Elif, İzmir Otogarı'nın
kalabalığında bu kez daha az panikle ama aynı dikkatle ilerledi. Ayşe ile
yaptığı konuşma ona sadece bir plan değil, aynı zamanda uzun zamandır
hissetmediği bir umut ve destek duygusu vermişti. Ankara'ya giden otobüslerin
kalktığı peronları buldu, ilk uygun sefere biletini aldı. Yine nakit ödedi,
yine kimse kimlik sormadı. Bu kez bekleyişi daha sakindi. Etrafındaki yüzleri
tarasa da, artık her yüzde bir tehdit görmüyordu. Sadece dikkatliydi.
Gece yolculuğu başlamıştı.
Otobüs, İzmir'in ışıklarını geride bırakıp karanlık otoyolda ilerlerken, Elif
koltuğuna yaslanıp gözlerini kapattı. Bu kez uykuya dalmak daha kolay oldu.
Rüyaları hala karışıktı ama içlerinde umut kırıntıları da vardı; Ayşe'nin sesi,
Ankara'da bekleyen "Demir", belki de güvenli bir gelecek...
Sabahın ilk ışıklarıyla Ankara
Otogarı'na (AŞTİ) vardıklarında, Elif kendini dinlenmiş değil ama en azından
daha zinde hissediyordu. Başkentin otogarı da en az diğerleri kadar kalabalık
ve karmaşıktı. Ayşe'nin talimatları netti: Belirli bir pastanenin önünde
beklemesi gerekiyordu.
Elif otobüsten inip terminal
binasına girdi. Etrafına bakındı, tabelaları takip ederek Ayşe'nin tarif ettiği
pastaneyi buldu. Önündeki masalardan birine oturdu, kendine bir çay söyledi.
Kalbi yine hızla çarpıyordu. "Demir" nasıl biriydi? Ona güvenebilir
miydi? Ya gelmezse?
Çok beklemesi gerekmedi.
Yaklaşık on dakika sonra, yanına kır saçlı, gözlüklü, orta yaşlı, sakin
görünümlü bir adam yaklaştı. Üzerinde spor ama şık bir ceket vardı. Elif'e
hafifçe gülümsedi. "Elif Hanım?" dedi, sesi alçak ve güven vericiydi.
"Ben Demir. Ayşe Hanım'ın selamı var."
Elif rahat bir nefes aldı.
"Merhaba," diye fısıldadı.
Demir, Elif'in karşısındaki
sandalyeye oturdu. "Zor zamanlar geçirdiğinizi biliyorum," dedi
anlayışlı bir tavırla. "Ama artık güvendesiniz. Size yardımcı
olacağız." Elini cebine atıp kalın bir zarf çıkardı ve masanın üzerinden
Elif'e uzattı. "Bu sizin için."
Elif zarfı aldı. Elleri
titriyordu. "Teşekkür ederim."
"Zarfın içinde yeni bir
kimlik, bir miktar nakit, yeni bir telefon ve seyahat talimatlarınız var,"
diye açıkladı Demir. "Talimatları dikkatlice okuyun ve harfiyen uygulayın.
Sizi buradan güvenli bir yere ulaştıracağız."
Elif başıyla onayladı. Sonra
aklına defterler geldi. Çantasına uzandı. "Şey... Yanımda bazı... önemli
ve tehlikeli olabilecek eşyalar var," dedi tereddütle. "Ali Bey'in
çalışmaları... Arkadaşım Ayşe bahsetti mi?"
Demir başını salladı.
"Evet, genel olarak bilgi sahibiyiz. Ayşe Hanım, bu materyallerin güvenli
bir şekilde saklanmasını istediğinizi söyledi."
"Evet," dedi Elif.
"Ali Bey de, onu korumaya çalışan diğer kişi de yok edilmesini söyledi
ama... ben yapamadım. Bu bilgi kaybolmamalı ama kesinlikle yanlış ellere de
geçmemeli." Sırt çantasını açıp içindeki defterleri (Ali'nin kişisel
günlüğü ve Neriman'a yazdığı mektup hariç) çıkardı ve masanın üzerine koydu.
"Bunları size emanet edebilir miyim? Güvende olacaklarından ve sorumlu bir
şekilde kullanılacağından emin olabilir miyim?"
Demir defterlere saygıyla
baktı. "Elbette, Elif Hanım," dedi ciddi bir sesle. "Bizim
amacımız da bu. Bu tür hassas bilgilerin nasıl korunacağını biliyoruz. Güvenli,
tarafsız bir akademik arşivde saklanmasını sağlayacağız. İleride, eğer şartlar
uygun olursa ve siz de isterseniz, Dr. Thorne gibi güvenilir araştırmacılarla
kontrollü bir şekilde paylaşılabilir. Ama asla kötü niyetli kişilerin veya
kontrolsüz güçlerin eline geçmeyecek. Size söz veriyorum."
Elif, büyük bir yükün
omuzlarından kalktığını hissetti. Yılların sırrı, tehlikeli miras artık emin
ellerdeydi. Ali'nin isteği de bir bakıma yerine gelmiş oluyordu. Gözleri doldu.
"Teşekkür ederim," dedi tekrar. "Gerçekten çok teşekkür ederim."
Defterleri Demir'e uzattı.
Adam onları alıp yanındaki çantaya dikkatlice yerleştirdi.
Elif'in aklına Kenan geldi.
"İzmir'de... bana yardım eden biri vardı," dedi çekinerek.
"Kenan... Ona ne olduğunu biliyor musunuz?"
Demir'in yüzünde kısa bir
anlığına düşünceli bir ifade belirdi. "Kenan Bey mi?" dedi.
"Evet, durumdan haberdarız. Merak etmeyin, o tecrübeli ve ne yapacağını
bilir. Olay yerinden güvenli bir şekilde uzaklaştı. Lacivert arabalı adam
ise... diyelim ki bir süre kimseyi rahatsız edemeyecek." Demir'in
sesindeki ima netti. "Onlar"ın en azından bu kolu şimdilik devre dışı
bırakılmıştı.
Elif bir kez daha rahatladı.
Kenan güvendeydi. Bu haber içini ısıttı.
Demir ayağa kalktı.
"Şimdi talimatları takip etme zamanı Elif Hanım," dedi. "Zarfı
güvenli bir yerde inceleyin. Yeni telefonunuzu kullanın. Size verilen numaralar
dışında kimseyle iletişim kurmayın. Yolunuz açık olsun." Adam Elif'e son
bir kez güven veren bir gülümsemeyle baktı, sonra arkasını dönüp kalabalığın
içinde kayboldu.
Elif bir süre daha masada
oturdu. Her şey o kadar hızlı gelişmişti ki... Ama sonunda bir çıkış yolu
bulmuştu. Zarfı çantasına koydu. Pastaneden çıkıp otogarın daha sakin bir
köşesindeki tuvalete girdi. Kapıyı kilitleyip zarfı açtı. İçinden çıkanlar
inanılmazdı: Kendi fotoğrafının olduğu ama farklı bir isimle düzenlenmiş, son
derece gerçekçi görünen bir pasaport ve kimlik kartı. Farklı para birimlerinde
yüklü miktarda nakit. Küçük, kapalı bir kutuda yeni bir akıllı telefon ve
üzerinde sadece birkaç numaranın kayıtlı olduğu bir SIM kart. Ve son olarak,
birkaç saat sonra Esenboğa Havalimanı'ndan kalkan, Avrupa'da bir şehre
(örneğin, Viyana) giden bir uçak bileti.
Her şey düşünülmüştü. Ayşe ve
Demir'in ağı inanılmazdı. Elif kendini hem şaşkın hem de minnettar
hissediyordu. Hızla yeni telefonu açtı, talimatları okudu. Eski telefonlarını
(hem kendi telefonunu hem de yeni aldığı tek kullanımlık telefonu) ve eski kimliğini
tuvaletteki çöp kutusuna attı. Artık yeni bir kimliği vardı.
Havalimanına gitmek için
AŞTİ'den kalkan servis otobüslerinden birine bindi. Yolculuk boyunca pencereden
dışarıyı izledi. Ankara, geride kalan karmaşık günlerin ardından ona sakin ve
düzenli geldi. Havalimanına vardığında, yeni kimliğiyle check-in işlemlerini
sorunsuz bir şekilde halletti. Güvenlikten geçerken kalbi biraz hızlı atsa da
kimse onu durdurmadı.
Uçağa bindiğinde ve uçak
Ankara'dan havalanıp bulutların üzerine çıktığında, Elif derin bir nefes aldı.
Aşağıda kalan ülke, yaşadığı kabus dolu günler, taşıdığı ağır sırlar... Hepsi
geride kalıyordu. Ali'nin kişisel günlüğü ve Neriman'a yazdığı mektup hala
çantasındaydı. Onları saklayacaktı. Belki bir gün, her şey tamamen güvende
olduğunda, Neriman'ın ailesinden kalan birine ulaştırabilirdi. Ali'nin sırrı
ise artık güvendeydi, emin ellerdeydi. "Onlar" belki hala bir
yerlerdeydi ama Elif artık onların doğrudan hedefi değildi. Yeni bir kimliği,
yeni bir başlangıç şansı vardı.
Nereye gittiğini tam olarak
bilmiyordu. Viyana sadece bir ara duraktı belki de. Ama önemli değildi. Önemli
olan hayatta olması, özgür olması ve geleceğe dair küçük de olsa bir umut
taşımasıydı. Pencereden sonsuz maviliğe bakarken, yüzünde yorgun ama huzurlu
bir gülümseme belirdi. Zorlu bir yolculuk olmuştu ama sonunda ışığı görmüştü.
Mutlu son belki tam olarak bu değildi ama kesinlikle yeni ve umut dolu bir
başlangıçtı.
SON………………….
''En çok okunan romanlar,yeni çıkan kitaplar 2025,pdf kitap siteleri,kitap tavsiyeleri,2025 roman önerileri,kitap blogları,kitap önerileri,kitap özetleri,roman incelemeleri,yazar biyografileri,kitap yorumları,pdf kitap indir,epub kitap indir,kitap serileri,yerli romanlar,yabancı romanlar,aşk romanları,tarihi romanlar,polisiye romanlar,bilim kurgu romanlar,dram romanları,fantastik kitaplar,e-kitap romanlar,ücretsiz roman oku''
📖 Hikayeye Devam Et
Gölgelerin Fısıltısı 1 bölümüne geçmeden önce kısa bir reklam ile destek olun.