermişti. Ankara'ya giden otobüslerin kalktığı peronları buldu, ilk uygun sefere biletini aldı. Yine nakit ödedi, yine kimse kimlik sormadı. Bu kez bekleyişi daha sakindi. Etrafındaki yüzleri tarasa da, artık her yüzde bir tehdit görmüyordu. Sadece dikkatliydi.

Gece yolculuğu başlamıştı. Otobüs, İzmir'in ışıklarını geride bırakıp karanlık otoyolda ilerlerken, Elif koltuğuna yaslanıp gözlerini kapattı. Bu kez uykuya dalmak daha kolay oldu. Rüyaları hala karışıktı ama içlerinde umut kırıntıları da vardı; Ayşe'nin sesi, Ankara'da bekleyen "Demir", belki de güvenli bir gelecek...

Sabahın ilk ışıklarıyla Ankara Otogarı'na (AŞTİ) vardıklarında, Elif kendini dinlenmiş değil ama en azından daha zinde hissediyordu. Başkentin otogarı da en az diğerleri kadar kalabalık ve karmaşıktı. Ayşe'nin talimatları netti: Belirli bir pastanenin önünde beklemesi gerekiyordu.

Elif otobüsten inip terminal binasına girdi. Etrafına bakındı, tabelaları takip ederek Ayşe'nin tarif ettiği pastaneyi buldu. Önündeki masalardan birine oturdu, kendine bir çay söyledi. Kalbi yine hızla çarpıyordu. "Demir" nasıl biriydi? Ona güvenebilir miydi? Ya gelmezse?

Çok beklemesi gerekmedi. Yaklaşık on dakika sonra, yanına kır saçlı, gözlüklü, orta yaşlı, sakin görünümlü bir adam yaklaştı. Üzerinde spor ama şık bir ceket vardı. Elif'e hafifçe gülümsedi. "Elif Hanım?" dedi, sesi alçak ve güven vericiydi. "Ben Demir. Ayşe Hanım'ın selamı var."

Elif rahat bir nefes aldı. "Merhaba," diye fısıldadı.

Demir, Elif'in karşısındaki sandalyeye oturdu. "Zor zamanlar geçirdiğinizi biliyorum," dedi anlayışlı bir tavırla. "Ama artık güvendesiniz. Size yardımcı olacağız." Elini cebine atıp kalın bir zarf çıkardı ve masanın üzerinden Elif'e uzattı. "Bu sizin için."

Elif zarfı aldı. Elleri titriyordu. "Teşekkür ederim."

"Zarfın içinde yeni bir kimlik, bir miktar nakit, yeni bir telefon ve seyahat talimatlarınız var," diye açıkladı Demir. "Talimatları dikkatlice okuyun ve harfiyen uygulayın. Sizi buradan güvenli bir yere ulaştıracağız."

Elif başıyla onayladı. Sonra aklına defterler geldi. Çantasına uzandı. "Şey... Yanımda bazı... önemli ve tehlikeli olabilecek eşyalar var," dedi tereddütle. "Ali Bey'in çalışmaları... Arkadaşım Ayşe bahsetti mi?"

Demir başını salladı. "Evet, genel olarak bilgi sahibiyiz. Ayşe Hanım, bu materyallerin güvenli bir şekilde saklanmasını istediğinizi söyledi."

"Evet," dedi Elif. "Ali Bey de, onu korumaya çalışan diğer kişi de yok edilmesini söyledi ama... ben yapamadım. Bu bilgi kaybolmamalı ama kesinlikle yanlış ellere de geçmemeli." Sırt çantasını açıp içindeki defterleri (Ali'nin kişisel günlüğü ve Neriman'a yazdığı mektup hariç) çıkardı ve masanın üzerine koydu. "Bunları size emanet edebilir miyim? Güvende olacaklarından ve sorumlu bir şekilde kullanılacağından emin olabilir miyim?"

Demir defterlere saygıyla baktı. "Elbette, Elif Hanım," dedi ciddi bir sesle. "Bizim amacımız da bu. Bu tür hassas bilgilerin nasıl korunacağını biliyoruz. Güvenli, tarafsız bir akademik arşivde saklanmasını sağlayacağız. İleride, eğer şartlar uygun olursa ve siz de isterseniz, Dr. Thorne gibi güvenilir araştırmacılarla kontrollü bir şekilde paylaşılabilir. Ama asla kötü niyetli kişilerin veya kontrolsüz güçlerin eline geçmeyecek. Size söz veriyorum."

Elif, büyük bir yükün omuzlarından kalktığını hissetti. Yılların sırrı, tehlikeli miras artık emin ellerdeydi. Ali'nin isteği de bir bakıma yerine gelmiş oluyordu. Gözleri doldu. "Teşekkür ederim," dedi tekrar. "Gerçekten çok teşekkür ederim."

Defterleri Demir'e uzattı. Adam onları alıp yanındaki çantaya dikkatlice yerleştirdi.

Elif'in aklına Kenan geldi. "İzmir'de... bana yardım eden biri vardı," dedi çekinerek. "Kenan... Ona ne olduğunu biliyor musunuz?"

Demir'in yüzünde kısa bir anlığına düşünceli bir ifade belirdi. "Kenan Bey mi?" dedi. "Evet, durumdan haberdarız. Merak etmeyin, o tecrübeli ve ne yapacağını bilir. Olay yerinden güvenli bir şekilde uzaklaştı. Lacivert arabalı adam ise... diyelim ki bir süre kimseyi rahatsız edemeyecek." Demir'in sesindeki ima netti. "Onlar"ın en azından bu kolu şimdilik devre dışı bırakılmıştı.

Elif bir kez daha rahatladı. Kenan güvendeydi. Bu haber içini ısıttı.

Demir ayağa kalktı. "Şimdi talimatları takip etme zamanı Elif Hanım," dedi. "Zarfı güvenli bir yerde inceleyin. Yeni telefonunuzu kullanın. Size verilen numaralar dışında kimseyle iletişim kurmayın. Yolunuz açık olsun." Adam Elif'e son bir kez güven veren bir gülümsemeyle baktı, sonra arkasını dönüp kalabalığın içinde kayboldu.

Elif bir süre daha masada oturdu. Her şey o kadar hızlı gelişmişti ki... Ama sonunda bir çıkış yolu bulmuştu. Zarfı çantasına koydu. Pastaneden çıkıp otogarın daha sakin bir köşesindeki tuvalete girdi. Kapıyı kilitleyip zarfı açtı. İçinden çıkanlar inanılmazdı: Kendi fotoğrafının olduğu ama farklı bir isimle düzenlenmiş, son derece gerçekçi görünen bir pasaport ve kimlik kartı. Farklı para birimlerinde yüklü miktarda nakit. Küçük, kapalı bir kutuda yeni bir akıllı telefon ve üzerinde sadece birkaç numaranın kayıtlı olduğu bir SIM kart. Ve son olarak, birkaç saat sonra Esenboğa Havalimanı'ndan kalkan, Avrupa'da bir şehre (örneğin, Viyana) giden bir uçak bileti.

Her şey düşünülmüştü. Ayşe ve Demir'in ağı inanılmazdı. Elif kendini hem şaşkın hem de minnettar hissediyordu. Hızla yeni telefonu açtı, talimatları okudu. Eski telefonlarını (hem kendi telefonunu hem de yeni aldığı tek kullanımlık telefonu) ve eski kimliğini tuvaletteki çöp kutusuna attı. Artık yeni bir kimliği vardı.

Havalimanına gitmek için AŞTİ'den kalkan servis otobüslerinden birine bindi. Yolculuk boyunca pencereden dışarıyı izledi. Ankara, geride kalan karmaşık günlerin ardından ona sakin ve düzenli geldi. Havalimanına vardığında, yeni kimliğiyle check-in işlemlerini sorunsuz bir şekilde halletti. Güvenlikten geçerken kalbi biraz hızlı atsa da kimse onu durdurmadı.

Uçağa bindiğinde ve uçak Ankara'dan havalanıp bulutların üzerine çıktığında, Elif derin bir nefes aldı. Aşağıda kalan ülke, yaşadığı kabus dolu günler, taşıdığı ağır sırlar... Hepsi geride kalıyordu. Ali'nin kişisel günlüğü ve Neriman'a yazdığı mektup hala çantasındaydı. Onları saklayacaktı. Belki bir gün, her şey tamamen güvende olduğunda, Neriman'ın ailesinden kalan birine ulaştırabilirdi. Ali'nin sırrı ise artık güvendeydi, emin ellerdeydi. "Onlar" belki hala bir yerlerdeydi ama Elif artık onların doğrudan hedefi değildi. Yeni bir kimliği, yeni bir başlangıç şansı vardı.

Nereye gittiğini tam olarak bilmiyordu. Viyana sadece bir ara duraktı belki de. Ama önemli değildi. Önemli olan hayatta olması, özgür olması ve geleceğe dair küçük de olsa bir umut taşımasıydı. Pencereden sonsuz maviliğe bakarken, yüzünde yorgun ama huzurlu bir gülümseme belirdi. Zorlu bir yolculuk olmuştu ama sonunda ışığı görmüştü. Mutlu son belki tam olarak bu değildi ama kesinlikle yeni ve umut dolu bir başlangıçtı.

 

SON………………….



''En çok okunan romanlar,yeni çıkan kitaplar 2025,pdf kitap siteleri,kitap tavsiyeleri,2025 roman önerileri,kitap blogları,kitap önerileri,kitap özetleri,roman incelemeleri,yazar biyografileri,kitap yorumları,pdf kitap indir,epub kitap indir,kitap serileri,yerli romanlar,yabancı romanlar,aşk romanları,tarihi romanlar,polisiye romanlar,bilim kurgu romanlar,dram romanları,fantastik kitaplar,e-kitap romanlar,ücretsiz roman oku''

📖 Hikayeye Devam Et

Gölgelerin Fısıltısı 1 bölümüne geçmeden önce kısa bir reklam ile destek olun.

➡️ Gölgelerin Fısıltısı Bölüm 1 Sessiz Miras Kitabını Oku (1.Bölüme Dön )

Gölgelerin Fısıltısı Bölüm 42 Uzanan Yardım Eli ve Yeni Bir Umut Online Oku

 



 


Elif, ciğerleri yanana, bacakları artık onu taşıyamayacak hale gelene kadar koştu. Basmane'nin dar, kalabalık sokaklarında nereye gittiğini bilmeden, sadece içgüdüsel olarak tehlikeden uzaklaşmaya çalışarak ilerledi. Arkasından gelen sesler kesilmişti ama takip edildiği hissi hala ensesindeydi. Birkaç kez arkasına baktığında ne lacivert arabayı ne de başka şüpheli birini gördü ama bu onu rahatlatmadı.

Sonunda, büyük, yeşil bir alanın kenarına ulaştığında durmak zorunda kaldı. Burası İzmir'in büyük parklarından biri olmalıydı, belki de Kültürpark. Akşamüstü güneşi ağaçların arasından süzülüyor, insanlar banklarda oturuyor, çocuklar koşuşturuyordu. Bu normal, huzurlu manzara, Elif'in içinde bulunduğu durumla acı bir tezat oluşturuyordu. Bitkin bir halde kendini ağaçların altındaki boş bir banka attı. Göğsü hızla inip kalkıyor, gözyaşları hala yanaklarından süzülüyordu. Kenan... Ona ne olmuştu? O yabancı adam onu vurmuş muydu? Kenan'ın son sözleri – "Defterleri yok et!" – zihninde yankılanıyordu.

Sırt çantasını kucağına çekti, sıkıca sarıldı. Ali'nin mirası... Kenan'ın son isteği... Ne yapmalıydı? Defterleri yok etmek... Bu kadar çabadan, bu kadar tehlikeden sonra her şeyi bir kibritle yakıp kül etmek... İçinden bir ses buna isyan ediyordu. Bu sadece Ali'nin değil, belki de insanlığın geleceğini etkileyebilecek bir bilgiydi. Ama Kenan haklıydı, bu bilgi tehlikeliydi. "Onlar"ın eline geçerse korkunç sonuçlar doğurabilirdi. Belki de yok etmek en doğrusuydu? Ama Ali de günlüğünde "Kutu güvende olmalı," demişti. Yok edilmesini isteseydi, bunu daha net belirtmez miydi? Kafası karışıktı.

Omuzlarındaki yük dayanılmazdı. Artık tek başına taşıyamayacağını anladı. Yardıma ihtiyacı vardı. Gerçek bir yardıma. Aklına tek bir isim geldi: Ayşe. En yakın arkadaşı. Ona attığı son mesajdan beri cevap yazmamıştı. Ama şimdi aramalıydı. Tüm risklere rağmen aramalıydı.

Çantasından yeni aldığı tek kullanımlık telefonu çıkardı. Etrafına bakındı. Parkın bu köşesi nispeten sakindi. Titreyen parmaklarla Ayşe'nin numarasını tuşladı. Telefon çalarken kalbi hızla çarpıyordu. Ya Ayşe açmazsa? Ya telefonu dinleniyorsa?

Telefon birkaç çalıştan sonra açıldı. "Alo?" Ayşe'nin endişeli sesi duyuldu. "Ayşe, benim, Elif," diye fısıldadı Elif, sesi boğuk çıkıyordu. "Elif! İnanamıyorum! İyi misin? Ne oldu sana? Neredesin? Mesajların... O kadar korktum ki!" Ayşe'nin sesi hem rahatlamış hem de panik içindeydi.

"İyiyim... Şimdilik," dedi Elif. "Ama başım çok büyük dertte Ayşe. Anlatması çok uzun ve... inanılmaz. Peşimdeler. Tehlikeli insanlar."

"Kimler? Ne istiyorlar? Polise gittin mi?"

"Hayır, polis olmaz. Güvenemem. Hikayem... kimse inanmaz. Sadece... buradan gitmem gerek. Çok uzağa. Ama nasıl yapacağımı bilmiyorum. Param azaldı, takip ediliyor olabilirim." Elif'in sesi çaresizlikle titredi.

Telefonda kısa bir sessizlik oldu. Sonra Ayşe'nin sesi duyuldu, bu kez daha sakin ama kararlıydı. "Tamam Elif. Sakin ol. Seni buradan çıkaracağız."

Elif şaşırdı. "Nasıl?"

"Babamın eski bir tanıdığı var," dedi Ayşe. "Güvenlik işleriyle uğraşıyorlar, ama yasal ve çok gizli çalışıyorlar. Zor durumda kalanlara yardım ediyorlar. Babam birkaç yıl önce küçük bir yatırım yapmıştı onlara. Şimdi bir iyilik isteme zamanı geldi sanırım. Onlarla konuştum, durumu genel hatlarıyla anlattım. Sana yardım edecekler."

Elif gözlerine dolan yaşlara engel olamadı. Yalnız değildi. Ayşe ona bir çıkış yolu sunuyordu. "Ama... tehlikeli olmaz mı? Senin için?"

"Merak etme," dedi Ayşe güven veren bir sesle. "Her şey çok gizli olacak. Şimdi beni iyi dinle. Önce oradan, İzmir'den çıkman lazım. Ankara'ya giden ilk otobüse bin. Ankara Otogarı'nda seni birisi karşılayacak. İsmi 'Demir'. Sana bir zarf verecek. İçinde yeni bir kimlik, biraz para ve talimatlar olacak. O andan itibaren o talimatları harfiyen uygula. Anladın mı?"

"Ankara mı? Demir mi?" Elif hala şoktaydı ama Ayşe'nin planı somut ve güven vericiydi. "Anladım Ayşe. Çok... çok teşekkür ederim. Sana nasıl borcumu ödeyeceğimi bilmiyorum."

"Saçmalama Elif," dedi Ayşe. "Sen benim kardeşimsin. Şimdi git ve o otobüse bin. Bana güven. Ankara'ya vardığında tekrar haberleşiriz, belki bu yeni telefonla."

"Peki ya... yanımdakiler?" diye sordu Elif tereddütle, çantasına bakarak. "Defterler?"

Ayşe bir an duraksadı. "Onları ne yapacaksın?"

Elif derin bir nefes aldı. Kararını vermişti. "Yok etmeyeceğim," dedi. "Ama yanımda taşıyamam. Çok tehlikeli. Belki... belki Demir'e teslim edebilirim? Ya da onun yönlendireceği güvenli bir yere bırakabilirim? Bu bilgi kaybolmamalı ama yanlış ellere de geçmemeli."

"Anlıyorum," dedi Ayşe. "Demir'e durumu anlatırsın. Onlar ne yapılması gerektiğini bilirler. Güvenli bir çözüm bulacaklardır."

Elif rahatlamıştı. Defterleri yok etmek zorunda kalmayacaktı. Onları, sorumlu bir şekilde güvende tutmanın bir yolu vardı. "Tamam Ayşe," dedi. "Hemen otogara gidiyorum. Ankara'ya..."

"Dikkatli ol Elif. Ve lütfen kendine iyi bak."

"Sen de Ayşe. Tekrar teşekkür ederim."

Telefonu kapattığında, Elif kendini yıllardır ilk kez bu kadar hafiflemiş hissediyordu. Hala korkuyordu, hala tehlikedeydi ama artık yalnız değildi. Bir planı vardı, bir umudu vardı.

Banktan kalktı. Güneş batmaya başlamıştı, parkın üzerine uzun gölgeler düşüyordu. Üzerini düzeltti, çantasını sırtına taktı. Bu kez adımları daha kararlıydı. İzmir Otogarı'na geri dönmeli ve Ankara'ya giden ilk otobüse binmeliydi. Ankara'da onu "Demir" bekliyordu.

Bu yeni yolculuk, belki de onu sadece fiziksel olarak değil, taşıdığı ağır yükten de kurtuluşa götürecekti. Ali'nin sırrı güvende olacaktı ve belki de Elif, sonunda kendi hayatına geri dönebilecekti. Mutlu son belki hala uzaktaydı ama artık ona doğru bir yol görünüyordu.


''En çok okunan romanlar,yeni çıkan kitaplar 2025,pdf kitap siteleri,kitap tavsiyeleri,2025 roman önerileri,kitap blogları,kitap önerileri,kitap özetleri,roman incelemeleri,yazar biyografileri,kitap yorumları,pdf kitap indir,epub kitap indir,kitap serileri,yerli romanlar,yabancı romanlar,aşk romanları,tarihi romanlar,polisiye romanlar,bilim kurgu romanlar,dram romanları,fantastik kitaplar,e-kitap romanlar,ücretsiz roman oku''

📖 Hikayeye Devam Et

Gölgelerin Fısıltısı 43 bölümüne geçmeden önce kısa bir reklam ile destek olun.

➡️ Gölgelerin Fısıltısı Bölüm 43 Ankara'da Yeni Bir Başlangıç ve Kapanan Defterler Son Bölüm Online Oku

Gölgelerin Fısıltısı Bölüm 41 Çember Tamamlanıyor, Son Kaçış Online Oku

 



Sokağın köşesinden yavaşça geçen lacivert araba, Elif'in damarlarındaki kanı dondurmuştu. O adam... Konağa giren, anahtarı olan, profesyonel görünümlü yabancı... Buradaydı. İzmir'deydi. Ve muhtemelen Elif'i arıyordu. Tesadüf olamayacak kadar yakındı. Belki de Elif'in Bursa'dan bindiği otobüsü takip etmişlerdi? Ya da pansiyona girişini mi görmüşlerdi? Nasıl olduğu önemli değildi, önemli olan bulunmuş olmasıydı.

Kenan'ı bulma planı o anda buharlaştı. Şimdi tek yapması gereken şey buradan hemen uzaklaşmak, kalabalık sokaklarda izini kaybettirmekti. Çay ocağındaki masada duran birkaç lira bozukluğu hızla aldı, çaycıya görünmeden veya bir şey söylemeden oturduğu yerden kalktı. Sakin görünmeye çalışarak ama hızlı adımlarla avludan sokağa açılan çıkışa yöneldi. Amacı, dar ara sokaklardan birine dalıp gözden kaybolmaktı.

Tam avlunun kemerli çıkışına ulaşmıştı ki, az önce gözden kaybolan lacivert araba tekrar sokağın başında belirdi. Bu kez ters yönden geliyordu ve doğrudan çay ocağının bulunduğu avlunun girişine doğru yavaşlıyordu. Elif'in kaçacak yeri kalmamıştı. Araba tam çıkışın önünde durdu.

Arabanın kapısı açıldı ve o adam indi. Şapkası hala başındaydı, pahalı paltosu üzerindeydi. Yüzünde hiçbir duygu belirtisi yoktu, gözleri soğuk ve deliciydi. Doğrudan Elif'e doğru yürümeye başladı.

Elif olduğu yerde donakaldı. Kalbi o kadar hızlı atıyordu ki nefes almakta zorlanıyordu. Geriye doğru birkaç adım attı, tekrar avlunun içine girdi. Ama kaçacak yeri yoktu. Adam avlunun girişinde durdu, Elif'le arasında birkaç metrelik bir mesafe vardı.

"Elif Hanım?" dedi adam, sesi sakin ama metalik bir tınıyla çıkmıştı. Şaşırtıcı derecede kibar ama aynı zamanda ürkütücüydü. "Sizi bulacağımızı biliyorduk."

Elif cevap veremedi, sadece korkuyla adama bakıyordu.

Adam devam etti. "İşleri daha fazla zorlaştırmanın bir anlamı yok. Ali Bey'in çalışmalarının sizde olduğunu biliyoruz. Konağa girdiniz, Sığınağı buldunuz, defterleri aldınız. Hatta Ege Üniversitesi Kütüphanesi'ndeki küçük araştırmanızdan da haberdarız." Adam her şeyi biliyordu! Nasıl? Takip mi edilmişti? Yoksa... Kenan mı onlara bilgi vermişti? Ya da kütüphanedeki o yaşlı profesör? Şüpheler zihninde uçuştu.

"Lütfen," dedi adam, sesinde sabırsız bir ton vardı. "O defterleri bize teslim edin. Kimsenin zarar görmesini istemeyiz. Ne sizin ne de... İstanbul'daki arkadaşınız Ayşe Hanım'ın."

Ayşe! Ayşe'nin adını biliyorlardı! Elif'in kanı çekildi. Demek attığı mesajları bile takip etmişlerdi! Çaresizliği iliklerine kadar hissetti.

"Ne... ne istiyorsunuz o defterlerden?" diye fısıldadı Elif, sesi titriyordu.

Adam hafifçe gülümsedi ama bu gülümseme gözlerine ulaşmadı. "Bu sizi ilgilendirmez, Elif Hanım. O bilgi tehlikeli ve kontrol altında tutulmalı. Bizim kontrolümüzde."

"Ali de öyle düşünmüyordu!" dedi Elif birden cesaretlenerek. "O, bu bilginin kimsenin eline geçmemesi gerektiğini söyledi!"

"Ali Bey duygusal davranıyordu," dedi adam. "Biz daha gerçekçiyiz. Şimdi, lütfen, çantayı yavaşça yere bırakın." Adamın eli yavaşça paltosunun içine doğru hareketlendi.

Elif ne yapacağını bilmiyordu. Defterleri teslim etmek, Ali'nin mirasına ihanet etmek demekti. Ama direnirse ne olacaktı? Bu adamın silahlı olup olmadığını bilmiyordu ama gözlerindeki ifade hiç de iyiye işaret değildi. Ve Ayşe'yi tehdit etmişti.

Tam o umutsuz anda, arkasından, çay ocağının olduğu taraftan bir ses geldi. "Onu rahat bırak!"

Elif ve yabancı adam aynı anda sese döndüler. Kenan'dı! Avlunun diğer köşesinden, gölgelerin arasından çıkmıştı. Yüzü hala perişandı ama gözlerinde bu kez farklı bir ifade vardı; öfkeli, kararlı bir ifade. Elinde kalın bir sopa tutuyordu.

Yabancı adam Kenan'ı görünce şaşırmadı, aksine yüzünde küçümseyen bir ifade belirdi. "Sen ha?" dedi. "Konağın hayaleti... Hala buralarda sürünüyorsun demek. Bu işe burnunu sokmaman gerektiğini söylemiştim."

"Bu iş benim de işim," dedi Kenan, sesi keskindi. "Ali benim arkadaşımdı. Onun emanetine dokunamazsın."

"Arkadaşın mı?" Adam güldü. "Onu ölüme terk eden arkadaş... Dokunaklı."

Kenan'ın yüzü kasıldı ama cevap vermedi. Bakışları Elif'e kaydı. "Git!" diye bağırdı. "Şimdi git! Koş!"

Yabancı adam tekrar Elif'e döndü ama Kenan o anda harekete geçti. Elindeki sopayı savurarak adama doğru atıldı. Adam saldırıyı beklemiyor gibiydi, son anda yana çekildi ama sopa omzunu sıyırdı. Adam acıyla inledi ve paltosunun altından parlak, siyah bir tabanca çıkardı!

"Kenan!" diye çığlık attı Elif.

Her şey bir anda kaosa döndü. Kenan tekrar saldırmak için hamle yaparken, yabancı adam silahını ona doğrulttu. Elif için karar anıydı. Kenan ona kaçması için bir fırsat yaratmıştı. Arkasına bakmadan koşmalıydı.

Kenan tekrar bağırdı: "Koş Elif! Defterleri yok et! Kimseye verme!"

Bu son sözler Elif'in zihninde yankılandı. Bir an tereddüt etti, sonra tüm gücüyle arkasını dönüp avludan sokağa fırladı. Arkasından boğuk bir ses, belki bir silah sesi, belki de bir boğuşma sesi duydu ama dönüp bakmadı. Basmane'nin dar, kalabalık sokaklarına daldı, insanlara çarparak, nereye gittiğini bilmeden koşuyordu. Gözyaşları yanaklarından süzülüyordu; hem korkudan hem de Kenan için duyduğu endişeden. Adam ona yardım etmişti, kendi hayatını tehlikeye atmıştı.

Elif koştu, koştu, koştu... Arkasına bakmadan, ciğerleri patlayana kadar koştu. Tehlike hala peşindeydi, biliyordu. Ama Kenan'ın son sözleri ona yeni bir görev vermişti: Defterleri yok etmek. Ama nasıl? Ve nerede? Ve en önemlisi, bunu yapacak gücü kendinde bulabilecek miydi? Bilinmezliğe doğru koşarken, bu sorular cevapsızdı.


''En çok okunan romanlar,yeni çıkan kitaplar 2025,pdf kitap siteleri,kitap tavsiyeleri,2025 roman önerileri,kitap blogları,kitap önerileri,kitap özetleri,roman incelemeleri,yazar biyografileri,kitap yorumları,pdf kitap indir,epub kitap indir,kitap serileri,yerli romanlar,yabancı romanlar,aşk romanları,tarihi romanlar,polisiye romanlar,bilim kurgu romanlar,dram romanları,fantastik kitaplar,e-kitap romanlar,ücretsiz roman oku''



📖 Hikayeye Devam Et

Gölgelerin Fısıltısı 42 bölümüne geçmeden önce kısa bir reklam ile destek olun.

➡️ Gölgelerin Fısıltısı Bölüm 42 Uzanan Yardım Eli ve Yeni Bir Umut Online Oku

Gölgelerin Fısıltısı Bölüm 40 Kesinleşen Rota ve Yaklaşan Tehlike Online Oku

 



Elif, Ege Üniversitesi Merkez Kütüphanesi'nin yan kapısından kendini tekrar kampüsün güneşli ortamına attığında, derin bir nefes aldı. İçeride geçirdiği saatler boyunca hissettiği o klostrofobik baskı biraz olsun dağılmıştı. Başarmıştı. Dr. Thorne'un makalesine ulaşmış, Ali'nin çalışmalarının teorik altyapısını biraz daha kavramış ve belki de yeni bir ipucu – Dr. Jian Li Wei – bulmuştu. Telefonundaki fotoğraflar ve not defterindeki karalamalar, bu tehlikeli yapbozun yeni parçalarıydı.

Ama kütüphaneden çıkmakla tehlike geçmiş değildi. Aksine, şimdi ne yapacağı sorusu daha da acil bir şekilde önünde duruyordu. Kampüsün kalabalığına karışarak İZBAN istasyonuna veya otobüs duraklarına doğru yürürken, zihni hızla çalışıyordu. Seçenekleri belliydi ama hiçbiri kolay değildi.

Dr. Thorne'a veya Dr. Wei'ye ulaşmaya çalışmak? Bu, eninde sonunda yapması gereken şeydi belki ama şu anda imkansız görünüyordu. Hem bu kişilerin nerede olduğunu bilmiyordu hem de onlara nasıl güveneceğini. Üstelik bu kadar hassas bir bilgiyi (Ali'nin günlüklerini) yanlarında taşırken uluslararası bir yolculuğa çıkmak delilik olurdu.

Ayşe'den yardım istemek? Yeni aldığı telefonla belki daha güvenli bir iletişim kurabilirdi ama Ayşe'yi bu işe ne kadar bulaştırmalıydı? "Onlar" eğer Elif'i takip ediyorsa, Ayşe ile kuracağı temas onu da hedef haline getirebilirdi. Arkadaşını bu riske atamazdı.

Geriye ne kalıyordu? Defterleri yok etmek? Ali'nin son isteği buydu belki ama Elif bunu yapamazdı. Bu sadece Ali'nin mirası değil, aynı zamanda insanlık için hem büyük bir potansiyel hem de büyük bir tehdit içeren bir bilgiydi. Bunu yok etme sorumluluğunu alamazdı.

O zaman tek bir yol kalıyordu: Daha fazla bilgi edinmek. Özellikle de şu anki, somut tehlike hakkında. Konağa giren o lacivert arabalı adam kimdi? Yukarıdaki sesler kime aitti? Kenan... Bu gizemli adam ne biliyordu ve neden ona yardım etmişti? Evet, Kenan. Belki de cevaplar ondaydı. Ona ulaşmalıydı. Riskliydi, evet. Kenan'ın niyetinden hala emin değildi. Ama Kenan, Ali'yi ve Neriman'ı tanıyordu, "onlar" hakkında bir şeyler biliyor gibiydi ve en önemlisi, Elif'e zarar vermek yerine kaçmasına yardım etmişti. Diğer seçeneklerin belirsizliği ve tehlikesi yanında, Kenan'ı bulmaya çalışmak en mantıklı adım gibi görünüyordu.

Peki Kenan'ı nerede bulacaktı? Adam ortadan kaybolmuştu. Pansiyondaki yaşlı adamın veya Fatma Hanım'ın söyledikleri aklına geldi. Kenan'ın kasabanın dışında, belki de sahile yakın eski balıkçı barınaklarının olduğu taraflarda yaşadığına dair bir şeyler duymuştu sanki. İzmir'de sahile yakın, eski balıkçı barınaklarının olabileceği neresi vardı? Ya da Kenan'ın konuşmasındaki bir ima, bir ipucu? Hayır, adam çok belirsiz konuşmuştu.

Ama Kenan ona nehir yatağı yolunu tarif etmişti. Bu, o bölgeyi iyi bildiğini gösteriyordu. Belki de konağın etrafında dolaşıyordu hala? Bu çok riskliydi. Konağa geri dönmek... Hayır, bunu yapamazdı.

Başka bir ihtimal? Belki de Kenan'ın takıldığı belirli bir yer vardı? Kasabadaki insanlar ondan çekiniyordu, muhtemelen şehir merkezinde pek dolaşmıyordu. Belki de daha sakin, daha kenarda kalmış bir çay ocağı, bir kahvehane? Elif'in zihninde bir şimşek çaktı. Kenan'ın bahsettiği o "geçmişin hayaletleri"... Belki de Ali ve Neriman'la bağlantılı bir yerde onu bulabilirdi? Eski fotoğrafların çekildiği yerler? Ama bunları bilmiyordu.

Tam umutsuzluğa kapılacakken, Kenan'ın son sözleri aklına geldi: "Ben sadece bir gölgeyim." Gölge... Nerede saklanırdı gölgeler? Belki de şehrin en eski, en unutulmuş köşelerinde? Basmane... Tarihi dokusu, dar sokakları, eski hanları... Belki de Kenan buralarda bir yerlerdeydi? Bu sadece bir histi, zayıf bir olasılıktı ama denemeye değerdi. Pansiyonuna dönmeden önce Basmane'nin ara sokaklarında biraz dolaşacak, etrafına daha dikkatli bakacaktı.

Kampüsten ayrılıp tekrar İZBAN'a bindi ve Basmane'ye geri döndü. Trenden indiğinde öğle güneşi tepeye yükselmişti. Meydan daha kalabalıktı. Ama Elif bu kez pansiyonuna yönelmedi. Onun yerine, meydandan ayrılan daha dar, daha eski sokaklara daldı. Buralar turistik merkezden biraz daha farklıydı; daha yerel, daha az gösterişliydi. Küçük esnaf dükkanları, tamirhaneler, ucuz lokantalar ve aralara serpiştirilmiş eski, bakımsız konaklar veya hanlar vardı.

Elif yavaş adımlarla yürüyor, etrafındaki insanlara ve mekanlara dikkatle bakıyordu. Kenan'a benzeyen birini arıyordu. Ama aynı zamanda şüphe çekmemeye çalışıyordu. Birkaç küçük kahvehanenin önünden geçti, içeriye göz attı. Genellikle yaşlı adamlar oturmuş, okey oynuyor veya sohbet ediyorlardı. Kenan'ı göremedi.

Bir ara sokakta, eski bir hanın avlusuna açılan bir kapı gördü. Avluda birkaç tane daha küçük dükkan ve bir de çınar ağacının altına kurulmuş, salaş bir çay ocağı vardı. Burası daha sakin, daha gözden uzaktı. Belki de Kenan böyle bir yeri tercih ederdi? Avluya girdi, çay ocağının önündeki boş masalardan birine oturdu. Bir çay söyledi.

Oturduğu yerden avluyu ve sokağı gözlüyordu. Zaman yavaş geçiyordu. İçindeki umut azalmaya başlamıştı. Belki de bu saçma bir fikirdi. Kenan'ı burada bulma ihtimali neydi ki? Tam kalkıp gitmeyi düşünürken, sokağın köşesinden dönen o arabayı gördü.

Lacivert. Eski model. Tam da konağın önünde gördüğü araba!

Araba yavaşça ilerliyor, sanki birini arıyor gibiydi. İçinde şapkalı adam oturuyordu. Elif hızla başını başka yöne çevirdi, masanın üzerindeki gazeteyle yüzünü kapatmaya çalıştı. Kalbi tekrar hızla çarpmaya başlamıştı. O adam buradaydı! Basmane'de! Elif'i mi arıyordu? Nasıl bulmuştu? Yoksa bu da mı bir tesadüftü?

Araba çay ocağının önünden yavaşça geçti. Elif, gazetenin kenarından arabanın uzaklaşmasını izledi. Araba sokağın sonunda tekrar gözden kayboldu.

Elif'in elleri titriyordu. Tehlike sandığından daha yakındı. "Onlar" İzmir'deydi ve muhtemelen onu arıyorlardı. Kenan'ı bulma planı artık çok daha riskli hale gelmişti. Belki de Kenan'ı aramaktan vazgeçip hemen buradan, İzmir'den de kaçmalıydı? Ama nereye? Ve nasıl? Çay ocağının gölgesinde otururken, üzerine çöken tehlike hissiyle ne yapacağını bilemez haldeydi. Kaçış yolu tekrar kapanmış gibiydi.


''En çok okunan romanlar,yeni çıkan kitaplar 2025,pdf kitap siteleri,kitap tavsiyeleri,2025 roman önerileri,kitap blogları,kitap önerileri,kitap özetleri,roman incelemeleri,yazar biyografileri,kitap yorumları,pdf kitap indir,epub kitap indir,kitap serileri,yerli romanlar,yabancı romanlar,aşk romanları,tarihi romanlar,polisiye romanlar,bilim kurgu romanlar,dram romanları,fantastik kitaplar,e-kitap romanlar,ücretsiz roman oku''

📖 Hikayeye Devam Et

Gölgelerin Fısıltısı 41 bölümüne geçmeden önce kısa bir reklam ile destek olun.

➡️ Gölgelerin Fısıltısı Bölüm 41 Çember Tamamlanıyor, Son Kaçış Online Oku

Gölgelerin Fısıltısı Bölüm 39 Arşivin Sessizliğinde Bulunan Makale Online Oku

 



 


 

Elif, kendisine beklenmedik bir şekilde yardım eden yaşlı, beyaz saçlı profesörün arkasından kütüphanenin daha sessiz, daha az kullanılan bir bölümüne doğru ilerliyordu. Burası ana okuma salonlarından farklıydı; raflar tavana kadar yükseliyor, üzerleri ciltlenmiş eski dergi ve gazete koleksiyonlarıyla doluydu.

Hava biraz daha serin ve tozluydu, eski kağıt kokusu daha keskindi. Koridorlar loştu ve etrafta pek kimse görünmüyordu. Burası kütüphanenin arşiv veya süreli yayınlar bölümü olmalıydı.

Profesör, kendinden emin adımlarla rafların arasında ilerliyor, sanki bu labirentin her köşesini ezbere biliyordu. Elif sessizce onu takip ederken, bir yandan da etrafına bakınıyordu. Bu kadar bilginin, bu kadar tarihin bir arada bulunduğu bir yerde olmak tuhaf bir histi. Birkaç gün öncesine kadar hayatı ne kadar sıradan ve öngörülebilirdi...

Şimdi ise kendini eski bir konağın sırlarını çözmeye çalışırken, tehlikeli adamların peşinde olduğu ve kim olduğunu bilmediği bir fizikçinin eski makalesini ararken bulmuştu. Hayatının ne kadar kısa sürede, ne kadar kökten değiştiğini düşünmeden edemedi.

Profesör, bir rafın önünde durdu. Gözlüklerinin üzerinden raftaki etiketleri okudu. "Evet," dedi mırıldanarak. "Fizik Dergileri... 1970'ler... İşte burada olmalı." Eliyle belirli bir bölümü işaret etti. Rafta, koyu renk ciltlerle kaplı, üzerlerinde altın yaldızla dergi isimleri ve yıl numaraları yazan onlarca kalın kitap duruyordu.

Profesör, Elif'in aradığı yıl olan 1978'i buldu ve ilgili cildi raftan dikkatlice çekti. Ağır bir ciltti. "Aris Thorne... Negatif Kütle Yoğunluğu... Sanırım bu ciltte olmalı," dedi cildi Elif'e uzatırken.

Elif cildi alırken "Çok teşekkür ederim hocam," dedi tekrar. "Size nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum."

Profesör yine nazikçe gülümsedi. "Teşekküre gerek yok kızım. Bilgi paylaşıldıkça değerlenir." Duraksadı, gözlüklerinin üzerinden Elif'e dikkatle baktı. "Merakımı mazur görün ama... Aris Thorne pek sıradan bir araştırma konusu değildir. Özellikle de 1978'deki o makalesi... Oldukça spekülatif, hatta bazılarınca dışlanmış fikirler içerir. Doktora teziniz tam olarak ne üzerine?"

Elif bu doğrudan soru karşısında hazırlıksız yakalanmıştı. Ne diyecekti? Gerçeği söylemesi imkansızdı. "Şey... Aslında tam olarak tez değil," diye geveledi. "Daha çok... kişisel bir araştırma. Aile tarihimizle ilgili bazı eski belgelerde adına rastladım da... Merak ettim." Bu zayıf bir bahaneydi ama aklına başka bir şey gelmemişti.

Profesörün yüzünden bir an için bir şüphe gölgesi geçer gibi oldu ama üzerinde durmadı. "Anlıyorum," dedi sadece. "Thorne ilginç bir adamdı. Parlak bir zekâydı ama zamanının ilerisindeydi belki de. Fikirleri pek kabul görmedi, sanırım daha sonra akademik dünyadan çekildi." Başını salladı. "Neyse, umarım aradığınızı bulursunuz. Yardıma ihtiyacınız olursa, danışma masasına sorabilirsiniz. Ben genellikle hafta içi burada olurum." Tekrar gülümsedi ve geldiği yöne doğru yavaş adımlarla uzaklaştı.

Elif, profesörün arkasından bakakaldı. Adamın samimiyetine inanmak istiyordu ama yine de içinde küçük bir şüphe kalmıştı. Acaba Elif'in yalan söylediğini anlamış mıydı? Ya da Thorne ismini duymak onda başka bir merak mı uyandırmıştı? Şimdilik bunu düşünmemeye karar verdi. Önceliği makaleyi bulmaktı.

Ağır ciltle birlikte arşiv bölümündeki boş ve kuytu bir çalışma masasına oturdu. Etrafta başka kimse yoktu. Derin bir nefes aldı ve cildin kapağını açtı. İçindekiler kısmını bulup Aris Thorne'un ismini aradı. İşte oradaydı: "On the Hypothesis of Negative Mass Density and its Cosmological Implications" (Negatif Kütle Yoğunluğu Hipotezi ve Kozmolojik Etkileri Üzerine). Sayfa numarasını not edip ilgili sayfayı açtı.

Makale, beklediği gibi yoğun matematiksel formüller ve teknik bir dille yazılmıştı. Elif'in fizik bilgisi lise seviyesindeydi, bu yüzden denklemlerin çoğunu anlaması mümkün değildi. Ancak makalenin giriş, tartışma ve sonuç bölümlerini dikkatlice okumaya başladı.

 Thorne, makalesinde, evrenin genişlemesini açıklamak ve bazı kozmolojik sabitleri dengelemek için "negatif kütle yoğunluğuna" sahip egzotik bir madde veya enerji formunun var olabileceği teorisini öne sürüyordu.

 Bu formun, normal kütleçekimini ittiğini, uzay-zamanı farklı şekillerde bükebileceğini ve hatta –çok spekülatif olarak– solucan delikleri veya warp sürüşü gibi kavramlara kapı aralayabileceğini iddia ediyordu. Makalede, bu hipotezin henüz deneysel bir kanıtı olmadığını ama teorik olarak mümkün olduğunu savunuyordu.

Elif okudukça Ali'nin notlarındaki parçalar yerine oturmaya başladı. Ali, Thorne'un bu spekülatif teorisini almış ve bir şekilde onu deneysel olarak kanıtlamanın, hatta kontrol etmenin bir yolunu bulmuştu! "Boyutsal enerji", "zaman bükülmeleri"...

Bunlar Thorne'un teorisinin pratik uygulamalarıydı. Ali'nin ne kadar tehlikeli bir alana girdiği şimdi daha da netleşiyordu. Thorne bile makalesinde potansiyel paradokslardan ve kontrolsüz sonuçların "öngörülemez" olabileceğinden bahsediyordu.

Makalenin sonundaki referanslar ve teşekkür bölümünü dikkatlice inceledi. Ali'nin referans verdiği "Negatif Kütle Yoğunluğu Hipotezi" bölümünü tekrar okudu. Anlaması zordu ama Ali'nin neden özellikle bu bölümle ilgilendiğini tahmin edebiliyordu; muhtemelen kendi deneylerindeki "stabilizasyon" sorunlarının çözümü için burada bir ipucu aramıştı.

Tam makaleyi bitirmek üzereyken, teşekkür bölümünün sonundaki küçük bir not dikkatini çekti. Thorne, makalenin teorik altyapısıyla ilgili yaptığı "ufuk açıcı tartışmalar" için birkaç meslektaşına teşekkür ediyordu. Çoğu bilindik fizikçi isimleriydi ama aralarında bir isim daha vardı, Elif'in daha önce duymadığı: "Dr. Jian Li Wei, Pekin Yüksek Enerji Fiziği Enstitüsü."

Bu yeni bir isimdi! Belki de Dr. Thorne'a ulaşılamasa bile, bu Dr. Wei hala hayattaydı ve Ali'nin veya Thorne'un çalışmaları hakkında bilgi sahibi olabilirdi. Bu ismi de hemen not defterine kaydetti.

Artık aradığını bulmuştu. Thorne'un makalesi, Ali'nin çalışmalarına teorik bir çerçeve sunuyor ve tehlikesini teyit ediyordu. Ayrıca beklenmedik yeni bir potansiyel ipucu daha vermişti. Şimdi bu bilgiyi güvenli bir şekilde kütüphaneden çıkarması gerekiyordu. Cildin tamamını ödünç alması mümkün değildi. Makalenin ilgili sayfalarını kopyalamalıydı.

Etrafına bakındı. Arşiv bölümünde fotokopi makinesi görünmüyordu. Ana salonlara geri dönmesi gerekecekti. Ama orada daha fazla insan vardı ve dikkat çekebilirdi. Telefonuyla fotoğraflarını çekmek daha mantıklıydı. Cebinden eski telefonunu çıkardı (yeni, tek kullanımlık telefonda kamera yoktu).

 Etrafı son bir kez kontrol etti. Kimse görünmüyordu. Hızla makalenin önemli gördüğü sayfalarının fotoğraflarını çekti; giriş, sonuç, teşekkür bölümü ve Ali'nin referans verdiği o özel bölüm... Çektiği fotoğrafların net olup olmadığını kontrol etti. Evet, okunabiliyordu.

Ağır cildi dikkatlice kapattı ve rafa, tam olarak aldığı yere geri koydu. Masadaki eşyalarını topladı. Not defterini ve telefonunu çantasına yerleştirdi. Derin bir nefes aldı. Başarmıştı.

Kütüphanenin sessiz arşiv bölümünden çıkıp tekrar ana koridorlara yöneldi. Bu kez girişteki güvenlik görevlisine veya ona yardım eden yaşlı profesöre görünmemeye çalışarak, farklı bir çıkış kapısı aradı. Yan bir kapıdan kendini tekrar kampüsün güneşli ama şimdi daha tekinsiz görünen ortamına attı.

Elinde artık sadece bir referans değil, tehlikeli bir teorinin kopyaları ve yeni bir potansiyel isim vardı. Şimdi buradan, İzmir'den güvenli bir şekilde ayrılmanın ve bu yeni ipuçlarının peşine düşmenin bir yolunu bulmalıydı.


''En çok okunan romanlar,yeni çıkan kitaplar 2025,pdf kitap siteleri,kitap tavsiyeleri,2025 roman önerileri,kitap blogları,kitap önerileri,kitap özetleri,roman incelemeleri,yazar biyografileri,kitap yorumları,pdf kitap indir,epub kitap indir,kitap serileri,yerli romanlar,yabancı romanlar,aşk romanları,tarihi romanlar,polisiye romanlar,bilim kurgu romanlar,dram romanları,fantastik kitaplar,e-kitap romanlar,ücretsiz roman oku''

📖 Hikayeye Devam Et

Gölgelerin Fısıltısı 39 bölümüne geçmeden önce kısa bir reklam ile destek olun.

➡️ Gölgelerin Fısıltısı Bölüm 39 Arşivin Sessizliğinde Bulunan Makale Online Oku

Gölgelerin Fısıltısı Bölüm 38 Bilginin Peşinde Üniversite Koridorlarında Online Oku

 



 


 

Pazar sabahının ilk ışıkları, Basmane'deki pansiyon odasının perdelerinin arasından sızdığında, Elif yorgun ama kararlı bir şekilde uyandı. Dün gece Ali'nin günlüklerinde bulduğu o isim – Dr. Aris Thorne – ve onun 1978 tarihli makalesine yapılan referans, zihninde yeni bir rota çizmişti.

Artık sadece kaçmıyordu, aynı zamanda bilgi arıyordu; Ali'nin çalışmalarını, içinde bulunduğu tehlikeyi ve belki de bu durumdan bir çıkış yolu olup olmadığını anlamasına yardımcı olabilecek bir bilgi.

Hedefi netti: Dr. Thorne'un "Negatif Kütle Yoğunluğu Hipotezi" başlıklı makalesini bulmak. Bu tür akademik bir yayını bulabileceği en olası yer büyük bir üniversite kütüphanesiydi. İzmir'de olduğuna göre, aklına ilk gelen yer Ege Üniversitesi oldu. Türkiye'nin en köklü üniversitelerinden biriydi ve kapsamlı bir kütüphanesi olmalıydı.

Yataktan kalktı, pencereye gidip dışarı baktı. Pazar sabahı olması nedeniyle sokak henüz sakindi. Önce plan yapmalıydı. Ege Üniversitesi'nin kampüsü neredeydi? Basmane'den oraya nasıl gidebilirdi? Ve en önemlisi, bir Pazar günü kütüphane açık mıydı ve dışarıdan bir ziyaretçi olarak içeri girebilir miydi?

Yeni aldığı tek kullanımlık telefonu kullanarak (pansiyonun Wi-Fi'sine güvenmiyordu) dikkatlice internette araştırma yaptı. Ege Üniversitesi'nin Bornova'da, şehrin biraz dışında olduğunu öğrendi. Basmane'den oraya İZBAN (şehir içi banliyö treni) veya belediye otobüsleriyle ulaşım mümkündü. Kütüphanenin web sitesini buldu. Şansına, Merkez Kütüphane Pazar günleri de belirli saatler arasında açıktı! Ancak dışarıdan ziyaretçilerin girişiyle ilgili net bir bilgi yoktu, genellikle hafta içi ve özel izinle mümkün olduğu yazıyordu. Bu küçük bir engeldi ama Elif'i yıldırmadı. Bir yolunu bulacaktı.

Şimdi hazırlanmalıydı. Üniversite kampüsünde dikkat çekmemeliydi. Mümkün olduğunca sıradan görünmeliydi. Lavaboda yıkadığı ve gece kaloriferde kuruttuğu pantolonunu ve tişörtünü giydi. Bunlar hala biraz nemliydi ama en temiz kıyafetleriydi. Üzerine ceketini aldı.

Saçlarını yine topladı ve dün aldığı başörtüsünü bu kez daha modern bir tarzda, boynuna dolayarak taktı. Belki güneş gözlüğü de takmalıydı? Çantasından güneş gözlüğünü çıkarıp taktı. Aynadaki görüntüsüne baktı. Yorgun görünüyordu ama en azından bir öğrenciye veya genç bir araştırmacıya benzeyebilirdi.

Sırt çantasını hazırladı. Bu kez Ali'nin günlüklerini ve diğer önemli belgeleri odadaki gizli bölmede bırakmaya karar verdi. Onları halka açık bir kütüphaneye götürmek delilik olurdu. Sadece kendi not defterini (içinde makale referansı ve diğer notları vardı), cüzdanını, iki telefonunu (eskisini hala kapatmamıştı), bir şişe suyu ve kalan birkaç bisküviyi çantasına koydu. Mektup açacağını ve düdüğü de ne olur ne olmaz diye cebine attı.

Odanın anahtarını alıp pansiyondan ayrıldı. Sokak şimdi daha hareketliydi. Tariflere göre İZBAN istasyonuna doğru yürümeye başladı. Basmane'nin tarihi dokusu, eski hanları, küçük dükkanları arasından geçerken bir an için kendini turist gibi hissetti ama bu his hemen kayboldu. Her köşe başında, her kalabalık noktada tetikteydi. Arkasına bakıyor, insanların yüzlerini inceliyordu. O lacivert araba, o yabancı adam, Kenan... Hepsi zihninin bir köşesinde pusuya yatmış gibiydi.

İZBAN istasyonunu buldu. Bilet gişesinden Bornova yönüne gitmek için jeton aldı. Turnikelerden geçerken ve kalabalık peronda treni beklerken gerginliği daha da arttı. Burası otogar kadar olmasa da oldukça kalabalıktı. Tren geldiğinde kendini kalabalığın arasına atıp boş bir yere geçti. Yolculuk boyunca ayakta durdu, kimseyle göz teması kurmamaya çalıştı. Tren yer altından ve yer üstünden ilerlerken, İzmir'in farklı yüzlerini gördü. Nihayet "Ege Üniversitesi" durağında indi.

Kampüs beklediğinden daha büyük ve yeşildi. Geniş yollar, ağaçlıklı alanlar, farklı fakülte binaları... Pazar sabahı olmasına rağmen etrafta öğrenciler, öğretim görevlileri veya kampüs sakinleri vardı. Elif, kendini biraz kaybolmuş hissetti. Etraftaki yönlendirme tabelalarını takip ederek Merkez Kütüphane binasını aramaya başladı.

Büyük, modern görünümlü kütüphane binasını bulduğunda derin bir nefes aldı. İşte burasıydı. Ama şimdi asıl zorluk başlıyordu: İçeri girmek. Ana giriş kapısına yöneldi. Kapıda bir güvenlik görevlisi ve turnikeler vardı. Öğrenciler ve personel kartlarını okutarak kolayca geçiyordu. Elif ne yapacağını bilemeden bir an duraksadı.

Güvenlik görevlisi ona doğru baktı. Elif cesaretini toplayıp yanına yaklaştı. "Merhaba," dedi, sesi titrek çıkmıştı. "Ben... dışarıdan geliyorum. Acilen incelemem gereken çok eski bir akademik makale var. Acaba bugün kütüphaneyi kullanma imkanım olabilir mi?"

Görevli, Elif'i baştan aşağı süzdü. "Pazar günleri dışarıdan ziyaretçi kabulümüz yok hanımefendi," dedi net bir sesle. "Sadece personel ve öğrenciler girebilir."

Elif'in umutları yıkılır gibi oldu. "Ama gerçekten çok önemli," diye ısrar etti. "Sadece bir makaleye bakıp çıkacağım. 1978 tarihli bir fizik dergisi..."

Görevli başını iki yana salladı. "Üzgünüm, kurallar böyle. Hafta içi gelip kütüphane müdürlüğünden izin almanız gerekebilir."

Elif ne diyeceğini bilemedi. Geri dönmek... Bu kadar yaklaşmışken pes etmek istemiyordu. Acaba başka bir giriş var mıydı? Ya da görevliyi ikna etmenin bir yolu? Tam o sırada, yanlarından geçen ve Elif'in konuşmasını duymuş olan, yaşlıca, beyaz saçlı bir adam duraksadı. Gözlüklü, hafif kambur duruşlu, elinde birkaç kitap taşıyan bu adam tipik bir emekli profesöre benziyordu.

Adam Elif'e döndü. "Affedersiniz genç hanım," dedi nazik bir sesle. "Hangi makaleyi arıyordunuz? Belki yardımcı olabilirim."

Elif şaşırmıştı. Adamın yüzünde samimi bir merak ifadesi vardı. Tereddüt etti. Bu adama güvenebilir miydi? Ama başka şansı da yok gibiydi. "Şey," dedi çekinerek. "Dr. Aris Thorne'un 1978 tarihli, 'Negatif Kütle Yoğunluğu Hipotezi' üzerine olan makalesi..."

Adamın kaşları hafifçe kalktı. "Aris Thorne mu? İlginç bir seçim. Eski ama önemli bir makaledir. Nadir bulunur." Adam güvenlik görevlisine döndü. "Hasan Bey, bu genç hanım benim misafirim. Eski bir öğrencim, doktora tezi için araştırma yapıyor. Ben ilgileneceğim."

Güvenlik görevlisi yaşlı adama saygıyla baktı. "Peki hocam, siz öyle diyorsanız," dedi ve turnikelerden birini Elif için açtı.

Elif şaşkınlıkla yaşlı adama döndü. "Çok... çok teşekkür ederim," dedi minnetle.

Adam gülümsedi. "Önemli değil kızım. Bilgiye ulaşmak isteyen herkese kapımız açık olmalı. Gelin, size o derginin yerini göstereyim. Arşiv bölümündedir muhtemelen."

Elif, hala tam olarak ne olduğunu anlayamamış bir halde, bu beklenmedik yardım eli sayesinde kütüphanenin serin, sessiz koridorlarına adımını attı. İçeri girdiğinde, binlerce kitabın ve sessizliğin o kendine özgü kokusu onu karşıladı. Burası Sığınak'tan ve konağın kasvetinden çok farklı bir dünyaydı.

Ama Elif biliyordu ki, aradığı cevaplar belki de bu sessiz rafların arasında, tıpkı Sığınak'taki gibi tehlikeli sırlar barındırıyor olabilirdi. Yaşlı profesörün arkasından, kütüphanenin derinliklerine doğru ilerlerken, kalbi hem umutla hem de yeni bir endişeyle çarpıyordu. Aradığı makaleye yaklaşıyordu.


''En çok okunan romanlar,yeni çıkan kitaplar 2025,pdf kitap siteleri,kitap tavsiyeleri,2025 roman önerileri,kitap blogları,kitap önerileri,kitap özetleri,roman incelemeleri,yazar biyografileri,kitap yorumları,pdf kitap indir,epub kitap indir,kitap serileri,yerli romanlar,yabancı romanlar,aşk romanları,tarihi romanlar,polisiye romanlar,bilim kurgu romanlar,dram romanları,fantastik kitaplar,e-kitap romanlar,ücretsiz roman oku''

📖 Hikayeye Devam Et

Gölgelerin Fısıltısı 39 bölümüne geçmeden önce kısa bir reklam ile destek olun.

➡️ Gölgelerin Fısıltısı Bölüm 39 Arşivin Sessizliğinde Bulunan Makale Online Oku

Gölgelerin Fısıltısı Bölüm 37 İzmir'de Yeni Bir Sayfa ve Defterlerdeki İz Sürüşü Online Oku

 



 


"Ege Pansiyon"un resepsiyonundaki orta yaşlı, bıyıklı adam, Elif'in uzattığı kimliğe ve paraya kısa bir bakış attıktan sonra, pek fazla soru sormadan ona anahtarı uzatmıştı. Bu ilgisizlik Elif'in işine gelmişti. Ne kadar az dikkat çekerse o kadar iyiydi.

 Teşekkür edip anahtarı aldı ve dar, halı kaplı merdivenlerden ikinci kata çıktı. Oda numarası kapının üzerinde soluk bir şekilde yazılıydı. Anahtarı kilide sokup çevirdiğinde hafif bir gıcırtıyla kapı açıldı.

İçeri girip kapıyı arkasından hemen kilitledi ve sürgüsünü çekti. Sonunda yine dört duvar arasındaydı, yalnızdı. Oda, Bursa'daki odadan biraz daha genişti ama aynı derecede mütevazıydı. Duvarda soluk renkli bir duvar kağıdı, yerde eski ama temiz bir kilim vardı.

Tek kişilik bir yatak, küçük, ahşap bir gardırop, bir masa ve bir sandalye... Penceresi dar bir arka sokağa bakıyordu, karşıdaki binanın duvarından başka bir manzarası yoktu. Ama Elif için bu kadarı yeterliydi. Güvenli hissettiriyordu, en azından şimdilik.

Sırt çantasını yatağın üzerine bıraktı. İçindeki defterlerin ağırlığı omuzlarından kalkınca derin bir nefes aldı. Önce bu defterleri güvene almalıydı. Odanın içini gözden geçirdi. Parke yoktu, bu yüzden zemin altı seçeneği ortadan kalkmıştı.

Gardırobun içi boştu ama çok barizdi. Yatağın altına baktı; tozlu ama geniş bir boşluk vardı. Çantayı olduğu gibi yatağın altına itebilirdi. Ya da belki de... gardırobun içindeki o ince sunta rafın arkası? Elif rafı hafifçe oynattığında yerinden çıktığını fark etti. Rafın arkasında küçük bir boşluk vardı.

Defterleri (Ali'nin kişisel günlüğü, kayıt defteri, en kalın araştırma günlüğü ve Neriman'ın mektubu) dikkatlice bu boşluğa yerleştirdi ve rafı tekrar dikkatlice yerine taktı. Dışarıdan bakıldığında hiçbir şey belli olmuyordu. Kendi not defterini ve diğer eşyalarını ise çantasına geri koydu.

Şimdi biraz olsun rahatlamıştı. Günlerdir süren kaçış, gerginlik ve yorgunluk tüm hücrelerinde hissediliyordu. Üzerindeki kıyafetler hala kirli ve konak macerasının izlerini taşıyordu. Banyoya girip tekrar hızlı bir duş aldı. Bu kez yanında getirdiği küçük sabunu kullandı. Aynada kendine baktığında hala solgun ve bitkin görünüyordu ama en azından daha temizdi. Çantasında yedek olarak getirdiği tek tişörtü ve rahat bir pantolonu giydi. Kirli kıyafetlerini lavaboda çitileyip odadaki kalorifer peteğinin üzerine astı.

Açlığı tekrar kendini hissettirmişti. Bursa'dan aldığı bisküvilerden biraz atıştırdı ama bu yeterli değildi. Sıcak, doğru düzgün bir yemeğe ihtiyacı vardı. Odadan çıkıp dışarıda yemek riskliydi. Acaba pansiyonun oda servisi var mıydı? Sanmıyordu. Ama belki yakındaki bir lokantadan telefonla sipariş verebilirdi? Yeni aldığı telefonu ve SIM kartı kullanma zamanı gelmişti.

Telefonu açtı. Basit arayüzüne alışmaya çalışarak kişilerine baktı; boştu. İnternet paketini kullanmak için küçük bir miktar kontör yüklemesi gerektiğini fark etti. Önce yakındaki bir büfeden kontör alması gerekecekti. Ama şu an için daha acil olan yemekti. Pansiyonun resepsiyonunu arayıp yakınlarda paket servis yapan bir lokanta olup olmadığını sordu. Resepsiyondaki adam pek yardımcı olmadı ama yakındaki bir esnaf lokantasının numarasını verdi.

Elif, odasındaki eski çevirmeli telefonu kullanarak lokantayı aradı. Sesini biraz değiştirerek basit bir mercimek çorbası ve biraz pilav sipariş etti. Adres olarak pansiyonun adını ve oda numarasını verdi. Yaklaşık yarım saat sonra kapısı çalındı. Gelen, genç bir kuryeydi. Yemeğin parasını kapı aralığından uzatarak ödedi, kuryeyle göz göze gelmemeye çalıştı.

Yemeğini odasındaki küçük masaya oturup yavaş yavaş yedi. Sıcak çorba midesine ve ruhuna iyi gelmişti. Bu basit, sıradan eylem – sıcak bir yemek yemek – içinde bulunduğu durumu bir anlığına unutturdu. Ama sonra aklı tekrar defterlere, Ali'ye, tehlikeye kaydı.

Yemeğini bitirdikten sonra, artık araştırmaya geri dönme zamanıydı. Ama önce iletişim kanallarını güvence altına almalıydı. Yeni telefonuna kontör yüklemek ve internet paketi almak için dışarı çıkması gerekiyordu. Başörtüsünü tekrar taktı, odanın anahtarını alıp sessizce dışarı çıktı. Pansiyonun yakınındaki küçük bir büfeden kontör aldı ve telefonuna yükledi. Küçük bir internet paketi de satın aldı. Artık daha özgürce (ama yine de dikkatlice) interneti kullanabilirdi.

Odaya döndüğünde ilk işi Dr. Aris Thorne'u tekrar araştırmak oldu. Bu kez farklı anahtar kelimeler, akademik veritabanları, eski üniversite arşivleri gibi yerlere baktı. Birkaç yeni makale referansı daha buldu ama hepsi eski tarihlerdi. Adam sanki 1980'lerden sonra bilim dünyasından elini eteğini çekmiş gibiydi. Güncel bir iletişim bilgisi, bir e-posta adresi veya sosyal medya profili yoktu. Bu iş sandığından daha zor olacaktı. Belki de adam ölmüştü bile? Ama Ali'nin notu nispeten yeni görünüyordu.

Bu online aramanın çıkmaz sokağa girdiğini anlayınca, strateji değiştirmesi gerektiğini fark etti. Eğer Dr. Thorne'a doğrudan ulaşamıyorsa, belki de Ali'nin defterlerinde, Thorne'un çalışmalarıyla veya onunla bağlantılı olabilecek başka isimler, projeler veya yayınlarla ilgili ipuçları vardı. Ali, Thorne'un ismini neden not almıştı? Hangi bağlamda? Bu sorunun cevabı muhtemelen defterlerin içindeydi.

Gardırobun arkasındaki gizli bölmeden defterleri tekrar çıkardı. Hepsini yatağın üzerine yaydı. Bu kez amacı genel bir anlayış kazanmak değil, spesifik bir ismi veya bağlantıyı aramaktı: Dr. Aris Thorne.

Kalın araştırma günlüklerinden birini aldı. Sayfaları yavaş yavaş çevirmeye başladı. Gözleri sadece metinleri değil, denklemleri, çizimleri, sayfa kenarındaki notları da tarıyordu. Aradığı şey bir isim, bir referans, belki de "Cambridge", "Thorne" veya benzeri bir kelimeydi.

Saatler süren dikkatli bir taramanın ardından, ikinci araştırma günlüğünün ortalarında bir yerde, karmaşık bir "alan stabilizasyon denklemi"nin yanında küçük bir not buldu: "Thorne'un 1978'deki makalesine bakmalı. Özellikle 'Negatif Kütle Yoğunluğu Hipotezi' bölümü. Çözüm orada olabilir mi??"

Elif'in kalbi hızlandı! İşte bu somut bir ipucuydu! Ali, Dr. Thorne'un belirli bir makalesine referans veriyordu. Eğer o makaleyi bulabilirse, hem Ali'nin projesini daha iyi anlayabilir hem de belki Dr. Thorne hakkında daha fazla bilgi edinebilirdi.

Ama 1978 tarihli spesifik bir fizik makalesini burada, bu pansiyon odasında nasıl bulacaktı? Bunun için büyük bir kütüphaneye veya üniversite arşivine erişmesi gerekiyordu. İzmir'de Ege Üniversitesi vardı. Belki oranın kütüphanesine girebilirdi? Ya da şehirdeki daha büyük halk kütüphanelerini deneyebilirdi.

Bu yeni hedef, ona tekrar bir amaç duygusu vermişti. Artık sadece saklanmıyor, aktif olarak bir sonraki adımı planlıyordu. Yarın ilk işi bu makaleyi bulabileceği bir yer araştırmak olacaktı.

Defterleri tekrar dikkatlice yerine sakladı. Odanın ışığını kapattı ve yatağa uzandı. Gözlerini kapattığında, zihninde denklemler, semboller ve bir isim vardı: Dr. Aris Thorne. Yolculuk hala tehlikeli ve belirsizdi ama şimdi en azından takip edebileceği bir iz bulmuştu. İzmir'deki bu küçük pansiyon odası, onun için sadece bir sığınak değil, aynı zamanda sırları çözmek için yeni bir başlangıç noktası olmuştu.


''En çok okunan romanlar,yeni çıkan kitaplar 2025,pdf kitap siteleri,kitap tavsiyeleri,2025 roman önerileri,kitap blogları,kitap önerileri,kitap özetleri,roman incelemeleri,yazar biyografileri,kitap yorumları,pdf kitap indir,epub kitap indir,kitap serileri,yerli romanlar,yabancı romanlar,aşk romanları,tarihi romanlar,polisiye romanlar,bilim kurgu romanlar,dram romanları,fantastik kitaplar,e-kitap romanlar,ücretsiz roman oku''

📖 Hikayeye Devam Et

Gölgelerin Fısıltısı 38 bölümüne geçmeden önce kısa bir reklam ile destek olun.

➡️ Gölgelerin Fısıltısı Bölüm 38 Bilginin Peşinde Üniversite Koridorlarında Online Oku

Gölgelerin Fısıltısı Bölüm 36 Ege'ye Uzanan Yol ve Yeni Bir Başlangıç Arayışı Online Oku

 



 


Otobüs, Bursa'nın yoğun trafiğinden sıyrılıp İzmir'e doğru uzanan otoyola çıktığında, Elif koltuğunda biraz daha rahatlamaya çalıştı. Başörtüsünün altından camdan dışarıyı izliyordu. Akıp giden manzara – zeytinlikler, tarlalar, arada sırada görünen küçük köyler – bir süre sonra monotonlaşmaya başladı. Motorun düzenli uğultusu ve tekerleklerin asfalttaki sesi, otobüsün içini bir tür hipnotik sessizlikle doldurmuştu. Diğer yolcular ya uyukluyor ya da kendi dünyalarına dalmış görünüyorlardı. Bu sıradanlık, Elif'in içinde bulunduğu olağanüstü durumu daha da belirgin kılıyordu.

Saatler ilerledikçe, üzerindeki fiziksel ve zihinsel yorgunluk kendini iyice hissettirmeye başladı. Göz kapakları ağırlaştı. Son iki gündür yaşadığı kabus gibi olaylar, uykusuz geceler ve sürekli tetikte olma hali onu tüketmişti. Başını cama yasladı. Bu kez direnmeyecekti, uyumaya çalışacaktı. Belki de hareket halinde olmak, İnegöl'den ve konaktan kilometrelerce uzakta olmak, ona sahte de olsa bir güvenlik hissi veriyordu. Gözlerini kapattı ve kendini otobüsün ritmik sarsıntısına bırakmaya çalıştı.

Uykusu yine de derin ve dinlendirici olmadı. Kısa, kesik anlarda daldı, ancak rüyaları yine huzursuzdu. Ali'nin Sığınağı'nın soğuk duvarları, defterlerdeki anlaşılmaz formüller, Kenan'ın belirsiz yüzü, lacivert arabalı adamın tehditkar duruşu... Hepsi birer karabasan gibi üzerine çöküyordu. Ara sıra kendi kendine irkilerek uyandı, her seferinde ilk işi kucağındaki çantayı kontrol etmek oldu. Defterler oradaydı, güvendeydi. Ama bu güvence hissi çok kırılgandı.

Uyandığı anlarda etrafındaki yolculara belli etmemeye çalışarak göz attı. Kimse onunla ilgileniyor gibi görünmüyordu. Zaman geçtikçe, otobüsteki diğer yüzler de sıradanlaşmaya başlamıştı. Belki de gerçekten takip edilmiyordu? Belki de "onlar" henüz onun izini bulamamıştı? Bu düşünce küçük bir umut kıvılcımı yaratsa da, Elif hala tedbiri elden bırakmıyordu.

Yolculuğun ortalarına doğru, cebindeki yeni telefonu hatırladı. Çantasından dikkatlice çıkardı. Basit, ucuz bir modeldi ama işini görürdü. Yeni SIM kartı takmıştı ama henüz aktive etmemişti veya kimseyi aramamıştı. Şimdi denemeli miydi? Belki Ayşe'ye daha detaylı bir mesaj atabilirdi? Ya da Dr. Aris Thorne hakkında internette daha fazla bilgi arayabilirdi?

Telefonu açtı. Sinyal gücü fena değildi. Önce internet paketini kullanarak çok dikkatli bir arama yapmayı denedi. Genel arama motorları yerine, daha az bilinen, belki de daha az iz bırakan bir arama motoru kullandı. "Aris Thorne physicist contact" gibi anahtar kelimelerle arama yaptı. Karşısına yine eski yayınlar, konferans bilgileri çıktı. Güncel bir iletişim bilgisi veya kişisel bir web sitesi bulamadı. Adam ya gerçekten inzivaya çekilmişti ya da dijital dünyada iz bırakmamaya özen gösteriyordu. Bu, ona ulaşmayı daha da zorlaştıracaktı.

Sonra Ayşe'yi düşündü. Ona ne yazabilirdi? "Bursa'dan kaçtım, İzmir'e gidiyorum, peşimde tehlikeli adamlar var, elimde dünyayı değiştirebilecek sırlar var..." Hayır, bu çok fazlaydı, çok riskliydi. Şimdilik sadece güvende olduğunu ve uygun bir zamanda arayacağını belirten kısa bir mesaj daha göndermeye karar verdi. Ama mesajı yazarken bile tereddüt etti. Ya bu telefon da dinleniyorsa? Ya Ayşe'ye attığı mesajlar onu tehlikeye atıyorsa? Telefonu kapatıp tekrar çantasına koydu. İletişim kurmak için daha güvenli bir yol bulmalıydı. Belki İzmir'de bir internet kafe bulup şifreli bir e-posta gönderebilirdi? Bu daha güvenli olabilirdi.

Zaman ilerledikçe otobüsün camından görünen manzara değişmeye başladı. Yeşil ovaların yerini daha kayalık tepeler, makilik alanlar aldı. Hava daha sıcak ve nemli gibiydi. Trafik tekrar yoğunlaşmaya başladı. Yol kenarındaki tabelalarda İzmir'e kalan mesafe azalıyordu. Ege'ye yaklaşıyorlardı. İzmir... Yeni bir şehir, yeni bir başlangıç olabilir miydi? Yoksa sadece tehlikenin yeni bir perdesi mi açılıyordu?

Nihayet otobüs yavaşladı ve İzmir Otogarı'nın devasa kompleksine girdi. Burası Bursa otogarından bile daha büyük ve daha kaotik görünüyordu. Onlarca peron, yüzlerce insan, sürekli yapılan anonslar, satıcıların bağırışları... Elif, bu kalabalığın içinde kendini hem daha güvende (kaybolmak kolaydı) hem de daha fazla tehdit altında (tehlike her yerden gelebilirdi) hissetti.

Otobüs perona yanaşıp durduğunda, Elif yine hemen kalkmadı. Diğer yolcuların inmesini bekledi, sonra sırt çantasını sıkıca kavrayarak kalabalığın arasına karıştı. Otogarın serin, klimalı terminal binasına girdi. Şimdi ne yapacaktı? İlk iş, buradan çıkıp kalacak bir yer bulmaktı. Ama nereye gitmeliydi? İzmir'i hiç bilmiyordu. Otogarın içindeki haritalara veya danışma noktalarına bakmak istemiyordu. Belki de şehir merkezine giden bir otobüse veya metroya (İZBAN) binip orada daha sakin bir bölge aramalıydı. Basmane bölgesi aklına geldi. Eskiden okuduğu romanlarda veya duyduğu hikayelerde adı geçen, tarihi ama aynı zamanda uygun fiyatlı otellerin ve pansiyonların olduğu bir yerdi. Evet, Basmane iyi bir hedef olabilirdi.

Otogarın alt katındaki İZBAN istasyonuna veya ESHOT otobüs duraklarına yönlendiren tabelaları takip etti. Kısa bir yürüyüşün ardından kendini yerel ulaşım hatlarının olduğu bölümde buldu. Birkaç kişiye sorarak Basmane'ye giden bir otobüs hattını öğrendi. Durağa gidip otobüsü beklemeye başladı.

Beklerken etrafını dikkatle süzüyordu. Otogarın ana terminal binasına göre burası biraz daha sakindi ama yine de tetikteydi. Yanında duran insanlar, karşıdan gelenler... Herkese şüpheyle bakıyordu.

Neyse ki otobüs çok gecikmeden geldi. İçerisi kalabalık değildi. Boş bir koltuğa oturdu. Otobüs hareket edip otogardan ayrılırken, Elif yeni bir şehirde olmanın getirdiği o tuhaf hissi yaşadı. Bilinmezlik hem korkutucu hem de bir yanıyla özgürleştiriciydi. Burada onu kimse tanımıyordu. Geçmişini geride bırakabilir miydi? Ya da geçmişi onu buraya kadar takip edecek miydi?

Otobüs şehrin içinden geçerek ilerlerken, Elif camdan dışarıyı izledi. Palmiyeler, geniş bulvarlar, tarihi binalar ve modern yapılar iç içeydi. Deniz kokusu henüz gelmiyordu ama Ege'nin o kendine özgü atmosferi hissediliyordu. Yaklaşık yarım saatlik bir yolculuktan sonra şoförün "Basmane!" anonsuyla irkildi. İşte gelmişti.

Otobüsten indiğinde kendini hareketli bir meydanın kenarında buldu. Etrafta eski oteller, lokantalar, dükkanlar vardı. Hava sıcaktı. Elif, bir an için nereye gideceğini bilemeden duraksadı. Sonra kendine geldi. Bir pansiyon bulmalıydı. Meydandan ayrılıp daha sakin görünen ara sokaklara daldı.

Tıpkı Bursa'daki gibi, temiz ama mütevazı, göze batmayan bir yer arıyordu. Birkaç sokak dolaştıktan sonra aradığını buldu; küçük, "Ege Pansiyon" yazılı bir tabela. Derin bir nefes aldı ve içeri girdi. Yeni bir şehirde, yeni bir geçici sığınakta, mücadelesinin bir sonraki perdesi başlamak üzereydi.


''En çok okunan romanlar,yeni çıkan kitaplar 2025,pdf kitap siteleri,kitap tavsiyeleri,2025 roman önerileri,kitap blogları,kitap önerileri,kitap özetleri,roman incelemeleri,yazar biyografileri,kitap yorumları,pdf kitap indir,epub kitap indir,kitap serileri,yerli romanlar,yabancı romanlar,aşk romanları,tarihi romanlar,polisiye romanlar,bilim kurgu romanlar,dram romanları,fantastik kitaplar,e-kitap romanlar,ücretsiz roman oku''

📖 Hikayeye Devam Et

Gölgelerin Fısıltısı 37 bölümüne geçmeden önce kısa bir reklam ile destek olun.

➡️ Gölgelerin Fısıltısı Bölüm 37 İzmir'de Yeni Bir Sayfa ve Defterlerdeki İz Sürüşü Online Oku

Yayın Evleri

ABM Yayınevi (1) Adam Yayıncılık (1) Alfa Yayıncılık (7) Alkım Kitabevi (1) Alter Yayınları (4) Altıkırkbeş Yayınları (5) Altın Kitaplar (13) Ankara Okulu Yayınları (1) Anonim Yayınları (3) Ant Yayınları (1) Arkadya Yayınları (1) Artemis Yayınları (2) Artshop Yayıncılık (1) Arya Yayınları (2) Ataç Yayınları (1) Aykırı Yayınları (2) Ayrıntı Yayınları (7) Aşk Kitapları (53) Babıali Kültür Yayıncılığı (3) Bağlam Yayıncılık (1) Berikan Yayınevi (1) Bilgi Yayınları (2) Bilim ve Gelecek Yayınları (2) Birey Yayıncılık (1) Bordo Siyah Yayınları (1) Butik Yayınları (1) Buzdağı Yayınları (1) Can Yayınları (45) Cinius Yayınları (1) Cumhuriyet Yayınları (1) DBY Yayınları (2) Dergah Yayınları (1) Destek Yayınları (3) Dharma Yayınları (1) Domingo Yayınevi (3) Doğan Kitap (8) Doğu Batı Yayınları (1) Düşünbil Yayınları (1) E Yayınları (1) Eksik Parça Yayınları (1) Elit Kültür Yayınları (1) Elma Yayınevi (3) Epsilon Yayınları (3) Etkileşim Yayınları (1) Everest Yayınları (10) Evrensel Basım Yayın (7) Eğitim Sen Yayınları (1) Genç Destek Yayınları (1) Geyik Yayınları (1) Gün Yayıncılık (3) Hayy Kitap (6) Islık Yayınları (1) Işık Yayınları (2) Kapı Yayınları (1) Kavram Yayınları (1) Kaynak Yayınları (1) Kitap Zamanı Yayınları (1) Kitsan Yayınevi (1) Kodlab Yayınları (1) Kolektif Kitap (4) Koridor Yayıncılık (2) Koç Üniversitesi Yayınları (1) Kuraldışı Yayınları (1) Kurtuba Kitap (2) Kurtuba Yayınları (1) Kuzey Yayınları (2) Köxüz Yayınları (1) Kültür Bakanlığı Yayınları (1) Kültür Kitapları (8) Kırmızı Kedi Yayınevi (9) Litera Yayıncılık (1) Literatür Yayıncılık (5) Martı Yayınları (6) Maya Kitap (2) MediaCat Yayınları (4) Meta Yayınları (1) Metis Yayıncılık (2) Metis Yayınları (6) Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları (2) Milliyet Yayınları (5) Mobidik Yayınları (1) Nemesis Kitap (2) Nesil Yayınları (4) Nesin Yayınevi (1) Nobel Akademik Yayıncılık (1) Nokta Yayıncılık (1) Notos Kitap (3) ODTÜ Yayıncılık (3) Oda Yayınları (1) Okuyan Us Yayınları (2) Okyanus Yayıncılık (1) Olimpos Yayınları (1) Optimist Yayınları (1) Ortaoyuncular Yayınları (1) Overteam Yayınları (1) Oğlak Yayıncılık (1) Pan Yayınları (2) Panama Yayıncılık (1) Paradoks Kitap (1) Parola Yayınları (1) Payel Yayınevi (1) Pegasus Yayınları (4) Phoenix Yayınları (2) Pinhan Yayıncılık (1) Plato Film Yayınları (2) Polat Kitapçılık (1) Portakal Yayınları (1) Pozitif Yayınları (2) Profil Yayıncılık (2) Propaganda Yayınları (8) Purnam Yayınları (1) Remzi Kitabevi (5) Ruh ve Madde Yayınları (2) Sanat A.Ş (1) Say Yayınları (5) Sel Yayıncılık (6) Siren Yayınları (2) Sis Yayınları (2) Sokak Yayınları (1) Sol Yayınları (2) Su Yayınevi (1) Sözcükler Yayınları (1) Sümer Yayınevi (1) Tarih Vakfı Yurt Yayınları (1) Tekhne Yayınları (1) Tercüman Yayınları (2) Timaş Yayınları (10) Toker Yayınları (2) Truva Yayınları (1) Tudem Yayınları (3) Tübitak Yayınları (12) Türk Dil Kurumu Yayınları (1) Uğur Mumcu Vakfı Yayınları (1) Varlık Yayınları (4) Yabancı Yayınevi (2) Yakamoz Yayınları (3) Yapı Kredi Yayınları (38) Yağmur Yayınları (2) Yeditepe Yayınevi (1) Yediveren Yayınları (1) Yeni Akademi Yayınları (2) Yeni Avrasya Yayınları (1) Yeni Yazdığım Romanlar (107) Yitik Hazine Yayınları (2) Yol Yayınları (1) Yurt Kitap Yayın (3) Zafer Yayınları (1) Çitlembik Yayınları (1) Çınar Yayınları (2) Çığır Kitabevi (1) Ötüken Neşriyat (7) Ötüken Neşriyat Yayınları (4) Özgür Yayınları (1) Ütopya Yayınevi (1) İleri Yayınları (1) İletişim Yayınları (23) İmge Kitabevi (1) İnkılap Kitabevi (11) İnsan Yayınları (1) İnter Yayınları (1) İthaki Yayınları (4) İz Yayıncılık (2) İzgören Yayınları (1) İş Bankası Kültür Yayınları (9) İşaret Yayınları (1) Şule Yayınları (1)