Güneşin sabah ışıkları, ormanın üzerini yumuşak
bir sis perdesiyle sararken, Maya, Arman ve Alya, antik taş kapının ardında
ortaya çıkan o gizemli odada hareketsiz duruyordu. Kitap, yıldız tozu gibi
parlayan harflerle kendi kendine sayfalarını çeviriyor; her sayfa yeni bir
sembol, yeni bir sırla titreşiyordu. Oda, duvarlarındaki eski yazıtlarla
geçmişin yankılarını fısıldıyor gibiydi. Bu sesler, yalnızca kalbinin sesiyle
dinleyebilenlere hitap ediyordu.
Alya, kitapla göz göze geldiğinde, sanki kendi
geçmişinden bir parça orada canlanmış gibiydi. Bir zamanlar ona anlatılan
masalların arasında adı geçen “Yedi Mühürlü Büyü Kitabı”ydı bu. Gözleri doldu.
Çünkü kitapta gördüğü sembollerden biri, büyükannesinin kolyesinde yıllardır
taşıdığı işaretti. Bu artık bir tesadüf değil, bir yazgının parçasıydı.
Arman ise kitapla karşılaştığı anda içini bir
huzursuzluk kapladı. Sayfalardan yükselen enerji, zihnindeki tüm düşünceleri
bastırıyor, sanki onu kendi içine çekiyordu. Göğsünde taşıdığı mühür yavaşça
ısındı. Ne zaman tehlike yaklaşsa bu oluyordu. Ama bu kez korkudan öte, bir
çağrı vardı bu ısınmada. Gölge Kitabı, onu tanıyor ve onu çağırıyordu.
Maya, kitapla ilgili sezgisel bir bağ kurmuş
gibiydi. Ellerini kitabın üzerine uzattığında, sayfalar durmuş, odada bir
sessizlik hâkim olmuştu. Kitap onu bekliyordu. Ve o anda Maya, geçmişte ormanı
koruyan eski bir ruhun reenkarnasyonu olduğunu hissetti. Belki de seçilmiş olan
oydu. Belki de tüm bu yolculuk, onu uyandırmak içindi.
Derin bir nefes alarak kitabın sayfasına
dokundu. Sayfa birdenbire ışıkla parladı. Taş odanın duvarları titredi,
çatlaklardan yeşil sarmaşıklar fışkırdı. Kitap, ormanın enerjisini geri
çağırıyordu. Dışarıda, kurumuş yapraklar canlandı, ağaçların kökleri yeniden
yaşamla titreşti. Orman uyanıyordu. Kitap, uyuyan doğayı canlandırmak için
çağırılmıştı. Ama aynı zamanda, geçmişin karanlığını da serbest bırakacaktı.
Tam o anda Alya bir çığlık attı. Duvarın
içinden karanlık bir şekil çıkmış, kitabın sayfasına doğru süzülmüştü. Gölge,
uzun zamandır mühürlü kaldığı sayfanın içine girmek üzereydi. Maya elini geri
çekmek istedi ama çok geçti. Sayfa, Maya’nın avucuna mühür gibi yapıştı. Ve
sonra… herkesin gözleri önünde Maya, bir anda yere çöktü. Gözleri siyaha
dönmüş, sesi kısılmıştı. Kitap artık onun içindeydi.
Arman, Maya’nın yanına koştu. Ama dokunduğu
anda Maya’nın bedeni, sanki binlerce yılın bilgeliğiyle konuşmaya başlamıştı.
“Ormanın kaderi, insanlığın kalbiyle bağlıdır. Birini karanlığa terk edersen,
diğerini de kaybedersin,” dedi Maya'nın sesi ama bu ses Maya’ya ait değildi.
Bu sözlerle birlikte yer sarsıldı. Tüm odanın
zemini çatladı, taşlar birer birer düşmeye başladı. Kitap, yeniden mühürlenmek
istemiyor, gerçek gücünü ortaya çıkarmak istiyordu. Maya’yı geri kazanmak için
sadece bir şansları vardı: Kitabın içindeki son bölümü, henüz okunmadan yakmak.
Ama bu, aynı zamanda büyünün tamamlanmadan
kesilmesi, ormanın iyileşme sürecinin durması anlamına gelirdi. Seçim zor,
zaman kısıtlıydı. Arman’ın elleri titredi. Alya gözyaşları içinde Maya’ya
sarıldı. Kitap karar vermelerini bekliyordu.
📖 Hikayeye Devam Et
Ormanın Sırlarına Yolculuk 31: Yansıyan Gerçeklik 28 bölümüne geçmeden önce kısa bir reklam ile destek olun. Ormanın Sırlarına Yolculuk,Türk Fantastik Roman,Macera Romanı,Gölge Yaratık, Online Roman,Büyü Ve Macera,Yeni Yazdığım Romanlar Macera roman severler için sürükleyici, duygusal ve unutulmaz bir başyapıt
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder