Kuru bir dalın kırılma sesi... Elif'in hemen arkasından,
sık çalılıkların arasından gelmişti. Olduğu yerde, yıkık taş duvarın arkasında
kaskatı kesildi. Kanı damarlarında buz kesmişti sanki. Dönmeye cesaret
edemiyordu ama tüm bedeni arkasındaki o görünmez tehdide kilitlenmişti. Kalbi o
kadar hızlı atıyordu ki, sesini duyabiliyordu neredeyse. Kimdi bu? Kenan mıydı,
dolanıp arkasına geçmişti? Yoksa konağın içindeki kişi mi bir şekilde dışarı
sızmıştı? Ya da bambaşka biri miydi? Bu kadar sessizce nasıl yaklaşmıştı?
Nefesini tuttu, kulak kabarttı. Yaprakların arasında hafif
bir hışırtı daha duydu. Daha yakın. Çok daha yakın. Sanki biri çalılıkları
aralayarak ona doğru geliyordu. Panik dalgası tüm vücudunu sardı. Kaçmalıydı!
Şimdi, hemen! Duvarın üzerinden atlayıp yola fırlamayı düşündü ama ya yolda o
lacivert arabalı adam varsa? Ya da arkasındaki kişi daha hızlıysa? İki ateş
arasında kalmıştı ve kaçacak yeri yoktu.
Gözlerini sımsıkı kapadı, en kötüsüne hazırlandı.
Arkasındaki hışırtı tam yanında durduğunda, irkilerek gözlerini açtı ve yavaşça
başını çevirdi.
Çalılıkların arasından çıkan kişi Kenan'dı.
Adam perişan görünüyordu. Üzerindeki eski ceket yırtılmış,
yüzünde ve kollarında taze çizikler vardı. Nefes nefeseydi, sanki uzun süre
koşmuş veya mücadele etmiş gibiydi. Gözleri yorgun ama aynı zamanda tetikteydi.
Elif'e baktığında yüzünde şaşkınlık veya düşmanlıktan çok, bir tür endişe ve
aciliyet ifadesi belirdi.
Birkaç saniye boyunca ikisi de tek kelime etmeden
birbirlerine baktılar. Bahçenin sesleri – kuşlar, rüzgar, uzaktaki hayatın
gürültüsü – aralarındaki o gergin sessizlikte kaybolmuş gibiydi. Elif'in kalbi
hala hızla çarpıyordu ama ilk panik yerini temkinli bir meraka bırakmıştı. Bu
adam, onu günlerdir izleyen gölge, şimdi tam karşısındaydı. Ama beklediği gibi
tehditkar görünmüyordu, daha çok... bitkin ve endişeliydi.
Sonunda sessizliği bozan Kenan oldu. Boğuk, fısıltı gibi
bir sesle konuştu: "Burada ne işin var senin? Hemen gitmen gerek."
Sesi tehditkar değildi, aksine bir uyarı, hatta bir
yalvarış gibiydi. Elif şaşırmıştı. "Sen... sen kimsin?" diye
fısıldadı, sesi titriyordu. "Neden beni izliyorsun? Ne oluyor bu
konakta?"
Kenan cevap vermek yerine etrafına, özellikle de konağa
doğru endişeli bir bakış attı. "Bunların önemi yok şimdi," dedi
aceleyle. "O adam... içerideki adam... Onu gördün mü?"
Elif başıyla onayladı. "Evet. Lacivert arabayla geldi.
Kapıyı açıp girdi. Kim o?"
Kenan'ın yüzü daha da gerildi. "Onlardan biri,"
diye mırıldandı. Sanki bu iki kelime her şeyi açıklamaya yetermiş gibiydi.
"Ali'nin peşinde oldukları adamlar... ya da onların adamları. Burayı
buldular demek. Kahretsin!" Kendi kendine konuşuyor gibiydi.
"Ali mi?" dedi Elif, şaşkınlığı artmıştı.
"Sen Ali'yi tanıyor muydun? Neriman Teyze'yi?"
Kenan'ın bakışları tekrar Elif'e döndü. Gözlerinde derin
bir keder ve belki de suçluluk ifadesi vardı. "Tanırdım," dedi
kısaca. "İkisi de iyi insanlardı. Bu başlarına gelmemeliydi. Özellikle
Ali... O sadece..." Cümlesini tamamlamadı. Bakışları tekrar konağa kaydı.
"Vakit yok. O adam içeride ne arıyor bilmiyorum ama senin burada olmaman
gerek. Özellikle de... elindekilerle." Bakışları Elif'in sırt çantasını
işaret ediyordu.
Elif içgüdüsel olarak çantasına daha sıkı sarıldı. Kenan,
çantanın içinde ne olduğunu biliyor muydu? Ya da tahmin mi ediyordu? "Ne
demek istiyorsun?" dedi Elif, sesini sertleştirmeye çalışarak. "Sen
de mi o defterlerin peşindesin?"
Kenan acı bir şekilde gülümsedi. "Ben mi? Hayır. Ben
sadece... Ben sadece geçmişin hayaletlerinden kaçmaya çalışıyorum. Ama o
defterler... Onlar hem bir anahtar hem de bir lanet. Ali bunu biliyordu.
Neriman da..." Tekrar Elif'e odaklandı. "Bak, sana yardım edemem.
Kendimi bile koruyamıyorum. Ama buradan gitmelisin. Hemen. O adam seni fark
ederse..."
"Nereye gideyim?" diye sordu Elif çaresizce.
"Arabam orada ama sen..."
Kenan sözünü kesti. "Ben mi? Ben sadece bir gölgeyim.
Zararsızım. Asıl tehlike içeride. Ve belki de yukarıda." Gözleri tekrar
konağın üst kat pencerelerine kaydı. "Dinle beni. Bu yoldan gitme. O adam
arabasını oraya bıraktıysa, muhtemelen etrafı kolaçan ediyordur. Bahçenin
arkasına dön. Kuyunun oradan aşağıya, nehir yatağına doğru inen eski bir patika
vardır. Çok kullanılmaz ama seni kasabanın dışına, ana yola çıkarır. Oradan bir
yolunu bulursun."
Elif tereddüt etti. Bu adama güvenebilir miydi? Neden ona
yardım ediyordu? Belki de bu da bir tuzaktı? Onu bilerek nehir yatağına mı
yönlendiriyordu? "Neden bana yardım ediyorsun?" diye sordu şüpheyle.
Kenan'ın bakışlarında yorgun bir ifade belirdi. "Belki
de Ali'ye bir borcum vardır," dedi belirsizce. "Ya da belki de sadece
başkasının da bu lanete bulaşmasını istemiyorumdur. Fark etmez. Sadece git. Ne
kadar çabuk gidersen o kadar iyi."
Tam o sırada, konağın içinden gelen keskin bir ses ikisini
de yerinden sıçrattı! Bu kez boğuk bir gümbürtü değildi; cam kırılmasına
benzeyen, tiz bir çığlık gibi bir sesti! Ses, sanki konağın üst katlarından
gelmişti.
Elif ve Kenan aynı anda konağa baktılar. Korku ve şaşkınlık
yüzlerinden okunuyordu. İçeride ne oluyordu? O adam, yukarıdaki kişiyi mi
bulmuştu? Bir mücadele mi başlamıştı?
Kenan panikle Elif'e döndü. "Duydun mu?" dedi
fısıltıyla. "Hemen gitmelisin! Şimdi! Dediğim yoldan git, nehir
yatağından!" Elini bahçenin arka tarafına doğru işaret etti. "Durma,
arkana bakma!"
Kenan'ın sesindeki panik ve aciliyet, Elif'in son
tereddütlerini de silip süpürdü. Bu adamın niyetini hala tam olarak bilmiyordu
ama içerideki tehlikenin gerçek olduğu kesindi. Ve Kenan'ın gösterdiği yol, şu
anda tek mantıklı kaçış rotası gibi görünüyordu.
"Teşekkür ederim," diye fısıldadı Elif ve
Kenan'ın işaret ettiği yöne doğru hızla koşmaya başladı. Arkasına bakmamaya
çalışıyordu ama kalbi hem içerideki bilinmeyen tehlike hem de arkasında
bıraktığı o gizemli adam için endişeyle doluydu. Dikenli çalıların arasından,
devrilmiş ağaçların üzerinden atlayarak, sabah keşfettiği o tekinsiz kuyuya ve
onun da ötesindeki bilinmezliğe doğru koşuyordu. Tek amacı hayatta kalmak ve
elindeki tehlikeli sırları korumaktı.
📖 Hikayeye Devam Et
Gölgelerin Fısıltısı 28 bölümüne geçmeden önce kısa bir reklam ile destek olun.



Hiç yorum yok:
Yorum Gönder