Sığınağın derin sessizliği, şimdi Elif'in hızlanan kalp
atışları ve önünde duran metal kutudan yayılan eski kağıt kokusuyla
bölünüyordu. Mumların titrek ışığı, kutunun içindeki deste deste kağıtlara,
deri kaplı defterlere, ne olduğu belirsiz şişelere ve en altta duran sarı
zarflara vuruyordu. Ali'nin mirası, sırları, belki de felaketi bu kutunun
içindeydi. Elif, bir an için ne yapacağını bilemeden öylece kalakaldı. Bilgiye
olan açlığı ve merakı, aynı zamanda hissettiği derin endişe ve korkuyla
çatışıyordu. Bu kutuyu açmakla, Pandora'nın kutusunu açmış olabilir miydi?
Ama artık geri dönüş yoktu. Buraya kadar gelmişti. Gerçeği
öğrenmek zorundaydı; hem kendisi için, hem de yıllarca bu sırrın yükünü tek
başına taşımış olan Neriman Teyze için.
Gözleri tekrar kutunun içindekileri taradı. Teknik
çizimler, kalın araştırma günlükleri... Bunlar şüphesiz Ali'nin projesinin
detaylarını içeriyordu ama Elif'in şu anki bilgi seviyesiyle bunları anlaması
zordu ve muhtemelen saatler sürerdi. En alttaki, üzerinde "Neriman'a"
yazan zarf... Kalbi sızladı. Ali'nin son sözleri, aşkı, vedası belki de bu
zarfın içindeydi. Ama bunu açmak için henüz kendini hazır hissetmiyordu. Bu çok
kişiseldi, çok mahremdi.
Bakışları, defterlerin en üstünde duran, diğerlerinden daha
ince, kapağında sadece 1959 yazan deftere takıldı. Bu, Ali'nin son
günlerini, kaçışını, belki de "onlar" hakkındaki son düşüncelerini
kaydettiği kişisel günlüğü olabilirdi. Cevaplar burada olmalıydı.
Titreyen ellerle o defteri aldı. Kapağı eskitilmiş,
kenarları yıpranmıştı ama hala sağlamdı. Mum ışığını yaklaştırarak defteri
açtı. Sayfalar sararmış, mürekkep yer yer solmuştu ama Ali'nin el yazısı –
zaman zaman aceleci, zaman zaman düşünceli – okunabiliyordu. İlk sayfalarda
daha çok projesiyle ilgili notlar, denklemler, yaşadığı teknik zorluklar vardı.
Ama ilerledikçe, notlar daha kişisel bir hal almaya başlamıştı.
Elif sayfaları çevirdi, tarihlere odaklandı. Temmuz sonu,
Ağustos başı... Notlar sıklaşıyor, Ali'nin üzerindeki baskının arttığı
hissediliyordu.
- "28
Temmuz 1959: Dalgalanmalar hala kontrol dışı. Enerji
kaynağı stabil değil ama potansiyel inanılmaz. Zaman/mekan dokusunda küçük
bükülmeler yaratabiliyorum. Şimdilik sadece saniyelik, metrelik ama bu
sadece başlangıç. Babam hala projenin 'tehlikeli bir hayal' olduğunu
düşünüyor. Anlamıyor. Bu, her şeyi değiştirecek."*
- "3
Ağustos 1959: İzleniyorum. Eminim. Dün laboratuvarın
(sığınağın) etrafında birilerini gördüm. Tanıdık yüzler değildi. Dikkatli
olmalıyım. Projeyi hızlandırmalıyım ama acele edersem hata yapabilirim.
Hata yapma lüksüm yok."*
- "7
Ağustos 1959: N. ile konuştum. Çok endişeli. Ona her
şeyi anlatamadım tabii ki. Sadece bazı 'rekabet' sorunları olduğunu
söyledim. Bana inanıyor ama gözlerindeki korkuyu görüyorum. Onu bu işe
bulaştırmamalıydım. Ama onsuz da yapamam."*
Elif okudukça Ali'nin yaşadığı ikilemi, korkuyu ve baskıyı
daha derinden hissediyordu. Projesine olan tutkusu, babasıyla olan
anlaşmazlığı, Neriman'a olan aşkı ve onu koruma isteği, bir yandan da peşindeki
o meçhul "onlar"...
Sayfaları çevirmeye devam etti. Tarihler Ağustos'un
ortalarına yaklaşıyordu.
- "12
Ağustos 1959: Geldiler. Doğrudan değil ama aracılarla.
Projeyi istiyorlar. 'İnsanlığın iyiliği için' diyorlar ama gözlerindeki
açgözlülüğü görebiliyorum. Reddettim. Tehdit ettiler. Sadece beni değil...
N.'yi de ima ettiler. Kahretsin! Ne yapacağım?"*
- "14
Ağustos 1959: Plan hazır. Sığınak neredeyse tamam.
Koruma mekanizması aktif. Eğer başıma bir şey gelirse veya yakalanırsam,
en azından proje güvende olacak. N.'ye bir mektup yazdım, her şeyi
açıklamaya çalıştım. Umarım bir gün okuyabilir. Onu buradan
uzaklaştırmalıyım."*
Ve sonra, son sayfalardan birinde, Elif'in nefesini kesen o
son giriş vardı. Tarih: 16 Ağustos 1959. Ali'nin aceleyle, belki de son
anlarında yazdığı belli olan, titrek harfler:
- "16
Ağustos Akşam: Başardım! Sonunda çalışıyor.
Stabilizasyon sağlandı. Küçük, kontrol edilebilir bir portal açtım. Sadece
birkaç saniyeliğine... Ama bu kanıt! Mümkün! Ama onlar öğrendi. Nasıl
bilmiyorum ama öğrendiler. Bu gece gelecekler. Kapıdalar neredeyse.
Seslerini duyuyorum. N.'yi aradım, kasabadan hemen ayrılmasını söyledim.
Güvenli bir yere gitmesini... Beni beklemeden... Çok korkmuştu. Sesinden
anladım. Onu ne kadar sevdiğimi söyleyebildim mi? Bilmiyorum. Sığınağı
mühürlemeliyim. Projeyi ve kutuyu korumalıyım. Geri dönebilecek miyim?
Bilmiyorum. Portal... Belki tek kaçış yolu o. Ama riskli. Çok riskli. Eğer
başaramazsam... N., beni affet..."*
Yazı burada aniden kesiliyordu. Sayfanın geri kalanı boştu.
Elif, defteri ellerinin arasında sıkıca tutarak öylece
kalakaldı. Gözleri yanıyordu ama ağlayamıyordu. Şok, üzüntü, korku... Tüm
duygular birbirine karışmıştı. Ali başarmıştı. Zaman ve mekanla oynayabilen bir
teknoloji geliştirmişti. Ama bu keşif, peşine düşmanlarını takmıştı.
"Onlar" gelmişti ve Ali, hem Neriman'ı korumak hem de projesini
saklamak için kaçmak zorunda kalmıştı. Belki de kendi yarattığı o portalı
kullanarak kaçmıştı? Ya da yakalanmıştı? Ya da daha kötüsü...
Duvardaki takvimdeki o işaretli tarih... 17 Ağustos.
Ali'nin son notundan bir gün sonrası. Muhtemelen Ali'nin kaybolduğunun
anlaşıldığı gündü. Neriman Teyze, belki de her şeyi biliyor veya en azından
gerçeğin bir kısmını tahmin ediyordu. Bu yüzden mi o konağa kapanmış, o takvime
dokunmamış, o sırrı yıllarca saklamıştı?
Elif şimdi anlamıştı. Bu sadece eski bir konak, kayıp bir
nişanlı hikayesi değildi. Bu, sınırları zorlayan bir bilimsel keşfin,
casusluğun, tehlikenin ve trajik bir aşkın hikayesiydi. Ve o
"onlar"... Eğer hala varlarsa, bu sırrın peşinde olabilirlerdi.
Elif'in konağa gelmesi, onların dikkatini çekmiş olabilir miydi? Bahçedeki o
gölge, elektrik kesintisi... Bunlar bir tesadüf müydü, yoksa "onlar"
hala iş başında mıydı?
Bu bilgi çok ağırdı, çok tehlikeliydi. Elif ne yapacağını
bilmiyordu. Kutunun içindeki diğer defterler, Ali'nin projesinin tüm
detaylarını içeriyordu. Mektuplar, Neriman'a yazılmış son sözlerdi. Bunları
okumalı mıydı? Yoksa Ali'nin son isteğine uyup, her şeyi yok mu etmeliydi? Ama
nasıl? Ve yok etmek doğru muydu? Bu bilgi, insanlık için hem büyük bir nimet
hem de büyük bir lanet olabilirdi.
Mumların alevi titredi, sığınağın duvarlarındaki gölgeler
uzadı. Elif, Ali'nin günlüğünü sıkıca tutuyordu. Artık sadece bir mirasçı
değildi; o, tehlikeli bir sırrın yeni koruyucusuydu. Ve şimdi hayatı, Ali'ninki
gibi, pamuk ipliğine bağlı olabilirdi.
📖 Hikayeye Devam Et
Gölgelerin Fısıltısı 21 bölümüne geçmeden önce kısa bir reklam ile destek olun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder