Bursa sokakları Pazar sabahının sakinliğini yavaş yavaş
üzerinden atıyordu. Elif, pansiyonun bulunduğu dar ara sokaktan çıkıp daha
işlek bir caddeye karıştığında, şehrin uyanışını hissedebiliyordu. Fırınlardan
gelen taze ekmek kokusu, açılan kepenklerin sesi, işe veya Pazar gezmesine
giden insanların telaşlı adımları... Bu sıradan şehir manzarası, Elif'in içinde
bulunduğu olağanüstü durumla tam bir tezat oluşturuyordu. Başörtüsünü biraz
daha düzeltti, sırt çantasının askılarını sıkılaştırdı ve kalabalığın içinde
mümkün olduğunca görünmez olmaya çalışarak yürümeye başladı.
Cebindeki yeni, ucuz telefonun varlığı ona tuhaf bir
şekilde hem güven hem de daha fazla endişe veriyordu. Güven veriyordu, çünkü
artık takip edilme riski daha düşük olan bir iletişim aracı vardı. Endişe
veriyordu, çünkü bu telefon, onun artık normal hayatından ne kadar koptuğunun,
bir kaçak gibi yaşadığının somut bir kanıtıydı. Ayşe'ye attığı son mesajdan
beri telefonunu kontrol etmemişti. Yeni telefonu henüz açmamıştı bile. Önce
otogara ulaşmalı, oradan bir bilet almalı, sonra belki daha sakin bir anda telefonu
aktive etmeyi düşünmeliydi.
Otogara doğru yürürken zihni durmaksızın çalışıyordu. Dün
geceden beri öğrendikleri, Ali'nin sırları, "onlar"ın tehdidi...
Hepsi ağır bir yük gibi omuzlarındaydı. Dr. Aris Thorne ismi bir umut ışığı
yakmıştı ama o ışık hala çok uzaktaydı ve ona ulaşmanın yolu belirsizdi.
Şimdilik tek yapabileceği, buradan uzaklaşmak, zaman kazanmaktı.
Tekrar Bursa Otogarı'nın o tanıdık ama şimdi daha da göz
korkutucu görünen kalabalığına girdi. Dünkü gelişine göre daha hazırlıklıydı
ama gerginliği hiç azalmamıştı. Gözleri otomatik olarak etrafı tarıyor, şüpheli
yüzler, dikkatli bakışlar arıyordu. Onu dün burada gören olmuş muydu? Takip
edilmiş olabilir miydi? Bu düşüncelerle başa çıkmaya çalışarak yazıhanelerin
olduğu bölüme doğru ilerledi.
Şimdi bir karar vermesi gerekiyordu: Nereye gidecekti?
İstanbul hala en riskli seçenekti. Ankara? Başkent olması nedeniyle belki daha
fazla denetim altında olabilirdi. Geriye Ege veya Akdeniz kıyısındaki büyük
şehirler kalıyordu. İzmir... Evet, İzmir mantıklıydı. Hem Bursa'ya göre oldukça
uzaktı hem de büyük bir şehirdi, kalabalığında kaybolmak daha kolay olabilirdi.
Liman şehri olması, belki ileride başka kaçış yolları (deniz yolu?) düşünmek
için de bir avantaj olabilirdi.
Kararını vermişti. İzmir'e giden ilk otobüsü bulacaktı.
Yazıhaneleri tek tek dolaştı, İzmir otobüslerinin kalkış saatlerini sordu.
Şansına, yaklaşık yarım saat içinde kalkacak bir otobüs vardı. Hemen o firmanın
yazıhanesine yöneldi.
Gişedeki görevliye İzmir'e tek kişilik bilet istediğini
söyledi. Dün geceki gibi yine kimlik sorulmadı. Nakit parayla biletini aldı.
Peron numarasını öğrendikten sonra bekleme salonuna geçti. Dün gece oturduğu
köşe yine boştu. Oraya oturdu, çantasını kucağına aldı.
Bu ikinci bekleyiş, ilkine göre daha zordu. Artık
tehlikenin boyutunu daha iyi biliyordu. Elindeki sırların ne kadar büyük
olduğunu anlamıştı. Bu, onu daha mı cesur yapıyordu, yoksa daha mı korkak? Emin
değildi. Etrafındaki insanları izlemeye başladı. Herkes kendi dünyasındaydı;
telefonlarıyla oynayan gençler, çocuklarını sakinleştirmeye çalışan anneler,
gazete okuyan yaşlı amcalar, telaşla bir yerlere yetişmeye çalışan iş
adamları... Ama bu sıradan görüntünün altında, Elif için potansiyel bir tehlike
yatıyordu. O lacivert arabalı adam gibi, normal görünen ama aslında
"onlar"dan biri olan kaç kişi vardı bu kalabalıkta?
Beklerken yeni aldığı telefonu ve SIM kartı çantasından
çıkardı. Etrafına dikkatlice bakındıktan sonra, kucağındaki çantanın siperinde
SIM kartı telefona taktı. Telefonun basit arayüzünü kullanarak açtı. Şebeke
arama simgesi bir süre yanıp söndü ve sonunda sinyal çubukları belirdi. Telefon
çalışıyordu. Şimdi Ayşe'ye daha güvenli bir mesaj atabilir miydi? Ya da belki
de önce Ayşe'nin bir önceki mesajına cevap vermeliydi? Ama ne yazacaktı?
Herhangi bir detay vermek riskliydi. Şimdilik beklemeye karar verdi. Belki
İzmir'e vardığında, daha güvenli bir ortamda Ayşe ile tekrar iletişim kurmayı
deneyebilirdi. Telefonu sessize alıp tekrar çantasına koydu.
Gözleri tekrar etrafta gezindi. Otogarın farklı köşelerinde
duran güvenlik görevlilerini gördü. Normalde bu ona güven vermeliydi ama şimdi
içini bir korku kaplıyordu. Ya "onlar" polisle de işbirliği
yapıyorsa? Ya Elif'in eşkali polise bildirilmişse? Bu düşüncelerle yerinde
rahatsızca kımıldandı.
Tam o sırada, bekleme salonunun giriş kapısının orada, dün
konağa giren lacivert arabalı adama benzeyen birini görür gibi oldu! Uzun
boylu, şapkalı, koyu renk paltolu... Kalbi ağzına geldi. Adam etrafına
bakınıyor, sanki birini arıyor gibiydi. Elif hızla başını başka yöne çevirdi,
başörtüsünü biraz daha düzeltti. Birkaç saniye sonra tekrar o yöne baktığında
adam gitmişti. O mu değil miydi, emin olamadı. Belki de sadece benzeyen
biriydi? Ya da belki de gerçekten oydu ve Elif'i aramıştı ama bulamamıştı? Bu
ihtimal bile tüylerini diken diken etmeye yetti. Buradan bir an önce
gitmeliydi.
Neyse ki çok geçmeden İzmir otobüsünün kalkış anonsu
yapıldı. Elif hızla ayağa kalktı, çantasını sımsıkı kavradı ve kalabalığın
arasına karışarak ilgili perona doğru yürüdü. Otobüse binerken etrafını son bir
kez kontrol etti. Şüpheli bir durum görünmüyordu. Koltuğunu buldu (yine cam
kenarı, arka sıralara yakın), yerine oturdu. Çantasını kucağından hiç ayırmadı.
Otobüs hareket etmeye başladığında, derin bir nefes aldı.
Bursa'dan ayrılıyordu. Geride kalan son birkaç gün bir kabus gibiydi ama aynı
zamanda hayatını tamamen değiştirmişti. Artık eski Elif değildi. Daha korkak
ama belki de daha güçlüydü. Daha yalnız ama aynı zamanda büyük bir sırrın
ortağıydı.
Otobüs Bursa'nın kalabalık caddelerinden çıkıp otoyola
girdiğinde, Elif camdan akıp giden manzaraya daldı. Önünde uzun bir yolculuk
vardı, hem fiziksel hem de mecazi anlamda. İzmir'e vardığında ne yapacaktı? Dr.
Thorne'u nasıl bulacaktı? Ve en önemlisi, "onlar"dan nasıl
kurtulacaktı? Cevapları bilmiyordu.
Şimdilik tek yapabileceği, yola devam etmek, dikkatli olmak
ve umudunu kaybetmemekti. Gözlerini kapattı, belki bu kez biraz uyuyabilirdi..
''En çok okunan romanlar,yeni çıkan kitaplar 2025,pdf kitap siteleri,kitap tavsiyeleri,2025 roman önerileri,kitap blogları,kitap önerileri,kitap özetleri,roman incelemeleri,yazar biyografileri,kitap yorumları,pdf kitap indir,epub kitap indir,kitap serileri,yerli romanlar,yabancı romanlar,aşk romanları,tarihi romanlar,polisiye romanlar,bilim kurgu romanlar,dram romanları,fantastik kitaplar,e-kitap romanlar,ücretsiz roman oku''
📖 Hikayeye Devam Et
Gölgelerin Fısıltısı 36 bölümüne geçmeden önce kısa bir reklam ile destek olun.



Hiç yorum yok:
Yorum Gönder