Taş kapının ardındaki oda hâlâ sessizliğini
koruyordu. Masanın üzerindeki kitabın yıpranmış sayfaları, zamanın unutulmuş
soluğuyla titriyordu. Mira, kitabın içinden çıkan solgun bir sayfayı dikkatle
çevirdi. Sayfa kenarlarında eski bir dilin alfabesi vardı; ortasında ise
gözyaşı damlasına benzeyen bir sembol. Bu sembol daha önce hiçbir kitapta
geçmemişti.
“Bu… kayıp simge,” dedi Mira alçak bir sesle.
“Koruyucu Sözleşmesi’nin son bölümü. Ama neden burada?”
Aras kolyeyi boynuna astı. Kolyenin sıcaklığı
tenine değdiği anda, gözlerinin önüne kısa, yoğun bir görüntü hücumu geldi:
Annesi, aynı odada bir ışık huzmesinin içinde ayakta duruyordu. Gözleri
kapalıydı, dudakları kıpır kıpırdı sanki bir dua okuyordu. Ardından her şey
beyaza büründü. Görüntü kesildi.
Aras derin bir nefes aldı. “Bir şey oluyor.
Hatırlamak gibi… ama benim hatıram değil sanki. Bu oda yalnızca kitapları
değil, hafızayı da saklıyor.”
Mira kitabı kaldırdığında, altında gizli bir
çekmece daha olduğunu fark etti. Parmaklarını kenar boşluğuna sokarak yavaşça
çekmeceyi açtı. İçinde taş bir levha, kurumuş bir çiçek ve kırık bir pusula
vardı. Pusulanın ibresi dönmüyor, sadece kuzeyi değil herhangi bir yönü de
göstermiyordu. Ama Aras pusulayı eline alınca ibre aniden canlandı ve doğuya
döndü.
“Bu… pusula değil. Bir hatırlatıcı,” dedi Mira.
“Sana yolu göstermez, seni içindeki yola yönlendirir.”
Ormanın iç sesi:
İkili odadan dışarı çıktığında güneş çoktan
yükselmişti. Ama ormanda zaman yine değişmiş gibiydi. Ağaçlar uzamış, kökler
toprağın dışına çıkmış, yollar şekil değiştirmişti. Doğa, onların ruhsal
değişimlerine cevap veriyor, içsel uyanışları fiziksel bir yankı yaratıyordu.
Mira durdu. “Bizi bekleyen başka geçitler
olabilir. Ama bu sefer her bir kapı, yalnızca bilgiyle değil, hafıza ile
açılacak. Bu orman, yalnızca dışarıdan gelenleri değil… unutanları da
çağırıyor.”
Birden Mira'nın başı döndü. Gözleri karardı,
yere diz çöktü. Aras hemen yanına geldi. Mira başını kaldırdığında göz
bebekleri büyümüştü.
“Bir an… burada biri vardı. Ben... birini
hatırladım.”
“Kim?” diye sordu Aras.
Mira nefes aldı, ama sesini zorla çıkardı.
“Kardeşim.”
Bu cevap Aras’ı da dondurdu. Mira’nın hiç
kardeşi yoktu — ya da öyle sanıyordu. Hatırlamadığı bir geçmiş, unutturulmuş
bir bağ... Belki de ormanın en karanlık sırrı Mira’nın içindeydi.
Hafızanın Kuyuları:
O gece kamp kurduklarında Mira, kitabın
sayfalarındaki çizimlere tekrar göz attı. Çizimlerden biri bir kuyuya
benziyordu. Kuyunun çevresinde üç figür vardı: Biri elinde bir meşale tutuyor,
biri başını eğmiş diz çöküyordu, diğeri ise kuyuya bakıyordu. Ve kuyunun
dibinde, sanki gökyüzü yansıyordu — yıldızlarla dolu bir derinlik.
“Bu bir anı kuyusu olabilir,” dedi Mira.
“Efsanelerde geçer. İnsanlar acı dolu hatıraları bu kuyulara bırakırmış. Ama
her bırakış, karşılığında bir şey götürürmüş. Hafızanı eksiltirsin ama iç huzur
kazanırsın. Ya da… hatırlarsın ama bedelini ödersin.”
Aras, annesinin son sözlerini düşündü. “Beni
hatırlarsan, yolun değişir. Ama unutursan, yolun seni bulur.”
Belki de annesi bu kuyulardan birine bir sır
bırakmıştı. Belki Mira da öyle…
Doğuya giden iz:
Pusula hâlâ doğuyu gösteriyordu. Mira ve Aras,
gün doğarken yola çıktılar. Ayaklarının altında toprak değişti, gökyüzü açık
ama garip şekilde sessizdi. Ne kuş ne böcek sesi vardı. Sadece ayak sesleri
yankılanıyordu.
Gün batımına yakın, ormanın derinliklerinde
taşlarla çevrili, ortasında eski bir kuyu bulunan bir açıklığa vardılar. Kuyu,
tıpkı kitapta gördükleri gibi. Ve üzerinde şu cümle yazılıydı:
“Burada unutulanlar, zamanı şekillendirir.”
Mira kuyuya yaklaştı. Birden kolyesi titredi,
gözleri büyüdü. Sanki bir yankı duymuştu: “Mira… beni unuttun.”
Aras elleriyle kuyunun kenarını yokladı.
İçerisi görünmüyordu. Sanki dibi yoktu. Yalnızca sessiz bir yankı, geçmişin
uğultusunu taşıyordu. Mira, başını eğdi ve derin bir nefes aldı.
“Bu kuyu… yalnızca hatıraları değil, bizi de
çağırıyor olabilir.”
Kuyunun başında geceyi geçirmeye karar
verdiler. Rüyalarında eski yüzler, bilinmeyen anılar, bitmemiş cümleler
yankılanmaya başladı. Şimdi sıradaki soru şu oldu: Bu kuyudan içeri bakmaya
cesaretleri olacak mıydı? Ve eğer bakarlarsa... geri dönecek miydiler?
📖 Hikayeye Devam Et
Ormanın Sırlarına Yolculuk 26 bölümüne geçmeden önce kısa bir reklam ile destek olun.
Ormanın Sırlarına Yolculuk,Türk Fantastik Roman,Macera Romanı,Gölge Yaratık, Online Roman,Büyü Ve Macera,Yeni Yazdığım Romanlar Macera roman severler için sürükleyici, duygusal ve unutulmaz bir başyapıt
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder