Karanlık çökmeye başladığında, ormanın
derinliklerinden gelen uğultular daha da belirginleşti. Ağaçların arasında
yankılanan fısıltılar, sanki gizli bir dili konuşuyordu. Aras, sırtındaki deri
çantasını düzeltti ve önünde yürüyen Lena’nın adımlarına ayak uydurdu. Her
ikisinin de yüzünde, hem tedirginlik hem de kararlılık vardı; çünkü bu kez
vardıkları yer, efsanelerin bile çekinerek bahsettiği “Gölge Girdabı”ydı.
Sarp kayalıkların dibinde gizlenen bu alan,
ormanın en kadim sırlarının korunduğu yer olarak bilinirdi. Lena, elindeki eski
papirüse son kez göz gezdirdi. Yazılar silikleşmiş, kenarları neredeyse toz
olup gitmek üzereydi. Fakat merkezdeki işaret hâlâ netti: iç içe geçmiş üç
daire, ortasında göz şeklinde bir sembolle birlikte.
“Hemen burası,” dedi Lena, sesi fısıltıya yakın
ama bir o kadar da netti. Aras başını salladı, dikkatle çevreyi taradı.
Gökyüzünü göremedikleri bu noktada zaman kavramı tamamen yok olmuş gibiydi.
Ağaç dalları, gövdeyi sarmış sarmaşıklarla birlikte göğe doğru uzanıyor,
aralarından sızan loş ışık bile varlıklarını silik gösteriyordu.
Birkaç adım attıklarında, toprak zeminde
çatlaklarla kaplı bir taş levhayı fark ettiler. Lena eğilip elini taşın üzerine
koyduğunda, bir titreşim hissetti. Ardından taşın üzerindeki çatlaklardan
incecik, solgun mavi bir ışık sızmaya başladı. Lena, hızlıca günlüğünden bir
not çıkardı:
“Gölge Girdabı’nın kilidi, yalnızca iki ruhun
birlikteliğiyle açılır. Kalpleri ışıkla mühürlenmiş olanlar geçebilir.”
Aras, Lena’nın gözlerine baktı. Aralarındaki
bağ artık sadece dostluktan ibaret değildi; yaşadıkları tehlikeler,
paylaştıkları sırlar ve birbirlerine duydukları güven, onları görünmeyen bir
bağla birbirine kenetlemişti. Elini uzattı, Lena da kendi elini onunkinin
üzerine koydu. Taş levha bir anda titredi, ardından gürültülü bir şekilde ikiye
ayrıldı. Altından, toprakla kaplı spiral bir merdiven açığa çıktı.
Aşağı inmeye başladıklarında, hava giderek
yoğunlaştı. Her basamak, geçmişe açılan bir kapı gibiydi. Duvarlar, eski
sembollerle kaplıydı. Lena parmaklarını taşlara sürdükçe, semboller aniden
parlamaya başladı. Bu parıltılar arasında, birdenbire kadim bir ses yankılandı:
“Geçmişin hatası, geleceğin anahtarıdır.
Gölgede kalan, ışığı bulmak için fedakârlık ister.”
Bu sözler Aras’ı derinden sarstı. Aklına
çocukken kaybettiği kardeşi geldi. Belki de bu yolculuk, sadece bir sır peşinde
değildi; aynı zamanda onun için bir arınmaydı. Lena ise gözlerini kapattı,
annesinin ormanın sınırında fısıldadığı son sözleri hatırladı: “Gölge seni
çağırırsa, geri dönmeyi değil, dönüşmeyi seç.”
Merdivenin sonunda geniş bir oda vardı.
Ortasında yükselen taş bir sütun, üzerinde ise bir küre duruyordu. Küre, kendi
ekseni etrafında yavaşça dönüyordu ve içinde galaksiler gibi dönen ışık
halkaları görünüyordu. Lena yaklaştığında kürenin sesi zihninde yankılandı:
“Her sır, bir bedel ister. Her ışık, bir
gölgeyle dengelenir.”
Aras, tereddütle etrafa bakındı. Oda bir anda
titredi. Duvarlardan gölgeler sızmaya başladı. Bir siluet, sütunun arkasında
belirdi. Yüzü görünmüyordu ama sesi yankılandı:
“Kim olduğunu hatırla, Aras. Ve neden bu
yolculuğa başladığını...”
Lena korkuyla Aras’a döndü. Aras’ın gözleri
donuktu. Gölge ona geçmişini göstermeye başlamıştı. Kardeşini kaybettiği an,
yalnız kaldığı çocukluk yılları ve içindeki suçluluk... Aras dizlerinin üzerine
çöktü. Lena hemen yanına gitti, ellerini omuzlarına koyarak onu sarstı.
“Burada kaybolamazsın, Aras! Biz birlikte
geldik, birlikte çıkacağız!”
Küre bir anda parladı. Lena’nın sözleri,
Aras’ın zihninde bir çığlık gibi yankılandı. Gözleri yeniden odaklandı. Ayağa
kalktı ve gölgeye doğru yürüdü.
“Sana boyun eğmeyeceğim,” dedi kararlı bir
sesle. “Karanlık geçmişim olabilir ama geleceğimi ben seçeceğim.”
Siluet sarsıldı, ardından bir duman bulutuna
dönüşerek yok oldu. Küre, daha da hızlanarak dönmeye başladı. Sonra ani bir
duruşla tüm oda bembeyaz bir ışığa boğuldu.
Gözlerini yeniden açtıklarında, ormanın
kenarındaydılar. Ama her şey değişmişti. Ağaçlar farklıydı, gökyüzü çok daha
parlaktı. Lena’nın elindeki papirüs toz olmuştu. Aras’ın omzunda ise bir işaret
parlıyordu – üç iç içe geçmiş daire...
Lena gözleri dolu dolu Aras’a baktı.
“Sanırım gölgeden geçtik,” dedi fısıltıyla.
Aras başını salladı. “Ve ışığa ulaştık.”
Ama bu sadece yeni bir başlangıcın işaretiydi.
📖 Hikayeye Devam Et
Ormanın Sırlarına Yolculuk 50 bölümüne geçmeden önce kısa bir reklam ile destek olun.
Ormanın Sırlarına Yolculuk,Türk Fantastik Roman,Macera Romanı,Gölge Yaratık, Online Roman,Büyü Ve Macera,Yeni Yazdığım Romanlar Macera roman severler için sürükleyici, duygusal ve unutulmaz bir başyapıt


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder