Otobüsün kapıları kapanıp motorun gürültüsü yükseldiğinde,
Elif koltuğuna daha da sindi. Başörtüsünü yüzüne biraz daha çekti, sanki bu
ince kumaş parçası onu görünmez kılabilirmiş gibi. Otobüs yavaşça İnegöl
otogarından ayrılıp ana yola çıkarken, Elif camdan dışarıyı izliyordu. Geride
kalan kasaba, o tekinsiz konak, bahçedeki karşılaşmalar... Hepsi şimdi bulanık
birer anı gibiydi ama taşıdığı tehlike hala çok gerçekti. Fiziksel olarak
uzaklaşıyordu ama zihni hala oradaydı; Sığınak'ın soğuk duvarları arasında,
Ali'nin son notlarını okurken, Kenan'ın endişeli yüzüyle karşılaştığında, o
lacivert arabalı adamın konağa girişini izlerken...
Yolculuk başlamıştı. Otobüs, İnegöl'ün dış mahallelerini
hızla geride bırakıp Bursa'ya doğru giden otoyola girdi. Elif, yanından akıp
giden manzarayı – yeşil tarlalar, zeytinlikler, uzaktaki dağların silueti –
görmeye çalışsa da, gözleri hep dikiz aynasında veya yoldaki diğer
araçlardaydı. O lacivert arabayı arıyordu. Ya da başka şüpheli bir aracı. Takip
ediliyor muydu? Otobüsteki diğer yolculara belli etmemeye çalışarak arada bir
arkasına dönüp baktı. Çoğu kendi halinde görünüyordu; uyuklayanlar, kitap okuyanlar,
telefonlarıyla ilgilenenler, yanındakilerle sohbet edenler... Ama ya içlerinden
biri rol yapıyorsa? Ya "onlar"dan biri, Elif'i Bursa'ya kadar takip
etmek için bu otobüse bindiyse? Bu düşünce içini kemiriyordu. Kucağındaki
çantaya daha sıkı sarıldı. İçindeki defterler, adeta birer kor parçası gibi onu
yakıyordu. Ali'nin sırları, onun sorumluluğuydu artık.
Zaman yavaş ilerliyordu. Otobüsün monoton motor sesi,
tekerleklerin asfalttaki uğultusu, içerideki hafif klima serinliği... Normalde
rahatlatıcı olabilecek bu ortam, Elif için gerilim doluydu. Göz kapakları
yorgunluktan ağırlaşmıştı. Gece boyunca neredeyse hiç uyumamış, önce şifreyi
çözmekle sonra da kaçışla uğraşmıştı. Bedeni dinlenmek için yalvarıyordu ama
zihni sürekli tetikteydi. Birkaç kez gözleri dalar gibi oldu, kısa, huzursuz
uyku anlarına sürüklendi. Rüyalarında karanlık koridorlar, şifreli semboller,
yüzü seçilmeyen tehditkar figürler görüyordu. Her seferinde irkilerek uyandı,
kalbi hızla çarpıyor, ter içinde kalıyordu.
Uyanık kaldığı anlarda ise zihni sürekli çalışıyordu.
Ali'nin günlüğündeki o son notlar... "Boyutsal enerji... Zaman...?"
Bunlar ne anlama geliyordu? Ali neyi keşfetmişti? Ve bu keşif neden bu kadar
tehlikeliydi? "Onlar" kimdi ve bu teknolojiyi ne için istiyorlardı?
Elif'in elindeki defterler bu soruların cevaplarını barındırıyor olabilirdi ama
onları burada, otobüste açıp okuması mümkün değildi. Hem çok riskliydi hem de o
karmaşık formülleri ve notları anlaması için sakin bir ortama ve zamana
ihtiyacı vardı.
Kenan... Aklına tekrar o gizemli adam geldi. Neden ona
yardım etmişti? Ali'ye olan borcu neydi? Tekinsiz görünüşüne rağmen, uyarısı ve
gösterdiği yol Elif'in hayatını kurtarmış olabilirdi. Ona güvenebilir miydi?
Belki de Bursa'da onunla tekrar iletişime geçmenin bir yolunu bulmalıydı? Ama
nasıl? Adam hakkında hiçbir şey bilmiyordu.
Ayşe'ye gönderdiği mesajı düşündü. Acaba ulaşmış mıydı?
Ayşe ne yapmıştı? Muhtemelen çok endişelenmişti. Belki de polisi aramıştı? Elif
bu ihtimalden rahatsız oldu. Polise ne anlatabilirdi ki? Hikayesi o kadar
inanılmazdı ki... Şimdilik Ayşe'den haber beklemekten başka çaresi yoktu.
Yolculuk ilerledikçe manzara değişmeye başladı. Tarlaların
yerini fabrikalar, sanayi siteleri, toplu konutlar aldı. Trafik yoğunlaştı.
Bursa'ya yaklaşıyorlardı. Büyük bir şehre girmek Elif'i hem biraz rahatlattı
hem de endişesini artırdı. Kalabalıkta kaybolmak daha kolay olabilirdi ama
tehlike de her yerde olabilirdi.
Sonunda otobüs yavaşladı ve Bursa Şehirlerarası Otobüs
Terminali'nin devasa yapısına doğru yöneldi. Otogar, beklediğinden daha büyük
ve kaotikti. Her yerden insanlar fışkırıyor, otobüsler manevra yapıyor,
anonslar birbirine karışıyordu. Otobüs perona yanaşıp durduğunda, Elif derin
bir nefes aldı. Yolculuğun ilk etabı bitmişti.
Kapılar açıldığında hemen fırlamadı. Diğer yolcuların
inmesini bekledi. Kalabalığın arasına karışarak inmeyi tercih etti. Sırt
çantasını sıkıca tutarak merdivenlerden indi. Perondaki kalabalığın içine
daldı. Nereye gideceğini bilmeden bir süre insan selinin akışına bıraktı
kendini. Gözleri sürekli etraftaydı, şüpheli yüzler, onu izleyen gözler
arıyordu. Ama herkes kendi telaşındaydı.
Önce buradan çıkmalı, daha sakin bir yere gitmeliydi. Ama
nereye? Bir otele ihtiyacı vardı. Dinlenmeli, temizlenmeli ve en önemlisi, o
defterleri güvenli bir yerde incelemeliydi. Ama nasıl bir otel? Lüks bir yer
dikkat çekerdi. Çok salaş bir yer ise güvenli olmayabilirdi. Temiz, mütevazı,
mümkünse otogara çok yakın olmayan ama ulaşımı kolay bir pansiyon veya küçük
bir otel bulmalıydı.
Otogarın içindeki danışma noktalarından birine yaklaşıp
şehir haritası veya otel bilgisi almayı düşündü ama sonra vazgeçti. Mümkün
olduğunca az iz bırakmalıydı. Onun yerine, otogarın çıkışına yöneldi. Dışarıda
bekleyen taksicilerin bağırışlarını duymazdan gelerek, şehir içi otobüs
duraklarına doğru yürüdü. Şehir merkezine giden herhangi bir otobüse binebilir
ve orada daha sakin bir ara sokakta bir pansiyon arayabilirdi.
Birkaç dakika bekledikten sonra gelen bir belediye
otobüsüne bindi. Akbil veya bilet alacak parası vardı ama mümkünse nakit
kullanmayı tercih etti. Şoföre ücretini ödeyip arka sıralardan boş bir koltuğa
oturdu. Otobüs kalabalıktı. Bu bir nebze iyiydi, arada kaybolabilirdi. Otobüs
şehir merkezine doğru ilerlerken, Elif camdan dışarıyı izledi. Bursa,
İnegöl'den çok daha büyük, çok daha hareketli bir şehirdi. Yüksek binalar,
geniş caddeler, koşuşturan insanlar... Bu kalabalık Elif'i hem biraz boğuyor
hem de tuhaf bir şekilde güvende hissettiriyordu. Belki de burada, milyonlarca
insanın arasında gerçekten de izini kaybettirebilirdi.
Şehir merkezine yakın, tarihi bir bölgeye benzeyen bir
yerde otobüsten indi. Daracık sokaklar, eski cumbalı evler, küçük dükkanlar...
Burası daha sakin görünüyordu. Ara sokaklarda dolaşmaya başladı, gözü pansiyon
veya otel tabelaları arıyordu. Birkaç pahalı butik oteli geçtikten sonra, daha
mütevazı bir ara sokakta, temiz ama eski görünümlü bir pansiyon tabelası gördü.
"Huzur Pansiyon". İsmi ironik gelse de denemeye karar verdi.
Pansiyonun küçük resepsiyonuna girdi. İçerisi loş ve
sessizdi. Tezgâhın arkasında oturan yaşlıca, gözlüklü bir adam ona baktı. Elif,
mümkün olduğunca sakin görünmeye çalışarak boş oda olup olmadığını sordu. Adam
başıyla onayladı, kimliğini istedi. Elif kimliğini uzatırken ellerinin
titremesine engel olmaya çalıştı. Adam bilgileri kaydederken Elif'i şöyle bir
süzdü ama bir yorum yapmadı. Elif, iki gecelik ücreti peşin olarak ödedi. Adam
ona eski tip, büyük bir anahtar uzattı ve ikinci kattaki odayı tarif etti.
Elif anahtarı alıp dar merdivenlerden yukarı çıktı. Koridor
sessizdi. Odanın kapısını bulup anahtarı kilide soktu. Kapı gıcırtıyla açıldı.
İçeri girdi ve hemen kapıyı arkasından kilitleyip sürgüsünü çekti.
Oda küçüktü ama temizdi. Basit bir yatak, küçük bir
gardırop, eski bir masa ve sandalye vardı. Pencereden dar sokağın manzarası
görünüyordu. Elif çantasını yere bıraktı ve kendini yatağın üzerine attı.
Sonunda... Sonunda yalnızdı. Güvendeydi. En azından
şimdilik. Kapı kilitliydi, perdeler kapalıydı. Derin bir nefes aldı, günlerdir
içinde biriken gerginliğin yavaş yavaş çözüldüğünü hissetti. Gözlerini kapattı.
Konağın karanlık koridorları, Sığınağın soğuk duvarları, Kenan'ın endişeli
yüzü, o lacivert arabalı adam... Hepsi zihninde bir film şeridi gibi akıyordu.
Ama şimdi, en azından kısa bir süreliğine de olsa, bunlardan uzaktaydı.
Yorgunluk tüm bedenini sarmıştı. Uykuya dalmadan önce son düşündüğü şey, sırt
çantasında sessizce duran defterler ve içlerindeki tehlikeli sırlardı. Kaçışın
ilk bölümü bitmişti ama asıl mücadele şimdi başlıyordu.
''En çok okunan romanlar,yeni çıkan kitaplar 2025,pdf kitap siteleri,kitap tavsiyeleri,2025 roman önerileri,kitap blogları,kitap önerileri,kitap özetleri,roman incelemeleri,yazar biyografileri,kitap yorumları,pdf kitap indir,epub kitap indir,kitap serileri,yerli romanlar,yabancı romanlar,aşk romanları,tarihi romanlar,polisiye romanlar,bilim kurgu romanlar,dram romanları,fantastik kitaplar,e-kitap romanlar,ücretsiz roman oku''
📖 Hikayeye Devam Et
Gölgelerin Fısıltısı 32 bölümüne geçmeden önce kısa bir reklam ile destek olun.



Hiç yorum yok:
Yorum Gönder