Bu Blogda Ara

Translate


22 Haziran 2025 Pazar

Izdıraplı Kalp Kitabını Oku

 






Bölüm 1 : Gölgedeki Sevda

 

Rüzgâr, Nişabur’un kadim surlarına çarparken taşıdığı tozla birlikte geçmişin fısıltılarını da getirmişti. Bahar henüz tam uyanmamış, ağaçlar yeşermeye yeni başlamıştı. Güneş, şehrin minarelerine eğik bir açıyla vuruyor, gölgeler uzun ve sessizce uzanıyordu taş sokaklara.

Melikşah Bey, atının üzerinde şehre doğru ilerlerken gözlerini semaya dikmişti. Yirmi sekiz yaşındaki bu Selçuklu komutanı, yalnızca savaş meydanlarında değil, kalbinin içinde de çetin savaşlar vermişti.

Sultan’ın emriyle Nişabur’a tayin edilmiş, isyancı bir beyin bastırılmasının ardından şehrin huzurunu sağlamakla görevlendirilmişti. Ama kalbinin en derin köşesinde, bu şehrin ona başka bir kader sunacağını hissetmekteydi.

Nişabur’un çarşısından geçerken, gözleri kalabalığın içinde bir çift gözle kesişti. Kumaş tezgâhlarının arasında, başındaki örtüyü hafifçe geriye atmış, elleriyle ipekleri incelerken bir kadın…

Zarifti, fakat yalnızca güzelliği değil; duruşunda bir asalet, gözlerinde derin bir keder saklıydı. O gözler bir an için Melikşah’ın yüreğine hançer gibi saplandı.

Kadının adı Zeynep Hatun’du. Nişabur’un saygın ailelerinden birinin kızı, merhum kadı Halefeddin’in tek evladıydı. Babasının ölümünden sonra çarşıdaki işleri yürütmek annesiyle ona düşmüştü.


Görkemli bir konağın içinde büyümüş ama halkla iç içe yaşamayı tercih etmişti. Melikşah’ın bakışını fark ettiğinde başını eğdi, ama içten içe o bakışın kalbinde iz bıraktığını inkâr edemezdi.

O gün çarşıdan geçip gitse de, Melikşah’ın aklında Zeynep'in bakışları kaldı. O gece, Nişabur Kalesi’ndeki konuk odasında uyuyamadı. Zihninde tekrar tekrar o anı yaşadı. Kılıçtan daha keskin, ama bir o kadar da derin ve suskun bir karşılaşmaydı bu.

Ertesi gün sabahın erken saatlerinde, Melikşah bir bahaneyle tekrar çarşıya indi. Bu kez yalnız değildi; yanında en yakın dostu ve silah arkadaşı Turan da vardı. Turan, Melikşah’ın dikkatini Zeynep’e verdiğini fark ettiğinde, dudaklarında belirsiz bir gülümseme belirdi.

Çünkü Turan da Zeynep’i tanıyordu. Uzaktan, sessizce sevmişti onu yıllardır. Ama o sevda, dile dökülmemiş, gözlerde saklı kalmıştı.

“Gönlün, düşman oku kadar tehlikeli bir kadının ellerine düşmesin Melikşah,” dedi Turan, sesi alayla karışık bir uyarı taşıyordu.

Melikşah dönüp ona baktı.

“Tehlike dediğin nedir? Kalbi kıpırdatan bir bakış mı, yoksa dostun maskesini indirip ihanet eden bir sır mı?”

Turan, kısa bir an durdu. Gözleri başka yöne kaydı.

“Kalbin neyle sınanacağını zaman gösterir,” dedi sadece.

Ve işte o gün, Nişabur’un kadim sokaklarında sadece iki eski dostun değil, üç kalbin kaderi de çizilmeye başlanmıştı.

Nişabur’da günler yavaş ilerliyor, ama her biri Melikşah için Zeynep Hatun’un siluetini biraz daha belirginleştiriyordu. Artık her sabah, gün ağarırken uyanıyor ve çarşının kalabalığına karışarak onu uzaktan izliyordu.

Zeynep’in yürüyüşü bile başlı başına bir kıssaydı; ağırbaşlı, vakur, ama içten içe kırılgan. Bu kadının bakışlarında, Melikşah kendisini ilk kez zayıf hissediyordu. Savaş meydanında bile titrememiş kalbi, onun her tebessümünde hızlanıyor, yüzünü görmediği zamanlarda sanki daralıyordu.

Bir sabah, Melikşah kendini daha fazla geri tutamadı. Çarşıda, ipek kumaşlar arasında Zeynep’i görünce yaklaştı. Ellerini bağlayarak selam verdi.

“Esselamu aleyküm, Zeynep Hatun,” dedi.

Zeynep başını hafifçe eğdi, sesi tatlı ama mesafeliydi:

“Ve aleyküm selam, Melikşah Bey.”

Melikşah, onun kendisini tanımasına şaşırmadı. Selçuklu sancağı altındaki her şehirde askerlerin kim olduğunu halk çabucak öğrenirdi.

Ama Zeynep’in bakışlarında öyle bir bilgelik vardı ki, sadece kim olduğunu değil, kim olamadığını da bildiğini düşündü. Bu ilk konuşma kısa sürdü ama Melikşah için bir ömürlük yankı bıraktı.

O günden sonra Zeynep ile arasında giderek sıklaşan kısa konuşmalar doğdu. Her seferinde bir parça daha açılan sırlar, bastırılmış duygularla örülmüş cümleler, gölgelerde gizlenen bir hikâyeyi ortaya çıkarmaya başladı.

Zeynep, geçmişini kolay kolay açmıyordu. Ama Melikşah, onun gözlerinin içine baktığında orada yalnızca geçmiş değil, geleceğin de yankılandığını görüyordu.

Zeynep’in gönlü de Melikşah’a kaymıştı. Ancak onun kalbini baskılayan bir gerçek vardı: Babasının ölümünden sonra, şehrin ileri gelenlerinden biriyle

—Kadı Nureddin’in oğlu Emir Selman ile bir evlilik sözü verilmişti. Bu söz, gönülden değil, mecburiyetten doğmuştu. Annesi, biricik kızının geleceğini koruma telaşındaydı. Fakat Zeynep’in kalbi, artık Melikşah'ın adıyla çarpıyordu.

Bu sırada, Melikşah’ın en yakın dostu Turan, olan biteni uzaktan izliyordu. Onun gözünde Zeynep, yıllardır sakladığı, dile getiremediği bir sevdanın adıydı.

Ama dostluk, onun için her şeyden önce gelirdi. En azından öyle görünüyordu. Fakat insan kalbi, ne kadar sadık görünse de kıskançlık ateşiyle bir kez tutuştumu, içindeki ihanet kıvılcımı büyümeye başlardı.

Bir akşamüstü, Melikşah ve Turan kale avlusunda yürürken konu açıldı.

“Zeynep Hatun’a gönlün düştü, değil mi?” diye sordu Turan, sesi sert değildi ama içinde tuhaf bir gerilim vardı.

“Evet,” dedi Melikşah açıkça. “Onunla konuştukça, kalbim başka bir ses duymuyor.”

Turan bir süre sustu. Sonra alçak bir sesle, neredeyse kendine söyler gibi konuştu:

“Kalbinin sesini takip etmek kolaydır, ama o ses bazen seni uçuruma götürür, dostum.”

Melikşah onun gözlerinin içine baktı. Turan’ın sözleri sadece dostça bir uyarı mıydı, yoksa içinde kıskançlığın ilk çatlakları mı gizliydi, ayırt edemedi. Ama içini bir ürperti kapladı.

O gece, Zeynep konağında tek başına otururken pencereden dışarı baktı. Gözleri Nişabur semasına dikilmişti ama aklı çok daha uzaklardaydı.

Kalbinin çırpınışlarıyla, kaderin onu sürüklemekte olduğu iki uçurum arasında kalmıştı. Melikşah’a duyduğu sevda bir ışıktı, ama çevresindeki her şey bu ışığı boğmaya çalışıyordu.

Zeynep annesiyle oturduğu sofrada başını eğerek konuştu:

“Anne, eğer gönlüm başka birine kayarsa, verdiğiniz söz ne olur?”

Annesi kaşlarını çattı, sesi sertti:

“Zeynep, biz bu evi ayakta tutmak için her şeyi göze aldık. Bu şehirde bir kadının namusu, ailesinin sözüdür. Sen gönlünü başkasına versen de, verdiğimiz söz bozulmaz.”

Zeynep içinden titredi. Sessizce odasına çekildi ve gözyaşlarını karanlığa bıraktı.

Aynı saatlerde, Melikşah da yalnızdı. Gökyüzüne bakarak, kılıcını dizlerine yatırmış dua ediyordu.

“Ya Rab… Kalbim savaş meydanında yenilmedi, ama bir kadının bakışıyla parçalanıyor. Eğer bu sevda haramsa, beni ondan uzak eyle. Ama eğer bu kaderinse, beni koru ve onu da koru...”

O gece Nişabur’da üç kişi uyuyamadı:

Bir yürek sevdasına esir olmuştu…

Bir yürek ihanetle yanıyordu…

Bir yürek kaderin zincirlerinde kıvranıyordu…

Ve gökte dolunay, hepsine sessizce şahitlik ediyordu.

Günler geçtikçe Melikşah’ın çarşıya inme bahanesi daha da sıklaştı. Her defasında başka bir gerekçeyle Nişabur’un sokaklarını adımlıyor, halkın huzuru, çarşının düzeni, tacirlerin şikâyetleri…

Hepsi yalnızca bir perdeydi. Asıl sebep, ipek ve baharat kokuları arasında bir kadının sesini duymak, gözlerini bir an olsun yakalayabilmekti.

Zeynep Hatun, Melikşah’ın varlığını ilk andan itibaren hissetmişti. Ne çabucak etkilenirdi, ne de kendini kolay açardı. Ama bu adamda bir şey vardı; belki yürüyüşündeki kararlılık, belki gözlerindeki yorgun tevazu… Savaşın içinden çıkmış ama hâlâ kalbinde merhamet taşıyan bir adamdı bu.

Bir gün çarşıda, yağmurlu bir sabah… Gökyüzü ağır kurşun renkli bulutlarla kaplıydı. Yağmur, ince ince dökülüyor, taş kaldırımları cilalı bir parlaklığa bürüyordu.

Melikşah, yine o günlerden birinde, çarşının köşesinde Zeynep’i göremeyince içini bir telaş kapladı. Her zamanki dükkân kapalıydı. Kapının önünde bir yaşlı kadın, yere oturmuş, elleriyle dua ediyordu.

“Hatun, Zeynep Hatun’a bir şey mi oldu?” diye sordu, sesi normalden daha kaygılıydı.

Kadın başını kaldırdı.

“Anası rahatsızlandı. Dünden beri konağın dışına çıkmadı. Derman arıyorlar.”

Bu haber, Melikşah’ın içinde bilmediği bir sızıyı tetikledi. Kalbi sanki o evin içinde atıyordu artık. Ne olursa olsun, görmeliydi. Bir kez bile olsa, iyi olduğundan emin olmak istiyordu.

Günün ilerleyen saatlerinde kale muhafızlarını bahaneyle sokağa gönderdi. Ardından sivil kıyafetlerle, bir nefer gibi, konağın arka bahçesine yaklaştı. Girişin sol yanında küçük bir avlu vardı.

Orada, bir servi ağacının altında oturan kadını gördü: Zeynep, başını ellerinin arasına almış, sessizce ağlıyordu. Onun o hâlini gören Melikşah, bir savaş meydanında düşen yoldaşı kadar can acısı hissetti. Sinsice yaklaşmak istemedi. Duruşunu dikleştirip bahçeye adım attı.

“Zeynep Hatun…”

Zeynep başını kaldırdı, gözleri kıpkırmızıydı ama hâlâ o vakur duruşunu koruyordu.

“Siz… buraya neden geldiniz?”

“Ananızı sormaya… sizi görmeye. Endişelendim.”

Zeynep bir an sustu. Ardından dudaklarından şu cümle döküldü:

“Endişeniz, nişanı başka bir kadına verilmiş bir bey için fazla vaktinizi alıyor olmalı.”

Melikşah irkildi. Bu söz, sadece bir suçlama değil, aynı zamanda bir acının yankısıydı.

“Benim yüreğimde yalnız bir kişi var, Zeynep Hatun,” dedi, gözlerini kaçırmadan. “Ve eğer kader beni ona yazmadıysa, bu dünyada kazanacağım hiçbir zaferin anlamı kalmaz.”

O an aralarında bir sessizlik oldu. Sanki yağmur da sustu, gökyüzü bile bu kelimeleri dinlemek için bekledi. Zeynep’in gözleri doldu, ama bu kez ağlamadı. Yalnızca usulca konuştu:

“Kalbim de size ait olabilir… Ama ben annemin sözünden çıkamam. Emir Selman ile sözüm var. Geri dönemem.”

Melikşah’ın yüzü gölgelendi. Emir Selman… Nişabur’daki kadı Nureddin’in oğlu. Hırslı, soğuk ve buyurgan biri. Halk arasında acımasızlığıyla bilinir ama sarayla olan yakınlığı onu dokunulmaz kılardı. Bu evlilik, yalnızca bir kadının kaderi değil, bir ailenin güvenliği demekti. Melikşah bunu biliyordu. Yine de kalbi, bu gerçeği kabullenemiyordu.

“Zeynep… Sana bir yemin edeyim mi?”

Zeynep başını eğdi, sessizce bekledi.

“Bir gün seni özgür kılacağım. İster beni seçeceksin, ister kaderini. Ama seni bu zincirden kurtaracağım. Bu sözüm, kılıcım kadar keskindir.”

Zeynep, bu sözleri duyduğunda içine bir ürperti doldu. O anda, yağmur yeniden yağmaya başladı. Melikşah, başını eğerek avludan çıktı. Servi ağacının gölgesi altında bırakılan tek şey, aşkın vaadinden başka bir şey değildi.

O gece, Nişabur sustu.

Sokaklar ıslaktı.

Yürekler ıslaktı.

Bir kadın, kaderin suskunluğunda kaybolmuştu.

Bir adam, savaş meydanlarında asla diz çökmemişken, şimdi bir kadının kalbine diz çökmüştü.

Ve bir başka adam… Turan… Uzaktan olanları gözlemliyor, Melikşah’ın yeminini işitiyor, gözlerinin önünde sevdiği kadını kaybediyordu. Ve işte o anda, yüreğinin kıyısında bir kıvılcım belirdi. Karanlık ve soğuk bir kıvılcım.

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yayın Evleri

ABM Yayınevi (1) Adam Yayıncılık (1) Alfa Yayıncılık (7) Alkım Kitabevi (1) Alter Yayınları (4) Altıkırkbeş Yayınları (5) Altın Kitaplar (13) Ankara Okulu Yayınları (1) Anonim Yayınları (3) Ant Yayınları (1) Arkadya Yayınları (1) Artemis Yayınları (2) Artshop Yayıncılık (1) Arya Yayınları (2) Ataç Yayınları (1) Aykırı Yayınları (2) Ayrıntı Yayınları (7) Aşk Kitapları (53) Babıali Kültür Yayıncılığı (3) Bağlam Yayıncılık (1) Berikan Yayınevi (1) Bilgi Yayınları (2) Bilim ve Gelecek Yayınları (2) Birey Yayıncılık (1) Bordo Siyah Yayınları (1) Butik Yayınları (1) Buzdağı Yayınları (1) Can Yayınları (45) Cinius Yayınları (1) Cumhuriyet Yayınları (1) DBY Yayınları (2) Dergah Yayınları (1) Destek Yayınları (3) Dharma Yayınları (1) Domingo Yayınevi (3) Doğan Kitap (8) Doğu Batı Yayınları (1) Düşünbil Yayınları (1) E Yayınları (1) Eksik Parça Yayınları (1) Elit Kültür Yayınları (1) Elma Yayınevi (3) Epsilon Yayınları (3) Etkileşim Yayınları (1) Everest Yayınları (10) Evrensel Basım Yayın (7) Eğitim Sen Yayınları (1) Genç Destek Yayınları (1) Geyik Yayınları (1) Gün Yayıncılık (3) Hayy Kitap (6) Islık Yayınları (1) Işık Yayınları (2) Kapı Yayınları (1) Kavram Yayınları (1) Kaynak Yayınları (1) Kitap Zamanı Yayınları (1) Kitsan Yayınevi (1) Kodlab Yayınları (1) Kolektif Kitap (4) Koridor Yayıncılık (2) Koç Üniversitesi Yayınları (1) Kuraldışı Yayınları (1) Kurtuba Kitap (2) Kurtuba Yayınları (1) Kuzey Yayınları (2) Köxüz Yayınları (1) Kültür Bakanlığı Yayınları (1) Kültür Kitapları (8) Kırmızı Kedi Yayınevi (9) Litera Yayıncılık (1) Literatür Yayıncılık (5) Martı Yayınları (6) Maya Kitap (2) MediaCat Yayınları (4) Meta Yayınları (1) Metis Yayıncılık (2) Metis Yayınları (6) Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları (2) Milliyet Yayınları (5) Mobidik Yayınları (1) Nemesis Kitap (2) Nesil Yayınları (4) Nesin Yayınevi (1) Nobel Akademik Yayıncılık (1) Nokta Yayıncılık (1) Notos Kitap (3) ODTÜ Yayıncılık (3) Oda Yayınları (1) Okuyan Us Yayınları (2) Okyanus Yayıncılık (1) Olimpos Yayınları (1) Optimist Yayınları (1) Ortaoyuncular Yayınları (1) Overteam Yayınları (1) Oğlak Yayıncılık (1) Pan Yayınları (2) Panama Yayıncılık (1) Paradoks Kitap (1) Parola Yayınları (1) Payel Yayınevi (1) Pegasus Yayınları (4) Phoenix Yayınları (2) Pinhan Yayıncılık (1) Plato Film Yayınları (2) Polat Kitapçılık (1) Portakal Yayınları (1) Pozitif Yayınları (2) Profil Yayıncılık (2) Propaganda Yayınları (8) Purnam Yayınları (1) Remzi Kitabevi (5) Ruh ve Madde Yayınları (2) Sanat A.Ş (1) Say Yayınları (5) Sel Yayıncılık (6) Siren Yayınları (2) Sis Yayınları (2) Sokak Yayınları (1) Sol Yayınları (2) Su Yayınevi (1) Sözcükler Yayınları (1) Sümer Yayınevi (1) Tarih Vakfı Yurt Yayınları (1) Tekhne Yayınları (1) Tercüman Yayınları (2) Timaş Yayınları (10) Toker Yayınları (2) Truva Yayınları (1) Tudem Yayınları (3) Tübitak Yayınları (12) Türk Dil Kurumu Yayınları (1) Uğur Mumcu Vakfı Yayınları (1) Varlık Yayınları (4) Yabancı Yayınevi (2) Yakamoz Yayınları (3) Yapı Kredi Yayınları (38) Yağmur Yayınları (2) Yeditepe Yayınevi (1) Yediveren Yayınları (1) Yeni Akademi Yayınları (2) Yeni Avrasya Yayınları (1) Yitik Hazine Yayınları (2) Yol Yayınları (1) Yurt Kitap Yayın (3) Zafer Yayınları (1) Çitlembik Yayınları (1) Çınar Yayınları (2) Çığır Kitabevi (1) Ötüken Neşriyat (7) Ötüken Neşriyat Yayınları (4) Özgür Yayınları (1) Ütopya Yayınevi (1) İleri Yayınları (1) İletişim Yayınları (23) İmge Kitabevi (1) İnkılap Kitabevi (11) İnsan Yayınları (1) İnter Yayınları (1) İthaki Yayınları (4) İz Yayıncılık (2) İzgören Yayınları (1) İş Bankası Kültür Yayınları (9) İşaret Yayınları (1) Şule Yayınları (1)